Elinizdeki kitapçığımız ağırlıklı olarak ideoloji tartışmalarını konu alıyor. “Siyaset Gündemi” sayfalarımızda, konuya son dönemde Türkiye’de yaşanan siyasal gelişmeler çerçevesinde yaklaşılmakta: Bu kolektif çalışmanın başlığı ortaya konulan temel soruya ilişkin ipucunu da veriyor: “İdeolojik Hegemonya mı Devlet Otoritesi mi?“ Gündem yazısını Metin Çulhaoğlu’nun “Gelenekten Geleceğe” köşesi izliyor. Çulhaoğlu son yıllarda Türkiye solunda tartışmasız bir doğru zannedilmeye...
Türkiye’de burjuva cephesinde kullanılagelen çok çeşitli ideolojik motiflerden soyut ve saf haliyle bir model olarak, “ideolojik hegemonya” türetmek pek mümkün olmamıştır. Milliyetçilikten laisizme, ılımlı ve avam bir İslamcılığa, batıcı-modernist bir hattan “asker millet” söylemine kadar değişik ideolojiler Türkiye’de düzenin ideolojik örtüsünün yan yana getirilmiş yamalarıdır. Yamalar sağladıkları çeşitlilik yönüyle işlevseldir, ama ne toplumsal ayıpların üzerilerini...
Kimler tarafından ne zaman ve hangi gerekçelerle verildikleri pek bilinmeyen bazı yargılar toplumda çok tutulup benimsenebilirler. Örneğin takımını motive etme konusunda Türkiye’de Mustafa Denizli’nin eline su dökecek teknik adam olmadığını, artık futbolla ilgilenmeyenler bile duymuştur. Bedri Baykam’ın ressamlığını kimse bilmese bile, adamın “çağdaşlık simgesi” olduğunu cümle alem öğrenmiştir. ANAP’lı Bülent Akarcalı’nın tam tamına bir “batı...
Türk milliyetçiliğinin kişiliksiz yapısına sevinmek mi gerek? Faşist hareketin “kan kusturup” karşılığında “kan kustuğu” dönemlerdeki eğreti “milliyetçi kabarma”yı bir kenara bırakırsak, 60’lar sonrasında yaşanan tüm gündemlerde milliyetçilik bu ülkede korkak, entrikacı ve kaypak olmuştur. Milliyetçiliğin devlet eliyle beslenip kontrol edildiği onlarca ülke vardır. Ama devletin milliyetçilik tansiyonunu gün gün, saat saat belirlediği ve onu tam...
Sosyalizmi hedef alan uluslararası ideolojik saldırı, iki ana noktada yoğunlaştı. Bunlardan birincisinde, sınıf mücadelesinin tarihe karıştığı ya da en azından belirleyici olmaktan çıktığı ileri sürülüyordu. İkinci başlık altında ise, artık bütün ideolojilerin ömürlerini doldurdukları ilan ediliyordu. Kısacası, sosyalistler takkelerini önlerine koyup bu “muazzam” değişimleri iyice bir değerlendirmeliydiler… Bu saldırı, soldan pek çok insan devşirdi. Sovyetler...
Başta sosyalist ideoloji, ideolojik yapılar konusuna gösterdiğimiz titizliğin nedenine daha önce çeşitli vesilelerle değinme olanağı bulmuştuk. Sanıyorum Çulhaoğlu’nun, Yazıcı’nın, benim ve Dünya’nın konuya ilişkin yazılarıyla önemli sayılabilecek bir mesafe almış durumdayız. Yakın dönemde bütün bu çalışmaları belli standartlara sokacak, kimi alanlarda düzleyecek ve metodolojik iskeleti kuvvetlendirilmiş ürünler ortaya çıkabilir. İşimiz burada kesinlikle bitmiyor. Bir bakıma...
Önümüzdeki dönemde, sosyalist ideoloji ve dolayısıyla sosyalist hareketin de şekillenmesine damgasını vuracak ne tür temel ideolojik motiflerle karşılaşacağız? 60’lı yıllarda yaşanana benzer biçimde, mevcut tüm sorunların gerek sağ gerekse sol tarafından algılanışını belirleyen ya da en azından önemli oranlarda etkileyen, bir prizma olarak iş gören başat bir ideolojik motif çıkacak mı? Yoksa, sınıfsal ayrışmalara koşut...
Bu yazıda genel olarak, ideoloji ve politika ilişkisi ve özel olarak da sosyalist ideoloji ile sosyalist politikanın “meşruluk durumu” üzerine kavramsal bir çözümleme amaçlanıyor. Konu oldukça zor bir konu. Zorluk, verili nesnelliğin bu alanda bir açılım yapılabilmesinin önünde en fazla negatif bir etki yaratmasından kaynaklanıyor. Yani bir başka deyişle nesnelliğin kolaylaştırıcı pozitif bir etkisinden bahsetmek...
Son on yılda edebiyat alanında -belki bir ölçüde şiir ve edebiyatın diğer alanlarından unutulmuş ve umulmadık birkaç örnek hariç tutulacak olursa- iş için ya da salt tanımak amacıyla diyemeyeceğiniz, gerçekten zevk alarak okuduğunuz, içinde yaşadığımız dünyaya, Türkiye’ye, ileriye doğru kendine yol açmaya çalışan bireye dair bir şeyler bulduğunuz ve bu anlamda kendinizi kelimenin gerçek anlamında...
“Yarınlardan koparıp almalıdır mutluluğu insan Şu yaşamda en kolay iştir ölmek Asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak” – Mayokovski Kültür ve sanatın tarihsel-toplumsal açıdan ve daha özelde politikayla ilişkisi içerisinde değerlendirilmesine yönelik çalışmalar son zamanlarda çiçek açan edebiyat dergiciliğini ve bunların çoğunlukla apolitiklikten anti-politikliğe doğru giden eğilimlerini bir kenara bırakırsak, Türkiye solunun da ilgi...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×