NATO Karşıtı Toplantı Sonuç Deklarasyonu

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ TARAFINDAN 2-3 ŞUBAT 2013 TARİHİNDE İSTANBUL’DA DÜZENLENEN VE BELÇİKA EMEK PARTİSİ, YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ, PORTEKIZ KOMÜNİST PARTİSİ, MACARISTAN KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİ VE İSPANYOL HALKLARININ KOMÜNİST PARTİSİ TEMSİLCİLERİNİN KATILDIĞI “İNSANLIK NATO’YU YENECEK!” BAŞLIKLI NATO KARŞITI TOPLANTININ SONUÇ DEKLARASYONU

Emperyalistler, NATO’nun sözde Sovyetler Birliği tehdidine karşı bir savunma gücü olarak var olduğu yalanını utanmaksızın söylemekteydiler. Ancak, NATO’nun görevi, Sosyalist Blok’un çözülmesinin ardından da son bulmadı. Aksine, emperyalizmin bu savaş makinesi, daha fazla üye ülke ve daha geniş operasyon bölgesiyle, dünya çapında silahlanma yarışını ve askeri harcamaların artmasını; yeni silah yatırımlarını ve dünya çapındaki askeri üs ağına yatırım yapılmasını teşvik etmektedir. Afganistan’dan Libya’ya geniş bir coğrafyada birçok askeri operasyon yürüten NATO, bugün tüm dünyada barış için çok daha büyük bir tehdit haline gelmiştir. NATO üyesi ülkelerde mücadele eden komünist partiler ve işçi partileri olarak bizler, bu koşullar altında NATO’ya karşı verilecek kararlı ve militan bir mücadelenin yalnızca önemli olmadığını, bu mücadeleye eskisinden çok daha ivedilikle ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyoruz.

ABD, bugün gerek NATO’da gerekse küresel emperyalist sistem içerisinde en büyük güç olarak başrolü oynamaktadır. Ancak NATO’nun komutası, her bir üye ülkenin burjuva sınıfının sahip olduğu siyasi, askeri ve ekonomik güç temelinde şekillendirilmektedir. NATO içerisindeki tek egemenlik, ABD ve Avrupa emperyalist güçlerinin denetlemekte olduğu sermayenin egemenliğidir. Bizler, halkların kurtuluşu ile sosyal, ekonomik, demokratik ve ulusal hakları için verilecek mücadelenin, kapitalizme karşı verilecek mücadeleden ayrılamayacağını söylüyoruz.

NATO, kuruluşundan bu yana devrimci hareketlere, işçi sınıfı örgütlerine ve toplumların ilerici kesimlerine karşı gizli operasyonlar yürütmüştür. Sayısız bombalama olayının, siyasi suikastın ve yıkım tekniklerinin arkasında, Gladyo olarak bilinen gizli NATO operasyonu vardır. Bu gizli operasyonların yanı sıra NATO, medya manipülasyonu, STK faaliyetlerinin finansmanı ve üniversitelerdeki araştırma programları vb. yoluyla emperyalist çıkarlar doğrultusunda aleni propaganda yürütmektedir. NATO’nun, hangi biçimde yapılıyor olursa olsun, işçi sınıfına, halklara ve ilerici örgütlere karşı derin bir düşmanlık ve anti-komünizm ile yürütülen tüm gizli operasyonlarını ve aleni halkla ilişkiler faaliyetlerini kınıyoruz.

“Kapitalizm ve emperyalizmin üç ileri karakolu” olan ABD-NATO ve AB, sermayenin iktidarını garanti altına almak adına farklı yol ve araçları kullanarak işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Yöntem ve araçlardaki farklılıklar, tüm bunların en nihayetinde halkların çıkarlarına tamamen ters olan aynı sistemin, emperyalizmin çıkarlarına hizmet ettiği gerçeğini değiştirmemektedir. AB’nin askeri yapısı, NATO ile telaffuz edilmektedir. Bizler, NATO karşıtı gerçek bir mücadelenin, tüm diğer emperyalist örgütlerin ve birliklerin de kararlı bir reddini zorunlu kıldığını ifade ediyoruz.

NATO, 1990’ların başından bu yana müdahale alanını genişletmiştir. 1992 yılındaki Roma Zirvesi’nde ve 1999’da Washington’da NATO, tüm dünyada silahlı müdahale gerçekleştirebilmesinin önünü açan yeni bir doktrini kabul etmiştir. NATO saldırganlığının yeni coğrafyalara yayılmasını meşrulaştırmak için “terörle mücadele” ve “demokrasiyi tesis etme” gibi bahaneler kullanılmıştır. Yugoslavya’ya karşı yürütülen acımasız savaş ve Afganistan’daki kanlı işgal, bu yeni doktrinin pratik sonuçlarının ilk örnekleridir. NATO, yine aynı bağlamda yeni ortaklar edinmek üzere “Barış için Ortaklık” gibi programlar geliştirmiştir. Bizler, NATO’nun dağılması ve tüm halkların NATO’dan ve emperyalist birliklerden ayrılma ve çıkma hakkı için NATO yayılmacılığının, müdahalelerinin ve saldırganlığının tüm biçimlerine karşı mücadele etme kararlılığımızı ilan ediyoruz.

Kapitalizmin yapısal krizinin derinleşmesiyle göze çarpan uluslararası bir ortamda, egemenlik ve yaşama hakkına karşı artan anti-demokratik tehdit ve saldırılarla yoğunlaşan işçilerin ve halkların sömürüsü, savaş ve saldırganlığın emperyalizmin ekonomik ve jeo-stratejik tahakküm araçları olmaya devam ettiğini göstermektedir.

Ancak, emperyalizmin bu yükselişi, çok çeşitli mücadele biçimleriyle, emperyalizmin saldırılarına, gerçekleştirdiği işgal ve savaşlara cesaretle karşı duran halkların direnişiyle karşılaşmaktadır.

Sistemin çelişki ve krizlerinin üstesinden zorla ve şiddetle gelmeye çalışan büyük emperyalist güçlerin yönetici sınıfları, halkların barış mücadelesine birçok darbe indirilmiştir.

Orta Doğu ve Afrika’da emperyalist işgale, saldırganlığa ve müdahaleye direnen halklarla dayanışma duygularımızı ifade ederken, emperyalist saldırganlık ve savaşlara, füze kalkanına, yabancı askeri üslere, ülkelerimizin askeri güçlerinin başka ülkelere ve halklara karşı yürütülen emperyalist saldırılara katılmasına karşı; barışı ve NATO karşıtı hareketi güçlendirme ve genişletme, anti-emperyalist cepheyi büyütme kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

NATO, son dönemde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yönetimleri devirip emperyalizmin çıkarlarına daha iyi hizmet eden yönetimlerle değiştirmenin emperyalist aracı haline gelmiştir. Libya’da Muammer Kaddafi’nin linç edilmesine neden olan ve Libya’nın emperyalistlerce yağmalanmasının önünü açan acımasız katliam, bugün insanlık tarihinde aşağılık bir kara leke olarak yerini almıştır. Fransa’nın, diğer kimi NATO üyesi ülkelerin katılımı ve onayıyla Mali’de yürütmekte olduğu askeri müdahale, NATO’nun Libya’ya karşı savaşıyla devamlılık arz etmektedir.

NATO, aynı kanlı senaryoyu Suriye’de de gerçekleştirmek için uğraşmaktadır. Emperyalistler ve bölgedeki taşeron devletler, krizin başlangıcından bu yana silahlı muhalefeti desteklemekte, onlara finansman ve silah sağlamaktadır. NATO’nun paralı askerlerinin gücü Suriye rejimini yenmeye yetmediği için NATO, çatışmalara doğrudan müdahale etmeye hazırlanmaktadır. Patriot füzelerinin Türkiye-Suriye sınırına yerleştirilmesi, bölgede barış ve halkların egemenliği için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır. Bu yolla Türkiye, yalnızca Suriye için değil, emperyalistler tarafından devamlı olarak sindirilen İran için de doğrudan bir tehdit haline gelmiştir. Bu bağlamda, NATO’nun Suriye ve İran’a karşı yürüttüğü tüm eylem biçimlerini kınıyoruz. Suriye’nin geleceğine karar verme hakkı, yalnızca Suriye halkına aittir. Suriye halkıyla tam dayanışma içerisinde, bölgedeki emperyalist planlara karşı mücadele etmeyi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×