Trump yoksulların desteğini hâlâ nasıl alıyor?

2016 yılında ABD başkanı seçildiğinde Donald Trump, seçim kampanyasını ‘önce Amerika’ başlığı altında, hem şirketlere hem de işçilere hitap edecek biçimlere sokabildiği vaatlerle doldurmuştu. Vergi indirimleri, göç yasası ve dış ticarette korumacılık seçim kampanyasının parçalarıydı. Amerikalı işçilere, vergi indirimleriyle ücret artışı, dış ticaret engelleriyle ve işlerini ellerinden alan göçmenleri sınır dışı ederek iş vaat ediyordu. Seçim kampanyası sırasında Trump’ın asıl olarak orta sınıf tarafından desteklendiğine dair saptamalar daha sonra; Trump’ın bir işçi sınıfı kahramanı olduğu ve hatta mavi yakalı işçilerin Trump döneminde hiç olmadığı kadar zenginleştiği iddialarına vardı. 2020 seçimleri yaklaşırken sık sık yayınlanmaya başlayan anket sonuçları Trump’a muhafazakâr orta sınıfın yanı sıra çeşitli etnik kökenden yoksulların desteğinin azımsanmayacak düzeyde olduğunu gösteriyor. Birden çok anketten derlenen sonuçlara göre, ortaokul mezuniyeti olmayan gençlerin (18-29 yaş) yüzde 74’ü Trump’ı desteklediğini söylüyor. Anketler ve eski seçim sonuçları, eğitim düzeyi arttıkça Trump’ı destekleme oranının düştüğünü gösteriyor. Beyazlardan en çok oyu almakla birlikte, Latinoların yüzde 30’u bu seçimde Trump’a oy vermeyi düşünüyor. Trump’ın 2016 seçimlerinde Latinoların yüzde 29’unun oyunu aldığı düşünülürse, başkanlık döneminde göçmen karşıtı politikalarına rağmen bu kesimin oyları şimdilik korunmuş gibi görünüyor. 6. ABD’de bu nedenle, göç konularından en çok etkilenen grup Latinolar oluyor.

Trump’ın göç konusunda attığı adımlar Obama-Biden yönetiminin göç politikasını aratır olsa da, kendi döneminde Obama’nın göç yasası acımasız olmasıyla ve aileleri ayırmasıyla bir ‘sınır dışı etme makinesi’8 söyleyen demokratlar da Biden seçeneğinin elle tutulur bir yanı olmadığının farkında; bu yüzden seçmenlerinden Biden’a değil, benzer bir ekiple Obama döneminin bir tekrarına oy vermelerini istiyor. Obama döneminin yoksul kesimler için büyük bir hayal kırıklığı olduğunu bilmemesi mümkün olmayan demokratlar, başka bir seçeneklerinin olmadığını biliyor.

ABD’nin geleceğini aydınlatacak ise, yoksul emekçi kesimlerin Trump-Biden ikilisi ya da benzerleri karşısında kendilerine sunulmuş seçeneklerin tamamen dışında, ABD sermayesinin belirlediği sınırların ötesine işaret eden bir alternatifi oluşturması.

Dipnotlar

  1. Harvard Youth Poll, 23.04.2020, https://iop.harvard.edu/youth-poll/spring-2020-poll [/efen_note], 1 Jennifer Medina. Trump Is Harsh on Immigration. That Doesn’t Mean Biden Has the Latino Vote. The New York Times, 24.04.2020. https://www.nytimes.com/2020/04/24/us/politics/latinos-biden-trump.html [/efen_note]

    Yine seçim kampanyası döneminde Beyaz Saray tarafından Trump yönetiminin mavi yaka işçilerin ekonomik durumunu nasıl düzelttiğini gösteren raporlar yayınlanmaya başlandı. 2014 yılından bu yana en yoksul kesimin yıllık kazancında gerçekleşen artış, Başkan’ın başarılı politikalarının sonucu olarak gösteriliyor. ABD’de yıllık kazançlardaki en yüksek artış, gelir dağılımının en alt kısmında yer alanların saatlik kazançlarında gerçekleşmiş görünüyor. Bunun nedeni olarak 2016 yılında yürürlüğe giren vergi kesintisi yasasıyla birlikte Aralık ayında neredeyse tüm eyaletlerde saatlik ücretlerin artırılması gösteriliyor. ABD’de nüfusun yüzde 82’sini oluşturan en düşük gelirli yüzde 25’in kazançlarının Kasım 2019’da bir önceki Kasım ayına göre yüzde 4,5 oranında arttığı; Ocak ayında ise 2009-2019 yılları arasında mavi yakalı işçilerin ortalama kazançlarındaki artışın yöneticilerin kazanç artışını geride bıraktığı açıklandı. En yoksul kesimin yıllık kazançlarında gerçekleşen bu artış, orta sınıfın yoksullaştırılıp en zenginlerin servetlerine servet katmasıyla birlikte gerçekleşiyor. Aslında gelir dağılımının giderek bozulduğu ABD’de yoksul kesim 2009’dan pandemi sürecinin başlangıcına kadar yıllık kazançlarındaki en yüksek artışı yaşamış gibi görünüyor ve Trump salgın sürecinde özellikle mavi yakalı işçilerin kahramanı gibi gösteriliyor. Ancak en yoksul kesimin yıllık kazancındaki bu parasal artış reel olarak ifade edildiğinde Nisan ayında ABD ekonomisinde kamu hizmetleri sektörü dışında tüm sektörlerde reel ortalama kazancın bir önceki yıla göre düştüğünü görüyoruz. ABD’de salgın döneminde rekor kıran işsizlikle birlikte, çalışmaya devam edenler de yoksullaşıyor. ABD’de gerek işsizlik gerek yoksulluktan en çok etkilenen kesimi ağırlıklı olarak Latinolar ve siyahiler oluşturuyor; bununla birlikte Latinoların neredeyse üçte biri başkanlık seçiminde Trump’a oy vereceğini söylüyor.

    Eğitim düzeyleri, etnik kökenleri ve ekonomik durumları açısından Trump’ı destekleyenlerin pek muhafazakâr orta sınıf tanımlamasına uymadığını söylemek mümkün. Son zamanlarda siyahilerin, Latinoların ve yoksul kesimlerin oylarını garanti görmemeleri konusunda demokratları uyarmaya yönelik haberler de araştırmaların sonuçlarını destekliyor. Peki, Trump yoksul kesimlerden nasıl destek alabiliyor? Bu soruya cevap verirken Trump’ın beyazlar dışındaki Amerikalıların veya yoksul kesimlerin refahını artıran, ekonomik durumlarını iyileştiren politikalarını aramak yerine; bu kesimlerin Trump’ı desteklememesi durumundaki alternatifine odaklanmak gerekiyor. Çünkü bir önceki seçim döneminde yoksul Amerikalıları düşündüğü mesajını veren politikaların aslında hiçbir karşılığı olmadığı, salgın döneminde belirginleşen kriz ve George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan protesto gösterileriyle görüldü. Yoksul kesimleri Trump’a destek vermeye iten asıl neden, Trump dışındaki seçeneklerin yoksul kesimlere yeni bir umut veremiyor olması. Bu seneki başkanlık seçiminde Trump’ın karşısında Demokrat Parti’nin adayı olarak Obama döneminin başkan yardımcısı Joe Biden var. Trump-Biden seçenekleri arasında kalan kesimlerin büyük oranda oy vermekten vazgeçeceğine dair tahminler yapılıyor.

    Joe Biden Amerikalıların hafızasında kötü siciliyle yer etmiş durumda. ABD’nin Irak işgaline verdiği destek, cinsel saldırı suçlamaları, 1994 suç yasası ve başkan yardımcılığı döneminde yaklaşık üç milyon göçmenin sınır dışı edilmiş olması Biden’ı zorlayan başlıklar. Biden geçtiğimiz günlerde en son kendisine soru sormak isteyen siyahi muhabire, hâlâ Trump ve kendisi arasında karar veremediyse ‘siyah olamayacağını’ söylediği için gündeme geldi 2 CNN Politics. Biden: ‘If you have a problem figuring out whether you’re for me or Trump, then you ain’t black’ 22.05.2020. https://edition.cnn.com/2020/05/22/politics/biden-charlamagne-tha-god-you-aint-black/index.html [/efen_note]. Kısa bir süre sonra özür dileyen Biden, siyahi örgütlerinden ciddi tepki almıştı. Son haftalarda ABD’de yaşananların yanında Biden’ın cevabı masum kalsa da ‘siyah olup Biden’a oy vermemek’ çok olası görünüyor 3 Biden’ın siyahilerle arası hiç iyi olmamış: 1977’de siyahilerle aynı okula gidecek çocuklarının bir ‘ırk cangılı’nda büyüyeceğini; yoksul çocukların beyaz çocuklar kadar yetenekli ve akıllı olduğunu; kapüşonlu giyen bir çocuğun bir çete üyesi değil, bir şair olabileceğini kabul etmemiz gerektiğini ve Obama’nın ‘ilk parlak ve temiz Afro-Amerikalı’ olduğunu söylemişti. [/efen_note]. Biden’ı siyahilerin desteği konusunda zorlayan asıl nedenlerden biri, 1994 yılında çıkarılan Şiddet Suçları Kontrol ve Emniyet Yasası. Bill Clinton’ın başkanlık döneminde, Joe Biden’ın ABD Senatosu Yargı Komitesi başkanlığında geçen yasayla, ölüm cezası verilecek suçlar artırılmış, cezalar ağırlaştırılmış, eyaletlere, yeni hapishaneler inşa etmek ve yüz bin polis memurunun işe alınması için 30 milyar dolar, suç önleme programları için 6 milyar dolardan fazla teşvik verilmişti. ABD’de Latinolardan sonra en düşük ücreti alan, neredeyse dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşayan ve suç oranının en yüksek olduğu siyahiler, bu yasadan en çok etkilenen kesim oldu. Yasanın yürürlüğe girmesinden beş yıl sonra ABD’de ölüm cezası alanların yüzde 44’ü siyahi, yüzde 21’i Latinoydu. 13 yaşındaki çocukların belirli suçlar için yetişkin sayılmasına izin verilmesiyle bugün ABD’de hapis cezası alan gençlerin üçte ikisini siyahiler oluşturuyor. Üçüncü kez suç işleyen bir kişiye müebbet hapis cezası verilmesi de bu yasanın bir parçasıydı, ABD’de müebbet hapis cezasına çarptırılmış kişilerin yüzde 78’i siyahi, çoğunluğu daha çocukken polisle karşı karşıya geliyor. Bu seçim döneminde yasayı yazan ve oylayan Biden’a konuyla ilgili sık sık sorular gelse de, yasanın toplu tutuklamalara yol açmadığını savunuyor ve siyahilerin yasadan orantısız olarak etkilenmediğini iddia ediyor. Bir önceki dönemde yasayla ilgili özür dileyen Hillary Clinton’ın özrünü gereksiz bulduğunu da bir röportaj sırasında söyledi.

    Trump tarafındaysa belli bir kesim dışında siyahi desteği çok sınırlı. Yüzde 14’ü Trump’ı destekleyen siyahilerin bir kısmı orduda ailelerinden birileri olduğu için, bir kısmı Trump’ın istihdam yaratma, sınırı güvence altına alma ve terörist saldırıları önleme sözlerine inandığı için Trump’ı desteklediğini söylüyor. Trump tarafındaysa bu desteği artırmaya yönelik herhangi bir çaba yok, daha çok destek gördüğü siyahi erkeklerin desteğini korumaya çalışıyor. Yine de, George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan olaylara kadar, Biden’ın umursamazlığının karşısında Trump’ın siyahi oyları için daha çok uğraştığı söyleniyordu.

    ABD’de yoksul kesimlerin desteğini belirleyen en önemli başlıklar arasında sağlık sistemi ve göçmenlerle ilgili düzenlemeler geliyor; çünkü bu kesimi ağırlıklı olarak sağlık katkı paylarını ödeyemeyen, sigortasız çalışan ve beyazların dışında kalanlar oluşturuyor. ABD’de 2018 yılında sigortasız kişilerin yüzde 58’inin yoksulluk seviyesinin yüzde 200’ünün altında geliri vardı ve üçte birinden fazlası Latino’ydu. Her iki başlıkta da bu zamana kadar Trump yoksul kesimin yararına adımlar atmadı, Biden’ın seçim kampanyasında da Trump’ınkileri aratacak önerileri var.

    Joe Biden’ın sağlık sistemiyle ilgili planının temelinde Obamacare’in güncellenmesi yer alıyor. Obamacare, Obama’nın başkan seçildiği dönemde yoksul Amerikalılar için umut olsa da, yürürlüğe girmesiyle birlikte yoksul kesimin karşılayamayacağı katkı payları olduğu görüldü ve aslında yoksullar için sağlık hizmetine erişimde bir değişiklik olmadı. Aksine sağlık sigortasının kapsadığı hizmetler gittikçe azaldı. Bununla birlikte Obamacare, kamu fonlarının özel sigorta şirketlerine aktarılmasıyla ABD’de bütçe açıklarının artmasına yol açtı. Trump’ın bir önceki dönemde Obamacare’i sonlandırma planı ve bütçe açıklarını azaltma vaadi, yoksul kesimlerin desteğini almasına neden olmuştu. Şimdi Biden’ın geliştireceğini söylediği düzenlemelerin bütçede 750 milyar dolarlık açığa neden olacağı tahmin ediliyor ve yoksul kesimler Obama döneminde kendilerine sağlık hizmeti olarak dönmediğini gördükleri harcamaların daha fazlasını özel sektöre aktarmaya ikna olmuş gibi görünmüyor. Bu nedenle Trump, bu seçim döneminde de sağlık sistemine harcanan paraların azaltılmasına oynuyor. Biden ayrıca, Trump’ın 2016 yılında vergi kesintileriyle birlikte kaldırdığı, sağlık sigortasını ödemeyenlere uygulanan cezayı geri getirmeyi planlıyor. Amerikalılar bu seçimde, koronavirüs vakalarında dünya birincisi olmalarına sebep olan sağlık politikaları ile bunların daha kötüsü olmak üzere iki seçenekle karşı karşıya kalmış durumda.

    Bir başka konu göçmenler. ABD’de yaşayan göçmenler içinde çoğunluğu oluşturan Latin kökenliler ABD’de en düşük ücretle çalışan kesimi oluşturuyor. 2020 yılının ilk çeyreğinde ABD’de ortalama haftalık ücret 957 dolarken Latinolar ortalama 722 dolar alıyor (16-24 yaş arasında 559 dolar) ve yüzde 19’u yoksulluk sınırının altında yaşıyor. ABD, Latin Amerika’dan sonra en büyük göçü Asya ülkelerinden alıyor, Asya’dan gelen göçmenlerin hem eğitim düzeyi hem de ücretleri ABD ortalamasının üstünde 4 Abby Budiman. Key findings about U.S. immigrants. https://www.pewresearch.org/fact-tank/2020/08/20/key-findings-about-u-s-immigrants/. 20.08.2020. [/efen_note], 5 U.S Bureau Of Labour Statistics. Median usual weekly earnings of full-time wage and salary workers by age, race, Hispanic or Latino ethnicity, and sex. Erişim Mayıs 2020. https://www.bls.gov/news.release/wkyeng.t03.htm

  2. Daniel Denvir. Obama created a deportation machine. Soon it will be Trump’s. The Guardian, 21.11.2016. https://www.theguardian.com/commentisfree/2016/nov/21/obama-deportation-mcahine-damage-trump [/efen_note] şeklinde yorumlanmıştı. Obama’nın başkanlık döneminde, seçim kampanyası sırasında sunduğu göçmen planının tam tersi uygulamalara imza atmış olması nedeniyle, kızgınlık hâlâ devam ediyor, ön seçimler sürerken Joe Biden’ın sınır dışı edilenlerden özür dilemesi talebiyle eylemler yapılıyordu. Biden, büyük bir hata olduğunu ifade ettiği sürgünlerle ilgili olarak kendisinin o dönemde başkan değil sadece başkan yardımcısı olduğunu hatırlatarak sorumluluktan kaçmaya çalıştı. Başkan seçilmesi durumunda Obama dönemindeki göç politikasını kesinlikle devam ettirmeyeceğini söyledi. Ancak şimdiki sözleri, ön seçimler sırasında Trump’ın göçmen politikası sorulduğunda, tüm sınır dışı etmeleri durdurmayacağını, bazılarının gerekli olduğunu söylemesi nedeniyle, hiç samimi bulunmuyor. Joe Biden’dan, ön seçimlerde Latinoların çoğunlukta olduğu eyaletlerde Bernie Sanders’a kaybettiği için bu kesimin desteğini kazanmak üzere hamleler yapması bekleniyor. Latin kökenliler Biden’ı Obama dönemindeki uygulamalar nedeniyle desteklemiyor. Hem Trump’ın göçmen yasasına demokratlar tarafından bir karşılık verilmesini; hem de ülkede Latinlerle ilgili konuların sadece göç başlığı altında ele alınmamasını bekliyorlar. Latin sivil toplum örgütleri, demokrat adayın sessizliğinden rahatsız oluyor ve Trump’ın salgın sürecinde işsizliğe çözüm olarak sunduğu göç yasağının Biden’ın seçim ofisi tarafından açıkça reddedilmemesi Obama dönemi politikalarının devam ettirileceği şüphesini uyandırıyor. Biden’ı Latinoların Trump karşıtlığının kendisine desteğe ‘kendiliğinden’ dönüşmeyeceği konusunda uyarıyorlar; nitekim Biden demokratların adayı olduktan sonra Latinolar içinde oy kullanacağını söyleyenlerin oranı yüzde 75’ten yüzde 60’a düşmüş durumda. Biden’a bir yandan da Latinoların desteğinin yanı sıra, Trump’ın 2016 seçimlerini kazanmasına neden olduğu söylenen beyaz işçilerin desteğini de kazanması gerektiği söyleniyor. Bu iki kesimin desteğini kazanması için Biden’a verilen önerilerin birbirine tamamen zıt olduğunu tahmin etmek zor değil.

    ABD’de yoksul kesimlerin Trump’a desteği, Obama döneminin tutulmayan sözleri ve halkın sırtındaki yükü artıran politikalarıyla başlamıştı. Trump tarafından korumacılık ve yerli üretim sözleriyle desteklenen iş vaatleri, sağlık sistemine dair bir adım atmaya gerek duymadan sadece maliyet düşürme sözü, yoksul kesimlerin desteğini almaya yetmişti. Trump’ın başkanlık döneminde yoksul kesimlerin yararına hiçbir şey yapmadığını biliyoruz. Şimdi de bu kesimleri Trump’a yönlendiren, en hassas oldukları sağlık ve göç konularında, en büyük beklentileri oluşturmuş ve sözlerinin hiçbirini tutmamış Obama döneminin başkan yardımcısı Joe Biden, politikalarını bu dönemin üzerine kurarak karşımıza çıkıyor. Sağlık konusunda Obamacare’in geliştirileceğini; göçmen politikasıyla ilgili olarak herkesi değil ama bazılarını sınır dışı edeceğini söylüyor. Siyahiler başlığında eski açıklamaları, suç yasası ve halen bu yasayı savunuyor olması, Trump’ın siyahilerden alamadığı desteği kendisine yönlendirecek adımlar atmak gibi bir niyetinin olmadığını gösteriyor; George Floyd protestolarında belirginleşen polisin mali kaynaklarının kesilmesi talebine aynı Trump gibi karşı çıkıyor. Seçmenlerinin dörtte biri (henüz aday kesinleşmediği sıralarda) Biden’ın yerine başka birinin aday olması gerektiğini 7 45 yaş altında bu oran %40’a çıkıyor. Bknz. https://morningconsult.com/wp-content/uploads/2020/05/200501_crosstabs_BIDEN_READE_RVs_v4_YW.pdf

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×