Ateşi soluyan şair: Nihat Behram

Nihat Behram “Ateşi Solumak” koymuş son kitabının adını. Doğrudur; ilk gençlik yıllarından bugüne ateşi soluyarak geldi o. “Ateşi Soluyan Şair”i anlayabilmek ve anlatabilmek için onu var eden koşulları bilmek gerekiyor.

Nihat Behram, 18 Kasım 1946’da Kars’ta dünyaya gelir. Babası Haydar Bey 1940 yılında Kars’a Ziraat Müdürlüğü’ne ziraat mühendisi olarak tayin edilir. İsmet Hanım‘la 1941’de evlenir. İsmet Hanım aydın bir hanımdır, klasik müzikle ilgilenir, keman çalar. Babası Haydar Bey şiir yazar, ancak yayımlamaz. Haydar Bey‘in İsmet Hanım‘la evliliğinden dört çocukları olur (Ataol, Namık Kemal, Nihat ve Yusuf Turan).

Nihat Behram babasının memuriyeti nedeniyle öğrenimini Anadolu’nun değişik yerlerinde sürdürür. İlkokulu ve ortaokulu Çankırı’da okur. Lise öğrenimine Bursa Atatürk Lisesi’nde başlar. Sonra İstanbul’a tayin olurlar. Öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde sürdürür (1964 – 65). Nihat Behram ateşi solumaya daha o yıllarda başlamıştır. Lise son sınıfta iken TİP’e (Türkiye İşçi Partisi) kaydolur. O yıl “okulda Nazım Hikmet şiirleri okuduğu, TİP ve sosyalizm propagandası yaptığı” gibi gerekçelerle okuldan atılır. İki yıl hiçbir okula kaydını yaptıramaz. Daha sonra Pendik Lisesi’ne kaydolabilir ve lise eğitimini bu okulda tamamlar. Daha sonra Gazetecilik Yüksek Okulu’na kaydolur. Gazetecilik Yüksek Okulu’nda öğrenimini sürdürürken kurucuları ağabeyi Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel olan Halkın Dostları adlı dergide yazıları ve şiirleri yayınlanır. Nihat Behram on ikinci sayısından sonra bu derginin yazı işleri sorumlusudur. 12 Mart darbesinden sonra dergi yasaklanıp kapatılır ve Nihat Behram tutuklanır (1972). Maltepe Askeri Cezaevi’nde birkaç ay yatar. Aynı cezaevinde Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Cihan Alptekin ve arkadaşlarının Denizleri idamdan kurtarmak amacıyla kaçmak için tünel kazdıkları yıllardır.

Nihat Behram’ı var eden koşulları anlayabilmek için “Halkın Dostları” dergisinden biraz daha söz etmek gerekiyor; çünkü o dergi Nihat Behram’ı besleyen önemli bir kaynaktır

Halkın Dostları, kendisini “Devrimci Sanat ve Kültür Dergisi” olarak tanımlar. Sürekli yazar-şair kadrosu arasında; İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Murat Belge, Ayhan Gerçeker, Haluk Şahin, Özkan Mert, Nihat Behram, Asım Bezirci, Nedim Gürsel, Adnan Özyalçıner, Bedrettin Cömert, Bekir Yıldız ve Süreyya Berfe’nin adları geçer. “Halkın Dostları” toplumcu gerçekçi bir dergidir. Dergi daha birinci sayısının ilk sayfasında “Gerici Sanata Hücum” başlıklı bir manifestoyla yayın hayatına başlar. Derginin hemen her sayısında ele alınan ve tartışılan konular, dergi hakkında bir fikir verebilir. Bunlar; İkinci Yeni ile toplumcu gerçekçi şiir çatışması, toplumcu gerçekçiliğin dünü ve bugünü hakkında bilgi verilmesi, toplumcu gerçekçi yabancı dergilerin tanıtılması, toplumcu gerçekçi edebiyatçıların değerlendirilmesi, toplumcu gerçekçiliğin sanatsal ve siyasal düzeyde değerlendirilmesi, toplumcu gerçekçi yazar ve kuramcılardan yapılan çeviriler, Türkiye’nin sosyalizm açısından durumunun ve Türk edebiyatının Marksist bir yaklaşımla incelenmesi olarak özetlenebilir.

Hiç kuşkusuz Halkın Dostları, henüz yirmi dört yaşındaki Nihat Behram için okul görevini görmüştür. Bu süreçler de genç Nihat Behram’ın beslendiği ve sesini bulduğu yıllardır.

Nihat Behram, Maltepe Askeri Cezaevi’nde birkaç ay yattıktan sonra serbest kalır. İlk şiir kitabı “Hayatımız Üstüne Şiirler”i yayınlar (1972). Hayatımız Üstüne Şiirler kitabı yasaklanır ve toplatılır. Nihat tekrar tutuklanır. Bu kez iki yıla yakın Davutpaşa Askeri Cezaevi’nde yatar. Halkı suç işlemeye tahrik suçundan sorgulanır; duruşma sırasında yalnızdır, mahkeme günlerinde kardeşi ve avukatı Namık Kemal ile İsmet Hanım ve Haydar Bey‘in dışında salonda kimse yoktur. Aynı dönemde hakkında “Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’na üyelik ve yardım, bombalama eylemlerine katılmak” gibi suçlamalarla yeni davalar açılır. 1974’te çıkarılan genel af ile serbest kalır. Cezaevinden çıkarken yanında “Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar” adlı ikinci şiir kitabı vardır. Bu kitabı ve ilk kitabı “Hayatımız Üstüne Şiirler” adıyla Can Yayınları tarafından basılır (1974). Bu afla ‘okullarından atılan öğrenciler geri dönme’ hakkı da kazanmıştır. Nihat 1975’te Gazetecilik Yüksek Okulu’ndaki yarım kalan öğrenimini tamamlar ve Vatan Gazetesi’nde çalışmaya başlar. Nihat Behram bu yıllarda kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) kurucu üyelerinden birisidir (1974).

Cezaevinde iken yazmayı düşündüğü, 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anlatan “Darağacında Üç Fidan”ı yazıp on sekiz gün süreyle Vatan Gazetesi’nde yayınlar (1976). Yayınlandığı her gün hakkında dava açılır. Hakkında istenen toplam ceza bin yıla ulaşır. Bu yazı dizisini aynı yıl “Darağacında Üç Fidan” adıyla kitaplaştırır.

“Darağacında Üç Fidan”, Nihat Behram’ın yaşamındaki en önemli kilometre taşıdır. “Darağacında Üç Fidan”, 12 Mart Darbesi sonrasında Denizlerin dışarıdaki son günlerini, yakalanışlarını ve 6 Mayıs 1972 tarihinde darağacına çıkışlarını anlatan bir belgesel kitaptır. Bazı bölümlerinde kendi şiirlerine de yer verilen bu kitapta otuz sayfa Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın fotoğraflarına ayrılmıştır. Kitap yayınlandıktan sonra da ağır baskılara uğrar ve sonunda yasaklanır. Dağıtılan ilk altı baskıdan raflarda kalanlar toplatılır. Yedinci baskıya hazırlanan dizgileri baskı makinesinden sökülerek el konulur. Bu baskılar sürmekteyken gelen 1980 Darbesi, kitabın ve Nihat Behram’ın üzerindeki baskıyı daha da artırır.

Darağacında Üç Fidan yasaklı olduğu yıllarda da bizim kuşağın elden ele dolaştırdığı ve en çok okuduğu kitap oldu. Nihat Behram ile ilgili olarak belleğimde kalanlar şunlardır: Darbe ile birlikte Nihat Behram hakkındaki ağır ceza davaları sıkıyönetim mahkemelerine devredildi. Bunun üzerine Nihat Behram, 1980 yılında yurtdışına çıkmak zorunda kaldı ve 17 yıl politik sürgün hayatı yaşadı. Darağacında Üç Fidan, 1988 yılında Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar adıyla yeniden yayınlandı; ama yine toplatıldı. Uzun süren hukuk mücadelesiyle kitap için beraat kararı çıktı. Bunun üzerine Nihat Behram Türkiye’ye geri döndü (1996). Tutuklandı, fakat kitabın beraat kararını belgeleyerek serbest bırakıldı. Darağacında Üç Fidan, 1998 yılında Everest Yayınevi tarafından yeniden yayınlandı ve bugüne kadar en az yüz baskı yaptı (gizli ve korsan baskıları hariç, 2016 yılında baskı sayısı 100’e ulaşmıştı.). 

“Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit İbrahim Kaypakkaya” adlı kitabı da Nihat Behram’ın hapislik yıllarının ürünü olarak ortaya çıkar. Hapishanede İbrahim Kaypakkaya’nın hayat hikâyesini dinler, sonra yazmaya koyulur. Ser Verip Sır Vermeyen Yiğit’i 1989’da yayımlar. Bu kitabı da hemen toplatılıp yasaklanır. Yargılanmaları sonunda mahkûm olur.

Tarihe “Kanlı 1 Mayıs” adıyla geçen 1 Mayıs 1977’deki katliamı yandaş basının ”solcular arası çatışma” olarak tanımlamasına karşılık,  Nihat Behram bu olayı “CIA ve Kontrgerilla 1 Mayıs’ı Kana Buladı” başlığıyla haberleştirir, fakat yazısı gazetede yayınlanmadığı gibi gazetedeki işine son verilir.

1975-1976 yılları arasında ağabeyi Ataol Behramoğlu ile Militan dergisini; 1977-1980 yılları arasında ise, Yılmaz Güney ile Güney dergisini çıkarır. Bu arada Güney Yayınlarında çalışmalarına da devam eder. Bu dönemde yayımlanan “Hayatı Tutuşturan Acılar” ve “Dövüşe Dövüşe Yürünecek” adlı şiir kitapları da yayınlanır ve dava konusu olur. Sürekli kaçak hayatı yaşamak zorunda kalan Nihat Behram, bazı yazı ve notlarını saklama imkanı bulamadığı için bunların bir bölümü kaybolmuştur. 1977- 1981 yılları arasında Güney Film’in yöneticiliğini yapar. 1980 Darbesi sonrasında davaları askeri mahkemelere devredilir ve hakkında yakalama kararı verilir. Nihat Behram işte bu koşullarda yurt dışına çıkar.

Bu yazının sınırlarını zorlamamak için onun yurt dışındaki çalışmalarını kısaca özetleyeceğim: Zürih’te Güney Film’i kurar. “Yol” filminin çekilebilmesi için o dönem cezaevinde olan Yılmaz Güney’i yurt dışına çıkarmanın yollarını arar. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Kıbrıs ve Hindistan bu amaçla dolaştığı yerlerdir. Yurt dışında bulunduğu sürede, ikisi Türkiye’de (Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden, Yine de Gülümseyerek), ikisi de Almanya’da (Militan Şiirler, Ayışığı Yana Yana) olmak üzere dört şiir kitabı yayımlanır. Yine bu zorunlu politik sürgünlük döneminde “Gurbet” ve “Kız Ali” romanlarını yazar. “Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllarımız” adlı kitabı yine bu dönemin ürünüdür. Yurt dışında çıkan dergilerde sayısız yazı yayınlar, birçok ülkede sayısız toplantıya konuşmacı olarak katılır, şiir dinletileri yapar. 1992 – 93 yıllarında Türkiye’de yayımlanan ‘Özgür Gündem’ gazetesinde ‘Gurbet Notları’ başlığıyla köşe yazısı yazar. 

1981’de Yılmaz Güney yurt dışına kaçtıktan sonra birlikte Fransa’ya geçerler, dört yıl Fransa’da kaldıktan sonra, Almanya’dan  “Heinrich Böll Bursu” ile davet alır.  Almanya’da “Avrupa Çevirmenler Birliği” adlı kültür merkezinde kalır. Bu dönemde “Gurbet” romanını yazar. Yurda dönme çağrısına uymadığı için, 17 Haziran 1986’da Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılır. 1990’da Kuveyt işgali sonrasında başlayan ve Irak Savaşına dönüşen kriz günlerinde yurt dışındaki anti-emperyalist ve barış gösterilerinde yaptığı konuşmalar nedeniyle Almanya’yı terk etmesi istenir. Almanya’yı terk edip Fransa’ya geçer. Aynı baskıyla bu kez Fransa’da karşı karşıya kalır. Fransa’yı da terk etmek zorunda kalır ve İsviçreli olan eşinin memleketine İsviçre’ye geçip ikinci kez iltica talebinde bulunur (1990). O tarihten sonra uzun yıllar İsviçre’de yaşar. İsviçre Hükümeti 1994’te İsviçre vatandaşlığı verir.

Nihat Behram’ı var eden koşulları anlatabilmek için bu kadarıyla yetinelim. Özetlemek gerekirse; Nihat Behram’ın ilk gençlik yılları, 1960’lı yıllara denk gelir. Türkiye solunun en yürekli, en aydınlık ve en umutlu yıllarıdır o yıllar. Coşkulu ve aşkın bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca gencin ayağa kalktığı yıllar. Türkiyeli devrimcilerin özgürlük ve bağımsızlık bayrağını doruklara taşıdığı yıllar. Yurdumuzu yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyen işbirlikçilere karşı yanıtını eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle ve canlarıyla veren o güzel insanlardan birisidir Nihat Behram.

“Kavgaya ve şiire adanmış bir ömür” olarak özetlenebilir onun yaşamı.

Nihat Behram’da doğrultu tutarlılığı

Nihat Behram’ın şiirindeki doğrultu tutarlılığını belirleyebilmek için onun ilk ve son şiirlerinden tadımlık örnekler verelim.

(…) Ürkek bir aşkın / İçimi doldurduğu acıdan / Çatlayıp yayılan dudaklarımla / Haykırarak çeliği işlemesi gibi işçilerin / Sana yeni şarkılar söylemeliyim (…) (Halkın Dostları, sayı 6, s.3)

(…) yanılmak / bir devrimcinin işi mi, mayhoş bir elmayı koklamadan / kavgaya katılmak sonra / çığlıklar besleyebilmek / ağlayarak baktıkça / bir ırmağın sularına?  (…) (Halkın Dostları, sayı 11, s.4)

(…) Ben ki senin / yavaşça doğrularak hücrende / “kalbim” deyişini bilirim… // Kalbin durmadıkça / sığınıp inancına dikileceksin ( …) (Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar, 1972)

(…) İşte süngülerin, ranzaların / koğuşların doldurduğu bir alfabe, / işte kanayışı Pir Sultan’ın / dostunun attığı gülle… (…) (Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar, 1972)

(…) Bir marşta beni çarpan, çarpıştıran, koşturan / başka kelimeler de var: / işte halk… / işte kurtuluş… /yoksa ihtilal ve iktidar bir başına neye yarar? (Dövüşe Dövüşe Yürünecek, 1975)

(…) Ölülerimiz… / İşte Stefan Filipoviç! / Bir kahraman. / Faşistler sarmış çevresini… / Sehpada… / Boynunda ip… (… ) (Dövüşe Dövüşe Yürünecek, 1975)

(…) Ve buradan, daha da dikleşerek / dinmeden-dinlenmeden / dişe-diş / dövüşe dövüşe yürünecek. (Dövüşe Dövüşe Yürünecek, 1976)

(…) Yalnız bu kadar değil: / aşk içinde yenilen / aşk içinde onarmalı kendini, / gün aydınlık olmalı… // Tek umudum kitleler… (Hayatı Tutuşturan Acılar, 1977)

(…) Kuşan kendini artık, / biraz da / gövdeni yüreğinle kırbaçla; / ey halk, haykır acını, / Bu kara dumanı dağıt! (Hayatı Tutuşturan Acılar, 1977)

(…) dayan yüreğim dayan / gerekirse kanatlanır geçeriz güzelin hasretinden, / davran yüreğim davran / kurmak için yeniden / günü gelir yıkarız bu şehri temelinden (Irmak Boylarında Turaç Seslerinde 1979)

( …) Ne ben uslandım o savurgan aşklardan / ne de acılar bağrımı dişlemekten usandı.// Minicik bir sevinç uğruna bile / nice ezgin duygular yaşadım oysa… / Sabahları kalbimde palazlanan heyecan / nice bıçkın, nice hırçın arzular olarak uğuldadı; / sardım, sarındım en narin sıcaklıkları… / Gün oldu sarsılıp yaralandım…  // Yine de  / ne ben uslandım o savurgan aşklardan / ne de acılar bağrımı dişlemekten usandı… (Irmak Boylarında Turaç Seslerinde, 1979)

(…) Dünyanın her yanında dişe diş bu umutla / Sürecek arkadaşım kavga sonuna kadar / Unutma ki anamız kardeşimiz bacımız / Zafer için tutuşan zeytinimiz bile var (Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden, 1981)

(…) – Keklikleri çırpınıyor içimde / Toros’un eteklerinde uyuduğum gecenin! (Militan Şiirler, 1983)

Uğul uğul dolaşırım / Ayışığı yana yana / Zulüm sana dalaşırım / Ayışığı yana yana (…) (Ayışığı Yana Yana, 1986)

(…) Seni sevdim güzelim, seni güldalıyla, çakılla / sedef çakısıyla bülbülün, / seni yasaklanmış aşkların inadıyla denedim. (…) (Yine de Gülümseyerek, 1982)

(…) Uyma uysallığın çağrısına, ey / haylaz yürek! / “ Madem ki şair doğdun / şair gibi ölürsün.” (Yine de Gülümseyerek, 1983)

(…) Acılarmış… Çaresine bakılır! / Düşman çokmuş… Topu birden yakılır! / Yol uzunmuş… Bir canım var / borcum olsun halkıma… / Ayrılıkmış… Kuşanınca o da yakışıklıdır… (Cenk Çeşitlemesi, 1987)

(…) İstanbul dedikleri –vay gülüm- / gün gelir kitaplar bunu da yazar: / tutuşur fabrikalar oyunu bozar. (Hey, Çocuk, 1990)

(…) Şiir bitti! Uçukladı dudakları sevginin / Bakışlar yapayalnız, yalnızlık çırılçıplak / Gülüşler kuşsuz, kıvılcımsız / Can bitkin, dil tutsak… (…) (Hey, Çocuk, 1997)

(…) Dolanı da yalın yürek dolanı / Candan ayır kader denen yalanı / Her acının mutlak vardır bileni / Alazlayıp karanlıktan al beni (Kundak, 1999)

(…) Yine daldım da kendi düşüme / hasretin kanayışı bitermiş sandım… // Beni şiirler bağışlasın (Kundak, 1999)

(…) Olur da pusuya düşersem bir gün / kuşlanıp, düşlenip yol bulur kalbim. (İntikam Alır Gibi, 2000)

(…) Yeter yüreğim yeter, / canımın acısı dağları tutar // İçimde umutları yaralı / bir çocuk yatar (Hayatın Şarkısı, 2001)

(…) Yapayalnız bir yürek neyle düşlenir / neyle içlenir, neyle kuşlanır? (…) (Tanımlar, 2004)

(…) Hasret çöküp canımıza köklense / Sırtlan gelip kanımızla beslense / Bin pusudan bin dert azıp yaslansa / Huyumuz bu: yılgınlık bize gitmez (Çıkmak İçin Bu Karanlıktan, 2008)

(…)  Böylesi zamanlarda çırpınan şu ruhumu / bin sözcük dolasım gelir, /  umuda har, sevince haz, sevdaya harç taşıyan / bin sözcük ki / her biri bin kere bin infilak, her biri bin kere bin ihtilal. (Son Şiirlerden, 2015)

(…) Bu yaşımda bir kez daha anladım / ki / hayat şiir kuyusu / şiir umut büyüsü / umut sevinç sürüsü insan olana (Son şiirlerden, 2017)

Şiirin közünden çırçıplak geçen şair

Nihat Behram 68 kuşağının en önemli şairidir. İlk kitabı olan “Hayatımız Üstüne Şiirler”  bence o dönemin başyapıtıdır. İlk şiirlerinden günümüze kadar doğrultusunu ve yönünü yitirmeden gelebilen şairimizdir o. Hep ezilenden, yoksuldan ve emekten yana olmuş; sözünü o dönemin isyankâr diline uygun sözcükler ve imge örgüsüyle söylemiştir. Yüksek sesle okunacak ve kitlelerin kanını ateşleyecek şiirler söylemiştir. Umut, inat ve isyan şirinin omurgasını oluşturur. Nihat Behram’ın şiiri kendi deyimiyle ‘yalın bir yüreğin’ şiiridir. Kimseden bağışlanmasını istemez o, şiirlerden başka. Sadece kavganın değil, aşkın ve yaşama sevincinin de şairidir. Sürgün yıllarında yazdığı şiirlerde memleket hasreti ve sosyalizm vurgusu belirgin bir biçimde kendini hissettirir. Halk şiirimizin o gür sesini duyumsarız onun şiirlerinde.

Son söz Nihat Behram’ın olsun:

“hangi dert hangi günün ayazı

hangi söz hangi aşkın avazı

her birinin tandaki kızıltı kadar

en sahi tanışıyım,

kimini çünkü için için yanarak

hüzünden biçtim

kiminin közünden çırçıplak geçtim”

Nihat Behram’ın Yayınlanmış Kitapları

Hayatımız Üstüne Şiirler (1972), Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar (1974), Dövüşe Dövüşe Yürünecek (1976), Hayatı Tutuşturan Acılar (1978), Irmak Boylarıda Turaç Seslerinde (1980), Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden (1982), Militan Şiirler (Seçmeler, Almanya’da 1984), Ayışığı Yana Yana (Seçmeler, Almanya’da 1986), Yine de Gülümseyerek (Seçmeler, 1987), Cenk Çeşitlemesi (1988), Hey Çocuk (1996), Kundak (2000), Yalın Yürek I/Haytımız Üstüne Şiirler (Toplu Şiirler 1, 2001), Yalın Yürek II/Ayrılık da Yakışıklıdır (Toplu Şiirler 2, 2001), Sürgün Yılları; İntikam Alır Gibi (Toplu Şiirler 3, 2001), Şiir Bahçesi (2003), Hayatın Şarkısı (2004),Tanımlar (2008), Çıkmak İçin bu Karanlıktan (2009),Dörtlükler (2011), Dövüşe Dövüşe Yürünecek (50 yıldan 50 Seçme Şiir, 2017, TKP Yayını),Ateşi Solumak (2018 Toplu Şiirler)  Daragacında Üç Fidan (1967, belgesel), Göğsü Kınalı Serçe (1976, çocuk kitabı), Kuyruğu Zilli Tilki (1976, çocuk kitabı), Gurbet (1988, roman), Kız Ali (1991, roman), Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllarımız (roman), Özlemin Dili Olsa  (yazılar / söyleşiler 1), Acının ve Umudun Rengi ( yazılar / söyleşiler 2),Kında Duran Onur Paslanır ( yazılar / söyleşiler 3), Tekzip ( 2016 yazılar / söyleşiler 4), Tutanak (yazılar / söyleşiler 5), Bahar Karşılaması ( 2016 şiirözü 1), Maviyengeç Ağıdı (2016 şiirözü 2), Gözyaşının Çağrısı, (2017 şiirözü 3), Mucizeye Tanım (2017 şiirözü 4), Utanca Tanım (2017 şiirözü 5)

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×