Teknik bir sorun olarak S-400

ABD Başkanı Theodor Roosevelt’in “Büyük Sopa” siyasetini eleştiren siyasal karikatür

Bu yazı Türkiye-ABD ilişkilerinde kriz başlığı haline gelen, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü NATO’yu Rusya ile karşı karşıya getiren S-400 – ve dolayısıyla F-35 – meselesiyle ilgili olacak. Ancak önce gördüğünüz resimlerle yazının bağlantısını kurmaya çalışarak başlayalım isterseniz.

ABD emperyalizminin ilk yönelimi: ‘Yaygınlık’

Bugün bir ülkenin savaş uçakları ve/veya hava savunma sistemlerine ağırlık vererek savunma stratejisini kurma mantığını anlamak için bu girişe ihtiyacımız var. Bundan yaklaşık 110 yıl önce filoyu oluşturan gemilerin gövde renkleri nedeniyle “Büyük Beyaz Filo” olarak adlandırılan ABD Deniz Kuvvetleri donanmasına bağlı savaş gemileri Başkan Theodore Roosevelt (1858-1919) tarafından dünya turu gerçekleştirmekle görevlendirilmişlerdi. Aralık 1907 ile Şubat 1909 tarihleri arasında yapılan dünya turu sırasında ABD hem güçlü sanayi altyapısını ve silahlı kuvvetlerinin gücünü dosta düşmana göstermiş hem de küresel bir emperyalist güç olarak ilk kez sahneye çıkmıştı. 14 ay süren yolculuk sırasında 80 bin km mesafe kat edilmiş, altı kıtada 20 limana uğranmıştı.

Aralık 1907, “Büyük Beyaz Filo” Virginia açıklarında
“Büyük Beyaz Filo”nun gerçekleştirdiği dünya turunun rotası

20. yüzyılın ilk yıllarında yapılan bu inanılmaz güç gösterisi ABD’nin küresel emperyalist liderlik konumuna dair günümüzde de süren yaklaşımını yansıtıyor. Günümüzde ABD, okyanus kabiliyetli uçak gemileri, yaygın askeri üsleri ve radar tesisleriyle küresel olarak tüm dünyayı saldırgan bir şekilde kapsamak iddiasındadır. Dolayısıyla askeri yönelimleri de bu yönde olmuştur.

ABD’nin askeri üssü olan ülkeler
ABD Deniz Kuvvetlerinin en yeni uçak gemisi USS Gerald Ford

ABD Deniz Kuvvetlerine bağlı aktif uçak gemileri ve bulundukları bölgeler ise şöyledir:

  • USS Nimitz…Washington
  • USS Dwight Eisenhower…Virginia
  • USS Carl Vinson…Washington
  • USS Theodore Washington…San Diego California
  • USS Abraham Lincoln…İran Körfezi
  • USS George Washington…Virginia
  • USS John Stennis…Virginia
  • USS Harry Truman…Virginia
  • USS Ronald Reagan…Yokosuka, Japonya
  • USS George H.W. Bush…Virginia
  • USS Gerald Ford…Virginia

Resmin geri kalan kısmında ise bugün Rusya bulunmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin Soğuk Savaş dönemindeki savunma stratejisini benimseyen Rusya Federasyonu’nun askeri anlamda savunma anlayışı ABD’ninkinden farklıdır. Çok geniş topraklara sahip olan Rusya, strateji olarak ABD’nin aksine füzelerle entegre savunma sistemlerine ağırlık vermiştir. Neredeyse her yerde karşımıza çıkan S-400 ve F-35 ikilisinin ardında aslında bu iki farklı savunma yaklaşımı yatmaktadır.

S-400’ün tarihçesi

U2 casus uçağı ve S-75 Drina karadan havaya füzesi

Rusya’daki hava savunma sistemlerinin mantığının Sovyetler Birliği dönemindeki savunma stratejisine dayandığını söyledik. Olağanüstü geniş Sovyet toprakları özelikle karadan havaya füze bataryalarıyla korunmaya çalışıyordu. Herhalde buna dair en bilinen, U2 Olayıdır. 1 Mayıs 1960 günü Sovyet hava sahası üzerinde yasa dışı casusluk faaliyeti yapan pilot Gary Powers komutasındaki Lockheed U2 uçağı Sovyet S-75 füzesi tarafından 19800 metre irtifadayken düşürülmüştür. Bu tür görev uçuşlarını daha öce yalanlamış olan ABD yönetimi pilotun sağ ele geçirilmesiyle uluslararası kamuoyu önünde mahcup durumuna düştükten ve hava savunma sisteminin kabiliyetini gördükten sonra keşif uçuşlarını durdurmuş, Sovyetler Birliği de hangi alanda savunmasını güçlendirmesi gerektiğine dair dersler çıkarmıştır.

Gündemimizdeki S-400 füzesinin öncülü olan S-300 sistemi ise ilginç bir şekilde savaş tecrübesine sahiptir. Sovyetler Birliği’nin 1978 yılında yürürlüğe koyduğu sistem, çeşitli dost ve müttefik ülkelere farklı kombinasyonlarda verilmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmak üzere olduğu dönemde yaşanan Körfez Savaşı (Ağustos 1991-Şubat 1992) Irak savunma sistemlerine karşı özellikle ABD Hava Kuvvetlerinin kazandığı başarılar füze teknolojilerindeki yenilikleri etkilemiştir:

  1. Stealth özelliğine sahip savaş uçaklarına karşı savunma sistemlerinin güncellenmesi gereği
  2. Alçaktan seyreden (Tomahawk) benzeri füzelere karşı önlem alma gereği
  3. Çok daha hassas bir radar teknolojisinin geliştirilmesi gereği.

Yeni nesil S-400 burada bahsedilen gerekler uyarınca geliştirilmiştir.

S-400’ün bileşenleri ve kabiliyetleri

S-400 hava savunma sistemindeki her bir batarya aşağıdaki bileşenlerden oluşmaktadır:

  • Komuta merkezi
    • Komuta merkezi 30K6E olarak adlandırılmaktadır. Tüm bataryayı kontrol eden merkez sistemin beyni konumundadır. Uzun menzilli radar verilerini yorumlayan komuta merkezi, yardımcı veya ilave silah sistemlerinin entegre edilmesi durumunda bunlara da komuta edebilir. Sistem aynı anda 300 hedefi takip edebilir, reaksiyon süresi 3 dakikadır.
  • Radarlar
    • 91N6E Uzun menzilli radardır. Elektronik savaşa karşı korumalı olan sistem mobildir. Özellikle kimi basın organlarında yayınlanan haritalarda vb menzilleri muntazam olarak gösterilse de gerçek durum bundan uzaktır. Radarın kabiliyeti coğrafi özelliklerden, bölgenin dağlık olmasından etkilenir. Bu yüzden radarın belirli bir bölgeye konuşlanmasındansa stratejik tesislere yakın olması tercih edilmektedir. Uzun menzilli radarın azami menzili 600km olarak verilmektedir. Ancak bu menzil hedefin algılandığı uzaklıktır. Bu da ancak belirli büyüklükteki radar izine1 sahip olan hava araçları için geçerlidir.
    • Atış kontrol radarı. Füze güdümleyen radar 92N6E. Lançerler de denilen füze fırlatma sistemlerini idare eder. Bu radarın yaklaşık menzili 400km civarındadır. Ancak bu rakam tanker uçak veya havadan erken uyarı ve kontrol (AWACS) gibi oldukça hantal hedefler için geçerlidir. Bu anlamda atış kontrol radarının verimli menzili daha düşüktür. Balistik füzeleri yaklaşık olarak 250km öteden algılar. Bu radar füze fırlatma sistemini kontrol eder.
  • Füze fırlatma sistemi
    • Sistem bünyesinde çeşitli menziller için farklı füzeler mevcuttur. 4 ila 400km menzile sahip füzelerden en etkilisi 40N6E olarak adlandırılan füzedir. Kendi içinde aktif radara sahip 1.8 ton ağırlığındaki füze çok uzaktaki alçak seyreden hedeflere karşı etkilidir.
Önce fırlatma rampasından fırlatılan (soldan 1. ve 2.resimler ) sonrasında

havada ateşlenen (soldan 3.resim) “soğuk fırlatma” füzesi

S-400 füzesi resimde de görüldüğü gibi “soğuk fırlatılır” yani füze önce rampasından yaklaşık 30 metre yukarıya ayrı bir sistemle fırlatılır, bu aşamadan sonra hedefe göre istenilen yöne-açıya gidecek şekilde füze motorları çalışır. Bu özellik S-400’ün sınırlı açıyla “sıcak fırlatılan” Patriot bataryalarına karşı önemli üstün olduğu bir yandır.2

Toparlamaya çalışırsak füzelerin etkili vurma mesafesi çok çeşitli etkenlere bağlı olduğundan, limit rakamlara bakmak yanıltıcı olacaktır. Hantal hedeflerin vurma mesafesi artarken, avcı uçağı gibi hedeflerde bu menzil düşmektedir.

Türkiye’nin ‘teknik’ ihtiyaçları

Türkiye burjuvazisinin füze savunma sistemine sahip olma çalışmaları AKP’li yıllardan önce başlıyor. 20. yüzyılın son döneminde gizli kapaklı olarak başlatılan projede Çin Halk Cumhuriyetiyle yola çıkılsa da ABD başta olmak üzere emperyalist merkezlerin haberdar olup tepki geliştirmesi üzerine işbirliği rafa kaldırılmıştır. Sonrasında ABD yapımı Patriot savunma sistemlerinin satışında çeşitli pürüzler çıkmıştır. Yazılım kodlarına erişim izni verilmemesi, fiyatın benzerlerine göre çok pahalı olması ve son olarak ABD Kongresi’nin karşı çıkması satışa engel olmuştur.

Bünyesinde yaklaşık 250 adet F-16 ve 50 adet F-4 savaş uçağı bulunduran Türkiye’nin savaş uçağı filosunu gençleştirmesi çabası silahlanma politikalarının genel esasları açısından tutarlı görünmektedir. Ancak ulusal tehditler objektif olarak göz önüne alındığında Türkiye’nin komşularının çoğunda hava kuvvetlerinden çok balistik ve kıtalararası füzelerin varlığı dikkat çekiyor. Bu açıdan bakıldığında yeni bir uçaktansa yeni bir savunma sistemine öncelik verilmesi anlaşılabilmektedir.

Rusya’dan alınan S-400 füzeleri depoda bekletilmeyip aktif olarak kullanılacaksa Türk ve Rus yetkililerin ortak bir yazılım çalışması yapması kaçınılmaz gözükmekte. Çalışmayla Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki hava araçları sisteme dost olarak tanıtılacaktır. Ancak örneğin hem Türkiye hem de herhangi bir komşu hava kuvvetleri envanterindeki aynı tip uçak ayırt edilecek şekilde tanımlanmak durumunda kalınacaktır.

Türkiye’nin ihtiyaçları bu çerçevededir ancak Rusya’dan hangi özelliklere sahip hangi kombinasyonlu S-400 sistemi alındığı kamuoyuna açıklanmamıştır, belki de açıklanmayacaktır. Satın alınan iki filodan bahsedilmektedir. Bir filoda 2 batarya bulunmaktadır. Her bataryada 8 füze fırlatıcı vardır. 1 fırlatıcı 4 füze taşımaktadır. Yedeklerle beraber yaklaşık 200 füze alındığı hesabı yapılabilir. Burada önemli olan 4 bataryadan her birisinin farklı bir yere kurulabileceğidir.3

S-400’ün ‘siyasal’ yanı

Yazıda teknik özelliklerine ağırlık verdiğimiz S-400 savunma sistemi asla sadece teknik bir konuya indirgenemeyecek özelliklere sahiptir. 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye-Türkiye sınırında Türk Hava Kuvvetlerine ait F-16 savaş uçakları tarafından Rus Su-24M savaş uçağının vurulmasının ardından Rusya Türkiye’ye ciddi ekonomik yaptırımlarda bulunmuş, bu yaptırımlar etkili olmuştur. 2016 yılı Haziran ayında Erdoğan tarafından Rusya’ya yapılan özür açıklamasından sonra ilişkiler normale dönmüştür.4 19 Aralık 2016 günü Ankara’da yaşanan Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov suikastinin yeni bir krize dönüşmesine bizzat Putin tarafından yapılan açıklamayla izin verilmemiştir. 5

Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi savunma sanayisi alanında da kendisini göstermiş ve S-400 satışı gerçekleştirilmiştir. NATO İttifakını kendisine karşı bir tehdit olarak gören Rusya burjuvazisi bu sayede NATO saflarında önemli bir gedik açma olanağı yakalamış oldu. Çeşitli ağızlardan S-400 savunma sisteminin NATO sistemiyle entegre kullanılmayacağı garanti edilse de6özellikle son nesil F-35 gibi ABD savaş uçaklarını kullanması muhtemel Türkiye’nin aynı zamanda “hasım” Rusya’ya ait bir savunma sistemini kullanması, savaş uçağının tanınmasına yönelik radar izlerinin Rusya’nın eline geçme riskini ortaya çıkartmıştır.

Bu aşamada ABD Savunma Bakanı tarafından yazılan ultimatom mektubu konunun ABD tarafından ne kadar önemsendiğini gösteriyor.

Ultimatom mektubunun aslı

Mektubun ardından yürürlüğe girmesi beklenen CAATSA7 yaptırımları da uzun vadede Türkiye-ABD ilişkilerini farklı bir mecraya sürükleyecek güçte olabilir.

CAATSA ve Trump faktörü: Kim ne istiyor?

Başkan seçildiği günden bu yana sıra dışı yöntemleri ve siyasetiyle tepki toplayan ancak ABD’deki emperyalist burjuvazinin bir kesiminin önünü doğrudan yöntemlerle açan lider konumundaki Trump, konuya dair yaptığı değerlendirmede, meselenin içinden çıkılmaz bir hal aldığını söyledikten sonra Türkiye’nin durumunu anladığını dile getirmiştir!8

CAATSA uygulaması kişisel ve kurumsal yaptırımlarla beraber mali ve ticari olumsuzluklar getirmektedir.9Bu türlü yaptırımlar ilk elden F-35 projesi kapsamında ABD savunma sanayisiyle ile entegre çalışan Türkiyeli sanayi kurumlarını olumsuz etkileyecektir.

TAI, Kale Kalıp, Alp Havacılık, TÜBİTAK SAGE, Aydın Yazılım gibi firmalar F-35 savaş uçağına ait iniş takımı, yakıt sistemi, silah sistemi bağlantıları gibi yaklaşık 800 kalem imalatı “başarıyla” üretiyordu.10 Türkiye satın almış olduğu 4 adet F-35 için 900 milyon dolar ödeme yapmış ve savunma sanayisine de yaklaşık 1.2 milyar dolar yatırım yapmıştır. Bunların geleceği belirsizdir.

Sonuç

Bu yazı, daha kapsamlı siyasal analizlere teknik bir temel oluşturabilmesi amacıyla kaleme alındı. Asıl vurgulanması gereken nokta herhangi bir savaş sisteminin bulunduğu coğrafyadan bağımsız olarak hangi sınıfın çıkarlarını koruduğu olmalıdır. Zayıf olsun güçlü olsun bugün gündemde olan savunma sistemi Türkiye burjuvazisinin çıkarlarına hizmet etmektedir.

Uygarlığın ilk dönemlerinden bu yana saldırı ve savunma silahları için geçerli olan vargı hava savunma sistemleri için de geçerlidir: Silahlar ancak barış zamanında caydırıcı özelliğe sahiptir. Düşman gözünü karartıyor ve gerçek bir savaşa giriyorsa hiçbir savunma sisteminin aşılmaz olmadığı gibi, hiçbir saldırı silahı da yenilmez değildir.

Dipnotlar

  1. Radar izi (Radar Cross Section RCS): Bir nesnenin radar ekranında görünme büyüklüğüdür. Artan RCS değeri nesnenin görünürlüğünü arttığını ifade eder. RCS değerine etki eden faktörler arasında nesnenin hammaddesi, büyüklüğü, açılı olup olmaması ve yüzey malzeme özellikleri belirleyicidir. “Stealth” teknolojisine sahip savaş araçları oldukça düşük RCS değerlerine sahip olsa da tamamen “görünmez” değillerdir.
  2. Burada yeri gelmişken bir “şehir efsanesini” de yere bir etmek gerekiyor. Patriot savunma sisteminin çok başarılı olduğu iddia edilen Körfez Savaşı sırasındaki başarı yüzdesi sadece %9’dur. Bakınız: https://web.archive.org/web/20031223120310/http://www.ceip.org/files/projects/npp/resources/georgetown/PatriotPaper.pdf
  3. Bataryaların Amanos Dağları ve Şanlıurfa’ya kurulacağı söylenmektedir: http://haber.sol.org.tr/turkiye/s-400lerin-konuslanacagi-yerler-belli-oldu-266482
  4. https://www.theguardian.com/world/2016/jun/27/kremlin-says-erdogan-apologises-russian-jet-turkish
  5. https://tr.sputniknews.com/rusya/201612191026385203-putin-karlov-suikast/
  6. http://haber.sol.org.tr/turkiye/cavusoglu-s-400ler-natoya-yonelik-sorun-teskil-etmiyor-267594
  7. Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Çıkma Yasası)
  8. https://www.youtube.com/watch?v=mXHliX5Makc
  9. http://haber.sol.org.tr/turkiye/abdnin-s-400-yaptirim-paketinde-neler-var-266384
  10. http://www.airforcemag.com/Features/Pages/2018/December%202018/Updated-F-35-Will-Get-Maritime-Strike-Capability.aspx
Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×