Doğruluk, sınıf mücadelesi ve dayanışma için buradayız!

Çeviri: Oğuz Gemalmaz

 

Avusturya Emek Partisi, bundan beş yıl önce 13 Ekim 2013’de Viyana’da kuruldu. Geçenlerde vefat eden yoldaşımız Werner Pirker, Berlin’de günlük olarak yayınlanan Junge Welt1 gazetesinde Parti Kuruluş Kongresi üzerine şunları yazmıştı: “Bu yeni parti esasen, Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) içindeki yıllar süren fraksiyonel mücadeleler sonrası 2005 yılında partiden ayrılan grubun girişimi sonucu ortaya çıkmıştır. O zamanlar fikir tartışmaları vardı; ama kesinlikle bir gruplaşma yoktu, aksine sayısal olarak eşit düzeyde olan bu gruplar, o zamanki parti yönetiminden de destek alıyorlardı; fakat bu gruplar onları parti içi iktidara götürecek yolu hiçbir zaman bulamadılar.

Partinin “Çoğulcu sol” imajını korumak için o zamanki parti yönetimi Walter Baier’i2, partinin tüm kaynaklarını kullanarak, çoğulculuk fikrine aykırı olan her şeyi baskı altına almak için yetkilendirmişti. Yapılan parti kongrelerinde çoğunluk sağlanamıyordu. Eğer KPÖ Steiermark3 Eyaleti, Federal KPÖ’nün politikasına karşı, ülke çapındaki muhalefetle birlikte, Baier grubunun seçimini iptal ettirmek için keskin ve yoğun bir düşmanlık içine girmeseydi, muhalefet lehine bir karar mümkün olabilirdi. Ancak Steiermark Komünistleri, kararın verildiği zamanda bir partinin sorumluluğunu üstlenmeye de hazır değildiler. Saygı gösterilmesi gereken bir karar. Fakat yine de bölünme oldu. Ve böylece, Cumartesi günü, Emek Partisi’nin 1. Kongresi gerçekleşti. Kongre kendisini, partinin düşmanca devir alınmasına kadar devrimci sınıf bilincinin vücut bulduğu ve Alman faşizmine karşı savaşta büyük başarılar göstererek Avusturya’nın bağımsızlığının kazanılmasında çok büyük hizmetleri olan  KPÖ’nün devamı olarak görüyordu. İsmi PdA olan yeni partinin Kuruluş Bildirgesi ve Faaliyet Raporu’nda kadın ve erkek emekçilerin temsil edilmeleri yerine kendilerinin aktif politika içerisinde olacaklarını, sermayeye karşı sosyal yardım politikası yerine sosyal haklar ve istihdam için tutarlı ve kararlı bir şekilde mücadele edeceklerini, halk karşıtı reformlar yerine toplumsal ilerleme isteyeceklerini, oportünizm yerine dürüst ve samimi olacaklarını, ulus karşıtı bir kozmopolitlik yerine enternasyonalist olacaklarını belirtmişlerdir. PdA stratejik hedeflerini, sosyalist devrim ve sosyalizmin inşa edilmesi olarak belirlemiştir.”

Partinin kuruluşu burada çok güzel özetlenmiştir. Emek Partisi, bazı kişilerin yeni bir parti kurulması gerekir demesiyle kurulmadı. Bu parti kuruldu; çünkü Avusturya’da işçi sınıfını temsil edecek bir sınıf partisi yoktu ve bu yeni kuruluşun zamanı gelmiş, hatta geçiyordu. Tabii ki bu noktada KPÖ Steiermark formunda bir sınıf partisinin zaten var olduğu düşünülebilir. Bu gerçeğin sadece bir parçası. KPÖ Steiermark, bir yandan reformist bir sosyal politikayı temsil ettiği gibi, aynı zamanda, KPÖ’nün devrimci geleneğini keyfine göre politize eden, anti-komünist ve gerici bir tarih anlayışında olan ve yetmiş yılı aşkın bir süredir partinin ideolojik omurgası olan Marksizm-Leninizm’i kınayan, kötüleyen ve bunu büyük ölçüde KPÖ Steiermark’ın güçlerinin katılımı ile yapan KPÖ’nün bir eyalet organizasyonundan başka bir şey değildir.

Kurulduğu günden bu yana Emek Partisi’nin gelişimini değerlendiren herkes, bunu koşulları göz ardı ederek yapmamalıdır. Elbette, yeni bir komünist işçi partisi, bir soyuz roketi gibi yükselmiş olsa da, revizyonizmin ve korkuların küllerinden bir anka kuşu olarak doğması daha güzel olurdu. Ancak, bu güzel senaryoyu başlangıçtan itibaren gerçekçi bir gözle incelemedik. Aslında bir parti inşa etmenin uzun vadeli bir süreç olduğu açıktı. Reformist ve revizyonist solun bir kısmı tarafından da körüklenen, genel olarak anti-komünist bir sosyal iklimde, okullu ve eğitimli bir komünist kadrosunun kalıcı olması inişli ve çıkışlıdır. Bu yol kesinlikle, “Balık yüzmeyi suda öğrenir” sözünde olduğu gibi gönüllülerin çalışması modelinin karşı modelidir, ama bu içine kapanma olarak da anlaşılmamalıdır. Elbette, politik uygulama bir partinin etkili olması için belirleyici bir kriterdir. Bununla birlikte, politik-ideolojik bağımlılık olmadan yapılan siyasi çalışmalar, KPÖ ve seçim kampanyalarından alışık olduğumuz durumlara yol açmaktadır.

Bir başka, fazla önemli olmayan nokta ise maddi olanaklardır. Avusturya Komünist Partisi KPÖ, örneğin, hâlâ kendi firmaları kanalı ile sosyalist ülkelerle yaptıkları ticaretten kazandıklarını harcıyorlar ki bu kazanç Sovyetler Birliği, Doğu Almanya, Polonya ve diğer ülkelerin emekçileri tarafından oluşturulan Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi (RGW) tarafından sağlanmıştır ve bugün KPÖ bu organizasyonun faaliyetlerini Stalinist bir tutum diye aşağılamaktadır. Sonuçta, KPÖ’yü sürekli değişen müttefikleri için cazip kılan finansal açıdan güçlü olmasıdır. KPÖ Steiermark da, sınırlı bir temsil edilme söz konusu olmasına rağmen, parlamento ve büyük şehirlerin yerel meclislerinde temsil edilmelerinin sağladığı olanaklardan faydalanmaktadır. Ülke çapında ve şehirlerde partiye sağlanan bir takım fonlar ve istihdam ilişkilerinden de sonuna kadar finansal olarak yararlanmaktadırlar. Eski KPÖ’ye ait bu iki parti birbiri ile karşılaştırıldığında, PdA’nın sıfırdan başlamak zorunda kaldığı görülecektir. Sadece üyelerin aidatları ve sempatizanların bağışları ile atılacak adımlar çok küçük olacaktır. Bu yüzden Emek Gazetesi’nin yılda dört ila beş kez yüksek tirajla çıkıp meydanlarda, sokaklarda ve fabrika önlerinde dağıtılmasını başarı olarak görebiliriz. Aynı şekilde, Marksizm-Leninizm teorisi ve pratiği üzerine bir tartışma organı olan “Einheit und Widerspruch”un4 yayınlanmasıyla, komünistler için nitelikli bir tartışma ortamı yaratılmıştır. Aynı zamanda, bazı seçim bölgelerinde, 2015’teki Viyana seçimlerinde olduğu gibi, belediye seçimlerine katılmanın, gerekli görünürlük ve dayanışmaya ve ülke çapında bir seçim kampanyası yürütmek için yeterli kaynaklara sahip olmadığınız durumlarda, Viyana ve çevresindeki seçimlerde görüldüğü gibi, ne kadar zor bir şey olduğunu öğrendik. Buradan çıkarılacak ders, politik platformlarda stantlarda yer alarak, broşür, gazete vb. dağıtarak ve sürekli ve tekrarlayarak yapacağımız eylemlerle varlığımızı göstermeliyiz. Ancak bu şekilde uzun vadede daha iyi bir yer edinebiliriz.

Avusturya Komünist Gençlik Derneği (KJÖ) ve Komünist Öğrenciler Birliği (KSV)’nin yaptığı işbirliği ve PdA’nın savaşçı sendika platformu KOMintern’in5 gösterdiği destekleyici rol ve aldığı inisiyatif, partiyi çok güçlü hale getirmektedir. PdA kesinlikle en genç yaş ortalamasına sahip bir partidir ve aynı zamanda tartışmasız Avusturya işçi hareketinin, başka hiçbir yerde görülmeyen, en iyi ve en devrimci geleneklerinin sürdürülmesine duyulan gereksinmeyi karşılamaktadır. Aynı zamanda, sınıf mücadelesi ve enternasyonalizm partinin DNA’sında vardır ve bu da PdA’nın kendisini, kökeni, rengi veya dini ne olursa olsun, tüm Avusturya işçi sınıfı için var olan bir parti olarak gördüğü anlamına gelmektedir. Yıllardır burada çalışan ve yaşamakta olan yüz binlerce işçi, Arbeiterkammer(AK)6 seçimlerinde olduğu gibi birkaç istisna dışında, siyasi karar alma sürecine katılamamaktadır. Tam da bu nedenle, “en güçlü işçi partisi FPÖ7” masalını, ana akım solun ve liberallerin yüzeysel ve yanlış bir değerlendirmeleri olarak görüyoruz. 

Bundan beş on yıl önce sosyal demokratların içerisinde “SJ-Stamokap”(8)8 gibi küçük Marksist-Leninist gruplar vardı; ama bugün Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) içindeki muhalefet solcu liberal ana akımın etkisi altında. Bu etki 1970-80’lerin reform politikasına özlem duyan sendikacılar ve Kreisky9 hayranlarında açıkça görülüyor.

Biz küçük ya da büyük bu sol akımları değerlendirirken, bunların sınıf mücadelesine ve Avusturya ve AB emperyalizmine karşı tutumları nasıldır, ona bakarız. Bizi ne sosyal demokrat hükümetlerin geçmişi övmeleri, ne de Avusturya ve AB-emperyalizminin güzellemeleri ilgilendiriyor. Bize göre “Asıl düşman kendi ülkemizde”10!

Sendikaların katılımı olmaksızın, şirketlerin programlarının hükümet tarafından uygulanmasına bakıldığında, Avusturya’daki “Sozialpartnerschaft” 11 sisteminin bugün hala Avusturya sermaye biçimini temsil edip etmediği yeniden gözden geçirilmelidir. Ancak, Avusturya Sendikalar Birliği (ÖGB) bugün hükmedenlerin masasına oturmak için utanç verici bir dilencilik yapmaktadır; oysa mücadeleci bir sendikal politika, geçmişteki sınıf mücadelesine dayalı bir kavga vermelidir, “Sozialpartnerschaft12” (sosyal ortaklık) ile yetinmemelidir. SPÖ ve ÖGB’nin sermaye ile birlikte muhteşem çalışmasının sonucu, son 20 yılda emekçi halkın satın alma gücü büyük ölçüde azalmıştır. Ülkede bugüne kadar görülmemiş bir servet artışı yaşanırken, gasp edilen işçi hakları ve istihdam sorunları nedeni ile çok büyük bir yoksulluğun olması da takdire şayan bir durumdur. Dikkat edilmesi gereken başka bir durum da sozialpartner sendikacılarının, sadece içinde bulundukları firmaların ve sektörlerin menfaatlerini göz önünde bulundurmaları ve asgari ücretle çalışan, açlık sınırında olan, yarı zamanlı çalışan ve çağrıldıklarında yanlarında hazır olan ve çalıştıkları halde giderek fakirleşen işçileri umursamamaları, onları önemsememeleridir. Tüm çalışanların ortak mücadelesine katkıda bulunan bütün eylemleri, tüm gücümüzle destekliyoruz. 2019’da yapılacak AK seçimlerinde, gene tek başına enternasyonalist güç olarak sınıf mücadelesi veren KOMintern birçok federal eyalette aday gösterecek ve bu konuda  PdA tarafından tam olarak desteklenecektir.

Bugün mücadeleci bir sendikal harekete inanan ve sınıfsal bilince sahip olan bir partinin politikası, yoldaşlara kendi sınıf bilinçlerini oluşturmaya yardımcı olacak siyasal ve ideolojik teçhizatları vermek ve böylece onların kendi kendilerine parti çıkarlarını algılayabilmelerine, organize olmalarına ve kavgalarının gücünü öğrenmelerine yönelik dev bir çalışma yapmak olmalıdır. Bu uzun bir süreç ama diğer taraftan çok da uzun değil. Çünkü, tarihin de bize gösterdiği gibi, günler ve aylar içinde, halk tarafından halk için, yapılacak devrimci ayaklanmalar, yıllarca süren durgunluk ve gerilemeden daha fazla tarih yazabilecektir.

Kim geçmişini tanımıyorsa, kim bir çok neslin kahramanca mücadelesini, özellikle faşistler tarafından öldürülen 2000 Avusturyalı komünistlerin fedakarlığı ve inancını onurlandırmıyorsa, onun geleceği olmayacaktır. Aynı şey enternasyonalizm için de geçerlidir: Ekim Devrimi sosyalizmin doğum anıdır ve onun 20. yüzyıldaki başarıları tarihin kilometre taşlarıdır  ki onunla birlikte yeni bir döneme giren komünizmde sömürü, baskı ve savaşın olmadığı bir toplum yaratılmaya başlanmıştır. Geçici yenilgi de bunu değiştirmiyor. Emek Partisi, devrimci güçlerin tarihini siyasi çalışmalarının önemli bir parçası olarak görmektedir. Bu yıl Avusturya’da komünizmin parti olarak hayata geçirilmesinin 100. yılını, 2017 yılında sosyalist Ekim Devrimi’nin yıldönümünü kutladığımız gibi eğitimler ve etkinliklerle kutladık. Cesaretini yitirmiş eski Marksist-Leninistler bu yaptıklarımızı “kimlik politikası” olarak niteleyip aşağılıyorlar. Onlara verecek bir tek yanıtımız var: Gururlu ve mücadeleci bir komünist kimliğin yeniden kazanılması bizim amacımızdır ve bunu yalnızca küçük beyinliler ve oportünistler kötü bir şey zannederler.

Avusturya bir yıl önce yapılan seçimlerden bu yana sermaye sınıfının soğukkanlı savunucuları, Alman aşırı milliyetçi Burschenschaft(12) üyeleri, otoriter polis devleti temsilcileri ve utanç verici amatörler tarafından yönetilmektedir. 

Sözde “Mülteci Dalgaları” tehdidinin abartılması, bu hükümetin domuzluklarını, halk karşıtı yaptırımlarını ve çalışanlara karşı; ama kendi çıkarlarına yönelik politikalarını gizlemek için kullandıkları bir sis perdesidir. Irkçı kışkırtmalar ve işçi sınıfının bölünmesi, birçok ülkede olduğu gibi bu hükümetin de kullandığı ana araçtır.

Bugün sadece sosyal ve demokratik kazanımları zorla yok etmekle kalmayan kapitalist sisteme karşı çıkanlar aklın yanındadır. Bu aynı zamanda çevre kirliliğine, nükleer silahlara, silahlanmaya ve savaşa karşı olanlar için de geçerlidir. Kapitalist kazanç sistemine karşı mücadele, barbarlığa karşı aklın mücadelesidir. Avusturya’da bu savaşı birlikte yürütmek, güçlendirmek isteyen herkes için en doğru yer PdA saflarıdır. Kuruluşumuzun üzerinden beş yıl geçmesine rağmen, biz hâlâ küçük bir partiyiz, fakat biz hiç şüphesiz doğruluk, sınıf mücadelesi ve dayanışma için buradayız. Bunun bir aması yok. Biz, komünistlerin nesiller boyu kahramanca mücadelesini sürdürmek için buradayız.

Dipnotlar

  1. Junge Welt – 1947 yılında DDR’de kurulan Almanya’da çıkan günlük gazete
  2. Walter Baier – 1994 – 2006 tarihleri arasında KPÖ başkanlığı yaptı.
  3. KPÖ Steiermark – PdA’nın KPÖ’den ayrılmasına neden olan KPÖ eyalet organizasyonu
  4. Einheit und Widerspruch – PdA’nın Kasım 2014 yılından bu yana yayınlanan teorik yayın organı
  5. KOMintern – Özellikle AK ile ilgili aday gösteren komünist, enternasyonalist sendikacılar
  6. AK – Yasa ile kurulmuş İşçi Birliği. Birlik yönetim kurulu  partilere yakın grupların gösterdiği adaylardan seçilir. Üye emekçilerin maaşlarından %0,5 oranında kesilen aidatlara karşılık, emekçilere işçi hakları, sosyal haklar, maliye ilişkileri vb. konularda danışmanlık hizmeti verir.
  7. FPÖ – Avusturya Özgürlük Partisi Aşırı sağcı parti
  8. SJ-Stamokap – SPÖ’ye bağlı Sosyalist Gençlik içinde örgütlenmiş sosyalist ve ilerici politikaya yapıcı bir katkı sunmak amacı ile kurulmuş bir organizasyon.
  9. Kreisky – Bruno Kreisky, sosyal demokrat politikacı 1970 – 1983 yılları arası Avusturya Başbakanı
  10. Karl Liebknect’in 1915 tarihli bildirisinde geçen slogana gönderme yapılıyor.
  11. Sozialpartnerschaft – Avusturya’daki sivil toplum kuruluşları, işverenler, işçiler ve hükümet temsilcilerinden oluşan bir ekonomik ve sosyal işler danışma kurulu
  12. Burschenschaft – 1806’da kurulmuş bir öğrenci birliğidir. Aşırı milliyetçi, dindar ve gelenekselcilerdir. Sadece erkek öğrenciler üye olabilirler.