“Sol” Komünizm: Yeni Dönem ve Uyarılar

Önce bir şaire yapıtın yazarını nasıl gördüğünü soralım. Bize Brecht yanıt versin Lenin hakkında. “Mi-en-leh’in uygulamaları, onun büyük bir filozof olduğunu kanıtladı. Mi-en-leh felsefede uygulamacı, uygulamada ise filozof gibiydi.”1 2

İnsanlar kendi seçtikleri koşullar altında değil, doğrudan doğruya karşılaşılan, verilen ve teslim alınan koşullar altında kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Bu, çokça karşılaştığımız ve açıklayıcılık değeri kuşku götürmeyen bir tez. Lenin’in büyüklüğü ise varolan koşullar içinde, olanaklı olanın sınırlarını hedeflerken bir filozof, bir analist, bir bilim adamı gibi davranmasından ileri gelir. Lenin’i zamandaşlarından farklı kılan onun kendine özgü ütopyasıdır; ve ütopya elbet güzeldir ama her tür ütopyayı kabul etmek zor. Kendiliğinden oluşacak (oluşması beklenen) bir gelecek hayalinin Lenin için çok fazla anlamı yoktur. Öznenin irade müdahalede bulunduğu bir sürecin sonunda gerçekleşmesi hesaplanan ütopya güzeldir.

“Sol” Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı adlı yapıt, bir ütopyayı hesaplayan son analizdir. Dünya devrimi hayaline yönelik bolşevik hareketin pratiğe yaptığı son ve fazla ümit bağlanmayan müdahalesinin önemli bir boyutunu oluşturur. Yaşanmakta olan bir trajedinin son halkasından tutma çabasıdır. Bir ölçüde umutsuzluğun, bir ölçüde 1920’ler genel bolşevik politikasının, kazanılmış mevzilerin yitirilme riskini en aza indiren müdahalesinin ifadesidir.

1917-1920 Arası Politik İstikrarsızlıklar

Dünya işçi sınıfı hareketinin 1848 devrimlerinden 1920’lerin başına kadar geçen sürecin bütünsel bir etkisinin sonucunda ortaya çıkmışsa da, yapıtın özgeçmişi Zimmerwald Konferansına dayanır. II. Enternasyonal’in politikalarına karşı bir tepki olarak savaş karşıtı enternasyonalistlerin külahları önlerine koyup sosyal şovenistlerle hesaplaşmaya, savaşa karşı tavır konusunda da kendi içlerinde bir hesaplaşmaya yol açtı. Zimmerwald uzlaşması savaş karşıtlığı ortak paydasının zayıflığına dayanamadı ve 1917 Şubat’ında gerçekleşen Rus burjuva demokratik devriminin etkisiyle çöktü. Bolşeviklerin Ekim’e giden süreç içinde gittikçe güçlenmesi sol ve sağ Zimmerwald kanatları arasındaki uçurumu daha da genişletti. Oportünizme ve sosyal şovenizme karşı atılan bu ilk adım sol-kanatın güçsüz kalması sonucu pek başarılı olamadı. Bununla birlikte Lenin tarafından III. Enternasyonal’e doğru atılmış ilk adım olarak nitelendi.

1917 yılı içinde bolşevikler Avrupa Solu için bir çekim merkezi haline geldiler. Bu, güçlü bir örgütlülüğe yönelen bolşevik hareketin daha fazla Zimmerwald’la işbirliği yapmasını, yani bir türlü çıkarılamayan ve uygulamaya konulamayan kararlar için çoğunlukta bulunan Sağ’a karşı daha fazla zaman kaybetmesini olanaksız kıldı ve siyasi olarak akıldışı bir hale getirdi.

Zimmerwald, oportünistlerden kopuşu sağlayamadı, dolayısıyla III. Enternasyonal gündeme geldi. Zinovyev ve Radek’in karşı çıkmalarına rağmen 1918 Ocağı’nda Petrograd’da III. Enternasyonal’in hazırlık toplantısı yapıldı.

Dönem bir kabarma dönemidir. 1918 Ocağı’nda Almanya’da patlak veren grevler sonucunda yerel işçi konseyleri ortaya çıktı ve o yılın sonuna doğru yeniden baş gösteren ayaklanmaların temelini oluşturdu. 3 Kasım’da Kiel ayaklanmasını Hamburg, Bremen, Leipzig ve Stuttgart’taki ayaklanmalar izledi. Garip ama gerçek, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SDP) bile yükselen hareketin gerisinde kalmamak için hükümete ayaklanmaya katılacağı tehdidini savurdu. 9 Kasım’da gerçekleşen genel grev sonucu SDP temsilcilerinin de içinde bulunduğu hükümet düştü; II. Kaiser Wilhelm Hollanda’ya kaçtı. SDP milletvekillerinden Ebert ve Scheideman hükümetin ve yürütmenin başına geçtiler ve sosyalist cumhuriyet ilan etmek zorunda kaldılar. Spartaküs Birliği, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht önderliğinde yönetemedikleri bir kitleye kavuştu. Hareketli ve geniş kitle tabanı karşısında siyasal önderlik eksik kalmıştı. 1917’de SDP’den kopanların (Merkezciler ve Spartakist’ler) kurmuş olduğu Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi içinde azınlığa düşen Spartakist’ler Alman Komünist Partisi’ni (AKP) kurdular. Çok geçmedi. 5 Ocak 1919’da bu kez Berlin’de ayaklanma patlak verdi, ayaklanma kısa bir süre sonra bastırıldı, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht katledildiler. Nisan’da Bavyera’da bağımsız bir Sovyet ilan edildi, Alman Ordusu’nun 1 Mayıs’ta Münih’e girmesiyle son buldu. Kısa bir sessizlikten sonra 1920 yılında bu sefer atak karşı taraftan geldi, fakat General Kapp darbesi işçilerin direnişi karşısında başarısız kaldı. 1921’de Orta Almanya’nın tümünde hükümet karşıtı silahlı direnişler baş gösterdi. 1923 yılında Fransızlar’ın Ruhr bölgesini işgalinin ardından, Cuno hükümetinin bu bölgedeki kömür üretimini durdurması sonucu ekonomi felce uğradı, Ağustos ayında genel grev ilan edildi. Genel grev hükümetin devrilmesine yol açtı. 1923 Ekim ortalarında Saksonya ve Thüring’te Sol Sosyal Demokratlar ile Merkezciler bir işçi hükümeti kurdular. Silahlı işçi birlikleri örgütlediler. Fakat burada da siyasal öncü eksikliği hareketin sonunu getirdi. Ernst Thaelman ve 300 işçinin Hamburg direnişi destek bulamadı ve Sağ Sosyal Demokratlar bir kez daha iktidarı ele geçirdiler. Bu ayaklanmalara konan nokta oldu. Devrimci durum 1917-23 arası inişli çıkışlı sürdü. AKP kitleleri yönlendiremedi; elinden gelen tek şey öylesi bir kalkışma döneminde kitleleri yalnız bırakmamak oldu.

Bütün bunlar Almanya’da olup biterken Macaristan’da Çek ve Romen işgalcilerine karşı Sosyal Demokratlar ile Komünistler birleşip ortak bir parti oluşturdular. Mart 1919’da proletarya diktatörlüğü ilan edildi. Ekonomik süreçlere ilişkin sosyalist önlemler alındı. Haziran’da Macar Sovyet Anayasası kabul edildi. Fakat Macarlar, Fransız, Çek ve Romen işgallerine karşı duramadılar; sovyet yönetimi sona erdi (ağustos 1919). Yine 1919’da Fransa’nın Karadeniz donanmasındaki askerler Sovyet yönetimine karşı silah kullanmayı reddederek başkaldırdılar. Filo geri çekildi. 1. Mayıs’ta çok geniş bir katılım sağlandı ve 1920 yılında Fransız Komünist Partisi kuruldu. Yaşanan bunalım İtalya’yı da etkiledi. 1920 yılında hükümetin ücret indirimi uygulamasına gitmek istemesi kırsal bölgeleri ve 2.2 milyon işçiyi kapsayan grev ve direnişlere yol açtı. 1920 yaz sonuna doğru İtalya’nın kuzey kentlerinde bir çok fabrika üç hafta boyunca işçilerin yönetiminde kaldı.Kızıl muhafız birlikleri kuruldu. Sosyalist Parti’nin burjuvazi safından sendikaların başına reformistleri getirmesi yenilgiye yol açtı. 192l’de İtalyan Komünist Partisi kuruldu. Bir yıl sonra da Mussolini iktidara geldi. Öte yandan İngiltere’de Sovyet Rusya ile dayanışma komiteleri kuruldu. 1920 Ağustos’unda Tüm İngiltere İşçi Konferansı’nda alınan bir karar Lloyd George-Curzon kabinesinin Sovyet Rusya’ya yaptığı müdahaleyi kaldırmasında ve görüşmelere başlayarak bir ticaret anlaşması imzalamasında etkili oldu. Ocak 1918’de Finlandiya’da 3 ay süren Fin İşçileri Cumhuriyeti kurdu. Aynı dönem içinde ABD ve Japonya’da da önemli direnişler gerçekleşti.

Uluslararası hareketin merkezi olma imajına uzun yıllardan beri sahip olan Almanya’da proletarya hareketine ardarda indirilen darbeler, 1919 yılındaki Spartakist ayaklanmanın bastırılması Berlin Sovyeti’nin düşürülmesi dünya devrimine inen darbeler oldu. II. Enternasyonal liderlerinin ihanetleri işçi sınıfını örgütsüz bıraktı ve henüz o yıllarda kurulan KP’ler yeterince gelişemeden kendilerini yoğun bir eylem ve kitle zenginliği içinde buldular. Bu potansiyel öncüler, gelişme, derinleşme koşullarını bulamadan, bağımsız bir parti olarak yaşayıp siyasi deneyimlere sahip olmadan Orta Avrupa’da ayaklanmalar bastırıldı.

Bu dönemde II. Enternasyonal’e duyulan tepki uluslarası sosyalist harekete damgasını vurdu. II. Enternasyonal uzlaşmacılığına reformizmine ve (hatta) ihanetlerine duyulan tepki bazı ülkelerde “sol” doktrinlerin doğmasına yol açtı. Dünya devrimi umudunun zayıflamaya başlaması bağımsız sosyalist politikanın esnetilerek yığınlara yönelik çeşitli politikaların yaratılmasını gerekli kıldı, dolayısıyla proletarya hareketi içindeki “sol” ların eleştirilmesi gündeme geldi ve Lenin bunu “Sol” Komünizm Bir Çocuktur Hastalığı‘nda yazdı.

Yapıt siyasi bir çalışmanın ürünü, bizzat devrim güncelliğinin gerekliliğidir. Dünya devriminin gündemden çıkma eşiğine doğru yaklaştığı, ama umutların hala sönmediği yani Avrupa’da bir dizi devrimin hala güncelliğini koruduğunu bir dönemde son çırpınıştır. Bundan çıkan sonuç şudur: 1917-23 devrimci durum döneminde öznenin gösterdiği azami siyasi esneklik, devrimin gündemden çıkağı dönemlere doğrudan teorik kaynaklık edemez.

1920 “Sol”ları II. Enternasyonal karşısında gösterdikleri tepkimeyle gittikleri noktada bu esnekliği gösteremediler. Öncülüğün ayrılmaz parçası olan siyaseti dışlamış oldular ve böylece daha sol değil ama daha sekter olduklarını kanıtladılar. Kapitalizmin kendiliğinden çökeceği varsayımı oportünizme hareketsizliği, reformizmi ve nihayet ihaneti getirirken, “sol”lara siyasetsizliği ve müdahale bilinçsizliğini getirdi.

Trajik-olan, güzelin, haklının gerçekliğe yenilgisidir. 1917-23 yılları arasında yaşanan uluslararası bunalım Avrupa sosyalistlerini hazırlıksız yakalamıştır. Bir trajediyi yaşamışlardır, sonuç olarak. Tamamlayamadıkları boyut, gerektiğinde kitlelerle birlikte olabilen ve onları yöneltebilen bir örgütlülüktü. “Eğer proletarya partisi politikasının sınıfsal açıdan doğru yönde olmasını güvence altına alacak biçimde örgütlenmemişse, bir devrim durumunda sürekli çoğalan bu müttefikler, destek yerine karşılığa yol açabilirler.”3

SAYFALARI ÇEVİRİRKEN

Lenin, yapıtında devrimin bazı temel çizgilerinin uluslararası önemini vurgularken, Rusya’da devrim sürecinde olup bitenlerin diğer ülkeler içinde kaçınılmazlığını ve öğretici olması gerektiğini belirterek Bolşevizm teri- hinin belli başlı aşamalarından sözeder. “Birinci tarihsel hedefe ulaşılması, oportünizmine ve sosyal şovenizme karşı tam bir ideolojik ve siyasal zafer sağlanmadan, nasıl olanaklı değildiyse, ikinci hedefe kitleleri öncünün devrimde zaferini sağlamak için gerekli bu yeni konuma getirmeye, şu anın hedefine sol doktrinerliği saf dışı etmeden, bunun yanılgılarını tam olarak çürütmeden ve etkisiz hale. getirmeden ulaşılamaz.”4

Lenin sol doktrinerliği siyasi çözümleme yeteneğiyle aşıyor. Sergilediği bu yeteneğin Rusya devrimci hareketinin tüm birikiminde kaynağını aramak gerekiyor. 19. yüzyılın zengin deneyim birikimi bir yana yalnızca Bolşevizm döneminde bile, dünyanın hiçbir yerinde eşi görülmeyen on beş yıllık bir tarih pratiği yaşandı. Bu dönemde başka ülkelere nasip olmayan bir tarzda legal ve illegal, gizli ve açık, dar ve kitlesel, parlamenter ve terörist… mücadele yolları, sessiz ya da fırtınalı konjoktürlere yayılarak olgunlaşma sürecine katkıda bulundular. Bu birikimin ürünü özgüven, Lenin’in ‘Sol’ Komünizm’deki çözümlemesinin temel kavramalarına da yansıdı. Bu kavramlar,

  • kitleler,
  • örgüt,
  • Avrupa-Rusya farklılığından oluşuyor.

Kitleler Sorunu: “Uluslararası komünist hareketin bu aşamasında birçok kapitalist ülkelerde, diktatörlüğün (proletarya diktatörlüğü -Y.B.) uygulanması için hazırlıklar henüz tamamlanmamıştır ve bir çok ülkede sistematik olarak başlamamıştır bile. Bundan yakın bir gelecekte proleter devrimin olanaksız olduğu sonucu çıkartılamaz; tümüyle olanaklıdır, çünkü tüm ekonomik ve politik durum kolayca tutuşabilir niteliktedir ve ani bir patlamanın bir çok nedenleri mevcuttur; proletaryanın hazırlıklı oluşundan başka devrimin diğer koşulu yani bütün egemen burjuva sınıf ve partilerinde genel bir bunalım vardır. Yine de komünist partilerin bugünkü görevi devrimi hızlandırmak değil, fakat proletaryanın hazırlanmasını yoğunlaştırmaktır.”5

1920 yılı içinde ve daha sonrasında 1919’daki gibi büyük ve etkili olası bir ayaklanmalar zinciri, eylemi belirlemektedir. Devrimci durumun olgunlaşmış olduğu bir dönemde burjuvazinin kitlelerin en küçük bir istemini dahi karşılamaktan aciz oluşu, kitle eylemlerinin belirleyici rolünü oluşturur. Özellikle savaştan yenik çıkmış olan ülkelerde çıkan darlık ve krizin faturasının emekçilere çıkartılmak istenmesi, kitle eylemlerinin en belirgin nedendir. Toplumun sola yatmış olduğu bir zaman diliminde kitlelerin her eyleminin etkisi en üst düzeye çıkmıştır.

Örgüt sorunu: Alman “sol”larının liderlerle partiyi karşı karşıya koyması eleştirilmektedir. Lenin’in çıkış noktası yine Bolşevik Parti tarihidir ve Alman “sol”larının “ilke muhalefeti”ne karşı, bolşeviklerin hangi savaşımlarda gelişip güçlendiğini anlatır.

Lenin’e göre Bağımsız siyasal örgüt, siyasal mücadelenin gerekli koşulu ve güvencesidir. Önce örgütün kazanılması gereğini vurgular. Oysa Avrupa’da gerçek KP’lerin kopuş (sosyal demokratlardan) süreci çok yakın bir geçmişe dayanır ve yaşanan kopuş sol doktrinerliği de beraberinde taşımıştır. Siyaset deneyimsizliklerinden muzdarip “sol”lar, Kautsky ile II. Enternasyonal SDP’si ve çevirdikleri dolaplardan dolayı her türlü “kitlelerin yukarıdan belirlenmesine” duydukları tepkiyle bir hatanın içine yuvarlanmışlardır. Parti fetişinin reddi, siyasetten uzaklaşılması, eyleme ve kitle olgusuna tapınmaya dönüşmüştür; bu ise proletarya’nın burjuvazi yararına olarak silahsızlandırılması anlamına gelir. Lenin’e göre ise II. Enternasyonel’den kopuş yaşanmıştır ve siyasal öncü kazanılmıştır artık. Sıra kitlelere gelir ve bunun aciliyeti vardır. Lenin’de kitleye yaklaşım siyasal önderlik altında örgütlülüğü merkeze alır. Bu yüzden gerici sendikalarda savaşımın ana amacı bu kurumların başında reformistlerin ya da burjuva sendikacılarının uzaklaştırılması, yerlerine devrim yararına çalışabilecek insanların geçirilmesidir.6

Avrupa-Rusya farklılığı sorunu: Lenin kitap boyunca örgütsüzlüğün olduğu öte yandan kitlelerin anlık çıkışlar halinde genel olarak hareketli olduğu bir dönemde sosyalistlerin kendi çalışma konularını yaratabilmek için politikalarını esnetmeleri gerektiğini vurgular. Ona göre sosyalistler eylem içinde kendi hareket alanlarını açabilmelidirler. Bu alanın açılması öncelikle sol sekterizmin tasfiyesini gerekli kılar. Bu çok büyük ölçüde Avrupa’ya yöneltilen bir eleştiridir. Parlamenter savaşımla ilgili olarak her bir yerde şöyle yazmaktadır. “Avrupa parlamentolarında gerçekten devrimci olan bir parlamento fraksiyonunu yaratmak, Rusya’dakinden çok daha zordur. Bu, besbelli. Ama bu, 1917’nin en son derece özgün somut tarihsel koşullar içinde Rusya’nın sosyalist devrime başlamasının kolay olduğu, buna karşılık sosyalist devrimi sürdürüp amacına vardırmanın Rusya içini Avrupa ülkelerine oranla daha zor olacağı yolundaki genel gerçeğin özeli bir yönünden başka bir şey değildir.”7

Lenin’e göre Rusya’yı avantajlı kılan faktörler şöyle sıralanabilir:

1) Savaşın bitiminin devrim ile olanaklı hale gelmesi 2) Batılı devletler arasında konjonktürel çıkar ve politika ayrılıkları 3) (iç savaşı sürdürebilme açısından) ülkenin büyüklüğü 4) köylülüğün devrimci dinamizmi.8 Çarlık ülkesi, profesyonel devrimciler örgütüne, genç, canlı ve dinamik sanayi proletaryasıyla birleştiğinde, getirisi yüksek bir politik hammadde ve araçlar bütünü de sunmaktaydı.

Yukarıda sözü edilen gerçeğin özel yönünden, yani parlamenter mücadeleden (gerekse gerici sendikal içinde çalışma) kitlelerin nesnelliğinin uygun olduğu bir dönemde, herhangi bir mücadele yöntemi olarak sözedilmemekte, özellikle vurgulanmaktadır. Fakat şu anda bizi tezin asıl genel yönü ilgilendiriyor, yani Avrupa-Rusya farklılığı, Lenin’in sıkça vurguladığı ve çözümlemelerinde kullandığı bir tez.

İşçi sınıfı hareketinin 1920’ye kadar olan kazanımları Avrupa’da kapitalist sistem içinde bir yandan gelişen piyasa mekanizması öte yandan yerleşikleşen hukuk sisteminin emme yeteneği sonucu burjuva demokratik ufuklar içinde kalmıştır. Bu kazanımlar işçi sınıfı hareketinin gücü ile sağlam temellere oturmuş geri alınamaz bir nitelik kazanmıştır. Tüm sağlamlığına karşın işçi sınıfının elde ettiği ekonomik demokratik kazanımlar sosyalist bir örgütlenmenin nihai hedefleri açısından anlamlarını yitirmişler ancak burjuva toplumu içinde işçi sınıfının kendiliğindenliğiyle özdeşleştirilebilecek bazı kurumların (sendikaların, liberal işçi partilerinin vb.) varlığı için bir anlam taşır olmuşlardır. Fakat 1919-20’ye gelindiğinde durum değişmiştir. Değişiklik bu yıllara özgüdür.

Lenin’e göre devrim olabilmesi için “ulusal bunalım” gerekmektedir. 1920 yılında bunalım engebeli bir yolda gider gibi inip çıkmaktadır. Devrimci bir durum saptanmıştır ve önceden olduğu gibi mevzi kazanımlar gündemi belirleyebilen bir kitle hareketinin ve partisinin oluşumu için gerekli görülmektedir. Rusya’da devrim zaten vardır ve topyekün bir iktidar mücadelesiyle kazanılmıştır. Rusya’da sıçrama gerçekleştirilmiştir bir kez Avrupa’ya ise hareketli bir kitle tabanı üzerinde sıçrayabilmesi için geri çekilmesi ve hazırlanması önerilmektedir. Tüm bu rezervlere ve yeni dönemin gündeme getirdiği görevlerin farklılaştırıcı etkisine karşılık, Lenin’in çözümlemesi Rusya’nın ve bolşevik politiğin özgünlüklerini dışa taşıma çabasını da yansıtır.9 Oportünizm, uluslarararası ölçekte baş düşman olarak tanımlanır, tüm ülkelerin temel sorunlarda Rus devriminin yolunu izlemelerinin kaçınılmazlığı deklare edilir…10 Kendine güven siyasette özgünlüğüne güven anlamına geliyor. Özgünlüğüne güven duyanlar, modellerinin evrensel geçerliliğini zorlamaya yöneliyorlar.

Okuduktan Sonra

Almanya SDP’sinin Engels’le birlikte parladığı daha sonra yaygınlaştığı bilinmektedir. Fakat ulaştığı teorik düzey, hatta II. Enternasyonal içindeki etkinliği, uluslararası saygınlığı pratikte etkin olmasını sağlayacak siyasi doğrulukları getirmemiştir. “Bir düşünceyi politik bir tekrarı doğru ya da yanlış kılan yalnızca onun bütünle proleter devrimin kaderiyle olan ilişkisidir.”11

Bolşevikleri başarılı kılan elde edilen sonuçlardır. Fakat bu sonuçlara neyin ve hangi kararların götürdüğünü görmek gerekir.

Bolşevik önderliğin 1920 yılında uygulamaya koyduğu politika bir yandan zayıflayan dünya devrimi sürecine tedrici bir müdahaleyi öte yandan ilk sosyalist iktidarın kollanmasını gerekli kılmıştır.12

Kullandığı bilimsel çözümleme teknikleri açısından Lenin ve çağdaşları (örneğin R.Luxemburg) arasındaki kıyaslama tartışma götürür, fakat özellikle teoriden pratiğe giden adımı atmak için yazmak Lenin’e nasip olmuştur. Lenin tarihsel bütünlüğü içinde siyaset kavramını yakalayabilmiştir.

Lenin teorik öncüllerinden kaynaklanmayan tek bir siyasi tavır geliştirmemiş, tek bir pratik karar almamıştır. Onun öncülü somut durumun soyutlanması ve çözümlenmesidir. Bu, pratiğe müdahale etmenin ön teorik çalışmasıdır. Lenin’i reel politiker bir tavırdan ayıran nokta onun sürecin bütünselliğini görmesi ve tek tek olguların geçici çözümlemelerinin içine sıkışıp kalmamış olmasıdır.

Lenin’in asıl mücadelesi reformistlerledir. Herhangi bir ulusal bunalım ya da kalkışma anında reformistlerin geri çekici, uzlaştırıcı rolünü sıfırlamayı güvence altına almak istemektedir.13 Dönemi içine ve o dönem içinde bolşeviklerin ve Komintern’in genel politik hattı üzerine oturtulmadan ne mücadelenin aslolarak reformistlere ve merkezcilere karşı verildiğ,i ne de “sol’ların aslında bazı sivrilikleri giderilmesi gereken ve proletarya içinden çıktıkları için de kazanılması gereken unsurlar olarak görüldükleri anlaşılır.14

Yapıtı devrimci durumun olgun, devrimin gündemde olduğu bir kısa dönemde öznenin kitle tabanında örgütlülüğünü sağlamlaştırabilmesi ve sonra da sıçramayı gerçekleştirmesi için hazırlanmasını gerekli kılan bir dönemde, geçici bir geri çekilme döneminde yazılmıştır.

Yapıt bir başka boyutta da değerlendirmek akla yatkın geliyor. 1917 devriminin hemen ardından uygulanan savaş komünizmi, yaşanan ekonomik bunalım ve NEP girişimleri olağanüstü eğitici olmuştur.

Kanımca “Sol”lara yöneltilen her eleştiride, Sovyetler Birliği’nde yaşanan iktisadi başarısızlıkların payı vardır. 1917’de Sovyet ekonomisi için saptanan hedeflerin çok ileri olması hem iktisadi hem de beşeri kapasitenin saptanan hedeflerin çok ileri olması, hem iktisadi hem de beşeri kapasitenin yetersizliklerinin 1920’lere doğru gün gibi ortaya çıkması, kendi yeteneklerinin sınırını görmeden ileri atılanların, olanlarıyla istekleri arasında bir uyum sağlayamayan liderlerin Lenin tarafından ayrıştırılabilmesi ve algılanabilmesini sağlamıştır . Olanak-istek uyumsuzluğu şöylesi uyarıları bile gerekli kılabiliyor: “Biz sosyalizmi kurma işine hayali ya da bu maksatla özel olarak teşkil ettiğimiz insan malzemesiyle değil kapitalizmin bize miras bıraktığıyla girişebiliriz”15 Bu uyarı kendi nesnelliğinin bilincinde olunmasını yansıtmaktan öte, “Sol”lara yöneltilen “olanaklarını iyi tartma” eleştirisiyle de bağlantılı olarak okunmalıdır.

“Sol” Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı’nın vardığı sonuçları doğrudan teori alanına taşımak ve bu sonuçlan onun ardından doğrusal olarak gelebilecek başka birtakım sonuçlara vardırmak, toplumun farklı-gelişim aşamalarının algılanmasını zorlaştıracaktır.

Yapıt ancak tüm sosyalist sistemin oluşum sürecinin bütünselliği içinde anlam kazanabilecek bir siyasi tavırdır. Geçmiş ve gelecekte her zaman teorik doğrulukları ifade ettiği için değil, dönemin içinde siyasal doğrulukları ifade ettiği için değerlidir.

Dipnotlar

  1. Mi-en-leh’ten Lenin kastediliyor.
  2. Brecht Bertol; Me-ti’nin Özdeyişler Kitabı, Alan yay., s.64
  3. Lukacs G.; Lenin’in Düşüncesi, Belge yay.,s.31
  4. Lenin; “Sol” Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı, Sol yay. Ank. Aralık 1974, s. 103
  5. Lenin; Collected Works, vol. 31; Progress Publishers, s.189
  6. Bir ülkede burjuva demokrasisi ne denli tam, geniş ve yerleşik biçimde kurulmuşsa, böylesi kurumların (kitle örgütleri -Y.B.) başına burjuva fikirleriyle küflenmiş, görüş ve önyargılanyla doldurulmuş veya dolaylı olarak satın alınmış insanların getirilmesi burjuvazi tarafından o denli başarıyla yürütülür işçi aristokrasisinin bu temsilcileri, burjuvalaşmış işçiler bu mevkilerden şimdiye kadar olduğundan çok daha etkin bir şekilde kovulmalıdırlar ve yerlerine işçiler geçmelidir hatta deneyimsiz işçiler…”. V.I. Lenin, Collected. Works, Progress Publisheres, Sf. 192
  7. Lenin; “Sol” Komünizm…, s.66
  8. Lenin; a.g.e., s.64
  9. Lenin; a.g.e., s.22
  10. Lenin; a.g.e., s.20
  11. Lenin; a.g.e., s.39
  12. Komintern’e Katılımın 21 Koşulu III. Enternasyonal’den Belgeler, Belge Yay., s.28-34
  13. a.g.e.
  14. Uluslararası Durum Hakkında Rapor, Collected Works, Progress Pub. V. 31
  15. Lenin; a.g.e., s.42