Hrizi: Kadınların yüzleştiği baskı, ancak sosyalizmle hafifler

ABD Başkanı Trump’ın ağzından kadınlara yönelik aşağılayıcı kelimeler ve hakaretler duymak artık dünyayı şaşırtmıyor. Konu kürtaj, doğum kontrolü, sağlık ve sosyal güvenlik haklarındaki değişiklikler ya da iş yerlerindeki, okullardaki uygulamalar gibi bazı yasal düzenlemelerin geri alınmasından ibaret de değil. Ekranlarda, sosyal medyada, iş yerlerinde, sokaklarda kadınların aşağılamaya maruz kalmasına olanak tanıyan toplumsal doku değiştirilmedikçe bu durum devam edecek. ABD kapitalizminin kadınlar için vaat ettiği alan cinsiyetçilikle, ırkçılıkla, homofobiyle, göçmen karşıtlığıyla sınırlanmış durumda. Ancak baskı karşıtını doğuruyor ve bu sınırları belki de en çok kadın emekçiler zorluyor. Gül ve ekmek, onurlu yaşam ve emek mücadelesi birlikte yürüyor.

Türkiye Komünist Partisi’ne geçtiğimiz aylarda bir ziyarette bulunan ABD Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin (PSL) kadın çalışmalarında sorumluluk sahibi olan Nathalie Hrizi ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Hrizi aynı zamanda partinin “Zincirleri Kırmak – Kadınların Kurtuluşu için Sosyalist Bir Bakış (Breaking the Chains: A Socialist Perspective on Women’s Liberation)” dergisinin de editörü olarak görev yapıyor. Söyleşi ABD burjuva siyaseti ve toplumsal hayatında ırkçılık ve cinsiyetçiliğin kapladığı yerden, liberal feministlerin beyaz olmayan ve işçi sınıfından kadınların ihtiyaç ve mücadelelerini görmezden gelişine, Hillary Clinton gibi “sahte kahraman”lardan, ABD’den dünyaya yayılan #MeToo hareketinin bugün ne anlama geldiğine kadar kadınların kurtuluşuna dair pek çok güncel ve tarihsel başlığı kapsıyor. Hrizi’nin yanıtları sendikalarda ve grevlerde öncülük yapmaya başlayan kadınlardan, California’da seçimle belirlenen bir görev için sosyalist bir adayın aldığı oylarla üçüncü sıraya yerleşmesinin öyküsüne umut verici yanlar da taşıyor. Öte yandan sosyalist mücadele içindeki kadınların koordinatlarını “kadın hareketinin komünist kanadı” olarak tanımlaması düşündürücü. Zira birbirine denk iki kümenin kesişiminde hareket ediliyormuş izlenimi oluşturan bir tanımlama bu.

“Breaking the Chains” dergisinin editörlüğünü yürütürken, Kaliforniya Sigorta Şefi [California Insurance Commissioner]1 adayı da oldunuz. Aday olmaya nasıl karar verdiniz ve ne tür bir kampanya yürüttünüz? Yürüttüğünüz kampanya dahilinde kadın sağlığı özelinde bir çalışmanız oldu mu?

Kaliforniya Sigorta Şef adaylığımı 2018 Haziran’ında Barış ve Özgürlük Partisi adayı olarak yürüttüm. Barış ve Özgürlük Partisi, Kaliforniya’da seçime girme hakkı olan, Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin (PSL) düzenli olarak katkı sunduğu, sosyalist bir parti.

2010 yılında yasalaşan gerici Prop 142 nedeniyle yalnızca en çok oy alan iki aday sonraki aşamaya geçerek Kasım ayındaki genel seçimlere katılabiliyor. Bu da ön seçimleri pratik anlamda genel seçimlere dönüştürüyor. Bu üçüncü partilerin seçime girmesini değersizleştiren tamamen antidemokratik bir seçim reformuydu.

Kampanyanın tamamı, sigorta şirketlerini feshetmenin gerekliliği ve genel sağlık hizmeti üzerine kuruluydu. Bu taleplerin ikisi de, –kürtaj hakkından doğum kontrolüne erişim hakkına kadar- üreme sağlığı haklarını güvence altına alma mücadelesi ve kadın işçilerin sağlığı ile doğrudan ilişkili. Bu talepleri ve bu taleplerin kadın hareketi için önemini tüm eyalette forumlarda, alan çalışmalarında, sokak buluşmalarında ve çalışma gruplarında, ayrıca sosyal medyada dile getirdik. Genel sağlık hizmeti sağlanmasını ve sigorta şirketlerinin feshedilmesini savunan bir sosyalist olarak 316.149 oy ile tüm oyların yüzde 5’ini kazandım. Seçim kampanyamız Demokratik Parti adayı ve bağımsız aday olarak seçim çalışması yapan Cumhuriyetçi bir kapitalistin ardından üçüncü oldu. Bu sonuç Kaliforniya’da bir sosyalist parti için büyük bir başarıydı.

Trump’ın açık kadın düşmanlığı kadın hareketinde bir kıpırdanmaya neden oldu. Bunun yanında #Metoo [Ben de] kampanyası haberlerini ve Kavanaugh’yı hedef alan eylemleri takip ediyoruz. Bu hareketlilik içinde sosyalistler ne ölçüde aktifler?

Sosyalistler ABD feminist hareketi içerisinde daima önemli bir rol oynadılar.

Geçtiğimiz on yıl içerisinde, kadın hareketi özellikle kadın sağlığını ve üreme haklarını hedef alan örgütlü bir sağcı saldırı ile karşılaştı. Bu saldırılara kadınları ve kadın bedenini aşağılayan ve kadınlara dönük şiddet gerçeğini sistematik olarak yadsıyan bir retorik eşlik etti. Trump, daha geniş bir kadın düşmanı kampanyanın parçası olan, cinsiyetçi ve kadın düşmanı siyasetçilerin bariz bir örneği.

Bu sağcı hareketi karşısına alan pek çok hareket ve girişim gerçekleşti. PSL, bugün Trump ve yönetimi tarafından temsil edilen, kadın düşmanı sağcı saldırıya karşı 2012 yılında bir seçim döneminin tam ortasında başlayan  “Direnen ve Haklarını Savunmak için Örgütlenen Kadınlar”ın [Women Organized to Resist and Defend] gerçekleştirdiği eylemlerle yakından ilgilendi.

#Metoo hareketi ortaya çıktığında, temelde liberal feministler tarafından şekillendirilen, bir grup üst tabaka kadının, üst tabaka erkeğe, ahlaksızlık yaptıklarını söylemeleri şeklinde gerçekleşmişti. Bu hareket çok kitlesel bir yankı buldu, çünkü pek çoğumuz yaşamımız boyunca cinsel taciz ve saldırıyla karşı karşıya kaldık. Hareket büyük bir öfke ve kinin açığa çıkması için bir kanal halini aldı. Uzun süredir istismarcıları güçlendiren, mağdurları susturan büyük karanlığın gölgesindekilerin görünür olmasını sağladı. Bu hareketin hızlı bir şekilde yayılması, daha önce yaptıklarından sorumlu tutulmamış bir dizi tacizci erkeğin kariyerlerinin sona ermesine yol açtı. Sosyalistler de sosyal medya aracılığıyla, bu öfkenin harekete geçmek ve örgütlenmek için bir araç olacağını dile getirdiler. Taciz ihbarlarını takiben yapılan eylemlere katıldılar, bu eylemlerin çağrıcısı oldular. Biz de #Metoo hareketini iş yerlerine taşıyan, yoğun sömürünün yanı sıra iş yerlerinde cinsel taciz ve saldırı ile yüzleşen temizlik işçilerinin ve McDonald’s işçilerinin eylemlerine katıldık.

Kavanaugh aday gösterildiğinde ve ardından adaylığı onaylandığında, Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi bir dizi şehirde eylem çağrısında bulundu ve diğer şehirlerde koalisyon tarafından yapılan eylem çağrılarına destek verdi. Brett Kavanaugh’ya karşı duran kadınlara destek olmak için sokaklarda bir arada bulunmamız ve Kavanaugh’nın gerici karakterini, işçi sınıfı düşmanlığını her boyutuyla vurgulamamız çok önemliydi.

Farklı bölgelerde, farklı mücadele dinamikleri ve gündelik problemleri olan “beyaz olmayan kadınlar [Women of color]”ın mücadelelerini birleştirmek konusunda ABD’li sosyalistler ne düşünüyor?

ABD’nin siyasal, ekonomik ve sosyal sisteminde köklü bir biçimde kurumsallaşmış ırkçılık nedeniyle beyaz olmayan kadınlarla dayanışma inşa etmek son derece önemli. ABD’de kadın hareketi, beyaz olmayan kadınların karşılaştığı baskı ve ırkçılıkla her fırsatta yüzleşmek zorunda. Bizim tüm mücadelelerimizin kalbinde kapitalizm yer alıyor. Kapitalizm, cinsiyetçiliği, ırkçılığı, homofobiyi kâr için üretiyor ve destekliyor; bu durum ayrıca işçi sınıfının bölünmesine ve kendi içinde kavga etmesine de yol açıyor. Beyaz ve erkek işçilere bir takım ayrıcalıklar sağlayarak ve belli bir ölçüde de olsa bu grubu daha az sömürerek bu ayrışmayı ayakta tutuyor. Bu bölünmelerin üstesinden gelmek ABD kadın hareketi için merkezi önem taşıyor. Sıklıkla kadın hareketi “beyaz olmayan kadınlar” ve kadın işçiler için mücadelenin önemini görmezden gelen ya da inkar eden liberal feministler tarafından domine ediliyor. Ancak mücadele tarihimiz bize aynı zamanda bir arada güçlü olduğumuzu gösteriyor. “Beyaz olmayan kadınlar” ve kadın işçiler, kadın haklarına tarihimiz boyunca oldukça önemli katkılarda bulundular.

Farklı mücadele başlıklarımız ve gündelik sorunlarımız olsa da bu problemlerin kökeni kapitalizmin temel çelişkilerinde bulunuyor. Kapitalizmi ortadan kaldırmak için verilen mücadele aynı zamanda, toplumu kadına uygulanan baskıdan ve özellikle “beyaz olmayan kadınlar”ı ırkçılık-cinsiyetçilik şeytani ikilisinden kurtarma mücadelesidir.

Kadınların ve erkeklerin işgücüne eşit katılımının GSYİH’nın belirgin bir şekilde artmasını sağladığı öne sürülüyor; bu bağlamda kapitalistler kadınların işgücünü kriz dönemlerinde dahi tercih edebiliyorlar. Bir diğer yandan kapitalizmin gerici karakteri kadınların eve hapsedilmesine neden oluyor. ABD’de durum nedir?

ABD’de işgücünün yüzde 47’si kadınlardan oluşuyor. Kadınların 20’li yaşlarında lisans diploması kazanma ihtimalleri erkeklerden yüksek olmasına rağmen düşük ücretli sektörlerde çalışıyorlar ve geleneksel olarak kadınların çalıştığı eğitim, hemşirelik, sosyal hizmet gibi mesleklerde kadınlar daha çok sayıdalar. Yüksek ücretli konum ve mesleklerde kadınlar azınlıktalar. Benzer işler gözetildiğinde erkek işçinin kazandığı her 1 ABD Dolarına karşılık, kadın işçi 78 sent kazanıyor. “Beyaz olmayan kadınlar” içinse ayrım çok daha derin. 18 yaş altı çocukların bulunduğu ailelerin yüzde 40’ında kadın birincil gelir kaynağı konumunda. 18 yaş altında çocuğu olan annelerin yüzde 70’i çalışıyor.

Kadınların sendikalardaki varlığı büyüyor ve en militan sendika faaliyetleri kadınların daha kalabalık olduğu ve daha çok liderlik üstlendiği sendikalarda gerçekleşiyor. 2014 yılında sendika üyelerinin yüzde 45’i kadınlardan oluşuyordu. Sendikalar tarafından temsil edilen kadınlar, sendika temsiliyeti olmayanlara göre haftada ortalama 212 ABD doları daha çok kazanıyor.

Geçtiğimiz 40 yılda ABD’deki eğilim, kadınların işgücüne daha çok katılımı yönünde oldu. Kadınlar, kriz dönemlerinde, hem halihazırda daha fazla oranda sömürüye ve yoksulluğa tabii olmaları, hem de krizde işten çıkarılacak ilk grup olarak görülüyor olmaları nedeniyle sıklıkla işgücünün krizden en ağır etkilenenleri oluyor. Ancak, kadınların işgücüne katılımındaki bu eğilim yine de değişmedi. ABD’de işçi sınıfının durumu genel olarak kötüleşiyor. Ücretlerimizdeki durgunluğa rağmen geçim giderleri fırlamış durumda. Emekçi aileler için oluşmuş olan toplumsal norm, eşlerin ikisinin de çalışıyor olması. Ancak bekar ebeveynlerin sayısı, özellikle de bekar annelerin sayısı giderek daha da artıyor. ABD’de işçi sendikalarına dönük 40 yılı bulan saldırı sonucu, işçi sınıfının durumu bir bütün halinde kötüleşiyor. 1950’lerde her üç işçiden biri sendikalıydı. Bugün özel sektörün yalnızca yüzde 6’sı sendikalaşmış durumda; kamu sektöründe sendikalaşma oranı yüzde 30’larda olsa da bu sendikalar bugün saldırının en büyüğüyle yüzleşen sendikalar. Sendika temsiliyetinin kaybı tüm işçilerin yaşam koşullarına ve haklarına zarar veriyor; kadın ya da erkek… Kadın hareketinin komünist kanadı ayrıca kadın işçilerin sendikalaşmasına öncelik veriyor. Geçtiğimiz aylarda yaşanan öğretmen grevlerine, büyük oranda kadın işçiler öncülük etti. Bu, gelecekte olacakların bir habercisi ve bir öncelik.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kökleri ABD’de yeşermişti. Tarihsel önemi olan bu adımdan bu yana sizce kadın hakları açısından en çok ne değişti? Geçmişteki kazanımlara kıyasla sizce bugün kadın mücadelesi nerede duruyor?

Bugün kadın hareketi pek çok anlamda bir yol ayrımında. Onlarca yıl kadın haklarına dönük saldırılara tanık olduk. Kürtaj hakkı, kanunen bir hak olarak görülmesine rağmen, ABD’deki kadınların yarısı için pratik olarak içi boş bir hak haline getirildi. Kadınlara dönük şiddet süreklileşmiş bir sorun. Kadınlar benzer işler için hâlâ erkeklerden daha az ücret alıyor. Kadınların yoksulluk içinde yaşama ve kapitalizmin yükünü çekme olasılıkları daha yüksek. 1960-70’lerde büyümemiş ve bu yılların militan kadın hareketince eğitilmemiş yeni bir kuşak kadın kendilerini öfke içinde ve mücadeleye hazır bir konumda buldular. Ancak, genel olarak, hareketin siyasal gelişkinliği tecrübelerimize ve içinde bulunduğumuz koşulların yarattığı öfkeye denk değil. Büyük burjuva kadın örgütleri daha çok Demokratik Parti’ye bağlı; liderlikleri ve bağış kaynakları konusundaki talepleri ile Demokratik Parti’nin sol kanadını yaratıyorlar. Hillary Clinton ve Madeleine Albright gibi insanları feminist kahramanlar olarak yüceltirken, kadın haklarına dönük saldırılarla hesaplaşmak amacıyla sokak eylemleri örgütlemeye çok az emek harcıyorlar. Yeniden canlanabilecek, bağımsız bir kadın hareketi gerçek bir ihtiyaç.

Sosyalistler olarak, diğer kadın örgütleri ile, örneğin liberal feministler ile ne tür bir diyalog içerisindesiniz? Kadın mücadelesi içerisinde kendinizi bu gruptan nasıl ayrıştırıyorsunuz ve sokaklarda etkili olmak için ne tür araçlar kullanıyorsunuz? Liberal feministlerle kadın hakları için verdiğimiz mücadelede bir araya geldiğimiz uğraklar var. Ancak ABD’de kadın işçilerin yüzleştiği gerçek kriz konusunda liberal feminist örgütler ilgisiz ve/veya bu krizlerin gerçek sebeplerini ve bu krizlere karşı çözümleri görmekten aciz kalıyorlar. ABD’de evsiz bir kişinin ortalama yaşı 9. New York Times’da bu hafta yer alan bir rapora göre (8-14 Ekim 2018) New York’ta devlet okullarındaki her 10 çocuktan 1’i evsiz ve geçici barınaklarda yaşıyor (bu sayı 114 binin üstüne denk geliyor). Bu durumun yükü büyük ölçüde kadınların, sıklıkla evsiz bakıcılar olan bekar annelerin üzerine düşüyor. Pek çok evsiz ailede geçimi sağlayan kişi ücretli bir işçi. Bu durum farklı siyasal ideolojileri ve bilinç düzeyleri olsa da karşılaştıkları maddi koşulların fazlasıyla bilincinde olan milyonlarca kadının karşılaştığı bir gerçeklik. Kadın mücadelesinde komünistler, “Zincirleri Kırmak” yayınımızda yaptığımız gibi siyasi müdahalemizde ve bu gerçeklikle yüzleşen sokak hareketliliğinde, nihayetinde yeni bir toplumun ve sosyalizmin inşa edilmesi için sınıfımızı anlamlı reformlar için örgütlemeye çabalıyor. Sadece pratikte çocuk bakımı yükü ve kadına karşı patriyarkal şiddetin hesaba katılması durumunda değil, toplumun baskının kalıntılarından arındırılması amacıyla örgütlenmesi ve harekete geçirilmesi anlamında da kadınların yüzleştiği baskı ancak sosyalizm koşullarında gerçekten hafifletilebilir.

Dipnotlar

  1.  ABD’de sigorta sektörü düzenlemesinden ve denetiminden sorumlu, seçimle göreve gelen kamu görevlisi.
  2. 2010 yılında Kaliforniya’da kabul edilen seçim oylama önerisi: Bu sistemle oy çoğunluğu sisteminden, son turuna sadece en çok oy alan iki adayın katılabildiği bir nevi iki turlu seçimlere geçiş yapıldı.