Okurlarla

Elinizdeki kitabımız Marksizmde Yöntem Sorunu ve Günümüz adını taşıyor. Bilimsel Sosyalizmin klasikleşmiş siyasal teori yapıtlarını ele aldığımız 21. kitaptan sonra, bu kez Marksizme teorik yöntemi bağlamında yaklaşmayı deniyoruz.

Bu kitabı hazırlarken, başlığından da anlaşılacağı gibi yöntem sorununu akademik teori alanına hapsetmek bir yana, Marksist yöntemin özel olarak günümüzün kimi tartışmalarına uygulanmasını örneklemeyi tercih ettik. Çalışmaların kimileri ise yöntemi bir felsefi soyutlama olarak ve örneklemelerini yine Marksizmin teorik kavram ve kategorilerinden seçerek ele alıyorlar.

Birinci yazı sözü edilen türlerin ilkine giriyor. “Sovyetler Birliği’nde Yeni Yönelimler üzerine Eleştirel Notlar” uluslararası sosyalist hareketin şu an en güncel tartışma maddesi olması gerektiğine inandığımız SBKP’nin yeni tezlerini ele alıyor. Metin Çulhaoğlu ve Aydın Giritli konuyu gerek güncel politik yönleri, gerekse teorik arka planı itibariyle ayrıntılı olarak tartışıyorlar. Tezleri açısından politik öneminin yüksek olduğuna inandığımız yazı, Marksist yöntemin çağdaş sorunlar karşısındaki konumunu örneklendirirken, bizzat yöntemin kendisini de açığa çıkartmayı hedefliyor.

İkinci yazı da M.Çulhaoğlu’na ait. “Yöntem Sorunu: Genel Bir Yaklaşım” da yazar, amacının Marx’ın yönteminde ön plana çıkan öğeleri yeniden hatırlatmak olduğunu belirtiyor. Bu tutumun gerekçesi olarak da yöntem açısından Marksizmin bir olgunluk ve yeterliliğe sahip olduğunu yöntemin kendisine yönelik “temel katkı” iddialarının gayri ciddi olacağını söylüyor.

Hikmet Seçkinoğlu ise Gelenek’te daha önce çeşitli çalışmaların konusu olan eşitsiz gelişim yasasını irdeliyor. Seçkinoğlu, insan düşüncesinin yakın dönemlerinin söz konusu yasanın keşfine nasıl bir çerçeve çizdiğini tartışıyor, ve eşitsiz gelişmenin Marksist yöntem içindeki mevkiini aydınlatmayı deniyor.

Sırada iki yeni imza taşıyan bir ortak çalışma var. Ahmet Çam ve İsmet Ekinci’nin yazılarının başlığı “Marksist Yöntem Üzerine”. Yazarlar Marksizmin tartışılmasında yaygın olarak teorinin bütünselliğinin gözardı edildiği ve yalıtık bölmelere sıkışıldığı saptamasından yola çıkarak bütünselliği gözeten bir tartışmanın çerçevesini çizmeye çalışıyorlar.

Bunu izleyen “Bir Değişme Aracı Olarak Yöntem” yazısının altında da bir diğer yeni imza görülüyor. Tamer Ertürk de genel olarak yöntem sorununu Marx’ın düşüncesinin gelişimi ve evreleri bağlamında ele alırken gelişmenin gözlemlenebildiği kimi teorik kavram ve kategorileri ekonomi politiğin eleştirisinden seçmekte…

Nevzat Levent Taşçı arkadaşımızın çalışması “Klasiklerde Felsefe ve Yöntem” başlığını taşıyor. Yazar amacının Marx Engels ve Lenin’in felsefe çalışmalarına kısa bir bakış olduğunu belirtiyor. Taşçı da yöntem sorununa felsefe metinleri bağlamında yaklaşıyor.

Bu noktada okuyucuya bir ön uyarı yapmak istiyoruz. Sözünü ettiğimiz son üç yazı hatta Çulhaoğlu’nun “Yöntem Sorunu…” incelemesi kesişen alanları ele almaktadırlar. Olası kimi tekrarlara bu nedenle kaçınılmaz olarak düşüldüğünü belirtmek gerekli. Ancak bu kesişim noktalarının sadeleştirilmesinin, yazılarının her birinin iç bütünlüklerini tehlikeye sokabileceği endişesiyle biz tekrarları tercih ettik. Sanıyoruz, yazıların konuya farklı açılardan yaklaşarak farklı bütünsellikleri etkilemeleri bu tekrarların okuyucuyu “rahatsız etmesini” engelleyecektir.

Cemal Hekimoğlu’nun yazısı “Sınıflar ve Siyasetçiler” başlığını taşıyor. Hekimoğlu’nun yine bir “yöntem uygulaması” sayılabilecek olan çalışması, belirlenme sorununa ilişkin genel teorik bir yaklaşım çizdikten sonra, özel olarak burjuvazinin siyasal temsil mekanizmalarını tartışıyor.

Akın Dalman’ın bu kitaptaki çalışması ise “Kapitalizm ve Bunalım” iktisadi bunalım üzerine değişik teorik yaklaşımlara değinilen çalışma Türkiye kapitalizminin güncel bunalımını, dinamiklerini ve burjuvazinin ekonomik-siyasal manevralarını konu alan bir başka incelemenin “teorik yaklaşım çerçevesi”ni de çiziyor. Dolayısıyla bu kitaptaki çalışma, konunun Türkiye’ye ilişkin somut boyutlarını değil evrensel-teorik yönlerini ele alıyor.

Son olarak da A. Giritli’nin bir güncel değinisi yer alıyor. Ana konunun tamamen dışında sayabileceğimiz bu tek yazıda Giritli Türkiye solunda legal sol parti tartışmalarının vardığı düzeyi değerlendiriyor. Bu tartışmanın içinde yer alan kimi yanlış ve riskli eğilimleri eleştiren yazar, sol parti tartışmalarında egemen unsurun pratikçi bir bakış olduğunu saptayarak, bu konuda da teorik ilkeler üretmek gereğini vurguluyor.

Bu sayımızda 1989’a da “merhaba” demiş oluyoruz. Bu yeni yılın bizleri hep birlikte uğraş verdiğimiz amaçlara daha yakınlaştırmasını diliyoruz.

Mart kitabında yeniden buluşmak umuduyla…