Gelenek’ten…

Gelenek’in Eylül sayısı bir tarih yazısı ve takip eden bir sohbetle açılıyor. Bunları alışageldik yıldönümü yazıları olarak görmek bir hata olur. Her atılım dönemi tarihe dair bir yeniden yazım iddiası taşır. Atılım arifesinde olduğunu iddia eden, biz hazırız diyen bir parti tarihi de yeniden yazma iradesini sergilemek durumundadır. Gelenek’in bu sayısındaki Aydemir Güler imzalı yazı da, Neslişah Başaran, Aydemir Güler ve Melih Yeşilbağ’ın katıldığı tarih konulu sohbet de bu gözle okunmalıdır.

Onur Seçkin’in eğitim konulu yazısının zamanlaması da anlamlı elbette. Milyonlarca çocuğumuzun, gencimizin okul yolunu tuttuğu veya tutmak üzere olduğu bu ayda eğitim üzerine düşünmek ve üretmek zorundayız. AKP’nin 17 yıldır durmaksızın oynadığı bu alanla niye oynadığını belki herkes biliyor, ama bu denli kapsamlı müdahalelerin gerçekleştiği bir alanda aynı ölçekte mücadele başlıklarının çıkmamış olması herkesin üzerine düşünmesi gereken bir sorun olarak önümüzde duruyor.

Kapitalizm insan emeğini sömürürken doğal kaynakları da talan eden bir üretim tarzı. Ülkemizin tüm kaynakları bu nedenle ağır bir saldırıyla karşı karşıya. Madencilik adı altında Kaz Dağları’nda yaşanan yağma oldukça geniş bir çevrede ses getirdi. Biz konu hakkında direnişin en başından bu yana aktif bir parçası olan iki kişiyle, TKP Çanakkale örgütünden Murat Çınar Ersoy ve Zafer Anayurt ile konuştuk.

Ogün Eratalay ise geçtiğimiz ay yine çok tartışılan konulardan s-400 meselesini teknik boyutlarıyla ele alıyor. Sistemin teknik özelliklerini bilmek doğru bir zeminde siyasi tartışma yürütmek için elzem çünkü.

Gelenek’in bu sayısındaki ikinci söyleşiyi Asaf Güven Aksel, polisiye yazarı Suphi Varım’la yaptı. İkilinin sohbeti sağ gösterip sol vurarak okuyucuyu silkeleyen cinsten… Polisiye de bir tür olarak bunu yapmayı seviyor zaten.

Türkiye’nin “en basit adamı” kimdir sizce? Anıl Çınar yanıtı hiç basit olmayan bu soruya yanıt ararken okuyucuyu başka bir yüzyıla doğru gezintiye çıkarıyor. Yanıtın 21. yüzyılda verilmesi gerektiğini unutmadan tabii…

Bu sayımız bir çeviriyle kapanıyor. İsveç Komünist Partisi’nin TKP’nin ev sahipliğinde Şubat ayında İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Komünist İnisiyatifi toplantısında yaptığı sunum sosyal demokrasinin rolüne odaklanıyor. Konuyu bitmek bilmez bir tartışma şeklinde değil de, sürekli bir mücadele gündemi olarak görmek en doğrusu…