Önümde üç kitapçık. Üç manifesto iddiası. Her birisi “yargı” ile ilgili. İlki bir savunma metni. İkincisi “yargı”nın zirvesinden dünyevi meselelerin nasıl göründüğüne ilişkin uzun bir söylev. Sonuncusu, siyasi bir davada iddia makamının “esas hakkında görüş”ü. İlki oldukça iyi bir kağıda, yazarının cümle kuruşundaki özgünlükler dışında, özenli bir redaksiyon sonrasında basılmış. Haziran 99 tarihini taşıyor. Üzerinde...
Bir yazımda ideolojik mücadelenin konusunu “emekçi sınıfların toplumsal gelişmeler karşısındaki akıl yürütme süreçleri üzerinde burjuvazinin kurduğu tahakkümü mümkün olduğunca zayıflatmak” biçiminde tarif etmiştim . Bu zayıflatma süreci elbette sosyalist ideolojinin yalnızca “bozucu” bir rol üstlenmesi ile mümkün değil. Burjuva egemenliğinin emekçi sınıfların düşünce-konumlanış-etkinlik bağlantılarındaki kontrolünü yitirmesi için, bu egemenliğin ideolojik yapısında bir çözülme veya parçalanmışlık...
Sovyet sosyalizmi, aşırılıklar ve bu aşırılıkların düzeltilmesinden ibaret olsa gerek! Eğer, 70′ lerden çözülüşe kadar Sovyet tarihine ilişkin yazılanları gereğinden fazla ciddiye alırsanız, buna inanmanız gerekecek. Aklı başında bir iktidar, belli bir süre sonra “sosyalist meşruiyet”i ihlal eden kaba adamların eline geçti, ama sosyalizm zamanla bu adamların hatalarını düzeltti… Ekonomi alanı böyle… Kültür, sanat böyle…...
Yazının başlığı 18 Nisan seçimlerinin Türkiye işçi sınıfına ve sosyalistlere “dışsal” olduğuna ilişkin bir iddiayı çağrıştırabilir. Doğrusu, kapitalist toplumlarda sosyalist hareketin önsel olarak seçimlere belli bir mesafe koymasında her durumda bir yarar olacağı için, böyle bir çağrışımdan çok fazla şikayetçi olamam. Ama yine de başlıkta kastedilenin bu olmadığını söyleyebilirim. En azından, bu seçimlerde sosyalistler var…...
1986-89 arasında yazdıklarımızı, o yıllarda çeşitli sol çevrelerle yaptığımız tartışmaları yeniden okuduğumda, uluslararası devrimci hareketin nasıl bir kuşatma ile karşı karşıya olduğunu, bu kuşatmadan neden bir türlü çıkılamadığını daha iyi kavradığımı düşünüyorum. Değişen fazla şey yok. Marksizm, o yıllardan beri ontolojik belirlenimli bir iç gündeme mahkum edildi. Marx’ın bilimsel üretiminin güdüleri ile büyük devrimci dönüşümler...
1993 yılının ikinci yarısıydı. Yoldaşlarla Türkiye kapitalizminin nasıl bir döneme girmekte olduğuna ilişkin tartışıyorduk. Bu tartışma ilk haliyle, bir mücadele stratejisi belirleme çabasından kaynaklanıyordu. Sistemin hangi unsurlarında devrimci hareketin yararlanabileceği zayıflamalar ortaya çıkacak, bu zayıflamalar giderek çatlak ve gedikler haline gelecekler mi, zayıf noktalara dönük müdahalelerimiz işçi sınıfını merkeze koyarak nasıl mümkün olacak vb… Bu...
Kapitalist Türkiye çok mu önemli? Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden yıllardaki Türk dış politika pratiğine genel bir bakış amacını taşıyan bu yazıya yukarıdaki soruyla başlamak özellikle gerekiyor. Ama sorunun yanıtından önce, bir kontr-tavır geliştirmek ve yazıyla doğrudan ilgisi olmasa da, kestirip atmak arzusunu gemleyemiyorum: Sosyalist Türkiye çok önemli olacak… Gelelim ilk sorumuzun nereden çıktığına… Emperyalist...
Bir efsane haline gelmeyi aslında fazlasıyla hak ediyor 15-16 Haziran. Ama keşke biraz daha fazla elle tutulabilecek kadar uzansaydı bugüne. Ve bugüne uzandığı oranda yitirseydi bir şeyler efsanesinden… Hakkında söz söyleyecek çok daha fazla kadro devretseydi bugüne; sınıf mücadelesinin bugünkü gündemine. Keşke, işçi hareketimiz tarihinde bir referans noktası olmanın yanında onlarca, yüzlerce incelemeye konu olsaydı....
Gelenek Kitap Dizisi’nin henüz daha ilk yılıydı. Türkiye’de örgütlü mücadeleye dönük isteksizliğin bir türlü kırılamaması, siyasetin sivil toplumcu bir kuşatma altında resmen hakir görülmesi ve solda, mevcut düzenin kendisinden çok solcu’yu sorgulama eğiliminin egemen olması bizleri ısrarlı bir biçimde “siyaset”e vurgu yapmaya yöneltiyordu. Hangi İnsan yazısı işte bu kaygıların ürünü olarak hazırlanmıştı. Siyaseti, siyasal mücadeleyi...
Lenin, birçok yerde, Ekim sosyalist devriminin, 1905’teki kitlesel ayaklanma pratiğinin derslerine çok şey borçlu olduğunu yazar. Kuşku yok, ilk Rus devrimi, gerek siyasal perspektif, gerekse mücadele teknikleri konusunda çok şey devretti Rus devrimci hareketine ve özel olarak bolşeviklere. Lenin ve arkadaşlarının egemen sınıflara “biz bu işi yaptık mı tam yaparız” mesajını verdirdikleri ünlü Krasnaya Presnya...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×