Gelenek’ten…

Gelenek’in bu sayısı Aşkın Süzük’ün ekonomik krizin neresindeyiz diye sormasıyla açılıyor. Süzük bu soruya Türkiye iktisadının tarihsel bir analizinden yola çıkarak yanıt veriyor. Aşkın Süzük hikayesini kaybeden bir egemen sınıfın hikayesini anlatıyor. Yeni bir birikim rejimi ve bununla bağlantılı olarak yeni bir hikaye arayan Türkiye burjuvazisinin hikayesini…

18-20 Ekim tarihleri arasında İzmir’de Türkiye Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi’nin birlikte düzenlediği 21. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısıyla ilgili iki yazı var bu sayımızda. İlk yazıda Elçin Solmaz, yalnızca bu toplantının değil, en başından bugüne tüm toplantıların toplu bir değerlendirmesini yapıyor. İkinci yazı ise evsahiplerinden YKP’nin Genel Sekreteri Dimitris Kutsumbas’ın komünist partilerin tarihine odaklanan ve bu tarihi devrimci strateji açısından eleştiren açılış konuşması.

Gelenek’in Aralık sayısında iki sohbetimiz var. İlk sohbetimiz Ahmet Ümit’in vizyona giren “Merhaba Güzel Vatanım” isimli filmi hakkında. Çağrı Kınıkoğlu, Ulaş Özer ve Kaya Tokmakçıoğlu, kendisini bir yazar veya sanatçı olarak adlandıran birisinin kendisi hakkında bir film çekmesinin tuhaflığından yola çıkıyorlar. Ama orada durmuyor ve bu film vesilesiyle tahrif edilen tarihi reddediyorlar. Cesur, lafı dolandırmayan, sözünü sakınmayan bir reddediş bu ve kaynağında siyasi ve ideolojik açıdan net ve tutarlı bir pozisyon var.

İkinci sohbetimizi ise TKP’nin İstanbul İl İşçi Çalışmaları Koordinasyonu, AVM’lerde çalışan mağaza emekçileriyle gerçekleştirdi. İşçi sınıfının bu dağınık ve kendi deyimleriyle görünmeyen kesiminden olumlu işaretler geliyor. Örgütleniyorlar ve örgütlendikçe hem görünüyor oluyorlar, hem de kendi aralarındaki iletişim ve dayanışma güçleniyor.

Zuhal Okuyan da depremle ilgili hazırladığı yazısında dayanışmaya vurgu yapıyor. Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği. Ama en hızlı unutulan gerçeklerden birisi. Çünkü deprem hiçbir hazırlığı olmayan bu düzende hatırlanmak istenmiyor. Zuhal Okuyan, depreme karşı yapılacaklara değindiği yazısında, başka konularda olduğu gibi olağan dışı durumlarla mücadele etmek hususunda da dünyaya örnek olan Küba’nın toplumsal yapısına ve örgütlenme modeline işaret ediyor.

Sosyalizm Küba’da olduğu gibi insanlık için hep ileri örnekler yarattı. Avrupa sosyalizminin en ileri örneği şüphesiz Alman Demokratik Cumhuriyeti’ydi. ADC’nin çözülüş süreci ise dramatik bir öykü ama önemli siyasi dersler barındırıyor. Haluk Arıcan, çok sayıda ilginç ayrıntıya yer verdiği yazısında Gorbaçov liderliğindeki Sovyet yönetiminin Alman sosyalizminin çözülüşünde üstlendiği hayati role de dikkat çekiyor.

Ogün Eratalay, Arıcan’dan farklı olarak çözülüşe değil kuruluş yıllarına odaklanıyor ve Ekim Devrimi’nden sonra yaşanan iç savaştan ilginç bir tarihsel hikayeyi okuyucularla paylaşıyor. Eratalay, İç Savaşta karşı devrimci bir rol üstlenen Çekoslovak Lejyonu’nun macerasından bugüne dair dersler çıkarmayı deniyor.

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×