Giriş

Merhaba,

Gelenek’in 118. sayısının kapak konusu İkinci Cumhuriyet’te dış politika. Dergimiz tam da Patriot füzelerinin ve beraberinde NATO askerlerinin Türkiye’ye yerleştirilmeye hazırlanıldığı günlerde baskıya giriyor. AKP’nin “Yeni Osmanlıcılık” olarak kodlanan politikası, Suriye’de savaş kışkırtıcılığı sapağına girmiş bulunuyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” sloganıyla pazarlamaya başladığı yeni dış politika anlayışı, geldiğimiz noktada ülkeyi bölgede yaşanacak olası bir savaşın baş faillerinden biri durumuna soktu. Davos şovu ile Arap halklarının hamiliğine soyunanların bugün geldiği nokta Suriye’de eli silahlı bir İslamcı güruhun vasiliği oldu.

AKP, dış politikayı elinin güçlü olduğu alanlardan biri olarak göstermeye çalışırken, bölgedeki gelişmeler AKP’nin oldukça kırılgan bir zeminde ilerlediğini ve hızla marjinalize olduğunu gösteriyor. Bir “model ülke” iddiası ile çıktığı bu yolda AKP̕nin yeni Türkiyesi’nin bölgedeki yeni islamcı iktidarlar tarafından ne derece ciddiye alındığı bir tartışma başlığıdır. “İslam Birliği” ülküsü ile hareket ettiğini deklare eden Dışişleri Bakanı, bölgede “mezhepçi çatışmaların tahrikçisi bir provokatör” olarak anılmaya başlanmıştır. Ancak, bu gelişmeler AKP’yi yolundan alıkoymayacaktır. İç politika başlıklarında olduğu gibi dış politika söz konusu olduğunda da AKP düşmemek için pedal çevirmeye devam etmek durumundadır. Bu noktada şunun altının kalınca çizilmesi gerektiğini düşünüyoruz: AKP bölgede “lider ülke” konumuna gelmeyi başaramasa da dış politikasının olanakları ve sınırları, başka bir deyişle pedalın nereye kadar çevrilebileceği AKP’nin vasıflarının ötesinde emperyalizmin bölge planları tarafından belirleniyor ve belirlenmeye devam edecektir. Zira, AKP Türkiyesi, uluslararası dış politika açısından temel gerilim ekseninin tam ortasında “büyük oynamaya” çalışmaktadır.

Bu sayımızda, düzenin Sovyetler Birliği’ndeki karşı-devrimle bozulan dış politika ezberlerinden kaynaklı krizin AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı yeni paradigma ile aşılıp aşılamayacağını, bu paradigmanın hangi açılardan yeni ve ne ölçüde gerçekçi olduğunu, başka bir deyişle bu yeni paradigmanın krizle malul dış politikayı iflah mı edeceğini yoksa yeni bir iflasa mı sürükleyeceğini tartışıyoruz. Filistin ve Suriye’ye gönderilen yardımlar konusunda öne çıkan İslamcı sivil toplum kuruluşlarının AKP’nin dış politikasındaki rolünü ele alıyoruz. AKP hükümeti, dış politikasında çubuğu Suriye’de “Esed”e karşı mücadeleye bükmüşken Türkiye solundan bazı isimlerin Suriye’de Esad’a karşı desteklenecek muhalif bulma arayışlarını karşımıza alıyoruz. Kitaplardan bölümümüzde ise, Türkiye’de dış politika dendiğinde solun asla unutmaması gereken bir ismi, Türkiye’nin belki de ilk ve tek sosyalist büyükelçisi Mahmut Dikerdem’in kitaplarını gündeme getiriyoruz. Güncel başlıklarda, AKP’nin iktidardaki 10 yılını ve AKP’ye karşı ülke içindeki muhalefetin niteliğini ve de Avrupa’da yaşanan krize karşı sokaklara dökülen sol hareketleri masaya yatırdık. Son bir yazımız da, geçen sayının kapak konusu olan Türkiye’de modernleşme tartışmalarına katkı niteliği taşıyor, bu kez konuyu Türkiye’de burjuvazinin oluşumunda büyük toprak sahiplerinin rolü üzerinden ele almış olduk.

İyi okumalar.

Marksist Leninist Araştırmalar Merkezi (MLAM)