21 Mart 2010 Türkiye Komünist Partisi İşçi Kurultayı Deklarasyonu

21 Mart 2010’da TKP ve Yurtsever Cephe İşçi Birliği üyesi 640 işçi delege bir araya gelerek sınıf dostlarına aşağıdaki çağrıyı yapmaya karar vermiştir.

1.   Türkiye işçi sınıfı ağır bir saldırı altındadır. Örgütsüzleştirilmiş ve geçen yüzyılda mücadele ederek kazandığı hakları tek tek kaybetmiştir. Üstelik emeğin köleleştirilmesine özellikle AKP iktidarında hızlanan egemenliğin ve bağımsızlığın emperyalizme teslim edilmesi eşlik etmiştir. Bu operasyon emperyalizmin güdümünde ağır bir gericilikle sürdürülmektedir. Bu sürece dur diyebilecek yegane sınıf olan işçi sınıfı kıpırdamaya başlamıştır.

2.   AKP’nin 2010 boyunca sürmesi beklenen sanayi, ulaşım ve hizmet sektörlerindeki hızlandırılmış özelleştirme programı yoğun bir sınıf mücadelesi ile göğüslenmelidir. TEKEL işçilerinin sürmekte olan direnişi, tüm ülkede özelleştirmelere ve emeğin köleleştirilmesine karşı topyekun bir mücadeleye dönüştürülmelidir. Son 20 yıla yayılan özelleştirme sürecinin emekçi halka verdiği zararın hesabı sorulmalıdır.

3.   TEKEL direnişi uzun bir süre mücadeleden ve siyaset sahnesinden çekilmiş işçi sınıfımızı ayağa kaldıracak bir etki yaratmıştır. Henüz mücadelenin asıl konusu olan ve TEKEL işçilerinin dışında işçi sınıfının birçok bölmesini ilgilendiren 4-C pozisyonunun iptali gerçekleşmemiş de olsa şimdiden kazanım çok boyutludur. Bazı somut maddelerin dışında kazanım esas olarak sınıfın emek mücadelesine ve ülkeye müdahale edecek özgüveni kazanmasında aranmalıdır.

4.   TEKEL işçilerinin mücadelesi aynı zamanda sendikal alanda yaşanan krizi bütün açıklığı ile dışa vuran bir işlev görmüştür. Altı konfederasyon bir araya gelmesine rağmen bir günlük genel grevi başaramamış, ilan edilen eylemlere kitleler taşınmamıştır. Konfederasyonların bir kısmı açıkça hükümetle birlikte çalışmışlardır.

5.   Krizin en önemli başlığı örgütsüzlüktür. İşçilerin ancak küçük bir bölmesi sendikalıdır. Bunda sendikacıların elindeki ile yetinmesine neden olan siyasi motivasyonsuzluğu kadar sermayenin kuralsız bir emek rejimini dayatmış olması da rol oynamıştır. Özel sektörde sendikalı işçiler hemen işten atılmakta, sendikalılığın daha yoğun olduğu devlet işletmeleri ise hızla tasfiye edilmektedir. İşin tanımının, süresinin ve mekanının belirsizleştirilmesi eski tip kurallı emek rejiminin sendikacılığını boşa çıkarmaktadır.

6.   Sermayenin yukarıda kısaca tanımlanan saldırısının yaratıcı bir şekilde göğüslenememesinin önemli bir nedeni sosyalizme olan inancın azaldığı bir gericilik dönemi içinden geçmemizdir. Küçük bir bölümün dışında işçi liderleri ve sendikal bürokrasiler sınıfın tarihsel rolüne soğumuştur.

7.   Bu soğuma sendikaları ve meslek örgütlerini sermaye ideolojilerine karşı savunmasız bırakmıştır. Sınıf mücadelesinin üstünün demokrasicilik ile örtülmesi, sosyal diyalog sendikacılığı ve Avrupa Birlikçilik bu savrulmanın sonucudur.

8.   İşçi sınıfının bölünmüşlüğü doğal bir olay değil, sermayenin dayattığı bir süreçtir. İşçi ve kamu emekçisi ayrımı yapaydır. Sınıfın iki ayrı kesimi birlikte örgütlenmelidir. Aynı şekilde bir işyerindeki çeşitli meslek ve farklı emek rejimine tabi tutulan emekçilerin de farklı örgütlere dağılması sınıfı bölmektedir.

9.   Sendika ve meslek örgütlerinin dışında var olan altı konfederasyon tarihimizdeki sermaye ve işçi sınıfının bir mücadele içinde sendikal alana müdahalesinin ürünüdür. Duruma bakılınca bu süreçte sermayenin ağır bastığı anlaşılmaktadır. Sınıfın tekrar müdahale etmeye başlaması ile durum sadeleşecek ve sınıf mücadelesi güçlenecektir.

10. Bu müdahale asla AKP eliyle yasalaşacak bir sendikalar yasasını bekleyemez. Fiili meşru mücadele sınıfın nereye akacağını belirleyecektir. Çetin mücadelelerden sonra gelinen durum alt üst edici olmalı ve sonra hukuk dilinde ifadesini bulmalıdır.

11. Konfederasyon ve sendikaların emperyalizmin uzantısı olan ETUC gibi uluslararası birliklere üyeliği kabul edilemez. Sınıf sendikacılığı ilkelerini benimsemiş bir konfederasyon uluslararası düzeyde kendi amacına uygun birlikler bulmak hatta yaratmak veya güçlendirmek zorundadır.

12. Kurultay delegeleri tüm sınıf dostlarını, tüm öncü işçileri, yurtsever, sosyalist, devrimci sendika yöneticilerini ve en nihayet durumdan rahatsızlık duyan herkesi, sınıfın sendikal alana müdahalesini tartışmak ve hazırlamak için bir araya gelmeye davet etmektedir.

13.       1 Mayıs 2010 bu müdahalenin başlangıcı olabilir. TEKEL işçilerinin yaktığı ateş kitlesel, tarihi önemi olacak, devrimci talep ve hakların yükseltileceği bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesini önümüze görev olarak koymaktadır. Bu yıl 1 Mayıs bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin hesabını soran ve buna bağlı hak kayıplarını geri isteyen bir içerikle örgütlenmelidir.

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×