2020 seçimleri yaklaşırken: ABD nereye?
Emperyalist hiyerarşinin tepesindeki güç Amerika Birleşik Devletleri’nde 2020 seçimleri yaklaşırken sermaye sınıfı içindeki gerilimler artan bir şiddetle medyaya yansıyor. ABD Temsilciler Meclisi Sözcüsü Nancy Pelosi, ABD Başkanı Donald Trump’ı görevden alma soruşturmasını başlatmak için 24 Eylül’de bir duyuruda bulundu. Pelosi bu konuşmada CIA ile ilişkili bir ihbarcının Trump’ın yetkilerini ve gücünü kötüye kullandığını ve yabancı bir gücü ABD seçimlerine müdahale etmeye davet ettiğini duyurduğunu belirtti. Temmuz ayında Trump’ın Ukrayna ile gerçekleştirdiği 25 telefon görüşmesine dayanan bu ihbar, yalnız bir CIA ajanı tarafından değil, bir grup istihbarat çalışanı tarafından yapılmış gibi görünüyor.
Donald Trump’ın hemen her konuşmasında emperyalist hiyerarşinin tepesinde yaşanan çürümeyi göz önüne serdiği açık. ABD’li emekçiler için ise Trump’ın görevden azli girişimi doğrudan ABD’nin emperyalist karakteri ile ilgili değil, ABD sermaye sınıfı içindeki çelişkilerin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor.
Ukrayna üzerine
Donald Trump Ukrayna Başkanı Volodimir Zelenski ile yaptığı görüşmelerde Avrupa Birliği’nden şikayet ediyor. Trump, Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yeterince yardım etmediğini, ABD’nin ise elinden geleni yaptığını ifade ettikten sonra Zelenski’den bir soruşturma başlatmasını “rica ediyor”.
Trump-Zelenski görüşmesinin basına yansıyan dökümünde1 Zelenski’nin Trump’a Avrupa Birliği’nden gerçekten de arzu ettikleri desteği göremediklerini ifade etmesinin ardından Trump, Zelenski’den bir soruşturma başlatmasını istiyor: “Bize bir iyilik yapmanı istiyorum çünkü ülkemiz bir dizi zorluk yaşadı ve Ukrayna bu konuda oldukça fazla bilgiye sahip… Ukrayna ile ilgili bu durumda tam olarak ne olduğunu bulmanı istiyorum, Crowdstrike diyorlar (…) Dün senin de gördüğün gibi bütün bu anlamsız mesele Robert Mueller diye birinin başarısız performansı ile son buldu, başarısız bir performans ancak bunun büyük bir kısmının Ukrayna’da başladığını söylüyorlar”. Zelenski Trump’ın güvenini tamamen kazanacağını umduğu bir dizi öneri ile bu isteği yanıtlıyor.
2016 Başkanlık seçimleri sürerken Demokratik Parti, hesaplarına sızıldığı ve e-postalarının ele geçirildiği iddiasıyla Crowdstrike’a başvurmuştu. Crowdstrike, siber güvenlik hizmetleri ve bir siber saldırı durumunda saldırının kaynağını tespit etmek gibi hizmetler veren bir şirket. Soruşturmalarıyla Demokratik Parti’nin yazışmalarına Rus hackerların sızdığı sonucuna varan Crowdstrike’ın bu bulgusu 2016 Başkanlık seçimlerine Rusya’nın müdahale ettiği tezinin önemli bir ayağını oluşturuyordu. Crowdstrike, bu soruşturmayı sürdürürken Rus hackerların hâlâ Demokratik Parti’nin sunucusunda yer aldığını ifade ediyordu. Trump’ın Zelenski ile konuşmasından, bu sunucuların soruşturma sonunda FBI ile paylaşılmadığına, Ukrayna’da Crowdstrike’ın kurucu ortağı Dmitri Alperovitch tarafından saklandığı iddialarına inandığı izlenimini edinmek mümkün. Öte yandan 2016 Başkanlık seçimlerinde Trump’ın Rusya ile işbirliği yapıp yapmadığını soruşturan Robert Mueller’in, basına “Mueller Raporu” olarak yansıyan raporunda, Trump’ın kampanyasında seçimlere müdahale amacıyla Rusya ile koordine olduğu ya da gizlice anlaştığına dair “yeterince delil bulunmadığını” ifade etmesinin ardından Trump’ın devlet mekanizması içinde ve dışında muhaliflerinin peşine düşmüş olması daha olası.
Bir ABD başkanının, yabancı bir ülkenin yargı mekanizmasına müdahaleye kalkışması başlı başına bir siyasi gündem ancak Demokratik Parti’yi ilgilendiren elbette ABD’nin emperyalist karakteri değil. Zelenski ile konuşmasında Donald Trump, 2020 seçimleri için rakibi Demokratik Parti’den aday olan Joe Biden ve oğlu Hunter Biden hakkında da bir soruşturulma yürütülmesini istediğini iletiyor. Biden’ın, sürmekte olan soruşturmayı durdurmakla övündüğünü iddia eden Trump, soruşturma ile Zelenski’nin ilgilenmesini buyuruyor, Zelenski ise mecliste çoğunluğu elde etmesi ile yeni savcının “yüzde yüz kendi adamı” olacağı garantisini veriyor.
Tekrara düşmek pahasına ifade etmekte fayda var: Trump’ın görevden azli etrafında dönen tartışmalarda hemen hiçbir taraf Zelenski ve Trump arasındaki efendi-hizmetkâr ilişkisine dair en ufak bir değerlendirmede bile bulunmuyor. Trump’ın Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğun oyu ile görevden azledilmesi durumunda Senato önünde yargılanmaya başlaması ve senatörlerin üçte ikisi tarafından mahkûm edilmesi gerekiyor. Şu an Senato 53 Cumhuriyetçi, 47 Demokrat’tan oluşuyor. Demokratlar 20 Cumhuriyetçi’nin desteğine ihtiyaç duyarken, ABD sağının sesi Washington Post’un analizine göre farklı düzeylere endişelerini ifade eden Cumhuriyetçilerin sayısı 15.
ABD’de burjuvazinin tüm fraksiyonları ile Ukrayna’ya, Rusya karşısında kazanabileceği bu önemli müttefike dönük hamleleri gerçekten de sır değil. Sürmekte olan soruşturmalar bağlamında, 2016 yılında Atlantic’e verdiği röportajda Demokrat Biden, Ukrayna’nın bir başsavcının görevine son vermemesi durumda ABD’den gelecek 1 milyar dolarlık yardımı askıya almakla tehdit ettiğini açıkça söylüyor 2. Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden ise –ne Ukrayna’ya dair bir bilgisi ne de enerji endüstrisine dair bir tecrübesi olmasına rağmen- 2014’te ABD’nin de desteklediği sivil-faşist darbenin ardından Ukraynalı enerji firması Burisma’nın yönetim kuruluna ayda 50,000 dolar maaşla dahil oluyor. Biden’ın savunuculuğuna koşan burjuva medyası ise ABD’de “soğuk savaş” yıllarını anımsatan bir Rusya korkusunu yeniden yaratmak için yoğun bir biçimde çabalıyor. Washington Post, Donald Trump’ın başkanlık seçimi kampanyasına da destek veren, Giuliani’nin Biden’ı soruşturması için de yardımda bulunan Lev Parnas ve Igor Fruman hakkında “Sovyetler’de doğmuş iki göçmen nasıl oldu da üst tabaka Trump çevrelerine dahil oldu?” başlıklı haberiyle bu korkuyu beslemeyi sürdürüyor.
Donald Trump’ın görevden azli için başlatılmaya çabalanan soruşturmanın en az Trump’ın kendisi kadar yozlaşmış ABD siyasetinin farklı veçhelerini ortaya çıkardığı açık. Demokratik Parti, görevden alma çabalarının genel kabul gören, toplumun genelinin arzusunu yansıtan bir süreç olmasına çabaladığını ifade etse de gerçek kaygılarının sermaye içi gerilimlerde yattığını gözlemleyebiliyoruz3. Trump’ın, ABD’nin Avrupa Birliği, Rusya ve Çin ile ilişkilerinde, Latin Amerika’ya dönük planlarında ve Ortadoğu politikalarında, bu gerilimin bir parçası haline gelen Halley’den Bolton’a çok fazla ismi hızla siyasetin dışına ittiği -ya da itmeye çabaladığı- açık. Ancak ne Trump’ın ne de Washington’da Trump’ın görevden azledilmesi için çabalayan aktörlerin ABD’nin emperyalist saldırganlığına ve bu politikaların sürdürülmesine dönük bir sorunu var. Azledilme konusu sermaye sınıfı içindeki tartışmalara dair kimi ipuçlarını veriyor; yaklaşmakta olan 2020 seçimleri ise bu tartışmaları daha da belirgin kılıyor.
2020 seçimleri : Burjuva partilerinde aday karmaşası
Demokratik Parti’den başkanlık seçimleri için yarışan adaylar ve programları arasındaki çeşitlilik ABD kapitalizminin geleceğine dair çok boyutlu tartışmaları beraberinde getiriyor. Merkez medya sürmekte olan azledilme tartışmalarından hareketle bakışlarını son zamanlarda Demokratik Parti’ye çevirmiş durumda. Bernie Sanders’ın sağlık sorunlarından, Joe Biden’ın sürmekte olan soruşturmalarda yanıt üretememesine ve Warren’ın Trump ile girebileceği bir yarış için “fazla liberal” olmasına varan endişelerini sıralıyor4.
Sanders’ın kampanyası için bağış toplamadaki başarısı görmezden gelinemiyor, zira Sanders kampanyası için üçüncü çeyrekte 1.4 milyon kişiden 25.3 milyon dolar bağış almış görünüyor. Sanders’ın sağlık sorunları bahanesiyle üzerini örtmeye çabaladıkları gerçek ise Sanders’ın etrafında toplanan hareket: Bir şekilde Sanders kampanyasına bağışta bulunan en büyük meslek grubu öğretmenler, ve bağış yapan diğer emekçilerin büyük kısmının Starbucks, Amazon ve Walmart için çalıştıkları görülüyor5. ABD’nin sağlık hizmetlerindeki tarifi imkânsız başarısızlığı, genç işçilerin içine sürüklendiği borç batağı, gelir ve varlık eşitsizliği, Sanders’ın kampanyası sürdükçe artan bir biçimde göze çarpıyor.
Bu kampanyanın işçi sınıfı hareketi ve komünist hareket ile gerçek bir bağı olamayacağı gerçeği bir yana, Sanders’ın her şekilde sesinin duyulmasına engel olmak medyanın belirgin bir önceliği olarak görünüyor. Buna karşılık seçim kampanyasına bağışta bulunan zenginlere “onları şeytanlaştırmayacağı” taahhüdünü veren diğer aday Biden kampanyasını “Hiçbir şey temelden değişmeyecek. Hiç kimsenin yaşam standartları değişmeyecek” sözleri ile sürdürüyor6. Bu bağlamda Biden’ın isminin sürmekte olan azledilme tartışmalarının fazlaca merkezine oturmuş olması, önceliği Donald Trump’ı yenmek olan Demokratlarda hayal kırıklığı yaratmışa benziyor. Cumhuriyetçi Parti’den “artık ekonomi ve pazarlara dönük muhafazakâr prensiplerini taşımadığı” gerekçesi ile ayrılan Warren’ın ise Trump’ın karşısında “fazla liberal” olduğuna inanmak güç7. Warren rekabetçi pazarların üstünlüğüne dayanan ideolojisine gönülden bağlı: ABD’nin karşılaştığı sosyal ve ekonomik sorunların pazarların yeterince rekabetçi olmamasından ve bunun bir sonucu olarak sermayenin yanında büyük bir varlık da biriktiren egemen sınıfların ekonomik güçlerini sosyal alanda da kullanmasından ortaya çıktığına inanıyor. Sermaye sınıfı, rakiplerini zayıflatabilecek böyle bir adayı kendi çıkarına görebilir ve Trump’a karşı geniş bir cephenin temsilcisi konumuna getirebilir. Warren, iklim değişikliğinin gerçek bir tehdit olduğunu inkâr etmiyor, öyle ki iklim değişimi Warren’a göre “ABD’nin askeri hazırlıklılığını/atikliğini sarsıyor”8. Bir dizi örnekte görülebildiği gibi Warren sermaye içi gerilimleri yakından takip ediyor ve siyasi geçmişi hiç de ABD’nin toplumsal sorunlarında ya da emperyalist karakterine karşı ilkelere sahip olduğu izlenimini yaratmıyor. Öte yandan 2016 seçimlerinde Donald Trump karşısında yenilgiye uğrayan Hillary Clinton, Bernie Sanders’ı hedef aldığı açıklamalarında Sanders’a destek olan seçmenin kendisinin favori adaylarından Kamala Harris’e durmadan saldırdığını, Sanders’ın Demokratik Parti ile hareket ettiği sürece bu saldırıları mahkum etmesinin gerektiğini iddia ediyor9. Clinton, benzer bir biçimde ABD’nin dış politikasına “eleştirel” desteği ile bilinen Tulsi Gabbard’ı “Rusya’nın favori adayı” olmakla itham ediyor10 Demokratik Parti’nin tüm bu karmaşa ve parti içi güç dengelerinin yarattığı belirsizlik içerisinde daha kenarda kalmış bir figür olarak Indiana South Bend valisi Pete Buttigieg’i aday olarak göstermesi de ihtimaller içerisinde.
Peki sosyalist hareket?
Warren ve Sanders’ın kampanyaları arasındaki fark kalabalık bir seçmen grubu için hiç de açık değil; bunun yanında Warren, Sanders’tan daha genç. Tüm bunlar göz önünde bulundurulunca, Sanders, “’Neden Warren olmasın?’ diyen seçmene mesajınız nedir?” sorusunu “Warren iliklerine kadar kapitalist olduğunu söylüyor, ben değilim” sözleriyle yanıtlıyor. Gerçekten de Sanders’ın kampanyasının önemli bir ayağı kendi ifadesiyle “siyasi devrim” iddiası: Sanders birtakım “düzenlemelerin” yeterli olmayacağını belirtiyor, buna karşılık Warren’ın kampanyası “herkes için işleyen bir kapitalizm” fikrini benimsiyor, sistem içi düzenlemelerin bu sonucu yaratabileceğini savunuyor.
Lenin, “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”nda finansal sistemin her boyuttan kapitalisti yaygın ve sıkı bir ağa dahil ettiğini ve bu kapitalistlerin ve mülk sahibi sınıfların başka ulusların kapitalistleri ile dünyanın paylaşımı ve egemenliği için rekabet içerisinde tamamen emperyalizmin tarafına geçtiğini belirtiyor. Lenin, işçi sınıfını diğer sınıflardan ayıran bir “Çin Seddi” olmadığını ve dolayısıyla “sözleriyle sosyalist, eylemleri ile emperyalist” sosyal demokratların, işçi sınıfı hareketi içerisine sızdığını belirtiyor. Bu sızıntılardan biri sayabileceğimiz Warren’ın ABD emperyalizmine karşı olduğunu öne sürmek oldukça güç. Üst üste 58 kez evet oyu almış Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nın, 2017 yılında Pentagon için 640 milyar dolar, Suriye, Irak ve Afganistan’da sürmekte olan emperyalist müdahaleler için ise ayrıca 60 milyar dolar ayrılan bütçenin onaylayıcıları arasında Warren da var11.
Sanders’ın askeri-endüstriyel kompleks ile ilişkisinin detaylı bir incelemesi bu yazının sınırlarını aşıyor ancak başkanlık yarışına gelinceye kadarki siyasi hayatında Sanders’ın hedefinin de ABD’nin emperyalist karakteri ile mücadele etmek değil de bu yayılmacı politikaların ABD vatandaşlarına çıkardığı faturayı hafifletmek olduğunu ifade etmek mümkün. Sanders, bir savaş suçlusu olan John McCain’i “dost, cesur ve dürüst bir adam” sözleriyle betimlerken, Trump’ı ABD savaş gazileri için yeterince çabalamamakla ve “ABD’nin kahramanlarına [McCain’i kastediyor] saldırmakla” itham ediyor. Başkanlık yarışında ise Sanders askeri-endüstriyel kompleks ile bütçe tartışmaları vesilesiyle yüzleşiyor ve bu yüzleşmede son derece kaçak davranıyor: Örneğin askeri-endüstriyel kompleksin dikte ettiği bir bütçeyi imzalayıp imzalamayacağını ima eden bir soru karşısında bu tür bütçe ile karşılaşmayacağını, çünkü maliyetler üzerine özenle düşünülmüş bir bütçe talep edeceğini belirtebiliyor12.
Yeniden Lenin’e dönersek, Sanders’ın sözlerine “ (…) emperyalizmi teorik analizine, emperyalizme dönük ekonomik ve politik eleştirisine olduğu gibi, Marksizm ile kesinlikle uzlaşmaz, emperyalizmin temel çelişkilerinin üstünü örten ve gizleyen ve her koşulda, Avrupa işçi-sınıfı hareketi içerisindeki oportünizm ile dağılmakta olan birliği korumayı hedefleyen bir havanın derinden nüfuz etmiş” olduğunu çıkarabiliriz.
Öte yandan başkanlık seçimlerinde halihazırdaki Demokrat Parti temsilcileri Ocasio-Cortez, Omar ve Tlaib (“Manga”) Sanders’a desteklerini ilan ediyor. ABD’de örgütlü işçi hareketinin neo-liberal saldırılar altında önemli bir darbe aldığını ve sol siyasetin bu düzlemde yeniden tanımlandığını söylemek gerek. Öte yandan Avrupalı gelişmiş kapitalist ülkelerden sonra, büyük bir iç savaşla ancak köleliğe son verebilen; köleliğin son bulmasının ardından kapitalist emek pazarlarını ten rengine göre parçalara ayıran; okulları, hastaneleri ve tüm yaşam alanlarını ten rengine göre sistemik bir biçimde düzenlemiş ve bugün de kimisi adı konmuş ve yasadışı, kimisi adı konmamış ve fiilen sürdürülen uygulamalarla bu ayrımların geçerli olduğu ABD’de, sol siyasetin ve işçi sınıfı hareketinin sık sık bu ayrımlarla yeniden karşılaştığını ifade etmek mümkün.
“Beyaz” olmayan, siyasi çizgilerini solda tarif eden üç genç kadın temsilcinin Sanders’a desteği bu anlamıyla özel bir sembolik anlam taşıyor. Kendilerinin bir siyasi parti olmadığını, “Politik ve aktivist bir organizasyon” olduklarını ifade eden ABD’li Demokratik Sosyalistler (DSA), işçi sınıfı içerisinde örgütlülükleri ile “en önemli güç” değiller, kendilerini bir siyasi parti olarak tanımlamadıkları oranda çok sesli ve aynı zamanda çok başlılar, DSA’in bir dizi önemli başlıkta temsil ettiği tek bir çizgiden bahsetmek mümkün değil: ABD’nin Doğu Yakası’nda ve Batı Yakası’nda iki DSA aktivisti örgütlerine bakarak ulusal tartışmalara dair farklı görüşleri olduğunu görerek de benzer görüşleri olduğunu görerek de şaşkınlığa uğrayabilir. Örgütsel ve ideolojik zayıflıklarına ve belirsizliklerine rağmen DSA, Sanders’ı destekliyor ve ABD siyasetinde bir tabu olan emekçi sınıfların yaşamını 2020 seçimlerinin önemli bir başlığı –belki de temel başlığı- haline gelmesine katkıda bulunuyor. Manga’nın desteğinin sembolik önemi tam da burada yatıyor: ABD’de emekçi sınıfların yaşam koşullarının Demokratik Parti için temel tartışma başlıklarından biri haline getirilmesi ve farklı gündemlere öncelik verebilecek temsilcilerin bu gündemleri emekçi sınıfların yaşam koşulları ile ilişkili gördüklerini ifade etmeleri; egemen sınıflara karşı dağınık ve programsız da olsa kalabalık ve hoşnutsuz bir grubun varlığına işaret ediyor. Öte yandan programları itibariyle burjuva siyasi aktörler olarak görülebilecek bu aktörlerin Demokratik Parti’nin solunu yaratmakla sınırlı bir strateji ile emekçi sınıfların talep ve mücadelelerinin bir parçası olmalarının belirgin sınırları bulunuyor.
Ya sonra? Demokratik Sosyalistler’in 2019 Ulusal Kongresi’nde aldıkları kararlardan yola çıkarsak, demokratik sosyalistlerin seçim stratejisi seçimleri “işçi sınıfı örgütlerini teşvik etmek, ilerici kanunları desteklemek ve demokratik sosyalist fikirlere destek oluşturmak” için kullanmak. Bu bağlamda demokratik sosyalistler ancak kendilerini açıkça sosyalist olarak tanımlayan, kampanyaları boyunca işçi sınıfı mücadelelerine açıkça destek veren, gerici saldırganlığı karşısına alan ve Demokratik Parti’nin genel kampanyalarından bağımsız olarak sosyalist, sendika ve diğer işçi sınıfı örgütlerini kurmak ve bir araya getirmek için güçlerini kullanmayı taahhüt eden adayları destekleyeceklerini duyuruyorlar. Tanımladıkları bu profille Demokratik Sosyalistler Warren mı Sanders mı sorusuna şüphe bırakmayacak bir biçimde, Sanders’ın bunları dahi yapamayacağı gerçeği bir yana, Sanders yanıtını vermiş oluyorlar. Ancak DSA için seçimlerin yalnız örgütsel değil aynı zamanda ideolojik bir sınav olduğunu yeniden işaret etmek gerekiyor: DSA merkeziyetçi bir yapıya prensip olarak sahip değil, bu durum ulusal düzeyde bir Sanders kampanyası yapabilmelerinin önüne kimi örgütsel engeller çıkarabiliyor, öte yandan Sanders ve Ocasio-Cortez gibi DSA’i siyaset arenasında temsil eden isimler DSA içerisinde daha ileri ve gerçek bir sosyalist programı savunan kesimlerle çelişen açıklamalar yapabiliyor. Dolayısıyla bu siyasi figürlerin olası siyasi kazanımları ve verdikleri ödünlerin el ele gideceğini, nihayetinde 2020 seçimlerinde yapılacak kampanyaya rengini çalacak olanın bir devrimci program olmayacağını öngörmek de hiç zor değil.
Demokratik sosyalizm’den devrimci sosyalizme
Demokratik Parti’nin Trump’ı görevinden azletmekte, kurulu düzeni ve seçmeni memnun kılacak bir aday ve programı propaganda etmekte ve başkanlık seçimlerinde art arda başarıya ulaşmakta işi hiç de kolay değil. Başkanlık seçimlerinde Demokratik Parti emekçi sınıflar için tek alternatifin kendisi olduğunu dikte ediyor ve başarıyı Trump’ı emekçi sınıflar için yıkım anlamına gelecek bir programla da olsa yenilgiye uğratmakla tanımlıyor. Ancak cin, şişeden çıktı. ABD Başkanlık seçimleri grevler ve sağlık, eğitim ve finansal sistem tarafından yüzüstü bırakılan emekçilerin adaylara tepkileri ile sürüyor. Merkez medyanın vergi politikalarına ve varlık vergisi önerilerine yer vermediği tek bir hafta bile geçmiyor. Bu anlamıyla sermaye sınıfı içerisinde taktiklerde bir ayrılık kendini hissettirse de, yalnızca General Motors’da 46,000 işçiyi temsil eden UAW (United Auto Workers-Birleşik Otomotiv İşçileri) 1970’ten beri en büyük grevlerine gittiğinde, iş işçilerin sesini bastırmaya geldiğinde, her şeyi unutup yeniden birleşiyorlar.
Seçim sonuçları ne olursa olsun, bu sürecin en önemli çıktısı şu: İşçi
sınıfı hareketi ve emekçilerin yaşam koşulları ABD siyasetinde yeniden yer
edinmeye başlıyor. Bu noktada ABD siyasetinde son dönemde çabalarını artırmaya
ve örgütlenmeye çalışan bir özne olarak Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi (Party For
Socialism and Liberation, PSL) göze çarpıyor. PSL net bir şekilde işçilerin oylarının Demokratik
Parti’ye ait olmadığını ifade ediyor. Demokratik ve Cumhuriyetçi Partiler’in sahtekâr, yobaz, savaş
çığırtkanı olduğunu teşhir etmek istediklerini belirten PSL, kampanyaları ile işçi
sınıfının sermaye düzenine karşı mücadelesinde bir alan açmaya çabalıyor. Burjuvazi
kendine kitlelere kabul ettirebileceği bir aday belirlemeye uğraşadursun, ABD komünist hareketi
içerisinde uzun yıllardır mücadele veren Gloria La Riva ve ABD yerli hakları
savunucusu siyasi tutsak Leonard Peltier’in adaylığının seçimler vesilesiyle düzen değişikliği
talebini
örgütlemek
üzere yapacağı çalışmaları 2020 boyunca birlikte izleyeceğiz.
Dipnotlar
- https://www.cnn.com/2019/09/25/politics/donald-trump-ukraine-transcript-call/index.html
- https://www.theatlantic.com/international/archive/2016/08/biden-doctrine/496841/
- https://haber.sol.org.tr/dunya/analiz-azledilme-tartismalari-kriz-trump-ile-sinirli-degil-258507
- https://www.washingtonpost.com/politics/uncertainty-takes-over-the-lead-in-the-democratic-presidential-race/2019/10/05/88b3cdba-e6e6-11e9-a331-2df12d56a80b_story.html
- https://www.commondreams.org/news/2019/10/01/fueled-teachers-and-average-donation-18-sanders-raised-record-253-million-third
- https://www.salon.com/2019/06/19/joe-biden-to-rich-donors-nothing-would-fundamentally-change-if-hes-elected/
- https://thinkprogress.org/why-elizabeth-warren-left-the-gop-e78680711424/
- https://thehill.com/policy/defense/443789-warren-releases-plan-to-tackle-climate-change-threats-to-military
- https://www.youtube.com/watch?v=csWcVWZYJeo
- https://www.cnn.com/2019/10/18/politics/hillary-clinton-tulsi-gabbard/index.html
- https://www.leftvoice.org/Elizabeth-Warren-Votes-for-Massive-Increase-of-War-Budget
- https://www.vox.com/2019/5/2/18525580/bernie-sanders-plan-cut-military-spending