Kuruluşunun 100. yılında Yunanistan Komünist Partisi
Çeviri: TKP İngilizce Tercüme Bürosu
Bugün yüz yıllık mücadeleyi geride bırakan ve gelecekteki mücadelelere bu deneyimle hazırlanan Yunanistan Komünist Partisi, siyasi ve ideolojik hattı açısından Türkiye Komünist Partisi’ne en yakın partilerden biri olduğu kadar, uluslararası komünist harekette de ağırlık sahibi partilerden biri. KKE Merkez Komitesi, geçtiğimiz Aralık ayında, yüzüncü yılı için bir açıklama yayınladı. Sadece KKE tarihi için değil, Avrupa ve tüm dünyada devrimci hareketin tarihi ve bugünü için dersler barındıran bu açıklamayı, onurlu bir geçmişi dürüstlük ve büyük bir bağlılıkla sahiplenen Yunanistanlı yoldaşlarımızı selamlayarak Gelenek okurlarıyla paylaşıyoruz.
KURULUŞUNUN 100. YILINDA YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (KKE) MERKEZ KOMİTESİ AÇIKLAMASI
“KKE uzun bir yolu geride bıraktı ve önünde uzun bir yol var,
Çünkü proletaryanın davası, komünizm, en evrensel, derin ve kapsamlı davadır.
(KKE programından)”
A. Varoluşunun 100. yılında KKE sosyalizm-komünizm mücadelesinde hâlâ genç ve devrimci öncüdür
KKE bu yıl bir asırlık mücadele ve fedakârlığı geride bırakırken, Yunan toplumunda yegâne gerçek anlamda yeni bir parti olmaya devam ediyor; çünkü insanın insan sömürüsünün kaldırılması için mücadele eden tek parti. KKE, 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nin alevinin devrimci işçi hareketine ivme kazandırdığı bir dönemde kuruldu.
KKE’nin kuruluşuyla, işçi sınıfı ülkemizde ilk defa kendi partisine sahip oldu: Komünist Parti. Kuruluşunun ilk gününden itibaren KKE, işçi sınıfı ve halk tabakalarının sömürü, baskı, yoksulluk, işsizlik, devletin şiddet ve baskısı, savaşlar gibi işkencelerden kaçabilmesi için, insanlığın tek ilerici geleceği için istikrarlı bir şekilde mücadele etmeye devam ediyor.
KKE, bütün sömürü ve baskı biçimlerinin ortadan kaldırılması, toplumun yeni bir şekilde örgütlenmesi, üretim araçlarının ve toprakların toplumsal mülkiyeti, ekonominin bilimsel yollarla merkezi planlaması ve işçilerin toplumsal üretimin örgütlenme ve yönetimine aktif katılımı için mücadele ediyor.
KKE, herkesin uzmanlıklarına uygun olarak iş sahibi olacağı, sağlık ve eğitim, spor, kültürel etkinlikler, sosyal konutlar, tatil ve yüksek hayat standartlarının tadını çıkaracağı, işçi devletinin her düzeyinde yönetim ve denetim için örgütlere sorumlu olarak katılabileceği tek toplum düzeni olan sosyalizm-komünizm için mücadele ediyor.
KKE, sosyalist-komünizm bayrağını, karşıdevrimin Sovyetler Birliği’nde ve sosyalizm kuruluş sürecinde olan diğer ülkelerde zirve yaptığı dönemde bile en yükseklerde tuttu.
Kolektif olarak gerekli sınıf kriterlerini kazanmış olan KKE sonunda, anti-komünizmle, karşıdevrimin aracı olan “Perestroyka”yı sosyalist yenilenme, ilerleme olarak pazarlayan yerli ve uluslararası oportünizm ile ihtilafa düştü.
“Tarihin sonu”nun geldiğini, sınıf mücadelesinin sona erdiğini iddia eden, kapitalist sistemin burjuva ve oportünist savunucuları ile ihtilafa düştü. Sosyalizm-komünizme doğru tarihsel gelişiminde devrimci sınıf mücadelesinin ilerleyişini kimsenin durduramayacağını vurguladı.
Komünizmin olgunlaşmamış aşaması olan sosyalizmin, gerekli, gerçekçi ve umut verici olduğunu vurguladı. Bu bir ülkede sosyalist devrimin ne zaman ve hangi koşullarda ortaya çıkabileceğine dair belirleyici bir etmen olan ülke ve dünyadaki sınıf mücadelesi kuvvetlerinin rastlantısal ilişkilerine dayanmayan bir zorunluluğa işaret ediyor.
KKE toplumsal ürünü yaratan işçi sınıfının, ekonomiyi ve toplumu sürekli olarak artan ihtiyaçların karşılanması hedefiyle örgütleyebilecek tek toplumsal güç olduğunu vurguladı. Kentsel ve kırsal halk katmanlarının çıkarlarını doğru bir şekilde hesaplayıp koruyabilen tek sınıf işçi sınıfıdır.
İşçi sınıfının dünyayı anlamak ve değiştirmek hakkına ve potansiyeline derinden inanan KKE, kuruluşunun ilk anından itibaren işçi sınıfının günlük sınıf mücadeleleriyle sosyalist kuruluşunun öncü gücü olarak hazırlanması için mücadele etmektedir. İşçilerin bilimsel anlayışlarının, fiziksel ve entelektüel yeteneklerinin, kültürel ve estetik yargılarının gelişmesi için savaşır. İşçi sınıfının kitabı, yeni teknolojileri, interneti kullanabilmesinin önemini vurgulamakta ve bu yönde katkı yapmaktadır.
KKE kapitalizmin çürüyüşü, göreceli durgunluğu ve kriziyle ilişkili olarak kâr amacının ve sermaye sınıfının ortadan kalkması halinde gerçekleştirilebilecek ilerlemeye vurgu yapmıştır.
Her şeyden önce KKE, tavır ve eylemleri ile, toplumsal kurtuluşa yol açan tek yolun sosyalist devrim olduğu, sermaye iktidarının devrilmesi için işçi sınıfının ve sosyal müttefiklerinin planlı ve örgütlü isyanı olduğu gerçeğine ışık tuttu.
KKE, kapitalist iktidarın sarsıldığı durumda sosyalist devrimin zaferinin öncü gücü olarak görevini yerine getirebilmesi için öznel faktörün (işçi hareketi ve onun orta tabakalardan halk kesimleriyle ittifakı) gelişmesi için her gün mücadele ediyor. Onun, kapitalist barbarlığın devrilip sosyalist-komünist kuruluş mücadelesindeki öngörülü ve örgütleyici öncü rolünü pratik bir şekilde kanıtlayabilmesi için her gün mücadele ediyor.
B. KKE’nin bugüne kadar izlediği tarihsel yol bir asırlık mücadele ve fedakârlık yoludur
1. Ekim Sosyalist Devrimi’nin yarattığı devrimci fırtına, 17 Kasım 1918’de Pire’de Yunanistan Sosyalist İşçi Partisi’nin (SEKE) kuruluşunu hızlandırdı. Kapitalist toplumun komünist toplum lehine devrilmesi için mücadele eden işçi sınıfı meselesi, ilk kez bilimsel bir temele oturtuldu.
İlk dönem zordu, kademeli bir olgunlaşmanın yaşandığı zor bir dönemdi. O dönemin önemli gelişmeleri olarak SEKE’nin KKE (3. Olağanüstü Kongresi, 26 Kasım-3 Aralık 1924) olarak yeniden adlandırılması, MK’nın organı olarak “Rizospastis” in kurulması (1 Ağustos 1921), OKNE’nin (Komünist Gençlik Örgütü – 1922 Aralık sonu) ve Yunanistan İşçi Yardımları (28 Kasım – 5 Aralık 1924) kuruluşları sayılabilir.
KKE, tasfiyeci görüşlere ve daha sonra Troçkistlere karşı savaşırken, demokratik merkeziyetçiliğin partinin kolektif örgütlenmesinin ve işleyişinin bir ilkesi olarak tanınması, yasal ve gizli işlerin bir araya getirilmesi, sınıf düşmanlarının etkinliklerine karşı tetikte olunması gibi yeni bir tür partinin devrimci özelliklerin pekiştirilmesi için adımlar attı.
Kuruluşundan bu yana KKE, sürekli olarak, işçi sınıfının tarihsel rolünü, onun devrimci bir sınıf olarak iktidarı elde etme ve sürdürme potansiyelini vurgulamak için çabaladı. İşçi sınıfına boyun eğdiren, kapitalist kârdan payına düşecek kırıntılar için dilenmesi ve emperyalistlerin çıkarları ve rekabeti için kanını dökmesi adına onu manipüle eden burjuva partilerin karşısında durdu.
KKE, öncü militan işçilerin yanı sıra entelektüelleri saflarında birleştirdi. Emekçi kadınlara, işçi sınıfının gençlerine güvendi. Üyeleri sayesinde, 8 saatlik gündelik çalışma koşulları, ücretler ve maaşların iyileştirilmesi, kadın hakları, çocukların korunması, halk sağlığı ve eğitim için zorlu mücadeleler düzenledi. SEKE’nin kuruluşundan itibaren hedeflerden bazıları, din ve devlet işlerinin ayrılması, evlilik dışı çocukların haklarının tanınması idi.
KKE işçi sınıfı ile güçlü bağlar kurmuştur, çünkü sınıfın tarihsel çıkarlarını ifade ederek, onun talepleri için her savaşın ön safında yer almıştır, her gün ve tarihin her kritik döneminde, sendikal hareketin örgütlenmesinde öncü rol oynamıştır. Bu kırılmaz bağlar olmadan, KKE, onun devrimci karakterini zayıflatmayı, onu marjinalleştirmeyi ve hatta tasfiye etmeyi amaçlayan burjuva sınıfının sürekli saldırılarına ve zulmüne dayanamazdı.
Aynı zamanda KKE, uzun yıllar boyunca Yunanistan’da çoğunlukta olan küçük ve orta ölçekli çiftçilerle ekonominin çeşitli sektörlerinde serbest meslek sahibi olan kentsel ve kırsal halk katmanlarıyla işçi sınıfının ittifakın yolunu ve bu yolun gerekliliğini vurguladı. İşçi sınıfı bu ittifakın ortak düşmanı olan sermayeye karşı yürüteceği mücadele sonucunda tarihsel görevini ve ittifakın diğer öğelerini toplumsal üretime entegre ederek nesnel çıkarlarının gereğini yerine getirebilir.
2. KKE, tüm tarihi boyunca, zayıflık ve hatalara rağmen, gerçek düşmanın yani sermayenin gücü karşısında asla başını eğmedi. Uzun süreli legalite ve illegalite koşullarında, her türlü mücadele biçimini kullanarak, burjuva sisteminin ihtiyaçları doğrultusunda burjuva parlamenter demokrasisi veya onun askıya alınması çerçevesinde sermayenin diktatörlüğünün tüm biçimleriyle yüzleşmeye devam etmektedir. KKE, her zaman için, işçi sınıfı ve genel olarak halk katmanları içinde derin kökleri olan, kendisini sosyalizm mücadelesine adamış bir militan eylem partisidir.
KKE, devrimci işçi hareketinin, komünist hareketin beşiği olan ülkelerle kıyaslandığında, kalkınma ve işçi sınıfı yoğunlaşması bakımından geri kalmış bir ülkede kuruldu. Bilimsel komünizmin temel tez ve açıklamalarının Yunanca çevirileri yetersizdi. Bütün bunlara rağmen, partinin ilk yıllarından itibaren Marksist-Leninist, komünist dünya görüşünün temel eserlerini çevirme, yayınlama, yayma ve yaygınlaştırma çabaları başladı. Parti, ayrıca ülkemizde kültürel yaratıcılığa ve gerçek eğitimin artırılmasına yönelik konulara da kararlı bir şekilde katkıda bulunmuştur.
Parti, “Rizospastis” ve “Kommounsitiki Epitheorisi”nin (Ocak 1921) KKE’nin MK organları olarak yayınlanmasıyla, Yunanistan’daki kapitalist sömürü, işçi sınıfının öncü rolü ve sosyalist devrimin tarihsel gerekliliği ile ilgili konuları vurguladı.
Gericilik, önyargılar, kadın karşıtı teoriler ve uygulamalar, bozgunculuk, kadercilik ve bireyciliğe karşı savaştı, sınıf dayanışmasını öne çıkarttı.
Devrimci yönelim konusunda şiddetlenen parti içi mücadeleler esnasında, emperyalist savaşların karakterinin açığa çıkartılması ve o dönem için gerçekten çığır açan Yunan tarihi araştırmalarına Marksist bir yaklaşım geliştirilmesi için yapılan ilk girişimlere katkıda bulundu.
Kahraman ve fırtınalı tarihinin büyük kısmı boyunca, çeşitli dönemlerdeki sorunlu stratejik ayrıntılara rağmen, KKE, devrimci teorinin ve devrimci siyasi pratiğin birliği için siyasi bir araç olarak rol oynamaya çalışmıştır.
Yunanistan’ı “üvey evlat” olarak değerlendiren burjuva teorisine karşı, ülkenin büyük üretken potansiyelinin altını çizdi, yerel burjuva sınıfının katıldığı emperyalist ittifakların karakterini açığa çıkarttı. Kralla veya kralsız, parlamenter sistemle ya da geçici olarak askıya alındığı askeri diktatörlükte, devletin kapitalist karakterini, Yunanistan’daki sermaye diktatörlüğünü deşifre etti.
3. KKE, dünya tarihinde işçi iktidarının ilk devleti olan Sovyet Rusya ve sonrasında SSCB’yi istikrarlı ve mücadeleci bir şekilde destekledi. Kuruluşundan bu yana KKE, Yunanistan’ın 1919’da Ukrayna’da 14 devletin işgaline katılması da dâhil kendini birçok biçimlerde ifade eden Yunan burjuvazisi anti-Sovyetçiliğine karşı savaştı. KKE, SSCB’nin ve genel olarak 20 yy.’da sosyalizmin inşasının ve kapitalist düzenin karşısında yeni sosyalist-komünist bir toplum düzeni için mücadelenin savunulmasına odaklandı. Bu nedenle, burjuva politik güçlerin anti-komünizmi ve anti-Sovyetçiliğine ve işçi hareketi içindeki oportünist akımlara karşı istikrarlı bir şekilde savaştı; reformizm ve bölgeciliğe karşı mücadele etti.
İlk yıllarında, Yunan ordusunun Küçük Asya’daki kampanyasını, emperyalist hedeflerini, güçlü kapitalist İtilaf Devletleri, İngiltere ve Fransa’nın yanında emperyalist amaçlara hizmet eden Yunan burjuva stratejisini kınadı. 1930’larda yeni bir büyük emperyalist savaş tehlikesini zamanında ortaya çıkardı. Bunlar, başlangıçtan itibaren KKE’nin enternasyonal proleter duruşunu işaret eden tutumlardır.
Aynı gerici siyasi madalyonun iki yüzü olan milliyetçilik ve kozmopolitlik gibi burjuva akımlarına karşı savaştı ve savaşmaktadır. KKE, işçi sınıfını her ülkede burjuva stratejisinin amaçlarına destek vermesine, sınıfı emperyalist merkezler arasındaki çelişkiler temelinde bölmeye çalışan burjuva hırsının asıl amaçlarını açığa çıkardı ve çıkarmaya devam ediyor. KKE, “Batı’ya aitiz” burjuva çizgisine ve daha sonra “Kuzey ve Güney” arasındaki “Metropol ve Çevre” arasındaki çelişkilere ilişkin küçük burjuva teorilerine karşı çıktı.
Kuruluşundan bir buçuk yıl sonra KKE, Balkanlar Komünist Federasyonu Kurucu Konferansı’na katıldı. Ayrıca, 2. Enternasyonal (1919) ile ilişkileri koparmaya ve 3. Enternasyonal’e (1920) geçmeye karar verdi ve zamanla, Komünist Enternasyonal’in (KE) (1924’ün sonu) Yunan seksiyonu olarak, üyelik sürecini tamamladı. Uluslararası düzeyde işçi sınıfının mücadeleleri ile, ulusal kurtuluşları için mücadele eden halklarla, sosyalizmle olan dayanışmasını istikrarlı bir şekilde dile getirdi. Önemli ve zor dönemlerde uluslararası komünist hareketin desteğini aldı. Partinin KE’ye katılımının, olumlu etkilerine rağmen, sosyalist iktidara geçişte bir ara güç türünü hedef olarak koyan stratejik görüşün (çelişkili bir süreç sonucunda) oluşmasında önemli düzeyde etkisi oldu. Bu sürecin nedenleri – ki bu, Ekim Devrimi’nin olumlu deneyiminin özümsenmediğini ve hakim olmadığını gösterdi – açıkça daha ayrıntılı bir çalışmayı gerektiriyor ve parti olarak bu çalışmayı yürütmeye devam ediyoruz.
4. Sadece Yunanistan işçi sınıfının sendikal örgütlenmesi değil, emek hareketinin sınıf eksenli olarak konsolide olmasına ilişkin bütün önemli adımlar KKE’nin tarihsel katkılarıyla doğrudan ilişkilidir. KKE, işçilerin din, milliyet, cinsiyet gibi eksenlerde bölünmesine karşı çıkmış ve işçi sınıfının sınıf düşmanına karşı olan mücadelesinde birliğini sağlamak için mücadele etmiştir. 2. Dünya Savaşı öncesinde Yunanistan emek hareketinin can damarı olan mülteciler arasında yaygın olan kadercilik ve yenilmişlik sendromuna karşı savaşmıştır. Hareket içerisindeki patron yanlısı ve reformist sendikacılık çizgisine karşı savaşmış ve birleşik GSEE’nin (Yunanistan İşçileri Genel Birliği) kuruluşunu sağlamıştır. Bu dönemin en önemli mücadeleleri 1936 Mayıs’ında gerçekleşen kahramanca grevler ve eylemlerdi. OKNE (Yunanistan Genç Komünistler Birliği) güçleri, KKE’nin çok yönlü mücadelesinde yer almış ve çok özel bir katkı sağlamıştır.
Bütün iki savaş arası dönem boyunca, KKE burjuva devletin ve kapitalistlerin uygulamaları olan Venizelos’un “Özel Kanunu” takibatları, cinayetleri, tutuklamaları ve sürgünlerine karşı kahramanca direnmiştir. Yaklaşan emperyalist savaşa karşı halkı hazırlamış, bu mücadeleyi milliyetçiliğe karşı ve kadınlara yönelik ayrımcılığa karşı mücadeleyle, işçilerin, çiftçilerin ve gençliğin talepleri doğrultusunda mücadeleyle birleştirerek halkı örgütlemiştir.
Ücretler için mücadelenin bile hapis, yaralanma veya ölüm gibi sonuçlar doğurduğu bu dönem boyunca, parti örgütlenmesine devam etmiş ve özellikle tütün işçileri, tekstil işçileri ve denizcilerin sendikaları içindeki ağırlığını ve etkisini arttırmıştır.
Sosyal demokrat güçlerin kendi taktikleri dolayısıyla yaşadığı zayıflığa rağmen, KKE güçleri sınıf işbirlikçi ve uzlaşmacı olan bu hatla sürekli karşı karşıya gelmekteydi.
İşçi sınıfına ve emekçi halka karşı duyulan sorumluluk bilinciyle, işkencelerden ölümlerden korkmadan canını feda edebilmiş birçok tanınmış tarihsel kahramanın yanı sıra birçok isimsiz kahraman da KKE saflarından çıkmıştır.
Burjuva sınıfının gücünü sağlamlaştırmasına hizmet eden Metaksas diktatörlüğü (4 Ağustos 1936), KKE kadrolarının öldürülmesi, geniş çaplı tutuklamalar ve yeni işkence yöntemlerinin dışında KKE’ye dönük öfkesini KKE genel sekreteri Nikos Zahariadis ve diğer birçok politbüro ve Merkez Komite üyesinin tutukluluğu sırasında pişmanlık ifadeleri imzalayacak sahte bir KKE merkez komitesi kurmak gibi bir provokasyonla ortaya koymuştur.
5. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı ve Greko-İtalyan Savaşı’nın (28 Ekim 1940) çıkmasıyla Yunanistan’ın kendini bu savaşın içinde bulduğu sırada KKE, Metaksas diktatörlüğünün saldırıları dolayısıyla harabeye dönmüş durumdaydı. Bütün bunlara rağmen, parti ilk andan itibaren N. Zahariadis ’in 3 mektubu ile duruma müdahale etme ve yabancı işgalciye karşı halkın mücadelesine bir doğrultu kazandırma konusunda çaba harcadı. Elbette ki bu çaba, savaşın karakterine ve emperyalist savaşa karşı halkın mücadelesinin sermaye egemenliğinin devrilmesine ilişkin mücadele ile birleştirilmesi konusunda Komünist Enternasyonal’in stratejisindeki çelişkiler ve sorunlardan bağımsız değildi.
İşgal dönemi boyunca, KKE kendi örgütünü yeniden şekillendirerek, EAM (Ulusal Kurtuluş Cephesi) ve ELAS (Yunan Halkının Kurtuluş Ordusu), EPON (Birleşik Panhelenik Gençlik Örgütü), İşçi Dayanışması, OPLA (Halkın Mücadelesini Koruma Örgütü) ve özgürleştirilmiş Yunanistan’da ortaya çıkan diğer halk örgütlenmelerini oluşturarak, ulusal kurtuluş için verilen politik ve silahlı mücadelede önderlik rolünü oynamayı başardı ve böylece mücadelenin öncü politik gücü ve can damarı oldu.
Liderleri yurt dışına kaçan ve geri kalanı işgalci güçlerle ittifak yapan burjuva partilerinin aksine KKE, açlık ve zorunlu göçlere karşı devasa bir mücadele yürüttü.
Uluslararası komünist hareketin (Örneğin Komünist Enternasyonal’in 7. Kongresi) stratejik hattının etkisiyle ve bu hattın 1935’te belirlediği strateji doğrultusunda (6. Kongre), KKE ulusal kurtuluş için verilen kahramanca mücadeleyi işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesi mücadelesiyle birleştiremedi. Bu stratejik hattın etkisi dolayısıyla KKE, ulusal kurtuluş mücadelesi sırasında ortaya çıkan devrimci durumun gereksinimlerini yerine getiremedi. Kurtuluş öncesinde KKE, ELAS’ın Ortadoğu’da İngiliz Komutasına bağlanmasıyla ve Lübnan ve Caserta anlaşmalarıyla tavizler verdi. KKE ve EAM, 1944 yılında Eylül ve Aralık ayları arasında “ulusal birliğin” sağlanması için kurulan hükümete bakan düzeyinde katıldı. Ancak karşı karşıya geliş kaçınılmazdı.
KKE, “Ulusal Birlik” hükümeti (Lübnan Anlaşması) tarafından uygulanan vahşeti ve dayatılan şartları kabul etmedi. 1944 Aralık ayında, burjuva sınıfına ve İngiltere’ye karşı 33 gün boyunca devam edecek şanlı mücadeleyi başlattı. İngiltere G. Papandreou’nun davetiyle KKE’yi ve EAM hareketini çökertmek için sürece müdahil olmuştu.
1945 Şubat’ında Varkiza Anlaşması’nı imzalamış olmasına rağmen KKE, bu anlaşmaya boyun eğmedi ve DSE’nin (Yunanistan Demokratik Ordusu) 3 yıl (1946-1949) boyunca devam edecek silahlı direnişini başlattı. 3 yıllık şanlı direniş, sömürücülerin ve zalimlerin çıkarlarına karşı halkın ezici çoğunluğunun çıkarlarını savundu ve 20. yüzyıl Yunanistan sınıf mücadelesi tarihinin en tepe noktasını oluşturdu.
DSE, bütün yerli burjuva sınıfını ve onunla ittifak halindeki bütün politik güçleri (sağcı ve merkezci), onun devletini ve İngiltere ile ABD’nin kapitalist sınıflarını karşısına aldı. Dış güçlerin askeri, ekonomik ve politik desteği olmadan, Yunanistan burjuva sınıfı bu savaşı asla kazanamazdı.
“Boyun eğmek ya da mücadeleyi örgütleyerek karşı saldırıya geçmek” ikileminde halkın hareketi ikinci yolu seçti. DSE, sınıf çelişkilerinin, sözde “ulusal uyum” veya sınıf farklılıklarının ortadan kaldırılması gibi ideolojik söylemlerle yumuşatılamayacağının en net örneğidir. DSE, KKE’nin ve halkın onurunu kurtarmıştır.
6. 1950’li yıllarda, DSE’nin yenilgisi ve geri çekilişinin ardından, burjuvazi ve onun partileri tarafından atılan suçlamalar karşısında KKE yeraltına çekilmişti. On binlerce komünist militan politik mülteci olmuş, kendini hapiste veya iç sürgünde bulmuş ya da idam mangalarının karşısına boyun eğmeden çıkmıştı.
KKE’nin önünde duran görev, illegal ve legal çalışmaları emekçi halkın hareketini tekrar örgütleyecek şekilde birleştirmekti. Uluslararası komünist harekette baskın olan yönelimler, bu yönelimlerin parti üzerindeki etkisi, hareketin yenilgi aldığı ve illegaliteye itildiği bu koşullarda zaman içerisinde sapmalara yol açtı. 1956 yılındaki, 1946 yılında silahlı mücadele verilmesi kararını özü itibariyle mahkûm eden 6. Genel Kurul (Plenum) ile 1958 yılında partinin Yunanistan’daki yeraltı örgütlerinin tasfiye edilmesine ve parti üyelerinin EDA’ya (Birleşik Demokratik Sol) katılmasına karar veren 8. Genel Kurul bu sapmaların kilometre taşlarıdır.
Bir sosyal demokrat güç olarak EDA’nın (önce bir ittifak ardından birleşik bir parti) işçilerin, çiftçilerin, öğrencilerin ve halkın diğer kesimlerinin mücadelelerinin güçlendirilmesi konusundaki katkıları, KKE’nin ideolojik, politik ve örgütsel bağımsızlığının kaybını hiçbir şekilde dengelememiştir. Alınan özel kararlar, gerçek düşmanımız olan burjuva sınıfına, onun partilerine ve emperyalist müttefiklerine karşı toplumsal bir ittifak cephesi ve mücadele hattı oluşturulması ihtiyacına hizmet etmemiştir.
Savaş sonrasında, illegalite döneminin en derin şartlarında, bütün bu ideolojik-politik-örgütsel sapmalara ve zaaflara rağmen KKE, Yunanistan’ın emperyalist bir birlik olan NATO’ya katılımına ve ABD üslerinin kurulmasına karşı direniş sergilemiştir. KKE, NATO’nun tehlikeli rolünü deşifre etmiş ve Yunanistan’ın Kore’ye karşı emperyalist savaşa katılmasına kararlılıkla karşı çıkmıştır.
Ek olarak, AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) adlı ittifakın emperyalist karakterinin altını çizmiş ve EDA’nın Yunanistan’ın AET’ye katılımına ilişkin pozisyonunu kararlı bir biçimde etkilemiştir.
7. KKE, 7 yıllık (1967-1974) askeri diktatörlüğün ilk gününden itibaren diktatörlüğe direnmiş ve onu devirmek için mücadele etmiştir. Cuntanın devrilmesini emperyalistlere, özel olarak burjuvazinin politik güçlerine havale etmeyen, bunun yerine silahlı bir karşı karşıya gelişin gerekliliğini reddetmeden diktatörlüğe karşı halk ayaklanmasının ilk nüvelerini örgütleme görevini kendine biçen tek parti KKE olmuştur. Parti ve daha sonra KNE (Yunanistan Komünist Gençliği) güçleri, diktatörlüğe karşı mücadelenin örgütlenmesinde öncü bir rol üstlenmiş ve Hukuk Fakültesi işgalleri ve 1973’teki Politeknik ayaklanmasıyla bu mücadeleye çok önemli katkılar sağlamıştır.
Parti örgütlerinin lağvedilmesi ve üyelerinin uzun süre boyunca EDA’da eritilmesine rağmen KKE, Marksizm-Leninizm’i ve proletarya enternasyonalizmini bir dünya görüşü olarak tanıması ve sosyalizm için mücadelenin zorunluluğunu savunması sayesinde, Yunanistan halkı içerisinde sağlam kökler salmıştır.
KKE tarihindeki tarihsel öneme sahip bir diğer olay ise KKE’nin devrimci bir işçi sınıfı partisi olarak sonunu getirmeye çalışan oportünist grubun mahkûm edildiği ve böylece partinin tarihsel sürekliliğinin tekrar sağlandığı 1968 yılındaki KKE MK ’sının 12. Genişletilmiş Genel Kurulu’dur.
Ardından bu birleşim, Yunanistan’da parti örgütlerinin kurulması ve böylece KKE’nin örgütsel bağımsızlığının tekrar sağlanması ve gençlik örgütü KNE’nin kurulması gibi önemli kararlara imza attı. Bu kararlar sayesinde, KKE ve KNE, üyelerinin ve kadrolarının adanmışlığı sayesinde, bir kez daha kahramanlık ve fedakârlık gerektiren diktatörlük karşıtı mücadelenin kalbi ve ruhu haline geldi.
9. Kongre, parti örgütlerinin lağvedilmesinin tarihsel bir hata olduğunun kabul edilmesi gibi olumlu değişiklikler ve düzeltmelere karar verdi. Ancak, Yunan kapitalizminin gelişimini ve Yunanistan’ın uluslararası kapitalist sistemdeki yerini doğru olarak değerlendiremeyen “devrimci sürecin birleşmiş iki aşaması” stratejisini değiştirmedi.
KKE’nin dünyaya dair değerlendirmesi ve devrimci bir strateji oluşturup uygulama şekli büyük oranda Komünist Enternasyonal ve daha sonrasında KKE’nin de bir seksiyonu olduğu uluslararası komünist hareketin yaygın stratejik bakışı üzerinden şekillenmişti.
Uluslararası komünist hareketin uzun bir dönem boyunca devrimin karakterini tanımlamaya çalışırken yanlış kriterlerden yola çıkması sonucu; örneğin, kapitalist bir ülkede üretici güçlerin azgelişmişliği (ve çiftçilerin nicel çoğunluğu) ile uluslararası emperyalist sistemdeki lider ülkelerde üretici güçlerin yüksek gelişkinliğine ilişkin bu ters korelasyondan yola çıkarak aşamalar stratejisi benimsendi. Bu strateji uyarınca burjuvazi iktidarı ile işçi iktidarının arasında ütopik bir ortalama iktidar stratejisi çizildi ve kapitalizm toprağında hükümet kurulmasına destek verildi.
Ancak KKE sınıf mücadelesinde dik durmayı başardı, Avrokomünizm’e (sosyalist devrimin ve işçi sınıfının öncü rolünün zorunluluğunun reddi) karşı mücadele etti ve Marksist-Leninist dünya görüşünü savundu.
8. KKE 24 Temmuz 1974’te Cunta hükümetinden “Ulusal Birlik” hükümetine geçişi karşılıklı rızaya dayalı olarak görmeyen tek partiydi ve Yunanistan halkının “sadece pranganın görünümünü değiştirmek için bedel ödemediğini” söyledi. MK 1. Sekreteri C. Florakis ve diğer MK üyelerinin yurda dönmesiyle KKE yasallığını derhal kazanacak kadar sürece hazırdı.
“Ulusal birlik” hükümeti tarafından KKE’nin yasallığının kabul edilmemesi gibi bir ihtimal söz konusu değildi ve bu durumda burjuva partileri KKE’nin burjuva parlamenter demokrasinin ihtiyaçlarına entegre edilmesi arzularını dile getirdiler.
1974 yılında KKE yasal alanda tekrar çalışma yapmaya başladı. Kendini İç KKE (KKE Interior) olarak tanımlayan ve 1968 yılında partiden ayrılmış olan oportünist grubun burjuva politik sistemi tarafından açıktan desteklendiği koşullarda KKE, KNE ile birlikte işyerleri, meslek liseleri, üniversiteler başta olmak üzere her yerde örgütlerini tekrar oluşturmayı ve işçi sınıfının öncü kesimleriyle ve halk güçleriyle bağlarını yeniden kurmayı önüne bir hedef olarak koydu.
Ancak bu noktada KKE, hızla gelişerek, sonradan PASOK adını alan ve iki partili burjuva politik sistemin bir sacayağı görevini görecek olan sosyal demokrat akım ile mücadele etmek için gerekli ideolojik ve politik hazırlıktan yoksundu. 1981 yılında iktidara gelen PASOK, sistem açısından, işçilerin, öğrencilerin, halk ve kadın hareketinin radikalleşen unsurlarının manipüle edilmesi ve sisteme entegre edilmesini sağlayan çok değerli bir araç haline geldi. Uluslararası emperyalizmin ve özel olarak ABD’nin önemli yenilgiler yaşadığı dönemlerde (örneğin Vietnam) KKE ve KNE’nin üyelerinin ve dostlarının öncü eylemleri bu hareketlerdeki sınıf karakterinin ve antiemperyalist doğrultunun geliştirilmesine katkı sağladı. Buna ek olarak, Keynesyen yönetim dönemi boyunca belirli kazanımlar elde edildi ve işçiler ve halk güçleri açısından çeşitli iyileştirmeler yapıldı (örneğin kadınlar açısından aile ve medeni hukuktaki değişiklikler, belirli sendikal hakların tanınması ve benzerleri). Bu yeni yönetim dönemi, savaş sonrası kapitalizmin yeniden inşa ihtiyacı ve aynı anda sosyalist sistemin ve sosyalist politikaların etkisinde önemli bir artış yaşanması sonucunda ortaya çıktı.
1980’li yılların sonunda, KKE’nin genel ve programatik aşamalar bakış açısı ve kurduğu ittifaklar onu, kısa zaman içerisinde tek parti şeklinde işlemeye başlayacak olan Sol ve İlericilerin Koalisyonu’nu kurmaya götürdü. Bu kuruluş ve Tzanetakis’in (Yeni Demokrasi Partisi ve Koalisyon) ve Zolotas’ın (ND, PASOK ve Koalisyon) burjuva hükümetine katılmak gibi yapılan yanlış tercihler oportünist akımın güçlenmesine ve özellikle KKE yönetimi ve safları içerisinde güç kazanmasına yol açtı. Bu durum, egemen sınıfların KKE’nin çözülmesi için harekete geçmesine olanak tanıdı. Bu saldırı Koalisyonun ve KKE’nin liderliğindeki işbirlikçilerle birlikte planlanmıştı. 1980’li yılların sonunda karşı devrimin zaferi yüzünden KKE’nin ve KNE’nin ideolojik-politik bütünlüğü bozulmuştu. Bu durum, sendikal hareketteki gerilemeyle birlikte partinin bağımsız eylemini ve varoluşunu tehdit eden büyük bir kriz haline dönüştü.
13. Kongreleri sırasında (Şubat 1991) Komünistler, Sol ve İlerici Koalisyon içerisindeki sosyal demokrat ve burjuva güçlerin baskılarına ve egemen sınıfın KKE’nin Sol Koalisyon içerisinde eriyerek tamamen tasfiye olacağı beklentisine karşı direndiler.
9. 1991 yılından günümüze gelen süreçte, karşı devrimin galebe çaldığı koşullar KKE için yeni zorluklar ve talepler ortaya çıkarmıştı. AET’nin AB’ye dönüştüğü bu yeni koşullar altında, Yunanistan’ın Avro Bölgesine girişi, piyasaların serbestleşmesi sonucunda uluslararası ticaretin, doğrudan ve dolaylı yabancı yatırımların genişlemesi, kapitalist rekabet ve emperyalist merkezlerle yaşanan çelişkiler yoğunlaşmış, aynı zamanda yeni bir bölgesel emperyalist savaşlar döngüsü ve kapitalizmin senkronize ekonomik krizleri (en önemlisi 2007-2008) başlamıştı.
KKE Avrupa Birliği için Maastricht Anlaşması’na (1992), NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasına (1999), Afganistan’ın (2001), Irak’ın (2003), Libya’nın (2011) ve Suriye’nin (2011) işgal edilmesine militan bir biçimde karşı çıktı, Yunan burjuvazisinin işbirlikçi karakterini deşifre etti.
KKE, bir tarafta ABD, Çin, Hindistan, Rusya Federasyonu vd. boyutlarıyla uluslararası alanda ortaya çıkan rekabetten; diğer tarafta ise üye ülke ekonomilerinin eşitsizliğinden kaynaklı sorunlar dolayısıyla, emperyalist Avrupa Birliği’nin yıpratıcı ortamında bir arada var olan çelişkili eğilimlerin yaratacağı gerilimleri öngördü. KKE, AB ve Euro bölgesi ekonomilerinin orta ve uzun vadede birbirine yakınlaşmayacağını, ücretlerin, maaşların ya da yaşam standartlarının güçlü ekonomilere sahip ülkelerdekine ulaşmayacağını kararlılıkla anlatmaya çalıştı. Ayrıca KKE, kapitalist devletlerin oluşturacağı herhangi bir birliğin -ekonomik, askeri veya politik- sadece gerici bir içeriği olabileceğini vurguladı.
Bugün KKE, kapitalist ekonomiler arasındaki eşitsiz gelişimin ve burjuva devletler arasındaki eşitsiz ilişkilerin kapitalizm koşulları altında ortadan kaldırılamayacağını göstermiş bulunuyor. KKE tarihsel deneyim sayesinde emperyalist devletler tarafından kurulacak her ittifakın doğası gereği gerici olacağını ve hiçbir emperyalist ittifakın kalıcı ve istikrarlı olamayacağını ortaya koyuyor. Bu çerçevede KKE, Yunanistan’daki NATO ve Avrupa Birliği karşıtı mücadeleyi, sermaye iktidarının devrilmesi ve işçi iktidarının kurulması uğruna verilen mücadelenin bir parçası olarak görüyor ve ülkenin herhangi bir emperyalist birlikten halkın lehine çıkışının tek yolunun da işçilerin iktidarı olduğunu öne sürüyor. Bunun yanı sıra KKE, Yunanistan’daki NATO üslerinin kapatılması, sınırların değiştirilmesine ilişkin herhangi bir adımın engellenmesi için ve Yunanistan topraklarının herhangi bir emperyalist müdahale için NATO’ya seferber edilmesine karşı mücadele ediyor. Bu mücadele işçi sınıfı enternasyonalizmini, halkların dayanışma ve kardeşliği fikirlerini temel alıyor.
KKE, emperyalist barış veya emperyalist savaş durumunda, halka herhangi bir burjuva hükümetine güvenmeme çağrısı yapıyor. Savaş durumunda burjuva hükümetlerin politikaları, halkın haklarının gasp edilmesi ve kanının akıtılması olan genel burjuva politikalarının uzantısından başka bir şey değildir. Yunanistan’daki herhangi bir savaş durumunda Parti, hem yerli burjuvazinin hem de işgalci yabancı burjuvazinin yenilmesi için emekçi halk mücadelesini iktidarı almaya yönelik mücadele ile birleştirecektir.
10. Bu dönemin en önemli kararlarından biri de Parti’nin, sermaye ve devlet yanlısı sendikal harekete cepheden karşı çıkmak, sınıf temelli birincil ve ikincil sendikaların etrafında toplanabileceği bir kutup yaratmak amacıyla PAME’yi kurup güçlendirmek konusunda aldığı inisiyatifti.
Aynı zamanda, KKE, çiftçilerin ve şehirlerdeki serbest meslek çalışanlarının kendilerini, meslek örgütlerinin yönetimlerinden ayrıştırıp, tekel karşıtı mücadelede ve işçi sınıfı hareketi ile aynı hatta konumlandırabilmeleri için bu kesimlerin hareketlerini yeniden örgütleme konusunda öncülük yaptı. Bu doğrultuda kadınların, üniversite ve lise öğrencilerinin hareketleri tabandan eylem örgütlenmesine olanak sağlayacak şekilde yeniden örgütlendi. Bugün, KKE, devrimci siyasal öncünün omurgasını güçlendirmek için ve daha kararlı, güçlü ve sağlam bir mücadele gücü oluşturabilmek için endüstriyel üretim ve diğer stratejik sektörlerde daha da kararlı bir mücadele yürütmektedir.
Parti, patron sınıfına ve onun hükümetlerine ve devletine karşı, halkçı güçlerle birlikte bütünlüklü bir mücadele verebilecek, kapitalistlerin çıkarları ile karşı karşıya gelip, ekonomik, sosyal ve politik olanaklar ve devrim için mücadele edecek birleşik bir işçi hareketi yaratmak için mücadele etmektedir.
Siyasal ve genel gelişmelerin yeni bir unsuru olarak 2015 Şubat ayında iktidara yükselen oportünist SYRIZA partisinin burjuva hükümetine destek vermesine veya katılmasına yönelik baskıya karşı KKE kararlılıkla mücadele etmiştir. PASOK’a yönelik eleştirileri dolayısıyla partiye karşı başlayan baskılar, SYRIZA’nın sosyal demokratlaşması süreci ile birlikte 2012 seçimlerinde sonuç verdi. Radikal duyarlı kesimi, solcu militanları rafine anti-komünizm ile kandırıp manipüle ettiler ve nefret güçlendikçe anti-komünizm aleni bir şekilde yapılmaya başlandı. Parti, SYRIZA’nın sosyal demokratlaşmasını ve burjuva politik sistemi ile kapitalist gelişmenin yeni bir payandası olarak ortaya çıkacağını erken fark etti. Parti, dikkatini kapitalist ekonomik kriz koşulları altında mücadelenin ihtiyaçlarına odakladı; ancak bununla birlikte emperyalist askeri müdahalelere, bu müdahalelere Yunan burjuva partilerinin katılma konusundaki istekliliğine, Nazi Altın Şafak Partisi’ne karşı verilen mücadelede de yer aldı. Bununla birlikte Parti, aynı zamanda halkı, işçi sınıfı iktidarını gündeme sokabilecek şartları yaratması da muhtemel olabilecek bir emperyalist savaşa karşı ideolojik politik olarak hazırlamak konusunda da görevler üstlendi.
11. KKE, karşı devrimin galebe çaldığı ve uluslararası komünist hareketin korkunç bir geri çekilme yaşadığı şartlar altında, Yunanistan’daki ve dünyadaki sınıf mücadelesinin tarihsel deneyiminden ve güncel gelişmelerden sonuçlar çıkarmaya çalıştı. Parti, devrimci sınıf mücadelesine daha geniş emekçi ve halk güçlerinin katılımını sağlayabilmek için öncü komünist işçilerin teorik olgunluğunun, modern bilimsel Marksist değerlendirmeler için yaratıcı çabanın bir zorunluluk olduğunun farkındaydı.
Devrimci stratejinin ve sosyalist kuruluşun teorik sorunlarının analiz edilmesi karmaşık ve itinalı bir çabaydı. Bu çaba, sermayenin artan ideolojik ve politik saldırılarına karşı göğüs germek için emek hareketinin yeniden örgütlenmesi göreviyle birlikte gösterildi.
KKE, karşıdevrimin galibiyetinden kaynaklı olarak eşi benzeri görülmemiş bir
ideolojik-politik ve toplumsal gericiliğin ve kafa karışıklığının ortaya
çıktığı, işçi emekçi kitlelerin ve komünist hareketin tahayyül edilemez bir
yenilgi yaşadığı bir dönemde sosyalist kuruluş sürecinin eleştirel
değerlendirmesini yapmak gibi zorlu bir yolu seçti.
Bu dönemde birçok komünist parti açıkça komünist ideolojiyi, sosyalist devrim ve devrimci işçi iktidarının gerekliliğini reddediyor, doğrudan veya dolaylı olarak burjuva sosyal demokrat akıma dâhil oluyordu.
KKE, Sovyet tarihini çarpıtan ve karalayan, buna karşın burjuva parlamenter demokrasinin ve kapitalist üretim ilişkilerinin üstünlüğünü savunan burjuva saldırganlığına göğüs gerdi.
KKE, karşıdevrimin sebeplerinin ve sosyalist ülkelerdeki komünist parti liderliklerinin hangi yanlış kararlarının, geri çekilişlerinin ve ihlal ettikleri sosyalist kuruluş yasalarının bu çözülüşe sebep olduğunun araştırılmasına ilişkin acil bir ihtiyaç ile karşı karşıya kaldı.
Sovyetler Birliği tarihinin İkinci Dünya Savaşından önceki ilk on yıllarında, üretimin merkezi planlanması sayesinde gösterdiği önemli sosyal, ekonomik ve kültürel başarıların ve sosyal hizmetlerdeki başarıların, aynı zamanda işçilerin kendi örgütlerinde ve yönetimlerindeki katılımı anlamına gelen toplumsal mülkiyetin altını çizdi.
İşsizliğin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması, okuma yazma seferberliği, işçilerin etkin uzmanlaşması, 2. Dünya Savaşı sırasında sanayinin askeri sanayiye çevrilmesi, savaşın yarattığı yıkımdan sonra hızlı ekonomik kalkınmanın başarılması, uzayın keşfedilmesindeki başarılar, ücretsiz eğitim ve sağlık gibi yüksek derecedeki sosyal hakların sağlanması bu başarılardan sadece birkaçıydı. Tarihsel deneyimin değerlendirilmesi, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki sosyalist kuruluş sürecinde ortaya çıkan problemlerin (örneğin savaş sonrası dönemde hanehalkı tüketim ürünleri sektörünün teknolojik modernizasyonundaki gecikmeler tarımsal üretimde kalite düşüklüğü ve durgunluk yarattı, üretim sektörlerinin boyutlarındaki farklılık gelirlerde de farklılaşmayla sonuçlandı) doğru bir biçimde ele alınmadığını gösterdi.
Sonuç olarak bu problemlerle, sosyalist üretim ilişkilerini güçlendirmeye ve sağlamlaştırmaya ve bunları bölüşüm ilişkilerini de kapsayacak şekilde komünist üretim ilişkilerine dönüştürmeye yönelik bir bakış açısıyla mücadele edilmemişti. Bulunan çözüm herhangi bir ilerlemeye yol açmamış aksine geriye götürmüştü. Ticarileşmenin var olmaya devam eden unsurları sosyalist üretimin ürünlerinin dağıtımına da sirayet etmişti ve bu geri adım teorik olarak “piyasa sosyalizmi” adı altında kavramsallaştırılmıştı.
KKE, SBKP’nin 20. Kongresini (1956) bir oportünist dönüm noktası olarak değerlendirmektedir. Kongre, sosyalist kuruluşun önceki dönemlerine ilişkin olumsuz bir değerlendirme yaparak söz konusu dönemleri “kişilik kültü” tartışmasıyla lekelemiştir. Bunun yanı sıra uluslararası ilişkiler ve uluslararası devrimci strateji alanında da çeşitli geri adımlar atmıştır. Aynı zamanda partinin öncü organlarının bileşimine kritik olumsuz etkilerde bulunacak birçok gelişmeye öncülük etmiştir.
Takip eden kongrelerde (örneğin SBKP 22. Kongresi), Parti, açıkça ekonominin merkezi planlanmasının zayıflamasına yol açacak oportünist tutumlar ve önlemler almıştır. Sürekli atılan geri adımlarla mülkiyetin toplumsal karakteri zayıflatılmış, birey ve grup çıkarları güçlendirilmiştir. Bu süreç karşıdevrim ile birlikte tepe noktasına ulaşmıştır.
KKE’nin yıllar içerisinde teorik konuları değerlendirmeye ilişkin çabaları sonucunda, 2009 yılında KKE’nin 18. Kongresinde kabul edilen SSCB’de Sosyalizm Üzerine Değerlendirme metni ortaya çıkmıştır. KKE, sosyalist kuruluşun sorunlarına odaklanan zorlu araştırmasına bundan sonraki süreçlerde de devam etmeye kararlıdır.
12. 1996 yılındaki 15. Kongresi’nde KKE 19. Kongre’de (2013) kabul edilen yeni parti programında daha detaylı bir şekilde değerlendirdiği yeni bir stratejik yaklaşımın ilk adımlarını attı.
KKE’nin çağdaş programatik tutumu her kapitalist ülkedeki devrimin -ülkenin uluslararası emperyalist sistemdeki konumundan bağımsız olarak- karakterinin o ülkedeki ana çelişki tarafından ve uluslararası seviyede de içinde bulunulan ilgili dönem tarafından (örneğin tekelci dönem) belirlendiğinin altını çiziyordu. Emek güçlerini sermayenin boyunduruğundan kurtaracak ve üretici güçlerin gelişimine büyük bir enerji verecek, toplumsal hayatın her yönünü oldukça kısa bir sürede geliştirecek ve devrim öncesinde var olan gericiliğin üstesinden kısa bir süre içerisinde gelebilecek sosyalist üretim ilişkilerinin mümkün olduğunun altını çiziyordu.
Bu çağdaş devrimci strateji KKE’nin işyerlerinde ve ekonominin bütün sektörlerinde direniş ve karşı saldırı odakları örgütleyebilmesini olanaklı kıldı.
KKE bu programatik anlayışını sadece sosyalist-komünist ekonomi üzerinde değil aynı zamanda emekçi sınıf iktidarının kurumlarına dair olarak da detaylandırdı.
Sosyalist kuruluşa ilişkin detaylı çalışmalardan edindiği deneyimle parti programı yeni komünist toplumun yaratılması süreci boyunca uzun bir süre boyunca var olmaya devam edecek işçi sınıfı iktidarının sınıf karakterinin altını çizmektedir. Buna ek olarak, program, başka şekillerde ve başka yöntemlerle sosyalizm altında da devam etmekte olan sınıf mücadelesinin sosyoekonomik temelinin altını çizer. İşçi sınıf devleti bütün toplumsal ilişkiler komünist ilişkiler olarak yeniden yapılandırılana kadar, her türlü eşitsizlik ortadan kaldırılana kadar, emekçilerin ezici çoğunluğunda komünist bilinç yaygın hale gelene kadar bir zorunluluktur. İşçi sınıfı iktidarının yeni niteliksel ögesi, örneğin proletarya diktatörlüğü, sosyalist üretim ilişkileri anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işçi sınıfı iktidarının temeli tüm üretim birimlerinde toplumsal ve yönetsel hizmetlerde kurulan kendi temsilcilerini seçerek devlet iktidarını tabandan tavana örgütleyen ve bu kişileri kontrol edip geri çağırma hakkına sahip olan işçi birlikleridir.
Üretimin ve hizmetlerin yönetilmesine ve örgütlenmesine dair tüm konularda işçi sınıfının sorumlu katılımı ve genç nesiller içerisinde komünist bilincin oluşturulmasındaki sorumlulukları ile emekçiler, işçi sınıfı iktidarının gerçeğe dönüştürülmesinde hayati bir role sahiptir.
13. Sosyalizmin çözülüşünün ardından, uluslararası komünist hareketin saflarında ortaya çıkan dramatik geri çekilme ve kriz sırasında KKE kapitalist saldırganlığa, emperyalist müdahalelere ve oportünizme karşı komünist partiler arasında birleşik bir mücadele örgütlenmesi konusunda inisiyatif almıştır.
Aynı zamanda KKE, uluslararası komünist hareketin yeniden örgütlenmesi gerektiğini öne süren komünist ve işçi partilerinden oluşan bir kutbun yaratılması için mücadele vermiştir.
Elbette ki her ülkedeki devrimci politika kendi özgün sınıf mücadelesini, güçler dengesini ve emperyalistler arasında ortaya çıkan çelişkileri dikkate alarak bir strateji geliştirmelidir. Ancak, komünist hareketin yeniden örgütlenmesi komünist hareketin -sermayenin uluslararası stratejisine karşı- ideolojik ve politik birliğini sağlamasını gerektirmektedir.
Bu zorlu mücadeledeki yeni ve umut veren unsurlar 2009 yılındaki İstanbul Deklarasyonu ile “Uluslararası Komünist Dergi (International Communist Review)” ile Avrupa Komünist İnisiyatifi (2013) ve diğer kalıcı işbirliği denemeleridir.
C- Devrimci sosyalizm-komünizm mücadelesini kararlılıkla devam ettiriyoruz
KKE yüzyıllık mücadeleleri ve fedakârlıkları anarak işçi sınıfına ve halkın tarihine lâyık olmaya kendini adıyor. İşçi sınıfının devrimci ideolojik-politik öncüsü olarak rolünü yerine getirme çabasını taahhüt ediyor. Çağdaş Programına ve Marksist-Leninist dünya görüşüne dayanarak devrimci sosyalizm-komünizm mücadelesi için ulusal ve uluslararası düzeyde güçler arasındaki karşılıklı ilişkilerin yarattığı tüm güçlüklere katlanma ve bunlarla başa çıkma yeteneğini geliştiriyor.
Yüzyıllık deneyimlerimizden dersler çıkarıyor, tüm işyerlerinde, ekonomi sektörlerinde asıl politik görev (devrimci işçi sınıfı iktidarı mücadelesi) ile bağlantılı olacak militan yetiştirme, ekonomik ve politik mücadele üretmede öncü rol oynayan tüm bölgelerde parti güçlerinin yeteneğini geliştirme adına günlük mücadelemizi sürdürüyoruz.
Günümüzün toplumsal olgularını ve tüm alanlardaki bilimsel başarıları incelemek, beraberinde 20. yüzyılın sosyalist inşası sırasında ortaya çıkan problemlerden edindiğimiz önemli deneyimleri dikkate alarak sosyalizm-komünizmin tarihsel gerekliliğini desteklemek için çaba gösteriyoruz. Emeğin ve üretimin emsalsiz toplumsallaşması arasındaki çelişki ve bunun sonuçlarının sermaye tarafından tahsisi gibi kapitalist sistemin temel çelişkilerini çözme gerekliliği fikrini ve yeni bilimsel ve teknolojik başarılar da dahil olmak üzere 21. yüzyılda üretici güçlerin gelişmesiyle yaratılan yeni olanakları tanıtmak adına çabalarımızı arttırıyoruz.
Devrimci stratejiyi yaygınlaştırmak, revizyonist ve oportünist düşünce ve uygulamalara karşı mücadelede etkinliğimizi arttırmak adına çıkardığımız bu derslerden faydalanıyoruz. Komünist hareketin devrimci stratejiden geri çekilmesinden, faşizme, bağımlılığa ve ülkelerin eşitsiz ilişkilerine karşı mücadelenin sosyalizm mücadelesinden ayrıksı hale geldiğine dair olan hatalı görüşten kaynaklanan olumsuz deneyimin altını çiziyoruz.
Burjuva parlamenter sistem çerçevesinde her türlü reformist-parlamenter politik hedefe ve Partinin kapitalizm çatısı altındaki hükümetlere katılımına karşıyız. Partinin burjuva politik sisteminin çeşitli kurumlarına (Parlamento, bölgesel ve yerel yönetim vb.), işçilerin ve halkın mücadelesini bilgilendirmek, aydınlatmak ve örgütlemek adına katılımından yararlanıyoruz.
Parti örgütlerinin işçi sınıfındaki köklerini güçlendirmesi, özellikle stratejik öneme sahip sektörler, genç çiftler ve çalışan kadınlar, göçmen ve mülteciler ve çalışan insanlar ile daha güçlü bağlar kurması için kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Emek hareketinin sınıf odaklı yeniden yapılanmasına ve orta sınıfın alt kesimlerindeki emekçi sınıf ile ortak mücadelelerinin burjuva güçlerine karşı olmasını sağlayacak toplumsal bir ittifak oluşturulmasına öncülük edecek ve katkıda bulunacak güçlü, militan bir parti örgütü kurmak adına gün be gün çalışıyoruz. Komünist ve işçi partilerinin eşgüdümü için çabalarımızı devam ettiriyoruz.
100. yıldönümümüzde partimizin idealleri için kurban edilen, işkence gören, hapsedilen ve sürgüne gönderilen tüm insanları selamlıyoruz.
Bugün, gözle görülür sonuçların her zaman elde edilememesine rağmen kararlılık ve sabır göstermeyi, her durumda günlük devrimci politik etkinliği sürdürmenin öneminin farkında olmayı, geri çekiliş koşullarında dahi özveri göstermeyi ve kendinden vazgeçebilmeyi, ideolojik ve bireysel dayanıklılığı ortaya koymayı gerektiren, bireysel ve ailesel ihtiyaçların arttığı bir dönemde mücadele eden insanlara sesleniyoruz.
Henüz olgunlaşmamış tohumların yakında olgunlaşacağından eminiz, sınıf mücadelesinin her türlü gelişimine ve dönüm noktalarına cevap vermeye hazırız.
KKE üyeleri ve dostlarının 100 yıllık mücadele ve fedakârlıklarını kutluyor, partimizin devrimci niteliğini yeni bir parti olarak güçlendirmek ve devrimci her koşulda bir öncü olarak hareket etme yeteneğini geliştirmek için çabalarımızı arttırıyoruz. İşçi sınıfının toplumsal kurtuluş gücü olarak rolünü yerine getirmesi için sosyalizm-komünizmin temel önkoşulu olan KKE’yi güçlendiriyoruz.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, emek hareketinin örgütlenmesi ve anti-kapitalist, tekel karşıtı toplumsal ittifakın güçlendirilmesi için daha etkili bir şekilde savaşacak, sosyalizm-komünizm adına emperyalist savaşa karşı mücadeleye önderlik edecek daha güçlü bir KKE’dir.