Giriş
Geçen ayın notları, devreden soruları
Tekel derslerine devam
Yaklaşık iki aydır devam etmekte olan Tekel direnişi, bu metni kaleme aldığımız günlerde yeni bir evreye girmiş bulunuyordu. Direnişin iç momentleri ayrı bir değerlendirmeyi hak ediyor. Ancak bu noktadan önce, uzun yıllardır eşine rastlamadığımız türdeki bu işçi hareketinin ülke siyaseti açısından doğurduğu bazı sonuçlar üzerinde durmak gerekir. Tekel direnişinin AKP’ye sekiz yıllık iktidarı boyunca deneyimlemediği bir “sıkıntı” yaratmış olmasının nedenleri, üzerine kafa yorulması gereken en önemli hususlardan bir tanesidir. AKP’nin
Tekel işçilerinin direncini hızlı bir biçimde kıramamış olmasının sebepleri nelerdir? Tekel direnişinin siyasi iktidarın odaklanma noktalarında nasıl ve neden dağıtıcı bir etkisi olmuştur?
Sürecin iç momentlerine gelince, bugünden birkaç saptama yapmak olanaklıdır. Örneğin Abdi İpekçi Parkı’nda işçilere karşı polis saldırısı, direnişin bir iç momentidir. Yine 17 Ocak’ta gerçekleştirilen büyük işçi mitingi ve 4 Şubat’ta gerçekleştirilen iş bırakma eylemi diğer momentler olarak karşımıza çıkmaktadır. İçinden geçtiğimiz süreçte ise hükümetle işçiler arasında, bir psikolojik üstünlük kurma savaşımının ön plana çıktığını görmekteyiz. Sürecin sonucunda ne olacağı sorusunun bütün yakıcılığına karşın, henüz mücadelenin dengelerinde geri döndürülemez oynamaların gerçekleşmediği bu dönemde, üzerinde muhakkak durulması gereken bir konu, bu momentlerin mücadele lehine ve aleyhine gelişen belirleyenlerinin tespit edilmesidir. Sendikaların Tekel direnişine yaptığı girdiler hangi açılardan ilerletici, hangi açılardan geriletici olmuştur? Bunların sebepleri nelerdir? Buradan hareketle sendikal alana yönelik nasıl bir strateji belirlenmelidir? Hükümetin süreci bir “psikolojik üstünlük mücadelesine” doğru ittirmesinin nedenleri nelerdir?
Tekel direnişinin bir başka önemli boyutu, işçi sınıfının daha geniş kesimlerini harekete geçirebilme potansiyeline yaptığı katkılardır. Kaldı ki direniş süreci şu ana kadar başka pek çok sınıf kesiminin örnek aldığı, cesaret kazandığı bir kaynak olarak işlev kazanmıştır. Bunun yanı sıra direnişin kazandığı toplumsal meşruiyet, ülkenin siyasi atmosferinde önemli oynamalar gerçekleşmesine kapı aralamıştır. Tekel direnişinin toplumsal meşruiyet kazanmasını sağlayan başat öğeler nelerdir? AKP, direnişin meşruiyet alanını daraltmak üzere ne tür siyasi ve ideolojik araçları devreye sokmuştur? Tekel direnişi yeni bir sınıf hareketi yaratılması için ne tür olanaklar açmıştır?
Diğer başlıklar
Genelkurmay Başkanı’nın yumruklu konuşması, ardından Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmamasıyla ilgili “keşke olmasaydı” sözleri ve son olarak da “üzerimize gelmeyin, biz de bildiklerimizi açıklarız” beyanı, geçtiğimiz ay boyunca gündemin ilk sıralarında yer aldı. Bir sertleşip bir yumuşayan Genelkurmay açıklamaları, “ülke değişiyor, ordu da değişecek tabi” sözlerinin belirli bir geçerliliğe sahip olduğunu göstermekte. Bir yandan ardı ardına açıklanan skandal kararnameler, diğer yandan ABD’nin füze kalkanı projesi dahilinde özellikle Karadeniz’e dönük hesapları göz önünde bulundurulduğunda, ilk bakışta sert görünen çıkışların da pek öyle “sert” olmadığı anlaşılabilir. Kaldı ki İlker Başbuğ’un “bildiklerimizi açıklarız” sözlerinin ardından Tayyip Erdoğan’ın “bunları medya üzerinden tartışmam, telefon eder sorarım” demesi, AKP’nin bu açıklamalar karşısındaki rahatlığının bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. AKP ile TSK arasındaki uzlaşmazlık ve farklılıkların azalması, bu iki aktör arasındaki gerilimlerin sonlanacağı anlamına mı gelir?
Ekonomik krizin sarsıcı etkilerinin giderek Avrupa üzerinde yoğunlaştığına tanıklık ediyoruz. Son olarak “Yunanistan’ı kurtarma” kararı alan Avrupa Birliği, bu ülkede bir “düyunu umumiye” rejimi tatbik etme adımı atacağını ilan etmiş oldu. Kararın Yunanistan Komünist Partisi ve Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) tarafından 17 Aralık ve 10 Şubat’ta gerçekleştirilen iki genel grevin ardından alınmış olması dikkat çekiyor. Ayrıca Yunanistan gibi borç krizi içinde olan, başta Portekiz ve İrlanda olmak üzere, başka ülkelere yönelik bazı müdahalelerin de sırada olduğu görülüyor. Ekonomik krizin Avrupa Birliği üzerindeki etkileri nelerdir? AB’nin Yunanistan’a dair aldığı son karar, bu ülkedeki sınıf mücadelesi açısından ne gibi sonuçlar doğurabilir? Bu sonuçların Avrupa’da ve dünyada sınıf hareketi üzerindeki etkileri neler olabilir?
GELENEK
13 Şubat 2010