Dizimizin elinizdeki 16. kitabı yer değişikliği nedeniyle sizlere geç ulaşmış bulunuyor. Aynı nedenle Nisan’da ayrı bir kitabımız çıkmayacak. 16. kitap Mart-Nisan aylarını birlikte kapsıyor. Mayıs’tan başlayarak gene her ay düzenli biçimde birlikte olacağız. Bu vesileyle okurlarımıza duyuruyoruz: Gelenek‘in basımı bundan böyle istanbul’da yapılacağı gibi yazışma adresi olarak da “Okurlarla”nın sonunda yer alan adresin kullanılması gerekiyor....
Sözünü sıkça ediyoruz ama “çubuk bükme” eylemini sol politikada ne kadar becerebiliyoruz? Yanlış bulduğumuz her vurgunun tam tersini zorlamayı “çubuk bükme” olarak kabullenme eğilimi çoğumuza yerleşmiş. Diyelim “sivilleşme” adına ANAP’a belli umutlar mı bağlanmıştı; o halde çubuğu bükmek için en ama en Eylülist kadrolann ANAP’ta olduğunu sabah akşam tekrarlamak yeterliydi. 12 Eylül’le birlikte mücadeleci değerleri...
“Proletaryanın çıkarlarını savunan Sosyal Demokrasinin ödevleri ile çeşitli sınıflar tarafından oluşturulmuş bulunan ulusun hakları iki ayrı şeydir.” STALİN Dünyada hiçbir sorun yoktur ki, proletaryanın çıkarlarını savunan sosyalistleri ilgilendirmesin. Ulusların hakları, her zaman, siyasi bir sonu haline burjuvazi tarafından getirilmiş ve bu “iki ayrı şey”in somut tarihsel koşullarda birleştirilmesi ve çözümü de sosyalistlerin görevi olmuştur. Ulusal...
Başka yerlerde olduğu gibi Türkiye’de de sosyalist hareketin güç kazanması siyasal mücadelenin ve siyasal dengelerin ürünü olacak. İktidarı giderek daha yakından hissedecek bir hareketin gelişebilmesi siyasal mücadelenin ve dengelerin hakkının iyi verilmesi ile gerçekleşecek. Veya “dengesizlik”lerin… Burada sosyalistlere düşen siyasal mücadelenin iktidarı düşünen ve ona yönelen bir rota tutturmasını sağlamaktır. İki şey öne çıkacaktır bu...
Ulusal sorun, ya da daha geniş bir ifadeyle Marksizmde ulusallık konusu teorik bir düzlemde ele alınabilir mi? Bu soruya her konunun teorisi yapılabileceğini söyleyerek olumlu yanıt verilebilir. Ama genel geçer yanıtların yine genel geçer bir düzeyde kalarak işlevsizleşme riski vardır. Yanıtı ne denli açık görünürse görünsün, yukarıda konulan türden bir soruya bile daha ayrıntıda yaklaşmakta...
İçeriği henüz belirlenmemiş bir “Yeni Düşünce Tarzı” kavramı var. Bilimcisinden politikacısına kadar, apayrı konuları ve nesneleri olan insanlar, karşılarına çıkan ve çözmekte zorluk çektikleri sorunları ancak “yeni bir düşünce ya da yaklaşım tarzı” olursa çözebileceklerini, giderek daha yoğun biçimde ifade ediyorlar. Bu aynı zamanda, insanların nitelikçe farklı ve eski yaklaşım biçimleriyle çözemeyecekleri yepyeni sorunlarla karşılaştıkları...
Sosyal demokrat partiler, Avrupa’da işçi sınıfının bilimsel partileri oldukları dönemlerde, işçi sınıfı ile olan ilişkilerini oldukça sağlam temeller üzerine oturttular. Çok büyük ideolojik sapmalara rağmen günümüze dek işçi sınıfı ile olan ilişkilerini de korudular. Sosyal demokrat partiler günümüzde de sermayenin yaşamını koruyabilmek için burjuvazinin devamlı gelişen ihtiraslarına, akılcı bir çözümle set çekerek, işçi sınıfı ile...
Türkiye’de bilimsel sosyalizmi programatik ve ideolojik olarak savunacağı öngörülen siyasal hareketler, ilk sinyallerini 78-79 yıllarında verdikleri derinden derine bir kaynaşmayı artık ipuçları iyice belirginleşen bir ayrışmayla birlikte yaşıyorlar. Geleneksel solun taşıdığı bazı zaaflar giderek sınırları netleşmeye başlayan bir eğilime, TBKP yöneticilerine, devrimci ve sosyalist mücadeleye uzanan asıl açılımları ise başka örgüt ve hareketlere mal olmaktadır....
Adalet Ağaoğlu’nun son romanı “Hayır” diğer romanlarından “Ölmeye Yatmak” ve “Bir Düğün Gecesi” ile birlikte “nehir roman” bütünlüğüne kavuşuyor. Yazar romanın sonlarına doğru “Bu çalışma… Bir sanatçının, geçmişinde yalnızca hayata bağlılığı, coşku ve direnişi terennüm etmiş bir sanatçının intihar tasarımı üzeri(nde)” (s. 309) temellendiğini vurguluyor. Ve devam ediyor: “Romanı kurmak, en ince ayrıntılarına dek tasarlanmış...
Bugüne dek Türkiye sosyalist hareketinin geçmişi üzerinde çok şey yazılıp söylendi. Türkiye sosyalist hareketinin doğuşundan ve özellikle 1960 öncesi geçmişinden kaynaklanan güdüklükler üzerinde duruldu. Burada bunlardan uzun uzadıya söz etmeyeceğiz. Yalnızca 1922 yılına ait bir değerlendirmeyi Radek’in ağzından aktarmakla yetineceğiz: “T.K. Partisi proleter bir parti değildir. Bu parti çıkarlarını savunmak amacıyla köylülüğün güçlerini ve geçmişle...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×