Proletaryanın iradesi*: Feliks Dzerjinski

“Burjuvazinin baş belası, proletaryanın adanmış şövalyesi, komünist devrimin en asil savaşçısı, sanayimizin yorulmak bilmeyen kurucusu, daimi bir işçi ve büyük savaşların boyun eğmez askeri yoldaş Dzerjinski, geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti. Partimiz en sıra dışı ve kahraman önderlerinden birini kaybetti. Bütün emekçileri ve proletaryayı, adı asla unutulmayacak ve davası bütün dünyayı saracak olan bu savaşçıyı son yolculuğuna uğurlamaya çağırıyoruz…”

20 Temmuz 1926 yılında bir Merkez Komitesi toplantısı sonrası yaşamını yitiren Dzerjinski’nin ardından böyle diyordu partisi, Bolşevik Parti…

“Muhteşem”, “görkemli” bir hayat yaşadığı, ölümünün de görev başındaki bir asker gibi görkemli olduğu söyleniyordu ardından. 17 yaşında mücadeleye katılmış, defalarca tutuklanıp sürgüne gönderilmiş, partisinin verdiği tüm görevleri neredeyse eksiksiz yerine getirmiş, devrim kararının alındığı toplantıda Lenin’in yanında yer almış, 1917 Ekim’i sonrası devrimin korunması için partisinin verdiği zorlu görevleri layıkıyla yerine getirmişti. “Muhteşem” ve “görkemli” bir hayat başka nasıl mümkün olurdu ki?

Onu sonsuzluğa uğurlayan törende tabutunun bir yanında Troçki, diğer yanında Stalin vardı. Buraya yeniden ve altını çizerek döneceğiz ama önce “proletaryanın adanmış şövalyesi”ni, Bolşevik Parti’nin büyük bir saygı notuyla uğurladığı devrimciyi biraz daha yakından tanıyalım.

Kimdi Feliks Dzerjinski?

Onu tanımlarken burjuvazinin baş belası dedirten, komünist devrimin en asil savaşçısı yapan neydi?

Şimdi adanmış bir devrimciyi, Ekim Devrimi’nin en çalışkan işçilerinden Feliks Dzerjinski’yi Yazılama Yayınevi’nden çıkan kitabın sayfalarından ve onun belki biraz da ötesine geçerek daha yakından tanımanın zamanı… 1

Dzerjinski’nin ve Rusya’da Marksizmin doğuşu…

Polonyalı soylu bir aileden gelen, Çarlığın merkezi Petersburg’da üniversite eğitimi almış, fizik ve matematik bölümlerini bitirmiş Edmund Dzerjinski’nin sekiz çocuğundan biri olarak 1877 yılında Litvanya’da doğdu Feliks Dzerjinski.

Köydeki yoksul çocuklara ücretsiz ders veren, toprak sahiplerinin baskısından bunalan köylünün danışıp derdini anlattığı Edmund, kuşkusuz oğlu Feliks’in ilk pusulalarındandı, babasını daha 5 yaşındayken, veremden kaybetti.

Babasından kalan emekli aylığı, annesi Helena’nın ailesinden gelen maddi destekle geçineceklerdi artık. Sekiz çocuğuyla yaşam mücadelesi veren Helana, güçlü bir kadındı ve Feliks’in çocukluk anılarının merkezinde o vardı. Eşine yıllar sonra yazdığı bir mektupta, annesinin anlattığı öykülerden bahsedecek ve kafasındaki ilk kıvılcımların kaynağını açıklayacaktı:

“Annemizin küçük kır evimizde geceleri dışarıda ağaçlar fısıldaşırken bize bir lamba ışığında hikayeler anlattığını hatırlıyorum. İnsanlara zorla ödettirilen tazminatlar, yapılan misillemeler ve can sıkıcı vergiler hakkında hikayeler… Bu, kader anıydı ve daha sonra içinden geçtiğim yolu her şeyden çok bu sayede seçtim. Duyduğum her şiddet olayını kendime yapılmış gibi hissettim.”

Çocukluğundan devraldığı bu kaynak, onu ölümüne kadar vazgeçmeyeceği bir kavganın en ateşli militanlarından biri yapacaktı.

17 yaşına geldiğinde, artık illegal bir sosyal demokrat grubun üyesiydi. Marx, Engels ve Rusya’da Marksizmin ilk temsilcilerinden olan Plehanov’la bu yıllarda tanıştı. Lenin, 1895’de Petersburg’da İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’ni kurduğunda ve Çarlık topraklarında Marksist hareket boy atmaya başladığında Feliks, Wilno’daki Gediminas Dağı’nda ettiği devrimci yeminle mücadeleye katılıyordu. O yemini ölene kadar büyük bir bağlılıkla taşıyacaktı…

Gizlilik, hapis ve sürgün…

Devrimci harekete katıldığında gösterdiği ilk özellikler, onun sonraki yıllarda da ayırt edilen yanları oldu. Feliks kısa sürede iyi bir ajitatör ve gizli çalışma yöntemleri uzmanı haline geldi. Bu gizli çalışma becerisi, örgütün ona vereceği ilk görevin de habercisiydi. Kowno’da ilk sosyal demokrat örgütü kurma görevi tartışmasız bir şekilde ona verildi.

Örgütün ve ilişkilerin olmadığı bir kentte, ilk zorlu görevini yerine getirmek üzere yola koyuldu. Bu görevi başarılı şekilde yerine getiren Dzerjinski, örgütün çekirdeğini oluşturmayı da başardı.

Ancak Çarlık Rusyası’nda devrimci faaliyetin bedelleri vardı ve bunu ödemekten hiçbir zaman kaçınmadı Dzerjinski.

17 Temmuz 1897, Dzerjinski için daha sonraki yıllarda sık sık yaşayacağı bir maceranın ilk adımı oldu. O gün uzun süredir kentteki grev ve eylemlerden mutsuz olan patronları, profesyonel bir devrimcinin kentte faaliyet yürüttüğünden şüphelenen polisleri mutlu edecek bir gelişme yaşandı. Bir ajanın ihbarı sonrası yakalanan Dzerjinski, ilk kez demir parmaklıkların ardına gidiyordu.

Bir yıl boyunca türlü işkence, tehdit ve şantaja boyun eğmedi, tek bir yoldaşının bile ismini vermedi. Kardeşine yazdığı mektupta, hapishanenin sadece zayıf ruhlu olanlar için korkutucu bir yer olduğunu söylüyordu.

1898’e gelindiğinde ise ilk sürgününü yaşadı. Bu sürgün sırasında ömrü boyunca yakasını bırakmayan hastalıklarla da ilk mücadelesini vermek zorunda kaldı. 5 Kasım 1898’de kardeşine yazdığı bir mektupta tutukluluk ve hastalıkların onu zerre değiştirmeyeceğini söylüyordu: “Görüşlerim iyice kökleşti… Hayat beni yıkabilir ama asla değiştiremez. Beni mücadelemden yalnız mezar alıkoyabilir.”

Öyle de oldu…

1899’a gelindiğinde sürgün ona dar gelmeye başlayacak, mücadeleden daha fazla uzak kalmamak için kaçacaktı.

Kaçıştan sonra bu kez Litvanya’ya değil, devrimci mücadelenin daha ateşli olduğu Polonya’ya gitti Dzerjinski. Burada Rosa Luxemburg’la aynı partide görev aldı.

Tarih 23 Ocak 1900’ü gösterdiğinde, ikinci kez tutuklandı. Sonrası yine sürgün…

Ancak cezaevinde de “rahat” duran biri değildi Dzerjinski. 1902’de sürgün hapishanesinde çıkan bir isyana önderlik etti, cezaevinin kontrolü kızıl bayrak çeken Dzerjinski’deydi artık. İsyan sonrası cezaevi yönetimini pes ettiren, tüm taleplerini kabul ettiren Dzerjinski, hemen ardından yine sürgün edildi ama sürgünden yine kaçmayı başararak Varşova’da kaldığı yerden mücadeleye katıldı.

1903 yılında Polonya ve Litvanya sosyal demokrat partileri, Lenin’in partisiyle, RDSİP’le birleşme kararı aldı. Dzerjinski de Polonya ve Litvanya partilerinin birleşik örgütünün yönetiminde yer aldı. Ancak bu birleşme için biraz daha zamana ihtiyaç vardı.

1905 Devrimi ve yeni aşama

1905 Devrimi patlak verdiğinde, Dzerjinski devrimin heyecanı ve ateşiyle Varşova’ya gitti. Büyük bir enerjiyle çalıştı. Partinin Rosa ile birlikte öne çıkan ismi oldu.

Fakat17 Temmuz 1905’te Varşova’da, üçüncü kez kelepçelendi.

Ancak, bu tutukluluğu kısa sürecek, Bolşeviklerin 1905’in doruğu olan Moskova ayaklanması sırasında o da Varşova’daki mücadelenin bir parçası olacaktı.

Devrim provasını yapıp geriye çekilmişti. Ve fakat kadroları daha da çelikleşmiş, örgütü daha da sınanmıştı.

Dzerjinski de o örgütün mimarıyla tanışacaktı artık…

1906 yılının Nisan’ında, Stockholm’de toplanan RDSİP Kongresi’ndeki bu karşılaşma, Dzerjinski’nin Bolşeviklere katılmasının da ilk adımı oldu.

Kongrenin ardından Ağustos ayında, Bolşevik-Menşevik tartışmasının alev aldığı günlerde, Petersburg’daydı. Tartışmasız şekilde Bolşeviklerin yanında yer aldı. Bir mektubunda, “Durum açık bir kavgaya dönüştü, ben de kendimi kaybettim ve onlara, oportünist oldukları için sövdüm” diyordu.

Bolşevik yayınları ve Bolşeviklerin tezlerini Varşova’ya geçerek Polonya’ya taşıdı. Döndükten kısa süre sonra yeniden tutuklandı. Bu tutukluluğu sırasında gıyabında, Haziran 1907’de RDSİP Merkez Komitesi’ne seçildi.

Tutukluluğu kısa süren Dzerjinski, kefaletle serbest bırakıldı.

Ancak 1908 Nisan’ında bir kez daha tutuklandı. 1909’da, ömür boyu Sibirya’ya sürgün edilmesi kararı alındı.

Bir yıl sonra bu sürgün cezasından da kaçarak kurtuldu, devrim için yapılacaklar, partinin ona vereceği görevler vardı. Ancak yaşadığı üst üste tutukluluklar, Çarlık’ın uzak noktalarına yapılan sürgünler Dzerjinski’nin sağlığını oldukça bozmuştu. Parti kararıyla 1910 yılında tedavi için İtalya’ya gönderildi.

Bolşevik çekirdek bu zor şartlar altında gittikçe çelikleşiyordu. Büyük bir takip altında, gizlilik içinde devam eden çalışmalar, kurulan ağlar ve işçi sınıfı içinde bırakılan izler 1917’nin anahtarı olacaktı.

1912’ye gelindiğinde bir kez daha tutuklandı Dzerjinski. Bu tutukluluğun ardından partisinin yayın organı Feliks Dzerjinski’yi şöyle anlatıyordu:

“Onu hepiniz tanıyorsunuz. 34 yıllık yaşamının altı yılını hapishanede ve bir yıldan fazlasını sürgünde geçirdi. Harekete 17 yaşındayken katıldı ve 12 yıl boyunca Varşova’da çalıştı. Her yerde hep işlerin en zor, sorumluluğun en fazla ve tehlikelerin en kötü olduğu ön saftaydı. Bir örgütçü, ajitatör ve parti önderi olan Dzerjinski, en küçük ve en önemsiz teknik işlerden, en geniş siyasi bilgi ve ufku gerektiren işlere, davayı ilerletecek her şeyi her an yapmaya hazırdı. Düşman tarafından ya da özensiz çalışma yüzünden dağıtılmış parti örgütlerini demir gibi gücü ve ateşli coşkusuyla yeniden kurmak için çalıştı. O gençliğini, sağlığını ve özel hayatını parti için feda etti.”

Dzerjinski’yi tanımlayan en iyi sözlerdi bunlar, 1926’daki ölümü sonrası yapılacak eklerle birlikte…

Devrimin karargâhında

Bu kez tutukluluğu kısa sürmeyecek, devrim korkusuyla sarsılan Çarlık, Dzerjinski ve onun gibi ülkenin birçok farklı noktasında devrim mücadelesi veren kadroları yıkılacağı güne kadar sürgünde ve hapishanelerde tutacaktı.

Dzerjinski, tıpkı Stalin ve Sverdlov gibi, Şubat Devrimi’nin gelip Çarlığı tarihin çöp sepetine attığı güne kadar sürgünde kalan isimlerdendi.

Şubat 1917, Dzerjinski’yi yeniden mücadelenin en ön saflarına gönderdi.

1 Mart’ta Moskovalı işçiler tarafından serbest bırakılan Dzerjinski, üzerindeki hapishane kıyafetlerini bile çıkarmadan Moskova İşçi Temsilcileri Sovyeti’ndeki toplantıya katılıp, hapishane kıyafetleriyle ilk konuşmasını yaptı.

Lenin, Nisan Tezleri ile devrimin akacağı kanalı işaret ettiğinde, Dzerjinski o kanala akan ilk parti kadrolarından biri oldu. Bolşevik Parti’nin devrimin kaderini belirleyecek Devrimci Askeri Merkez’e Stalin, Sverdlov gibi isimlerle birlikte seçtiği isimlerden biriydi Dzerjinski.

Silahlı ayaklanma kararının alındığı Merkez Komite toplantısında da yerini almış, 7 Kasım günü devrim için Bolşevik Parti’nin karargâhından çıkan ilk birliklerin başındaki isim olmuştu. 

Ve devrim zafer kazandığında, verilen bu zorlu mücadelenin en kararlı işçilerinden biri olmuştu Dzerjinski. 17 yaşında başladığı mücadelesinde yıllarca cezaevinde kalacak, sürgünlere yollanacak, her seferinde kavganın en ön saflarına bir kez daha atılacaktı. Artık kazanmışlardı ama partinin en çalışkan işçilerinden olan Dzerjinski’nin ve de Bolşeviklerin asıl görevi şimdi başlıyordu. Devrim zafer kazanmıştı, şimdi korunmalıydı. İşçi sınıfının bu büyük zaferi, yine işçi sınıfı tarafından ve onun öncüleriyle birlikte korunmalıydı.

Çeka ve Dzerjinski…

Sovyetlerin efsaneleşen Çeka’sının kurucularındandı Dzerjinski.

Lenin’in talimatıyla sabotaj ve karşı devrime karşı kurulan komisyonun başına geçen Dzerjinski ölümüne değin bu önemli örgütün başında yer aldı.

Karşı devrimci yüzlerce girişim Çeka eliyle boşa düşürülecek, devrimin korunmasında çok önemli işler başarılacaktı.

Tek bir hataya bile tahammül gösterilemeyecek zamanlardı.

O da hata yapmamak için elinden geleni yapmış, karşı devrimcilerin korkulu rüyası olmayı başarmıştı. Partisinin onun ardından yaptığı açıklamadaki gibi, “Burjuvazinin baş belası” olmuştu.

Bolşeviklerin devrim öncesi ittifak yaptığı Sosyal Devrimciler’in sol kanadı karşı devrime giriştiğinde, karşı devrimin karargâhına giren ve burada yakalanıp tutuklanan Dzerjinski, boşa düşürülen karşı devrimin ardından tutuklanmanın ve bu girişimi açığa çıkaramamanın verdiği hayal kırıklığıyla istifa kararı alacaktı.

Tek istifasıydı bu. Kısa süre sonra yeniden parti kararıyla görevine döndü.

Partisi ona güveniyor, Lenin “zor” bir iş varsa, partinin çalışkan işçisi Dzerjinski’ye dönüyordu…

Parti işçisi Dzerjinski

Dzerjinski kusursuz bir parti işçisiydi. Hiçbir görevden yüksünmez, verilen her görevi titizlikle yerine getirir ve yaptığı işin sonucu görmeden kesinlikle geri dönmezdi. Karşı devrimin güç kazandığı Ukrayna’ya parti göreviyle gidecek, İçişleri Halk Komiserliği görevine getirilecek, Ulaşım Halk Komiserliği yapacaktı.

Bu görevlerin hepsi de devrim için hayati önem taşıyordu.

1922 yılında yaşanan kıtlık devrimi tehdit edince Sibirya’ya yine Merkez Komitesi kararıyla gidecek, gıda sorunu çözmekle görevlendirilecekti. Zaten hep kötü olan sağlığı bu görev sırasında iyice bozulacaktı. Lenin’in sağlık durumunun incelenmesi için verdiği talimatı öğrenince, “buradan sonuç almadan dönersem, sağlığım daha da kötü olacak” diyerek görevini başarıyla tamamlayacak, öyle geri dönecekti.

Rüşvetle Mücadele Komisyonu Başkanlığı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Merkez Yürütme Komitesi üyeliği, Birleşmiş Devlet Siyasi Dairesi Başkanlığı, SSCB Yüksek Ekonomi Konseyi Başkanlığı, Metal Sanayisi Üst Yönetimi Başkanlığı, Parti Politbüro üyeliği gibi birçok önemli görev üstlenecekti Dzerjinski.

İç Savaş sırasında cephelerde savaşan, partinin verdiği her görevi eksiksiz yerine getiren Dzerjinski, devrim sonrası çocuklar için verilen mücadelenin de en önemli neferlerinden biri olmuştu. Savaş sırasında evsiz çocuklar için yapılan çalışmaları duyunca soluğu doğrudan Eğitim Halk Komiseri Lunaçarskiy’nin yanında almış, önerisini sunmuştu. Evsiz çocuklar için Çeka’yı seferber etmek istiyordu, etti de. Çocuklar için o kadar fazla çalışma yapmıştı ki, parti onu çocukların yaşamının iyileştirilmesi için kurulan komisyonun da başkanlığına getirdi.

Sağlığının sınırlarında dolaşıyordu, Merkez Komitesi kararıyla zorla dinlendiriliyordu ama bitmek bilmez bir enerjiyle çalışıyordu Dzerjinski.

Durmanın devrime vereceği zararı biliyordu.

Kitabın ötesine geçmek: Bir boşluk…

Hayatını devrime adayan bu büyük devrimcinin yaşamını anlamak için Yazılama Yayınevi’nin Türkçe’ye kazandırdığı “Bir Devrim Kahramanı Feliks Dzerjinski” kitabı oldukça önemli bir kaynak olma özelliği taşıyor.

Bu yazının yazılmasına da vesile olan ve birçok bilginin birincil kaynağı olan kitap, bir büyük boşluğu da içinde barındırıyor.

Dzerjinski ölümünden hemen önce parti içi mücadelede bir taraftı.

Kitap burayı el çabukluğuyla geçiştiriyor.

Bir Merkez Komite toplantısında parti içi hizip baş kaldırıp parti birliğini hedef aldığında, Dzerjinski ateşli bir konuşmayla parti düşmanlarına yanıt veriyordu. Molotov, Dzerjinski’nin “Nereye gitmektesiniz Zinovyev ve Kamanev? Sovyet iktidarına karşı gelen Kronstadt’takiler gibi yapıyorsunuz” dediğini aktaracaktı yıllar sonra.

Troçkist Isaac Deutscher ise, Troçki, Kamanev, Zinovyev hizbinin Merkez Komite toplantısında yaptığı hamleye verilen sert yanıtın ardından gelen ölümü “Hakim çevrenin karşısına hep bir arada meydan okuyarak ilk defa çıkıyorlardı. Bunun tepkisi korkunç oldu. Tartışmalar kızıştı. Üzücü bir olay havanın gerginliğini büsbütün arttırdı: Sinirli ve hasta olan Dzerjinski, muhalefet liderlerini, özellikle Kamanev’i suçlayan uzun ve öfkeli bir konuşma yaptıktan, iki saat süren ve dinleyicilerin kulaklarını parçalayan birtakım çığlıklar attıktan sonra kürsüden inerken kalbi durarak yere yuvarlandı ve kuliste Merkez Komitesi’nin gözü önünde can verdi” sözleriyle anlatıyordu.2

İki önemli dönemeçte, Brest anlaşmasında ve sendikalar tartışmasında Lenin’in yanında yer almayarak hata yapmıştı ama partinin hedef alındığı bu hayati anda gerçek bir Bolşevik gibi davranmıştı.

Kitapta bu inançlı bolşeviğin ölümü öncesinde yaşananlar ve Dzerjinski’nin bu mücadelede üstlendiği role dair bir boşluk var.

Kitabın 1988’de basılmış olmasının da bu el çabukluğunda payı oldukça büyük. Sovyetleri tasfiye eden karşı devrimciler grubu Stalin’in adına bile tahammül edemezken, böylesi bir sondan fazlası hayalcilik olurdu. Ancak kitap bu eksik sona rağmen yine de Dzerjinski’yi yakından tanımak için oldukça önemli bir kaynak olma özelliği taşıyor.

Harlayan bir aleve benziyordu

Cenaze törenine binlerce kişi katıldı Dzerjinski’nin.

Lenin’in yanı başına gömüldü.

Cenaze tabutunu ne ilginçtir ki Stalin ve Troçki birlikte omuzlayacaktı:

Onun ardından Troçki her zamanki kibriyle konuşurken, Dzerjinski için yazının son sözlerini yoldaşı Stalin’e bırakıyoruz:

Eski Leninci hassa alayı yine en iyi önderlerinden ve en iyi savaşçılarından birini yitirdi. Parti yine yeri doldurulmaz bir kayıp daha verdi. Şimdi insan tabutunun başında, Dzerjinski yoldaşın katettiği tüm yolu anımsadığında -hapishaneler, kürek cezası, sürgün, Karşı Devrimle Mücadelede Olağanüstü Komisyon, harap olmuş ulaşım sisteminin restorasyonu, genç sosyalist sanayinin inşaası- dur durak bilmez faaliyetle dolu bu yaşama bir tek sözcükle karakterize edip şöyle demek istiyor: HARLAYAN bir ALEVe benziyordu.

Ekim Devrimi, Dzerjinski’yi ağır bir görev -Karşı Devrimle Mücadelede Olağanüstü Komisyonu’nun yöneticiliği görevi verdi. Burjuvazi, proleter devrimin düşmanlarının darbelerini çelikten bir yumrukla savuşturan Dzerjinski adından daha nefret edilesi bir ad bilmiyordu. “Burjuvazinin korkulu rüyası” -O zamanlar Feliks Dzerjinski yoldaşa böyle deniyordu.

… Dur durak nedir bilmez, en ağır işlerden çekinmez, zorluklara karşı cesaretle mücadele eder ve onları aşar; tüm gücünü, tüm enerjisini partinin ona emanet ettiği davanın hizmetine sunar ve onun coşkulu yaşam alevi, çalışmanın orta yerinde sadece proletaryanın çıkarlarını, komünizmin zaferini düşünen bir çalışmanın ortasında sönüverdi.

Elveda Ekim Kahramanı!

Elveda partinin sadık oğlu!

Elveda partimizin birliğinin ve gücünün mimarı!

*Feliks Dzerjinski için “Proletaryanın iradesi” tanımını ölümünün ardından Almanya Komünist Partisi kullanmıştı.

Dipnotlar

  1. Bir Devrim Kahramanı Feliks Dzerjinski, Yazılama Yayınevi, Aralık 2018. Çeviren Özlem Altıok
  2. Isaac Deutscher, Silahsız Sosyalist, Ağaoğlu Yayınevi, Sayfa 627
Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×