Klasiklerde Devrim, İktidar ve Program Sorunu

Bir dilek ya da olasılık biçiminde kesintisiz devrimden söz eden ilk Marksist bizzat Marx olsa gerek. Manifesto’daki o meşhur pasajın başta Plehanov olmak üzere dönemin ağır topları tarafından nasıl ele alındığını görmek bu tartışmaya daha sonra katılan genç kuşağa devrolanları saptamak ve nihayet sözü geçen genç kuşağın neyi savunduğunu anlamaya çalışmak sanırım doğru bir yöntem olur.

İncil’den sonra dünyada en çok satan kitap Manifesto, 19. yy sonu ile 20. yy başlarında Rusya’da daha da çok ilgi çekiyor. Yalnızca Manifesto da değil, bilimsel sosyalizmin kurucularının ve ilk kuşak izleyicilerinin eserleri Legal Marksistlerin de etkisiyle Rusça’ya çevriliyor; yoğun bir okuma dönemi yaşanıyor. Kautsky’in eserleri kendi ülkesinden çok Rusya’da satıyor.

Tam da bu kitapların harıl harıl okunduğu dönemde, daha bu kitaplardan önce gözlerin “geri Almanya”ya dikildiğini, sonra da devrimin merkezinin doğuya kaydığını öğreniyorlar. Böylece çok geçmeden kendi ülkelerine yönelik olarak üzerinde kafa yoracakları bir kavrama sahip oluyorlar. Bu kavram Rus Marksistleri tarafından anlaşılır bir duyarlılıkla tartışılıyor. Örneğin şu satırların 19. yy sonu ile 20. yy başlarında Rusya’da okunduğu ve neleri akla getirdiğini düşünelim. “Komünistler dikkatlerini en çok Almanya üstüne çeviriyorlar, çünkü bu ülke Avrupa uygarlığının daha ileri koşullarında 17.yy İngiltere’de 18.yy Fransa’da olanlardan çok daha gelişmiş bir proletarya ile yapılmak durumundaki burjuva devriminin eşiğindedir ve bunun sonucu Almanya’daki burjuva devrimi onun hemen ardından gelecek bir proleter devriminin ilk adımı olacaktır1 (abç.H.S) Sanırım önce bu satırların üzerinden yaklaşık yarım yüzyıl geçtiği tespiti yapılmıştır. Sonra gündemin bir bölümünü gözlerin Almanya’ya dikilmesinin nedenleri aradan geçen süre zarfında göz dikilmesi gereken başka bir mekan olup olmadığı gerçek Alman sosyalistlerine yönelik eleştiriler doğrultusunda yapılması gerekenler 1848 devrimlerinden çıkartılabilecek ve perspektif oluşturmaya yönelik devrim yasalarının olup olmadığı… vb soruları oluşturdu.

Bu sorulara o dönem verilen yanıtlara geçmeden önce bir soru da ben sormak istiyorum: Üstadlar Almanya’da devrim olacağını nereden biliyorlardı?

Her devrim ve karşı devrim komşu olsun olmasın değişik mekanlara sıçrayabilir. Yalnız teorinin gösterdiği ve pratiğin onayladığı bu doğru her devrim veya karşı devrimi bir diğeri ile açıklamaya da dönüşmemeli. Fransız Şubat 1848’i bir ayda Almanya’ya sıçrıyor. Bu kadar mı Elbette değil ve olmadığını Engels söylüyor: “Almanya 1848 başlarında bir devrimin öngünündeydi ve Fransız Şubat devrimi patlayışını hızlandırmamış olsa da bu devrim kesinlikle olacaktı.”2 Bunun bir nedeni Almanya’nın hiç burjuva devrimi yaşamama anlamındaki bakirliğidir. 1848 Fransız Şubatı Hollanda ve İngiltere üzerinde siyasal anlamda ve sonuç itibarıyla pek etkili olmuyor. Burjuva devrimini İngiltere’den önce sessiz sedasız yapan Hollanda’nın 1848’de hiç karnı ağrımıyor. Wilhelm 2’nin anayasa değişikliği ve liberal önder Thorbecke’nin başı olduğu bir komisyonun kurulması ortalığı yatıştırmaya yetiyor. İngiltere de aynı durumda. Hatta Marx 1848’in İngiltere üzerinde etkili olmamasına içerlemişcesine şu satırları yazıyor:”Gücünün Avrupa devrimi üstünde bir karabasan gibi hissedildiği 1848-49’da İngiltere Avrupa’da olaylardan biraz korkmuş gözüktü sonra onun seyri ile bir süre kendi sıkıntısını unutmaya çalıştı sonra ciddi ciddi bu işten para kazanmaya başladı.” 3 Daha ayrıntılı bir biçimde kanıtlamaya gerek yok: Kızıl hayalet 1848’de de geri ve geç kalmış ülkelerin kapısını çaldı bakir toprakları sarstı.

Bir neden bakir toprak. Diğer bir neden olan oturmuşluk kavramı ise dolaylı olarak ilk nedene bağlı. Burjuva devriminin erken yaşanması yeni düzenin devletinin de erken oluşmasını ve zamana yayılı olarak kendisini tahkim edip oturmasını sağlıyor. Yüzyılın başında Rus toprağı bakir ve verimlidir.

Bu değinmenin bazı noktaları yazı içinde daha da açılacak. Şimdi 19. yy sonu Rusya’sına dönüp ilk kuşak Marksistlerin soruna bakışlarına eğilelim.

Batılı Plehanov ve Ortodoks Kautsky

Plehanov’un gündeminin sözünü ettiğim bölümüne ilişkin tespitlerinin bulunduğu çalışma aynı zamanda bir kopuş belgesi: Sosyalizm ve Siyasal Mücadele. Plehanov mutlakiyetin yıkılmasından hemen sonra Rus işçi sınıfının kurtuluşunun geleceğini umduğunu Rus burjuvazisinin tarih sahnesine (tırnaklar Plehanov’un. H.S.) “bu sahneye çok geç çıkan” Alman burjuvazisinden de geç çıktığını ve bu yüzden de hakimiyetinin ve saltanatının da uzun ömürlü olmayacağını Alman burjuva devriminin “bir işçi devriminin yakın başlangıcı” olması isteğinin üstadlara ait olduğunu mutlakiyetçi idarenin yıkılması ile sosyalist devrim arasındaki süreyi kısaltmanın kendilerine bağlı olduğunu söylüyor4 Şüphesiz bu satırlar Sosyalizm ve Siyasal Mücadele kitabının temel eksenini oluşturmuyor ama Plehanov’un perspektif çizmekte kullandığı kavramın menşeine dair söylediklerimi doğruluyor.

Gelecek kuşaklar için tartışmaya bu zemin üzerinden katılıyorlar kavram olarak bu güne kadar gelen asgari ve azami programların içeriğinin doldurulması bazı farklılıklarla bu döneme denk geliyor.

Plehanov’un bakışı bu haliyle ve 1893 için oldukça tutarlı görünüyor. Sorun daha ilerde çıkıyor. Plehanov kapitalizmin gelişeceğine olan inancını belki buna inanmayanlarla yaptığı teorik mücadelenin kızgınlığında belki de koptuğu oluşumu çağrıştırabilecek olan “sui generis” kavramına duyduğu antipati nedeniyle uç noktalara götürüyor. Aynı yoldan olmasa da gerekli düzeltmelerle Rus kapitalizminin İngiltere Fransa Almanya türünden bir konuma geleceğine inanıyor5 Plehanov batıya bakmıyor batıdan bakıyor. İlk sorun her biyografide yazan Plehanov’un 1895’de Lenin’le ilk karşılaşmalarında “biz liberallere yüzümüzü dönüyoruz sen ise sırtını” demesiyle açığa çıkıyor. Gene bütün biyografi yazarları ya birbirlerinden etkilenerek ya da kendileri keşfederek bu durumu Lenin’in ağabeyinin asılmasından sonra Simbirsk liberal çevresinin Ulyanov ailesine karşı ürkek çekingen ve ikiyüzlü tavrına duyduğu tepkinin uzantısı olarak yorumluyorlar. Liberallere sırtını dönmesi köylülüğe yüzünü dönmesi ile ilgilidir.

Plehanov- Lenin ayrımını anlatmaya devam ediyorum. Plehanov Narodnizm’den hiçbir gelenek almamacasına kopuyor; bu kopuş Slav yanlarını törpülüyor. Plehanov olmaması gerektiği kadar batılı oluyor. Trotsky parti program tasarısının Plehanov’dan gelen “az ya da çoklarla bezenmiş olduğunu Plehanov’un Latin Sosyalizmine6 bağlı olduğunu söylüyor. 7 Latin Sosyalizmi, yazının başında kullanılan kavramlarla, bakir olmayan oturmuş topraklarda üretiliyor. Zasuliç ile Emeğin Kurtuluşu Grubu’nun kurucusu Deutsch sosyal-demokrat adından barışçı parlamenter bir parti ve onun devrimci mücadele yöntemleri ile tümüyle ilişkisini kesmiş olan etkinliklerini anlıyorlar. Plehanov Halkın İradesi’ndeki iki zıt eğilimi ile ilgili olarak batılı bir çözüm buluyor. Eğilimlerden biri “anayasacı (meşruti)” diğeri “Blanquist (ya da Jakoben)” iken çözüm, başında Kautsky gibi ortodoks bir halefin bulunduğu Alman Sosyal Demokrat Partisi oluyor. Plehanov ilerki yıllarda da batılı çözümler bulmayı sürdürüyor. Bölünme kongresinde o an kendisinin de eleştirdiği kamp ile, Alman sosyal demokratlarının Volmar ile arkadaşlarına yaptıkları gibi ve Lenin’in deyişi ile “şefkatle boğarak” savaşmayı tercih ediyor. 8

İşte bu batılı Plehanov, asgari ve azami programların içeriğini de bir batılı gibi dolduruyor.

Eğer sebep-sonuç ilişkisi birdirbir türü bir ilişki olsaydı buraya kadar yazılanlar yeterli olurdu. Ama öyle değil sebepler ve sonuçlara yol açıyor. Bu anlamda başka sebeplerden ve sonuçlardan söz etmek gerekiyor. Aynı anlamda Marx’ın Gerçek Alman Sosyalistleri’ne bakışına eğilmek zorunlu oluyor.

Gerçek Alman Sosyalistleri, burjuva demokrasisinin burjuva hukukunun ve özgürlüğünün yığınlara verecek hiçbir şeyi olmadığını hatta bununla her şeyi kaybedeceklerini söylüyorlar. Marx bunların “Papazlardan, profesörlerden, taşra beylerinden maiyetiyle birlikte mutlakiyetçi hükümler için, kendilerini tahdit eden burjuvaziye karşı sevinçle karşılanan bir korkuluk olarak işe yaradığını” kuşların biri proletarya, diğeri burjuvazi olmak üzere “bu iki kuşu vuracak bir şeymiş gibi” karşılandığını söylüyor9 Bu bakış asgari ve azami programların içeriğinin doldurulmasında bir parametre oluyor. Plehanov’un yorumu şöyle: “Rusya’da devrimci hareket başlamadan çok önce sosyalistlerimiz Gerçek Alman Sosyalistleri’ni taklit etmeye, liberalizmi, temsili rejimi burjuva rejimi, burjuva basın hürriyetini hukukunu ve eşitliğini afaroz etmeye tamamen hazırdırlar10 Lenin liberalizmi afaroz ediyor. Plehanov etmiyor. Lenin liberalizme sırtını, köylülüğe yüzünü dönüyor; Rus kapitalizminin gelişimini ve köylülüğün durumunu ilk çalışmalarında inceliyor. Ortodoks Marksizm, köylülüğün biri burjuvazi diğeri proletarya olmak üzere iki kutup tarafından çekildiğini sınıfsal olarak köylülüğün bir kesiminin burjuvalaşırken diğer kesiminin proleterleşeceğini söylerken yaratıcı ortodoksluk köylülüğün burjuva olduğunu söyleyip genel olarak köylülük ile ittifakı ortaya atıyor. Liberalizme ve köylülüğe bakış aynı özden kaynaklanıyor. Lenin liberal demokratların programlarında işçi sınıfı karşıtı ve proletaryanın siyasal bilinçlenmesini gölgeleyecek istemlerin bulunmasının doğal olduğunu bunun her yerde böyle olduğunu biliyor11 Liberal hareketin evrimini biliyor: Şubat 1848’de arslan kesilen liberal burjuvazinin işin içine proletaryanın girmesiyle Cumhuriyeti bile nasıl silah zoru ile ilan etmek zorunda kaldığını, Mart 1848’de, Engels’in deyimi ile “Ren burjuvazisinin değerli çiçeği” büyük burjuvazinin nasıl işçi sınıfını Reich anayasası için kayıtsız kılmaya çalışıp bunu becerdiğini, aynı “değerli çiçeğin” devrimi yenilgiye uğratan Prusyalı kahraman erleri karşılamak üzere nasıl apar topar barikatları söküp takları kurduklarını, 1840 Alman liberal hareketinin etkinliğinin 1844’e12 kadar sürdüğünü 1848’e kadar etkinsi 48’den sonra dönek olduğunu biliyor. Bunları yalnızca Lenin değil kuşkusuz herkes biliyor. Yalnız bu bilinenler türlü dozlarda “ama…”larla sulandırılıyor. Örneğin Plehanov “Ama burjuvazi yarı yarıya devrimciydi ancak böyle olabiliyordu”13 diyerek “burjuvazi devrimcidir” diyenlere, yarısının devrimci olmadığını kanıtlamaya çalışırken, öbür yarısının devrimci olduğunu kendisi kabul etmiş oluyor. Bu pazarlıktan Marksizm zararlı çıkıyor.

“Farklarımız” adlı çalışmasında köylülükten söz etmiş olmasına rağmen, köylülüğü liberal burjuvaziye tercih etmek üzere burjuva ve müttefik olarak görmüyor. Bilimsel sosyalizmin kurucularının ittifaklara ilişkin söylediklerini gene batılı gibi yorumluyor. Engels şöyle diyordu: “Burjuvazinin çeşitli kesimleri hele hele en ilerici kesimi büyük sanayiciler iktidarı alıp da gereksinimleri doğrultusunda dönüştürmeden önce işçi sınıfı hareketleri saf proleter nitelikte olmaz14 Plehanov Engels’in büyük sanayicileri “en ilerici kesim” olarak nitelemesine Sanayi Devriminin taze ve abartık kokusunun sinmiş olduğunu düşünmüyor. Lenin asgari ve azami programlardan monarşist karşı devrimin hortlamamacasına bastırılmasını anlarken Plehanov burjuvazinin iktidara gelip gereksinimleri doğrultusunda dönüşümler yapmasını anlıyor. Engels’in15 İngiliz ve Fransız burjuva devrimlerini örnek göstererek burjuva devrimlerinin 48 ya da 40 yıl sürebileceğine dair sözlerini kendi ülkesine yönelik olarak kabul ediyor. Sosyalizm ve Siyasal Mücadele’de Marx’tan sonra kesintisiz devrimin ilk doğru yorumunu yaparak araladığı perdeden nelerin göründüğünü tespit edemiyor. Doğru ipin ucunu yakalayan Lenin oluyor. Stalin’in, Troçkizm ile mücadele ederken sık kullandığı Marx’ın 1850-60’larda köylü savaşının adeta ikinci bir baskısının proleter devrimini desteklemesi durumunun Almanya’da devrime mükemmel koşullar sağlayacağına dair sözleri Plehanov’a değil Lenin’e devroluyor. Köylülükle ittifakın sosyalist devrime yönelmesi bağlamında da Marx’ın sözleri anlamlı. Bunu açalım.

Kapitalizmin tarım kesiminde “Junker tipi” geliştiği ve buna bağlı olarak da “Prusya tipi” olarak adlandırılan burjuva devrimlerinde, toprak reformu burjuvazinin programından düşerken Fransız ya da Amerikan tipi gelişimde, burjuva devrimine damgasını vuruyor. Narodniklerin kapitalizmi nitelemek için kullandıkları “oranjeri bitkisi” benzetmesi, gerçekte tarımda kapitalizmin Junker tipi geliştiği toplumlarda Fransız tipi burjuva devrimi hedeflenmesine daha çok yakışıyor. Bu anlamda en “verilemez” olandır. Rusya’da ne 1861, ne 1905, ne Stolypin, ne de 1917 Şubat’ının geçici hükümeti bu sorunu halledememiştir. Lenin’in Devlet ve İhtilal’de Şubat-Ağustos arasını reformların rafa kaldırıldığı dönem olarak niteliyor16 Tersi mümkün değil, oranjeri bitkidir. Rus burjuva toplumuna uymuyor, Rus kapitalizmine sığmıyor. Ve tam da bu yüzden savruluyor! En verilemez ve en çok isteyeni olan tarihsel ve sınıfsal anlamda demokrasi içinde ama sosyalist devrim için hedefleniyor. Eski düzeni yıkabilecek olan bu güç sıra yeni düzeni kurmaya geldiğinde yeteneksiz kalacaktır. Eski düzenden ordu bürokrasi baskı gücü vb. anlamında kurumlar devralmamış olması bir yana yoksul köylülüğün silahlarını henüz bırakmamış olması, “yeteneksizliğin” nedeni olacaktır. Devrimlerin dinamiği, Lenin’in deyimi ile, “yasalarla sınırlandırılmamış” olması anlamında, en kalıcı kazanımların elde edildiği dönemin ardından dalgaların çekildiği ve buna bağlı olarak mutlak yaşanması gereken bir oturma sürecini içeriyor. Leninist Kesintisiz Devrim bu oturma sürecinin sancılarını avantaja dönüştürmeyi hedefliyor.

Marx’ın köylülük ile ittifaka ilişkin sözleri yalnızca Plehanov’a değil Kautsky’ye de devrolmuyor.

Engels’in ölümünden sonra otoritesi en yüksek olan Sosyal Demokrat Parti, Alman Sosyal Demokrat Partisi ve onun en yetkili ağzı Kautsky, diğer sosyal demokrat partilere ağabeylik yapıyorlar, iç sorunların çözümünde hakem rolü üstleniyorlar. Trotskiy yurtdışına çıkıp Lenin ile ilk tanıştığı günün ertesinde, Londra sokaklarında kendi deyimi ile Lenin’in yaptığı sınavda Bernstein’a ilişkin soruya şu yanıtı verdiğini anlatıyor:”Bernstein’in kitabını okuduğumuzu anlattım. ‘Şüphesiz Kautsky haklıdır’ şeklinde düşünülüyordu.17 Rus Sosyal Demokratları üzerinde Kautsky’nin otoritesinin önemli olduğu görülüyor. Lenin Tarım Sorunları adlı çalışmasından itibaren polemiklere katılıp Kautsky’nin safında yer alıyor. Bir Adım İleri İki Adım Geri kitabında aydın konusunda çıkan tartışmada “daha deneyimli yoldaşlardan öğrenmek”ten söz edip iki buçuk sayfalık bir aktarma yapıyor; İki Taktik’te ise “kendisinin devrimciliği karşısında Bebel’in hatta Kautsky’nin devrimciliği oportünizmdir” diyen Struve’ye bir sayfaya yakın dip not ile cevap veriyor. Dipnotun uzunluğunu Lenin’in Kautsky’nin otoritesine olan duyarlılığı ile açıklamak gerekiyor.

Yazılanlardan, Lenin’in Kautsky’nin müridi olduğu sonucu çıkartılmamalı. Lenin farklılıkları saygılı bir dille ortaya koyuyor: Örgüt konusundaki farklılığı Ne Yapmalı’da mekan farklılığı, ile açıklanmış olmasına rağmen Bir Adım İleri İki Adım Geri’de ilkesel olarak savunuyor. İki Taktik’te “iktidarı almaktan korkacak mıyız” sorusunu sorup yanıtlamadan önce, Kautsky’nin “siz ayıyı öldürmeden postunu paylaşıyorsunuz” uyarısını saygılı bir dil ile yanıtlıyor.

İşte bu Kautsky, 1902’de devrimin merkezinin daha doğuya kaydığını söylüyor. 1906’da Rus Devriminin İtici Güçleri ve Muhtemel Sonuçları’nı yazıyor. Bu çalışmada Rus devrimi için “burjuva mı sosyalist mi” sorusunu yanlış bulduğunu, Rusya’daki devrimin burjuva olmadığını zira burjuvazinin Rusya’daki itici güçlerden birisi olmadığını ama sosyalist de olmadığını söylüyor. 18 Kautsky’ye ileriki sayfalarda tekrar döneceğim. Şimdiden söylenebilecek olan Kautsky’nin de köylülükle ittifaka ve kesintisiz devrime Lenin gibi bakmadığıdır. Köylülüğü burjuva olarak görmüyor. Oysa devrimin merkezinin daha doğuya kaydığını söylediği yılın ilkbaharında Güney Rusya’da köylü ayaklanması oluyor. 1905’te de köylüler tarihsel ve sınıfsal anlamda demokrat olarak kesinlikle varlar.

İKDDD: Aşama mı?

İki Taktik’teki tezlerden birisi, işçi sınıfı ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü (Kenan Somer’in kısaltmasıyla İKDDD) Deutscher’in de kafasını karıştırmış. Trokskiy “epigon” derdi, Deutscher epigon olmadığı için olmalı “tilmiz” diyor: “Lenin geçici hükümeti şu sözlerle anlatmıştı: Proletaryanın ve köylülüğün demokratik diktatörlüğü. Bu çelişmeli formül ne Lenin ne tilmizleri tarafından iyice açıklanmadığı halde 1905’ten 197’ye kadar tüm Bolşevik Partisi programının temelini teşkil etmişti19 İKDDD’ye akademik teori ile değil siyaset teorisi ile yaklaşmak gerekiyor.

İKDDD 1905 Rusya’sının tek Marksist ve “en sol” söylemidir.

1) Menşeviklerin ne düşündüğü biliniyor. Burjuvaziyi ürkütmemek için geçici hükümete katılmayı reddediyorlar; proleter korkusu ile gericileşmesini önlemeyi ve ona kendi programını rahatça uygulayabileceği bir ortam hazırlamayı düşünüyorlar. Bu bakışın 1848 Prusya’sından çıkartılmış eklektik ve kurgusuz bir dersin ürünü olduğunu düşünüyorum.

Anarşistler “hemen devrim” “devletsiz devrim” vs. vs. diyorlar. 1905 ve 1917’de Rusya’da Anarşizmin etkisi bu günden bakıldığında hissedilenden daha kuvvetli. Her iki tarihte de kitleleri çekebiliyorlar. Önceleri olmadığı için sonraları da olmuyor. Saman alevi gibi parlayıp sönüyorlar.

Lenin bu iki kesim ile mücadele ederken iki kesimin arasında değil dışında kalıyor. Menşeviklerle Anarşistleşmeden Anarşistlerle Mensevikleşmeden mücadele ediyor. İKDDD bunu sağlıyor.

2) Avrupa Sovyet tipi bir oluşum yaşamadı. Avrupa devrimlerinden farklı olarak monarşist karşı devrimin bastırılması ve kesintisiz devrim düşünüldüğünde, Sovyetlerin kesin olarak hesaba katılması gereken bir parametredir. İKDDD, kendisinin bir ayağı olarak Sovyetleri de hesaba katıyor. Sovyetlerin var olduğu bir anda söylenen İKDDD ile olmadığı anda söylenen İKDDD arasındaki farkı İKDDD’yi anlamayanlar ve yanlış anlayanlar bir kez daha düşünmek durumundalar.

3) Sonuncusu ama en önemsizi değil: 1905’de Parti ne durumda? 1903’te bölünme yaşamış Lenin 1905’e girerken yığın bağları örgütlenme düzeyi mali vb. açılardan Menşeviklerden zayıf olduklarını söylüyor. 20 da önemlisi “yığınların içine saldığı köklerle canlı diri ve güçlü devrimci ve diğer sosyalist partilerle sıkı bağları olan tüm Rusya’ya özgü siyasal bir merkezin” eksik olduğu saptamasını yapıyor21 Şüphesiz bunu bir siyasal çekim merkezinin olmayışından yakındığı için değil Bolşeviklerin çekim merkezi olmadığını vurgulamak için söylüyor. Leninist Sosyalist Devrim Teorisi bir siyasal çekim merkezinin yokluğunda devrimin olmayacağını öğretiyor. Lenin Nisan Tezleri’ndeki tezini İki Taktik’te de söylüyor: “Sosyal Demokratların iktidarı alması sosyalist devrimin ta kendisidir22 İKDDD söylendiğinde Sosyal Demokratlar iktidarı alabilecek durumda değiller. Rus Sosyal Demokratların önünde monarşist karşı devrimin bastırılması görevi var. İKDDD bunları da hesaba katıyor. Bundan başka Lenin sanki geleceği görür gibi “bir gün gelecek İKDDD’den söz etmek gülünç olacak” diyor23

Trotskiy’in de İKDDD’ye itirazları var:24 “Tarihte proletaryanın ve köylülüğün demokratik diktatörlüğü gibi bir rejim hiç yer almamıştır.” İKDDD bir rejim değildir; düzen organı değil, savaş organıdır25 Bundan başka ille de “yer alması” gerekmiyor. Lenin çalışmasının önsözünün ilk sayfasında “devrime bir şey öğretmek”ten söz ediyor.

“Gerçek diktatörlüğün kimin elinde olacağı bu formülde belli değil”. Diktatörlüğün kimin elinde olacağı güçler dengesine bağlıdır. İşin tuhaf yönü Trotskiy’den yapılacak bir aktarmanın kendi argümanını çürütmesi: “Evet bir kaç yıl süreyle Lenin proletarya ve köylülüğün demokratik diktatörlüğünün parti politik ve devlet örgütlenmesinin ne tip bir şey olacağı konusunda önceden hüküm vermeyi reddetmişti…’Deney gösterecek’ diyordu.” 26

“Köylülük bağımsız bir parti hele hele devrimci iktidarı eline vereceği bir parti yaratamaz.” Bütün Marksistlerce bilinen bu teorik doğruyu devrim öncesinde yırtınırcasına tekrar etmenin ne anlamı ne de yararı var. Lenin bu konudaki düşüncelerini Kurucu Meclis dönemindeki tartışmalarda söylüyor daha önce değil. Söyledikleri ve söylediği zamanlamayı akademizmden arınamamış olanların kavrayamayacaklarını tahmin etmek zor değil. Bunlar bir yana köylülük İKDDD’ye köylü vekilleri Sovyeti türü bir oluşum ile katılabilirdi.

“Demokratik diktatörlük ara diktatörlük anlamına gelir bu mümkün değildir.” Stalin’in Lenin’den yaptığı bir aktarmayı tekrar ederek yanıtlıyorum: “İKDDD düzen organı değil savaş organıdır.”

Eski Bolşeviklerin Kusuru Neydi?

Eski Bolşevikler 1917 Şubatında ve sonrasında demokratik diktatörlük diyorlar. Lenin’in öngörüsünü yaşama geçiriyorlar: “Bir gün gelecek demokratik diktatörlükten söz etmek gülünç olacaktır.” Lenin eski Bolşeviklere gülmüyor. Bu noktayı açmak yararlı olacak. Lenin’in eski Bolşeviklerle yaptığı mücadele gerekli düzeltmelerle Stalin’in Trotskiy ile yaptığı türden akademik değil siyasidir. Lenin Nisan başında sosyalist devrim diyen tek Bolşeviktir. Bu durumun Lenin’in teorik mücadelesini etkilememesi düşünülemez. Çünkü Marx’ın sözleri ile kitlelere inmedikçe bir güç haline gelemeyen teori kadrolara inmedikçe hiçbir şey ifade etmez. Lenin bu kadroları küstürmemek ve dahası kazanmak zorunda. İşte bu zorunluluk mücadelenin niteliğini belirtiyor. Lenin eski Bolşeviklere gülmüyorsa nedeni budur.

Eski Bolşevikler Şubat sonrasında, elleri ile tutup gözleri ile görebilecekleri bir demokratik diktatörlük istiyorlar. Bu istek demokratik diktatörlüğün işlevinin önüne geçiyor. Çarın ve Çarcı bakanların istifasından sonra tarihsel ve sınıfsal anlamda demokrasiyi yeni düzeni kurmaya ve bunların oturmasını sağlamaya yönelik her çaba hem de devrimci durumdaki bu çaba en hafif deyimle karşı devrimcilik olarak nitelenebilir. Leninist kesintisiz devrimin oturma sürecinin sancılarını avantaja dönüştürmeyi hedeflediğini söylemiştim.

Şimdi Lenin’in mücadelesinin akademik olmayan yönüne bakalım. Lenin, ikili iktidar tespiti yapıp iktidarlardan birini, açıkçası ite kaka demokratik diktatörlük olarak niteleyerek eski Bolşeviklere “Madem öyle şu andan itibaren sosyalist devrimi hedeflemek bizim eski formüle pek aykırı değil. İktidarın tümü demokratik diktatörlüğün elinde değil ama olsun” diyebilme şansı tanıyor. Akademik bir çelişkiye düşme pahasına: Hem eski Bolşeviklere demokratik diktatörlüğün kurulduğunu göstermek için “Kerenskiy’lerin iktidarı Sovyetlere hiçbir şeyi kabul ettiremez.” diyor hem de “Sovyetler iktidarı kendi elleri ile burjuvaziye verdi” diyor. Bu durumu kesinlikle bir hata olarak değil, göze alınması gereken bir maliyet olarak niteliyorum; tersi hata olurdu. Keza ikna süreci mükemmel işliyor ve Nisan Tezleri kabul ediliyor.

Buraya kadar yazılanlar, Lenin’i hep “aşamacı” belleyen çizgileri olduğu kadar 1971’ye kadar, “aşamacı” belleyen Troçkistleri de hedef alıyor. Çağdaş Troçkizm, örneğin Sungur Savran, aşamasız devrimi savunmanın Troçkist olmamasını “çelişki” olarak niteliyor. Ortada bir çelişki olmadığı görüldü. Bundan başka ben, Troçkistlerin çelişki bulma konusunda yeteneksiz oldukları, açıkçası ancak totolojilerle Troçkist kalabildiklerine inanma eğilimindeyim. Çelişki bulmakta gerçekten yetenekli olanların en başta Troçkist olmamaları gerekiyor.

“Sürekli Devrim” Daha mı Solda?

Bu soruyu yanıtlamak için önce başka bir Troçkist iddiaya 1917’de Lenin’in devrim, Trotskiy’in de örgüt konusundaki görüşlerini terkedip birbirlerini tamamlamaları şeklindeki iddiaya bakmanın yararlı olduğunu düşünüyorum. İddianın Lenin’e dair kısmı yanıtlandı. Sıra Trotskiy’e ait olan kısmında.

Siyasete müdahale etmenin aracı ile siyasi perspektif arasındaki kopmaz bağ, bu iddiaları gülünçleştiriyor. Anarşistler otorite kabul etmeme ve her türden otorite ile mücadele etme perspektiflerinin doğal sonucu olarak örgütlenemiyorlar. Herkesin tek olduğu yalnızca nicel toplam anlamına gelen ve Anarşist düşüncenin kaldırılabileceği bireysel terörist derneklerine eğer denebilirse örgütlere rastlanıyor. Menşevik-Bolşevik ayrımı, diğer konular bir yana, siyasi perspektif farklılığının dışa vurumu olarak algılanması gereken bir konuda, örgüt konusunda çıkıyor. Nihai hedef için biçilen daha uzun vade istenirse orantılı olarak söylenebilir, daha evcil örgüt gerektiriyor. Sözü dolandırmadan Trotskiy’e getiriyorum.

Trotskiy’in örgüte bakışı siyasi perspektifi ile son derece uyumlu Trotskiy gözünü 1848 Avusturya ve Macaristan’ına dikiyor. Bu mekanlardan Lassalle’ın çıkarttığı sonuçları oldukça önemsiyor. Lassalle’ın sonuçları ile Kautsky’nin olasılıklarını derinleştirdiği adı Sonuçlar ve Olasılıklar olan çalışmasını Lassall’a ithaf ediyor.

Trotskiy’in gözünü diktiği yerde olanlar neydi? Avusturya’da, Engels’in sözleri ile teoride burjuvazi sınıf konumuna gelmiş olmasına rağmen sınıf egemenliğini sağlamca kuramamıştı. Görece dinginliğini ise devrimin halkın yararına olmak üzere atabildiği adımlara borçluydu. Bir anlamda ve Trotskiy’in gözünde yaşama geçebilen demokratik talepler sürekliliğin motoru olabilecek toplumsal hoşnutsuzluğu zedelemişti. Bu durum Trotskiy’de demokratik taleplerin teorik reddine yol açtı. Lassalle’ın çıkarttığı sonucu çalışmasında şöyle aktardı: “Bu ve Almanya’nın 1848-49 yılları beni şu sonuca götürüyor: Daha işin başında katıksız sosyalist amaçlarla ortaya çıkmadıkça Avrupa’da hiç bir devrim başarıya ulaşamaz.” Sonra yorumladı: Politik kurtuluş sorununun bütün ulusun ittifak halinde baskı yapmasına dayanan taktiklerle çözülme olanağını daha 19. yy ortalarında yitirdiği gerçektir.” 27 Bütün ulus ile kastedilen kelimenin dar anlamında bütün ulus ise gerçekten gerçektir. Ama kastedilen bu değil. Trotskiy, Bolşeviklerin demokratik taleplerine “ya yaşama geçerse” korkusuyla yaklaştı. Köylülüğe bakışını bu korku ile ilgilendiriyorum.” 1861 başarılı olsaydı 1917 olmazdı” demesi söylediklerimi doğruluyor. 1861’in ve bu konudaki diğer tüm çabaların neden başarılı olmadığına değinmiştim. Trotskiy’in yetersizliği, Bolşeviklerin demokratik taleplerinin, en verilemez ve en çok isteyeni olan talepler olduğunu anlayamamasıydı.28 Lenin’in bir diğer demokratik talebi ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı (UKKTH). Bu demokratik talebin de kerameti kendinde türünden olduğu sanılmamalı. 1848 Mart’ında Ren burjuvazisinin aynı dönemde Alman burjuvazisi tarafından son çare olarak dışarda bırakılması olasılığının bile siyasal buhranı nasıl arttırdığı biliniyor. Nüfusun yüzde 53’ü Rus olmayan haklardan oluşan sınır ülkeler üzerinde feodal emperyalist sömürü uygulayan Çarlık’a karşı UKKTH en verilemez ve en çok isteyeni olan demokratik taleplerden birisidir. Bu talebi herhangi bir demokratik devrimin yerine getirmesi olasılığı sıfırdır. Marx’ın “Devrimlerin kapıda girişte kullandığı ad zafer günü sancaklarda yazılı olan ad olmayacaktır. Çağdaş toplumlarda devrimci hareketin başarı şansının olabilmesi için başlangıçta bayraklarının rengini mevcut iktidara karşı olduğu halde mevcut topluma bir alıp veremediği olmayan kesimlerinden devralmak zorundadır” 29 saptamasını adı Sol Komünizm’de konan “siyasi buhran kıvılcımı” soyutlamasına vardıracak kadar geliştiriyor Lenin. Demokratik talepler toplumun demokratik olması için değil “siyasi buhran kıvılcımı” tohumları ekmek üzere kullanılıyor.

Bu değinmeden sonra tekrar Avusturya ve Macaristan’a bakan Trotskiy’e geliyorum. Avusturya burjuvazisinin egemenliğini sağlamca kuramamış olması Bonapartizme bakışını da etkiliyor: “Avusturya hükümeti yerine başka bir hükümet göstermeden istifa ettiğinde işte bu sırada yönetimi alacak hiç bir politik güç yoktu30 Adı konmadan yapılan bu Bonapartizm tespitini Lenin’in 17 Şubat sonrasını nitelerken kullandığı ikili iktidar kavramını, ikili iktidarsızlık olarak düzeltirken de yapıyor31 Örgütü ise bu Bonapartist durumda bölünmemiş bir biçimde var olmak üzere görevlendiriliyor. Bölünmemiş. Çünkü Lassalle Macaristan’daki devrim başarı şansının yüksek olduğunu bunun nedeninin Macar proletaryasının bölünmüş ve kesin antagonizmalar içinde olmaması ile açıklanmaması gerektiğini düşünüyor. Uzlaştırmacı Trotskiy böyle çıkıyor. Menşevik ve Bolşeviklerin dışında kalmamasının nedeni partiler üstü olmak istemesi ya da kendisinin yansıttığı gibi “daha sol” olması değil uzlaştırmacılıktır. Lenin’den en sert eleştirileri bu alanda almıştır.

Örgüt parti konusundaki bu yanılgının temelinde herhangi bir mekandaki sosyalist hareketin emekleme çocukluk ergenlik olgunluk süreçlerini yaşaması gerektiğinin bilinmemesi yatıyor. Lenin Ne Yapmalı adlı çalışmasında ergenlikten olgunluğa geçişin ayrılmaya karşılık geldiğini söyleyip kitabın adı olan soruya ayrılmalı cevabını veriyor. 1905’te Lenin bu bakış ile sosyalist devrim için Rus sosyalist hareketinin yaşının tutmadığı tespitini yaparken Trotskiy, Kautsky’nin olasılıklarını derinleştirip devrim rüyaları görüyor.

Kautsky 1904’te “Rusya’da devrim hemen bir sosyalist rejim doğuramaz, ülkenin ekonomik şartları bu hedef için yeterince olgunlaşmamıştır… Böyle bir durumun tüm Avrupa üzerinde etkili olması gerekir. Batı Avrupa’da proletaryanın hakimiyetine yol açması ve Alman örneğini taklit ederek suni olarak sosyalist kurumlar inşa etme olasılığını yaratması gerekmektedir.” diyor. Trotskiy bu satırları çalışmasında aktarıyor. Bu satırların menşei bellidir: Marx’ın Rusya’da köy komününden sosyalizme geçişi ve bu durumun Avrupa proletaryası tarafından desteklenmesi durumunu tartıştığı satırları Kautsky çok sadık ortodoks bir biçimde derinleştiriyor. Sadık (!) ortodoksluğun yaratıcı ortodoksluktan farklı olduğunu söylemeye gerek yok. Aktarma: “Bu olabilir ama burada kaçınılmazlık bölgesinden uzaklaşıp olasılık bölgesine giriyoruz bu yüzden her şey ters yönde de olabilir.” şeklinde devam ediyor. Trotskiy, önce mümkün olanın muhtemele dönüştüğünü ve artık kaçınılmazlığının eşiğinde olduğunu söyleyerek Marx’ı derinleştiren Kautsky’yi derinleştiriyor. Bu derinleştirme işlemleri sırasında hem orijinal deforme hem de yanlış ipin ucu tutulmuş oluyor. 32

Trotsky devrim rüyaları görüyor: “Proletarya asgari program adıyla bilinen şeyi oluşturarak işe başlayacaktır. Ve buradan da durumun mantıki gereği olarak kollektivist önlemler almaya itilecektir… Üretimin sosyalizasyonuna en az güçlük çıkartacak sanayi dallarından başlanacaktır… Miras hakkını lağveden bir yasa çıkarmak kolay olacaktır33 Devrimin yakınlığına duyulan bu sevimli ve içten inanca sempati duymamak mümkün değil. Ancak bu dört satıra Trotskiy gene sürülerce yanlışı sığdırıyor: Öznel etmene dair tespiti yok ama var ve olumlu yöndeymişçesine perspektif çiziyor. Diğer hatayı “proletaryanın politik egemenliği iktisadi köleliği ile yan yana yaşayamaz. Proletarya hangi politik bayrak altında iktidara gelirse gelsin sosyalist politika yolunu izlemek zorunda kalacaktır.” derken de ve NEP döneminde de yapıyor. Hata, iktidarın alınmasıyla sosyalizme geçişin, başka bir deyişle, ekonomik devrim ile siyasal devrimin örtüleşeceğinin düşünülmesi. Menşei Lassalle olan bu düşüncenin teorik eleştirisi Marx’ta Gotha Programının Eleştirilmesi’nde pratik eleştirisi ile NEP döneminin başarısında ifadesini buluyor.

Şimdi Troçkist kampı bırakıp bir başka kesimin İKDDD’yi canlandırmaya yönelik tezlerine geliyorum.

Canlanır mı?

Türkiye’de ve hiçbir yerde geleneksel sol aşamacılığı tek kaynak olarak İki Taktik’ten öğrenmedi. İki Taktik, Sol Komünizm ile birlikte gerçeklendirme malzemesi oldu. Bu kitapların ilki Rus proletaryasının ve onun kendisini henüz kanıtlanmamış olan öncü partisinin, iktidarı alamayacağı bir nesnellikte, ikincisi Avrupa’da devrimci durumun sona erdiği bir zaman kesitinde, her ikisi de devrime uzaklığı ve farklı gerekçelerle yığınsallığı öne çıkartarak yazıldı. Öne çıkartılan öğelerin sağa çekici yönleri, gerekçelendirme malzemeleri olarak geleneksel sola devroldu.

Avrupa’nın “İDD” yönelimi klasiklere dayanılarak gerekçelendirilmeye çalışıldı. Kenan Somer’in bu nitelikte bir çalışması 1979’da Yeni Ülke’de yayınlandı. Lenin’in Nisan Tezleri’nde eski Bolşeviklerden eski şemalardan söz etmesinden bile gocunmadığını bu kavramları çalışmasında kullanabilerek gösteren Kenan Somer sanki tırnaklarını kesip yarayı kaşıyor ve kanamadığını gösteriyor.

Somer, Lenin’in 1917 Temmuzu’na kadar hatta Temmuz’dan sonra en azından iki kere proletarya diktatörlüğü aracılığı ile barışçıl ama demokratik geçiş olanağı üzerinde durduğunu çok hoşuna gittiğinden olmalı iki ayrı dipnotta söylüyor. Leninist “Diktatora sorunsalının” demokratik geçiş düşüncesine kapalı olmadığını, hatta en çok Lenin’in onu eleştirdiği yerde kanıtlarını vermesiyle açık olduğunu söylüyor34 Lenin ve barışçı geçiş konusunda ayrı bir çalışma oluşturabilecek genişlikte olduğundan, ancak bağlamının gerektirdiği birkaç saptama yapmakla yetiniyorum. Lenin Devlet ve İhtilal çalışmasının ön hazırlığı olan Mavi Kaplı Defter’inde barışçı bir geçiş ile ilgili olarak topladığı materyali kullanmıyor. Siyasi teorinin doğruları akademik teorinin doğrularından farklı olarak gün ışığına çıkmak için uygun konjonktürü bekliyorlar. 1905’te bile ayaklanma sanatı üzerinde çalışıyor. Partiye Kasım’da ayaklanma kararı aldırtıyor. Ciddiye aldırtamıyor. Bir ay sonra kendiliğinden başlayıp on gün süren ayaklanma yenilgiye uğruyor. Lenin “Aralık Birlikleri”ni çok önemsiyor. Plehanov yenilgiden sonra “Silaha sarılmamalıydılar” deyince tepkisi çok sert oluyor. 1907’de kendisinin çevirdiği Kugelman’a Mektuplar’ın önsözünde Plehanov’u çok sert eleştirip daha çok silaha sarılınması gerektiğini anlatıyor. İKDDD konusunda atılan somut adımlar barışçı değil: “Çalışma tamamen farklı bir alana yöneltilmelidir. Eğitim yöntemlerinde odak noktası barışçı öğretimden askeri harekata kaydırılmalıdır.” 35 Bu satırlar Aralık 1905’den önce yazılıyor.

Ayrıca Somer’in anladığı İKDDD Lenin’in hedefinin tersine hem demokratik görevleri yerine getirmeyi hem de iç savaşsız geçiş erkliği olmak anlamına geliyor36 Sayfa 205’te sadede gelip UDC’yi İKDDD’ye benzetiyor ve yazının son cümlesinde baklayı ağzından çıkartıyor: “Kesin olan şu: İleri Demokrasi yönelimi günümüzde barışçıl ve ‘demokratik’ geçiş olanak ve olasılığına upuygun bir yönelim olarak görülüyor37 Kenan Somer bunu görebilmek için epey uğraşıp terlemiş olmalı.

“Aşamacı” ya da “1917’ye kadar aşamacı” Lenin safsatasını bırakamamanın nedeni ya kronik “sağ”lık ya da “akademizm” olmalı.

Dipnotlar

  1. Marx-Engels; Manifesto s.66
  2. Engels; Almanya’da Burjuva Demokratik Devrim s.291
  3. Marx; Grundrisse içinde 1857 Temmuz’unda New York Daily Tribune’de yayınlanan yazı s.115 (Birikim Yayınları)
  4. Plehanov; Sosyalizm ve Siyasal Mücadele s.78-79
  5. İşçi sınıfının görevi Büyük Petro tarafından başlatılan Rusya’nın batılılaştırılması işini tamamlamaktır. “(Rus Düşünce Tarihi s.371) Plehanov tamamlanacağına inanıyor.
  6. Fransa İtalya Belçika İsviçre’deki sosyalist akım () Silezya ve Bohemya’daki işçi ayaklanmaları () O zamanlar bu satırların Marx’a ait olduğu sanılıyordu. Sonradan mektupların yayınlanması ile yazarın Engels olduğu öğrenildi () Sürekli Devrim s.86-87 () Trotskiy bunu 17 sonrasında da anlamadı. Bolşeviklerin uzun yıllar işçi ve köylüleri demokratik sloganlarla seferber ettiklerini söyledikten sonra biçimsel demokrasiden kopuşu Kurucu Meclis’in feshi ile başladı. Siyasi güzergahın dönemeç ve yol ayrımlarına ilişkin kararlar çok önceden veriliyor verilmelidir.
  7. Trotskiy; Lenin s.13 ve s.41
  8. Lenin; Bir Adım İleri İki Adım Geri s.213
  9. Marx-Engels; Manifesto s.58-59
  10. Plehanov; age s.56
  11. Lenin; age s.164
  12. Sürekli Devrim, s. 86-87
  13. Plehanov; Materyalizm Üzerine Üç Deneme s.222
  14. Engels; age s.164
  15. O Zamanlar bu satırların Marx’a ait olduğu sanılıyordu. Sonradan mektupların yayınlanmasıyla yazarın Engels olduğu öğrenildi.
  16. Lenin; Devlet ve Devrim s.42
  17. Trotskiy age s.7
  18. Aktaran Trotskiy; Sürekli Devrim s.72-73
  19. I. Deutscher; Stalin cilt.1 s.117
  20. E.H.Carr; The Bolshevik Revolution cilt 1. s.57
  21. Lenin; İşçi Sınıfı Partisi üzerine s.251
  22. Lenin; İki Taktik s.27
  23. age s.101
  24. Trotskiy; Sürekli Devrim s.10-11 ve s.161
  25. Aktaran Stalin; Proleter Devriminin Teorisi (derleme) s.110
  26. Sürekli Devrim, s. 86-87
  27. Trotskiy; age s.236
  28. Trotskiy bunu 17 sonrasında da anlamadı. Bolşeviklerin uzun yıllar işçi ve köylüleri demokratik sloganlarla seferber ettiklerini söyledikten sonra, biçimsel demokrasiden kopuşu, Kurucu Meclis’in feshi ile başlattı. Siyasi güzergahın dönemeç ve yol ayrımlarına ilişkin kararlar çok önceden veriliyor, verilmelidir.
  29. Marx; Grundrisse s.116
  30. Trotskiy; age s.231
  31. Trotskiy; 1917 yılı s.13
  32. Trotskiy; Sürekli Devrim s.287
  33. Trotskiy; age s.281-82
  34. Kenan Somer; Yeni Ülke 1979 sayı.7 içinde “Gene Leninist Diktatora Sorunsalı üzerine” s.115 s.202 s.164
  35. Lenin; Kitle İçinde Parti Çalışması s.29
  36. K. Somer age s.192
  37. age s.210
Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×