Bilim Camiası İçin Mıntıka Temizliği

Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği
Bilim ve Gelecek Kitaplığı
2. Baskı, İstanbul, 2009, 431 sayfa


 

Evrim konusu geçtiğimiz günlerde yine bir skandalla gündeme geldi. Bünyesinde yaşanan gerici kadrolaşmadan pek çok insanın endişe duyduğu TRT, bir “evrimi çürüten balık” keşfetti.1 Ortada ne habercilik etiği kaldı, ne de bilim etiği… Takip eden günlerde haberin gerici kadrolar tarafından nasıl “evriltildiğine” dair belgeler de ortaya çıktı2 ve bir kez daha, “yüzümüzü kara çıkarmadıkları” için gerici kadrolar bizleri üzdü.

Konu evrim olunca ister istemez insanlar “yine mi” tepkisiyle karşılayabiliyorlar bu olan biteni. Ortada gerçekten insana bıkkınlık veren bir tartışma var; fakat bilimsel anlamda da siyasi anlamda da öneminden bir şey kaybetmiyor; hem de yüz elli yıldır. Durum bu olunca, sokaktaki vatandaşa tartışmanın içeriğini derli toplu bir şekilde anlatabilme ve bilimden yana tavır alabilmesini sağlama ihtiyacı doğuyor. “Yaratılış bilimi” cenahı da durumun farkında ki, kendileri Harun Yahya imzalı kitaplar başta olmak üzere pek çok materyalle dertlerini sokaktaki vatandaşa “anlatmak” yolunda büyük mesafe kat ettiler. “Evrim cenahı”nın buna verdiği yanıtlardan biri, ve gerçek anlamda değer taşıyan bir tanesi, Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkan “Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği” adlı kitap. Bu çalışma aynı zamanda, sözünü ettiğimiz “sokaktaki vatandaşa dert anlatma ihtiyacını” karşılamak adına da yeni bir adım oluyor.

Çalışmanın en önemli yanı, pek çok bilim insanının katkısıyla hazırlanmış olması. Kitap aynı zamanda, akıllı tasarımcıların ortaya attığı pek çok güncel iddiaya verilen yanıtların bir derlemesini de sunuyor. Sunuş kısmında da belirtildiği üzere, bu çalışma hazırlanırken Bilim ve Gelecek dergisinde yayınlanmış makalelerden büyük ölçüde yararlanılmış. Ayrıca, akıllı tasarım taraftarlarının kendi argümanlarına bilimsel bir görünüm verme çabasını, bu tez üzerinden yapılan propagandanın siyasi ayaklarını ve evrim kuramının modern bilim açısından önemini ele alan makale, haber ve söyleşilere de yer verilmiş.

Kitabı eline alan ve bir miktar inceleyen birinin aklına gelebilecek bazı sorular üzerinden bir değerlendirme yapmak sanırım anlamlı olacaktır. Tabi ki bu kişinin evrimciler cenahından olduğunu varsayarak…

Akla gelebilecek ilk soru sanırım akıllı tasarımcıların iddialarına verilen yanıtların bir derlemesini yapmanın gerekli olup olmadığıdır. Aslında, bu iddiaları ve verilen yanıtları (şu sıralar zor görünse de) Bilim ve Teknik dergisi dahil pek çok popüler bilim yayınında bulmak mümkün. Fakat gözden kaçmaması gereken nokta, bu yayınların toplumsal etkisiyle dinci gericiliğin araçlarının toplumsal etkisi arasındaki somut olarak görülebilecek fark. Bu açıdan insanlara tartışmayı güncel bir bütün halinde sunabilecek bir iddia/yanıt derlemesi gerçekten anlamlı olabilir. Tabi ki tartışmanın geçmişine ve siyasi boyutlarına dair söylenecek sözlere böyle bir derlemeden daha fazla yer verilmesi gerektiği de dostane bir eleştiri olarak belirtilmelidir. Zira pek çok insan günlük yaşamındaki muhakeme süreçlerinde bilimsel yönteme pek de ihtiyaç duymuyor ve zaten böyle bir yöntemi öğrenmemiş oluyor ve dinci gericiliğin bu tartışma üzerinden kimi insanları etkileyebilmesi de böylece mümkün hale geliyor.

Olası bir diğer soru, katkı yapan bilim insanlarının konuya dair yaklaşımlarının tamamen aynı olup olmadığı. Bu kişilerin konunun siyasi yönü ile ilgili makale ve söyleşileri, bilimsel bir tartışma üzerinden oluşabilecek bir görüş çeşitliliği ortaya koyuyor; hatta bu anlamda, siyaseten de tutarlı bir tartışma yürütmeyi olanaklı kılacak görüş yelpazesinin sınırlarını da zorluyor!3 Bilimsel ya da (daha ziyade) siyasi açıdan farklı tartışmalara konu olabilecek bu çeşitlilik, evrim kuramının beraberce savunulması, ya da daha geniş olarak, bilimsel tartışmaların bilimin yöntem ve etiğine uygun biçimde insanlarla paylaşılması bağlamında önem kazanıyor. Tabi burada, “bilimin ne olduğu”na dair en azından bir asgari müşterek olduğunu varsayıyoruz; yazının kapsamında olmadığı için bu tartışmaya girmiyorum.

Kitabı karıştırmaya devam ederken, kitaptan bağımsız olarak da akla gelebilecek başka bir soru, evrim tartışmalarının ne zamandan beri, kimler tarafından ve ne şekilde yürütüldüğü olacaktır. Çok ayrıntılı olmamakla beraber, Türlerin Kökeni’nin yayımlandığı 1859’dan bu yana tartışmanın seyrini takip edebiliyoruz.4 Verilen bilgiler içinde özellikle dikkat çeken bir nokta var: 20. yüzyılın ilk çeyreği, Vietnam Savaşı karşıtı hareketin yükseliş dönemi ve 20. yüzyıl sonu olarak üç dönemde, tartışmanın ABD tarafından özellikle körüklendiğini görüyoruz.5 Bir başka deyişle, tekelci dönemine giren kapitalizmin gericileşme süreci (bu kısım adı konulmuş emperyalizmin kendini göstermesi olarak okunabilir), Sputnik şaşkınlığı geçmeden Vietnam batağına girilmesi ve SSCB’nin çözülüşü ile Asya’da oluşan boşluğa müdahale ihtiyacı6 ve bir açıdan da bilim-toplum ilişkisini gözden geçirmeye ihtiyaç duyulması… Tesadüf olmasa gerek…

Tabi bu noktada, yeni bir soruyla dikkatimiz bu son noktaya yoğunlaşacaktır: ABD’nin bu tartışma açısından özel bir durumu var mı? Kendisi yönlendirici olan bu sorunun yanıtını kitabın 3. bölümünün başlığı bize veriyor: “Yaratılışçılığın Küresel Merkezi: ABD”. Günümüzde (bu konu üzerinden düşünülüğünde garip bir şekilde) bilimsel üretimin merkezi durumuna gelmiş bir ülkenin bilim düşmanı üretimin de merkezi olması tarihin cilvesinden ibaret değildir herhalde. Bunu tartışmayı da şimdilik bir kenara bırakarak, ABD’nin rolünü incelerken göze çarpan başka bir önemli noktaya işaret edelim. Türkiyeli gericilerin ABD’li muadilleri ile ilişkileri de gözler önüne seriliyor. Harun Yahya ve ekibinin ABD’li gericilerle ilişkisini zaten biliyorduk, ama Türkiye Cumhuriyeti’nin bir dönemki Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’in, hem de Adnan Oktar’ın Bilim Araştırma Vakfı’nın ilişkide bulunduğu Yaratılışı Araştırma Enstitüsü’nden yaratılış görüşünün de okullarda öğretilmesi hususunda “teknik destek” aldığını7 sanırım çoğumuz bilmiyordu. Güncel anlamda çok önemli olması nedeniyle, ilgili makalede yer verilen bir alıntıya burada da yer veriyoruz:

“1980’li yılların ortalarında bir gün Yaratılışı Araştırma Enstitüsü (ICR) Türk Milli Eğitim Bakanı Sayın Vehbi Dinçerler’den, davetsiz bir telefon aldı. Dini bütün bir Müslüman olarak Mr. Dinçerler yaratılışa inanıyordu. (Yaratılışın Kuran’daki anlatımı İncil’deki ile hemen hemen aynıydı.) Türk Hükümeti’nin bir üyesi olarak, tüm eğitim sistemine vakıf olduğu için okullarında baskın olan laik temelli salt evrim öğretimine son verip, bunun yerine yaratılış ve evrime eşit zaman ayrıldığı iki modelli bir sistemi getirmek istiyordu. Bunun sonucu olarak yaratılışın bilimsel (İncil’deki değil) kanıtlarını içeren ICR’ın çeşitli kitapları Türkçe’ye çevrildi ve Türkiye’de tüm okul öğretmenlerine dağıtıldı.”8

Sanırım daha fazla yoruma şimdilik gerek yok.

Bu noktada, gözden kaçmış olabilecek başka bir önemli soru gündeme geliyor: İnanç özgürlüğü bu tartışmanın neresinde? Bu soru doğrudan tartışılmasa da, kitaptan ilgili başka sorulara dair önemli bilgiler edinmek mümkün. Ancak öncelikle şunu belirtelim, katkı yapan kişiler arasındaki görüş farklarının ortaya çıktığı noktalardan bir tanesi, “dinsel duygulara saygı duyma” noktasında ortaya çıkıyor.9 İnanç özgürlüğü meselesine böyle bir çalışmada yer vermek belki fazla dikkat dağıtıcı olacaktır, ancak bu konunun kesinlikle aynı özenle ele alınıp işlenmesi gerektiğini belirtmek gerekir. Bunun nedeni, toplumda en fazla kafa karışıklığına yol açabilecek başlıklardan biri olmasıyla birlikte evrim tartışmasındaki taraflaşmada bu kavramın dinsel bağnazlığın tarafına düşmemesi, akıllı tasarımcılarca tanımlanmaması gerektiğidir. Kavramın kendisinde ciddi muğlaklıklar bulunduğu açık, zira “x özgürlüğü” şeklinde tanımlanan kavramların hepsinde belli bir muğlaklık bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak muğlaklık olması kavramın çöpe atılmasının değil, mümkünse düzgün tanımlanmasının gerekli olduğuna da işaret eder. Evrimciler cenahı açısından da önemli olan, sanırım bu yönüdür.

Buradan başka bir ilgili noktaya hareket edelim. Bir yanda hâlâ, bilim insanlarının kişisel eğilimleri bir merak konusu olarak duruyor. 19. yüzyılın kimi önemli bilim insanlarının (Darwin de dahil), bilime değerli katkılarını sundukları yola çıkarken bir tanrı inancına sahip olmaları gerçekten ilginç.10 Ancak kişisel konuların ele alınması anlamına geleceği için, bu tartışmanın bahsettiğimiz bilim insanlarının biyografilerinde yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum. Zira bilimsel bilginin en önemli niteliği, üretildiği süreçten ve onu üreten kişilerin bireysel eğilimlerinden bağımsız olarak kullanılabilir olmasıdır (tabi bilgiyi üretenler bu kullanımı fikri mülkiyet hakları ya da başka siyasi-ekonomik araçlarla denetleme yoluna gitmiyorlarsa). Bahsettiğimiz bilim insanlarının da, ürettikleri bilginin böyle bir özelliğinin olması gerektiğini algılamış olduklarını sanıyorum; en azından sanayi üretimi, bu niteliğe sahip teknik bilgiye ihtiyaç duyar ve bu da, bahsettiğimiz farkındalık açısından, 19. yüzyıl Avrupa’sında yeterli görünmektedir.

Daha ilginç olan durum ise, kimi bilim insanlarının da, kişisel inançları düşünüldüğünde, “yaratılışçı” olarak adlandırılmalarının mümkün olduğudur. Bu sonuca varmamıza sebep olan, yaratılışçılığın da çeşitlerinin olması, “zaman içinde evrilmesi ve uyum sağlaması” olgusudur.11 Bir güzel örnek verelim: Vatikan 1996 yılında en yüksek ağızdan evrime yeşil ışık yakmıştır, ancak ABD uzunca bir süredir yaratılışçılığın “akıllı tasarım” versiyonunu dünyaya ihraç etmektedir. Esasen bu tartışmalarda, “akıllı tasarım” kavramına odaklanmak gerekir. Özellikle ABD’de karşılaştıkları yasal engeller nedeniyle tezlerine bilimsel bir kılıf bulmaya çalışan bir yaratılışçı ekol bu kavramı geliştirmiş ve yalnızca dinsel referanslarla değil, von Daniken tarzı uzaylı hikayeleriyle dahi “temellendirilebilecek” bir tez ortaya atmıştır; uzaylı meselesi de kendi söylemlerine dahildir.12

Tartışmanın bir “tarafı”nın meseleyi ne kadar bilimsel bir şekilde ele aldığına da böylece şahit olduk. Evrende yalnız olmayabiliriz, ancak bunu sorgulamak için gözlemsel ve deneysel verilerle doğrulanmış bir kurama saldırmaktan ziyade, evrende yalnız olmadığımız düşüncesini bir hipotez haline getirip benzer şekilde sınamamız gerekir. Bu, ayrı bir konu… Ancak bilimsel tartışma bağlamında bakıldığında, akıllı tasarımcılarla bilim insanları arasında bilimsel bir tartışmanın yürümediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle tartışmanın, “iki tarafı da dinlemek lazım” naifliğiyle ele alınamayacağını vurgulamak gerekir. Böyle bir yaklaşım ideolojik bir tartışma açısından da sıkıntılı olacaktır; zira akıllı tasarım cenahı, bilimsel olmayan tezlere bilimsellik kılıfı giydirerek, kendi tezlerini destekleyecek bilgi üretmek yerine evrim kuramını destekleyen bilgileri çarpıtmak ve kuramda açık aramaktan başka “bilimsel çalışma” yapmayarak, herhangi bir tartışmada muhatap alınma hakkını etik açısından da kaybetmiştir. Sonuç olarak, “ortada iki taraf yoktur”.13

Çalışmada yer alan yukarıdaki başlıklar, bugün insanlara derli toplu bir resim çizebilmek için gerçekten gerekli başlıklar. Bu açıdan, söz konusu çalışma, bundan sonra yapılacak derleme toplama çalışmaları için de bir eşik olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmanın temas ettiği ve edemediği konuları iyice görüp değerlendirdikten sonra, konunun uzmanlarına eksikleri tamamlama motivasyonu verebileceğini de iddia etmek sanırım yanlış olmaz. Yine de böyle bir motivasyon için, belli bir “aktivasyon enerjisi” gerekeceğini gözden kaçırmamak gerekir. Dolayısıyla sorulması gereken soru, bu enerjinin nasıl sağlanacağı olmalıdır.

Dipnotlar

  1. Fazla söze gerek bırakmadığı için, ilgili programda “haberin” verildiği kısmın videosu incelenebilir. http://www.beyazpencere.com/Video/Darwin-i-Bitiren-Balik-18003.aspx
  2. http://haber.sol.org.tr/medya/trtde-haberin-evrimi-belgelendi-haberi-21087
  3. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aslıhan Tolun, çalışmaya değerli bir katkı sunmuş. Ancak itiraf etmek gerekir ki, ABD eski başkanı G. W. Bush’un yaratılış görüşü ve evrim kuramına eğitim müfredatında eşit zaman ayrılması konusunda olumlu görüş ifade eden sözlerini “hazırlıksız söylenmiş, talihsiz sözler” olarak nitelemek samimi de olsa tartışmaya fazla gelen bir iyi niyeti ifade etmektedir. Sayın Tolun’un görüşü için bkz. Tolun, Aslıhan, “Çok da İyi Tasarlandığımız Söylenemez”, Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği içinde, İstanbul, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 2009, s. 326. Bush’un “vukuatı” için de örneğin kitabın 2. bölümü içindeki “SORUŞTURMA: Bilinçli (akıllı) tasarım bilim mi?” başlıklı bölümün giriş yazısına bakılabilir (s. 320).
  4. Ateş, Kenan, “Evrim Neden ABD ve Türkiye’de Az Benimseniyor?”, Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği içinde, İstanbul, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 2009, s. 341-347.
  5. agm
  6. agm.
  7. Kence, Aykut, “ABD’li Yaratılışçılık ve Türkiyeli Yandaşlarına Destekleri”, Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği içinde, İstanbul, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 2009, s. 353-355.
  8.  Alıntının yapıldığı kaynak, ICR’ın yayın organı Acts and Facts adlı derginin Aralık 1992 tarihlli 21. cildinin 12. sayısı. Bu bilgi de Kence’nin adı geçen makalesinde veriliyor.
  9. Bu ayrıma dair iki makale örnek olarak verilebilir: Pekünlü, Rennan, “ABD’de Bir Evrim Davası ve Burjuva Demokrasisi”, age, s.
    368. Diğer örnek: Helvacıoğlu, Ender, “Dinde Son Nokta! Bilimde Nokta Bile Değil”, age, s. 25. Pekünlü, dinsel inançları genel olarak bağnazlık bağlamında ele alma eğilimindeyken, Helvacıoğlu, Harun Yahya tayfasının inanç konusunda da samimi olmadıklarına vurgu yaparak sokaktaki vatandaşın inançlarının insancıllık açısından samimi olduğu fikrine yakın duruyor.
  10. Pekünlü, Rennan, “ “Akıllı Tasarım”ın Evrimi ve Darwin Devrimi”, age, s. 297 ve s. 300.
  11. Ertan, Haluk, “Yaratılış Dogmasının Evriminde Bir Aşama: Akıllı Tasarım Hipotezi”, age, s. 286-291.
  12.  Yıldırım, Cemal, “Din ile Bilimin Bağdaşmazlığı”, age, s. 331.
  13.  Konuyla ilgili olarak bkz. “Evrim ve Bilinçli Tasarım Neden İki Taraf Değil? ‘Leylek Kuramı’nı da okutalım mı?”, Richard Dawkins ve Jerry Coyne ile söyleşi, age, s. 312-319.
Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×