Giriş

Geçen ayın notları, devreden soruları

Sınıf mücadelesinde çıtayı yükseltmek…

 

Türkiye işçi sınıfı hareketinin son yıllarda yaşadığı en önemli deneyim olan TEKEL direnişinde Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararıyla yeni bir sayfa açılmış oldu. İşçilerin Ankara’dan ayrılıp memleketlerine dönmelerinin ardından, direniş yerelliklerdeki mücadeleye yoğunlaştı. TEKEL işçilerinin çeşitli kentlerde AKP’li bakanlara, milletvekillerine karşı gerçekleştirdiği protestolar; dayanışma etkinlikleri ve sınıfın direnişteki diğer kesimleriyle kurulan temaslar geçtiğimiz ayın direniş güncesinin temel başlıklarını teşkil etti. Öte yandan 1 Nisan, 1 Mayıs ve 26 Mayıs’ta yapılacak, sınıfın bütününü kesen eylemliliklerle bir süredir geriye çekilen merkezi gündemlere yenileri eklenmiş olacak.

TEKEL direnişindeki bu yeni sayfanın açılmasına vesile olan yargı kararının oluşumuyla sermaye egemenliğinin yaşadığı iç gerilimler arasındaki bağlantı üzerinde durulması gereken ve teorik boyutları olan bir konu. Emekçi sınıfların verdiği mücadelenin gündem oluşturduğu, belirleyici bir güce ulaştığı bir durumda düzenin iç gerilimleri sınıflar mücadelesinde yeni olanaklar açabilir mi? İşçi sınıfı hareketi yeni mevziler kazanmak üzere yüzünü bu tür olanaklara ne ölçüde çevirmelidir, bunun sınırları nelerdir?

TEKEL direnişinin önemli bir boyutu, on yıllardır işlemekte olan özelleştirme ve piyasalaştırma saldırısının yarattığı tahribatı toplumun gündemine bir kez daha taşıması oldu. Bu süreç kuşkusuz TEKEL’e ait tesislerin peşkeş çekilmesi, 4-C saldırısı gibi belirli dolayımlarla gerçekleşti. TEKEL direnişinin sınıfın diğer kesimleriyle bağlarının güçlendirilmesi açısından özelleştirme ve piyasalaştırma saldırısının yarattığı toplumsal yıkımın hesabını soran, bu açıdan daha bütünlüklü, kapsayıcı ve çıtayı yükselten bir mücadele döneminin açılması gerekliliği önümüzde durmaktadır. Özelleştirme ve piyasalaştırma karşısında “hesap soran” bir yaklaşımın güç kazanması için geçmişe kıyasla yeni olanaklar belirmiş midir?

Türkiye’nin siyasi dönüşümü başlığında Şubat ayı ve Mart ayının geride bıraktığımız bölümünde AKP hükümetinin ivmesi hayli yüksek bir müdahale ritmiyle hareket ettiğini gördük. Uzun süredir tespit ettiğimiz, ancak artık giderek daha geniş kesimler tarafından da saptanan bir husus, söz konusu dönüşüm konusunda ordunun yüksek komuta kademesinin AKP ile uzlaşma içerisinde oluşu. Ortada böyle bir tablo olmasına karşın AKP’nin, iktidarını destekleyen payandaların sürece ne kadar dayanıklı olduğu konusunda bir korku içinde olduğu da görülüyor. AKP iktidarının bu çapta bir müdahaleye girişebilmesini sağlayan payandalar nelerdir? Bu payandalardan bir veya birkaçının zayıflaması ya da çökmesi halinde AKP’yi bekleyen akıbet nedir? Bu endişe ve korkunun Türkiye’de sermaye egemenliğinin geleneksel korkularıyla ilişkisi nedir?

AKP’nin orta sınıflar üzerindeki hegemonyasını kuvvetlendirerek, bunu “Kürt açılımı”, anayasa tartışmaları gibi bazı kritik konularda değerlendirmeye çalıştığı görülüyor. Anayasa tartışmalarının bir referandumlar dönemine açılacak gibi görünmesi, Türkiye’nin bu şekilde yönetilen bir ülke haline gelmesi, “darbe-demokrasi” safsatalarıyla iyiden iyiye alıklaştırılan orta sınıfların genişçe bir kısmını kurulmakta olan “yeni düzen”e teşne kılmayı da hedefliyor. İşçi sınıfı hareketinin yükseltilmesine yönelik çabaların, özel olarak da “hesap soran” ve kazanımlarını günbegün artıran bir mücadele tarzının orta sınıflar üzerindeki etkileri neler olacaktır? Hali hazırda sınıf mücadelesinin keskinleşmesi-orta sınıflar üzerinde hegemonya mücadelesi arasındaki ilişkinin somutlandığı örneklerden söz edebilir miyiz?

Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyadaki oynaklıklar bir hayli artmış durumda. Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden bu yana durumun böyle olduğu söylenebilir; ancak dünya kapitalizminin içinde bulunduğu bunalımın da yadsınamaz etkileri nedeniyle, bölgemizde emperyalizmin dengeleri değiştirmek yönündeki müdahalelerinin giderek yoğunlaştığını görmekteyiz. Yunanistan’da yaşanan gelişmelerde emperyalizmin Ortadoğu-Balkanlar-Kafkasya üçgenindeki arayışlarının rolü nedir? “Dengelere müdahale” emperyalizme ne tür olanaklar sağlamakta ve emperyalizmi ne tür zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır?

Dünyada sol ve komünist hareketin emperyalizmin hamleleri karşısında daha fazla konsolide olmaya çalıştığı söylenebilir. Bu çabaların özellikle Avrupa’da ve Latin Amerika’da yükseldiğine tanık oluyoruz. Emperyalizmin ekonomik krizin emekçi sınıflar üzerinde yarattığı yıkımı “yönetme” becerisinden söz edilebilir mi? Dünya solu, emperyalizmi sıkıştırabilecek ve giderek emekçi sınıfların maruz bırakıldığı yıkımı devrimci bir enerjiye tahvil edecek bir hazırlık içinde midir? Böyle bir sürecin önündeki görevler ve karşı karşıya bulunduğu riskler nelerdir?

GELENEK

22 Mart 2010