Türkiye’de genç işsizlik

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 15 Ekim’de yayınladığı Temmuz ayı işsizlik verileri, gözlerin toplam nüfusun yüzde 16,1’ini oluşturan 15-24 yaş aralığındaki gençlere çevrilmesine yol açtı.

Son olarak, “otoriterizmden Kadıköy’e kaçışı” 1 ile gündeme gelen Türkiye gençliği, bu defa yüksek işsizlik oranıyla karşımızda. Bütün nüfus içerisinde yüzde 13 olan tarım dışı işsizlik oranı, genç nüfus içerisinde yüzde 23,7 gibi oldukça yüksek bir düzeyde. Genç erkekler söz konusu olduğunda oran yüzde 19,6’ya inerken, genç kadınlar için yüzde 32,3 ile tablonun çok daha karanlık olduğu görülüyor.

Beklenen kriz, yaşanan krizi unutturdu

Türkiye’de ekonomik yıkım beklentisi, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rahip Andrew Brunson’un tutukluluğu sebebiyle Türkiye’ye getirdiği yaptırımların ardından giderek şişmişti. 

Ancak ekonomik göstergeler yaptırımlardan önce de daralmaya işaret ediyor, reel sektörden gelen sinyaller gelecek öngörülerinin giderek kötümserleşmesine yol açıyordu. 

Trump, bir süredir ABD ile çelişkilerini gizlemeyen Ankara’ya işte bu momenti kullanarak yanıt verdi. ABD yaptırımlarının ve kurdaki ani yükselişin Türkiye ekonomisi için bir ölüm vuruşu olacağı endişesi, halihazırda yaşanmakta olan krizin ve bunun kaynağında yatan yapısal sorunların üzerini örtmeye hizmet etti. 

Brunson’un salıverilmesiyle birlikte, AKP’den kurtulmak için ekonomik sonuçları “başkalarının cebiyle” sınırlı bir kur krizini göze alan orta sınıfların heyecanı şimdilik son buldu. Gelgelelim, tek başına genç işsizlik verileri dahi Türkiye’de bir şeylerin çoktandır emekçilerin üzerine yıkıldığını gözler önüne seriyor.

Kentlerde yaklaşık üç genç kadından biri işsiz, tarımı hesaba katınca da teselli bulunamıyor, oran olsa olsa beşte bire düşüyor. Genç erkeklerde görece daha düşük seyreden işsizlik oranı bile, yüzde 16,9 ile OECD ortalamasına (yüzde 11,5) kıyasla oldukça yüksek. 

“Çalışacak eleman bulamama sorunu yaşayacağız”

AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin 20 Şubat 2018 tarihli meclis grup toplantısında, işsizlik oranının yeniden tek haneli rakamlara inmekte olduğunu söyleyerek, “Önümüzdeki yıllarda işsizlik değil; çalışacak eleman bulamama sorunu yaşayacağız” iddiasında bulunmuştu.

Erdoğan’ın öngörülerinde yanıldığı, İstanbul’un “özgür” semti Kadıköy’de şöyle bir gezinince anlaşılabiliyor. İş saatlerinde dolu olan kafe ve barların müşterileri çoğunlukla öğrenci ve işsiz gençler.

Yasin, 23 yaşında, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Lojistik Ön Lisans Programı’ndan iki yıl önce mezun olmuş. O da, iş saatlerini, iki arkadaşıyla birlikte Kadıköy’deki “çayın çok pahalı olmadığı” kafelerden birinde oturarak geçiriyor. Üniversiteden çıktığında ilk olarak mezun olduğu alanda iş aradığını ancak bütün başvurularında karşısına tecrübe şartının çıkarıldığını sempatik bir şekilde anlatıyor:

“Tecrübeli çalışan açığı çok. Hatta görüşmeye gittiğim bir iş yerinde, ‘çıtır mezun aramıyoruz’ gibi bir ifade bile duydum.”

Alanında tecrübe edinemeyeceğini fark eden Yasin, “boşta kalmaktan” bıktığı için açık öğretime kaydolmuş, aynı zamanda süreksiz bir şekilde bölümüyle ilgisi olmayan işlerde çalışmış.

Ailesinin tavrını sorduğumuzda, “tam üstüne bastınız” dercesine üç arkadaş gülüyorlar. Biz masalarına oturmadan önce sohbet konuları buymuş. Arkadaşları Yasin’in dobra üslubuna gülerken, Yasin anlatmaya devam ediyor: “Bir düğün olacak, ağabeyim evlenecek, 100 bin lira gibi bir meblağdan bahsediliyor. Bir söze gittik 3 binlik olduk. Yani ne bileyim, çok şey… Ağabeyim bir yandan peşimize taksit bağlıyor, bunları sen ödeyeceksin falan diyor. Ben de, ‘ağabey, iş yok’ diyorum.”

“Gençliğin sorunu iş beğenmemek”

Ülkenin resmi istatistik kurumu, her yüz gençten 28’inin ne eğitimde ne istihdamda (NEET) olduğunu saptadı. DİSK-AR’ın, TÜİK tarafından açıklanan verilere ilişkin raporunda, kadın ve genç işsizliği için, son derece hafif kalan “ürkütücü” sözcüğü kullanılıyor. 

Siyaset ise Karadeniz fıkralarını andırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde, Ordu Valisi Seddar Yavuz, konuya ilişkin yapılabilecek en talihsiz açıklamalardan biriyle gündeme geldi. Ordu İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu Toplantısı’nda, klişeleşmiş “gençliğin sorunu işsizlik değil iş beğenmeme” argümanına başvuran Yavuz, “İnsanların devletten bu kadar çok istihdam beklemesini izah etmek zor” demişti.

Vali Yavuz’un izah edemediğini, işsiz genç Yasin, “AK Parti gibi bir partide bir tanıdığın, eli kolu olan bir yakının olmadığı sürece hiçbir yerde iş bulamıyorsun” diyerek bir çırpıda açıkladı. İş bulabilmek için kendisi de babasının AKP ile ilişkili arkadaşlarıyla görüşmüş. TGS Yer Hizmetleri’ne yaptığı başvurunun kabul edilmediğini, işe alınanların genellikle “aile fertleri AK Parti’nin seçim bürolarında bir takım hizmetlerde bulunmuş, meclis üyesi ya da vekil yakını” kişiler olduğunu söylüyor.

Henüz üniversite öğrencisi olan Adem‘in, bu sözleri hararetli bir şekilde desteklemesi üzerine, gelecek beklentilerini soruyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından okuduğu askeri lisenin kapanmasıyla “sicili bozulan” 20’li yaşlarının başındaki genç, “Geleceği düşünmüyoruz” yanıtını veriyor. İş aradığı dönemde, “sicil muhabbetlerinden dolayı” başvurularının kabul edilmediğinden, “en ufak alanlarda bile artık torpilin geçerli olmasından” yakınıyor. 

Geçen haftalarda görüşmeye gittiği süpermarket zinciri A101 de sicili yüzünden Adem’i işe almamış. Üç arkadaş öfkeliler ve ana muhalefet partisinin de “torpil” konusunda AKP’den farkı olduğunu düşünmüyorlar.

Dipsiz kuyu: Mezuniyet sonrası

Elbette eş dost kayırmanın da bir sınırı var. Bir milyon 30 bin üniversite mezunu işsiz ve bir tür doğrudan “demokrasi”ye geçmeksizin bu sorunun torpille çözülmesi imkansız. 

Öte yandan, hükümetin ve iş dünyasının diplomalı işsizlik sorununa yaklaşımını gençlere diplomanın para etmediğinin, diplomasız ise hiç iş bulamayacaklarının sürekli olarak anımsatılması olarak özetleyebiliriz.

Belki de 1923 Cumhuriyeti’nin tasfiyesinde son halka, üniversite kampüslerinin en görünür noktasına çakılan K. Atatürk imzalı fakülte-tematik sözlerin indirilerek, yerine Erdoğan’ın “Her diploması olan iş bulacak değil” sözlerinin asılması olur.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Fotoğraf Bölümü öğrencisi Ekin ise, “teori ağacının gri, yaşam ağacının yeşil” olduğunu temsil edercesine, “diploması işe yaramadığı” için üniversiteyi uzatmayı düşündüğünü söylüyor: 

“Diploma önemli olmadığı için insanlar okulu bırakıp bir noktadan sonra çalışmaya başlıyor. Çalışıp biraz para kazandıktan sonra okulu bitirmeye yönleniyor.”

Ekin, mezuniyet sonrasına dair bir stratejisi olup olmadığı sorusuna, “Yok” yanıtını veriyor, “Mezuniyet sonrasında dönük bir strateji oluşturamıyorum. Yurtdışında bir yüksek lisans düşünüyordum ama, ekonomimiz sağolsun, maalesef yapamayacağım.”

Avrupa’nın genç işsizlik haritası. Görüldüğü gibi, Almanya ve bazı kuzey ülkeleri haricinde genç işsizlik en az Türkiye’deki kadar ciddi bir sorun. Kapitalizmin, en gelişmiş olduğu ülkelerde dahi gençliğe vaat edebildiği bu… (Kaynak: OECD)

Daralma genç işçileri vuruyor

İş arayan bütün gençlerin karşısına çıkan “iş tecrübesi” konusu Ekin için, eğer iş bulabilirse, çok ucuza çalıştırılacak olmasına ilişkin bir sorun. 

“Çok az, laf olsun diye para veriliyor. Asistan olarak giriyorsunuz. Aslında şunu diyorlar: Benden zaten deneyimimi alıyorsun, sana maddi olarak hiçbir şey vermeme gerek yok” 

Fotoğraf bölümü mezunlarının reklam fotoğrafçılığına itildiğinden bahseden Ekin, bugünkü durumu, iki yıl öncesiyle kıyaslarken şu değerlendirmeyi yapıyor:

“İki yıl öncesine kıyasla pek bir şey değişmedi aslında. Yine reklamlar yapılıyor. Reklamlar yine aynı bütçeyle yapılıyor. Aynı şeyler oluyor ama sadece prodüksiyon masraflarından kısılıyor. Prodüksiyon masrafı denilen şey de aslında asistanlara, ışıkçıya verilecek para. Fotoğrafçı yine aynı parayı kazanıyor ama enflasyon etkisiyle onun da ücreti gerçekte azalıyor.”

“Kadın üretimin merkezinde yer almıştır”

Ankara’da “Girişimci Kadın Çiftçiler” ödül töreninde konuşma yapan Emine Erdoğan, söylevini, çalışan kadınlara ilham olacağını umduğu, “Anadolu kadını tarihin hiçbir döneminde pasif bir duruş sergilememiştir. Her zaman elinde çapası, sırtında küfesi, kucağında yavrusu ile üretim hayatının merkezinde yer almıştır” ifadeleriyle süsledi.

First Lady’nin 16 Ekim tarihli bahsi geçen konuşmasında, “Kadınlarımız yaptığı işe yüreğini veriyor, kendini adıyor. Ülkemizin de bu adanmışlığa çok ihtiyacı var” dendi, “gerek ev içinde gerekse dışında ekonomik ve sosyal hayatın her zaman bir parçası olma” vurgusu yapıldı. 

Gelgelelim iş yaşamında kadınlara yönelik açık bir ayrımcılık olduğu, bir gün önce yayınlanan resmi verilerle sabitti. Emine Erdoğan’ın seslendiği kadın çiftçilerin ise, erkeklerle aynı işi yapan kadınlara daha düşük ücret verildiğini bilmiyor olma olasılığı yok, zira mevsimlik tarım işçiliğinde bu ayrımcılık açıktan yapılıyor. Türkiye ekonomisinin genelinde, çalışan kadın ve erkeklerin ücret farkı ortalama yüzde 20 düzeyinde hesaplanıyor.

Şima 36 yaşında ve o da bir “girişimci” sayılır. Daha doğrusu, kendi işini yapan bir grafiker. Anadolu Üniversitesi’nden mezun olmuş, evli değil, “Sorumluluğum sadece kendimden ibaret” diyor.

İşsizlik konusuyla onun da tadını kaçırıyoruz. Ama o daha çok kadınların maruz kaldığı ayrımcılıktan bahsetmek istiyor:

“Bir kadının sahip olduğu maarifetler, kendini geliştirmiş olduğu alanlar ikinci plana atılınca, durum o kadın için çok yorucu bir hal alıyor. Kadınların buna izin vermesi ve buna karşı bir duruş sergilememesiyle de ilgili, çift taraflı da bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum.”

O dik durmayı kafasına koymuş gözüküyor, anlaşıldığı kadarıyla bunun için olanağı da var. İşsizlik uzun sürese bile, insanların kendi emeğinin değerini ucuza çekmemesi gerektiği görüşünü dile getiriyor. Söylediğine göre, bu tavır, “İnsanı azla yetinmeyi öğrenmekle de ilgili bir sürece tabii ki getiriyor.”

Şu anda elinde bir iş yok, sürmekte olan görüşmelerinden ise umutlu değil. Üç ay önce de, malum konu sebebiyle bir tekstil firması için yaptığı işi yarıda bırakmış. Erkek işverenle yaşadığı sorunu şu şekilde tanımlıyor:

“Kadınla kurduğu iletişim ‘şunu yap, bunu yap’ ve yönlendirme üzerine kurulu. Çabalasa bile, anne, eş, aile içindeki kadın iletişim deneyiminden dolayı birarada iş yapamadık.”

“İşsizlik maaşı koşulları esnetiliyor”

Birkaç gün önce, gazetelerde duyurulan bir haber, kahvehanelerde işsizlik rakamlarıyla bunaltılan AKP’lilerin imdadına yetişti. Elbette AKP’lilerin imdadına yetişen bütün haberler gibi, bu haber de ancak şişirildiğinde, sadece AKP’lileri, ikna ediyor.

“İşsizlik maaşı koşulları esnetiliyor!” başlıklı haberde, “işsizlik maaşından yararlanabilmek için 120 gün boyunca sürekli çalışma şartının esnetilerek, devamlı çalışma engeline takılıp 1-2 günlük boşluğu bulunan kişilerin bile yaşadığı mağduriyetin önüne geçilmesi hedefleniyor.” Böylece, 12 bin 500 kişinin daha işsizlik ödeneğinden faydalanacağı öngörülüyor.

Ancak arkadaşlarıyla birlikte Antikacılar Sokağı’nda birasını yudumlayan kadın, bu “müjdeli” haberi umursayacak durumda değil. Zuhal, 38 yaşında, iletişim mezunu ve 10 yıllık iş tecrübesine rağmen 25 Ocak’tan bu yana işsiz. Önceki iş yerinde 4 yıl devamlı çalışmış, işsizlik sigortası ise bu ay itibariyle son bulmuş.

“Yaklaşık 10 civarı mülakata girdim. Fazlasıyla başvuru yaptım zaten. İnternet üzerinden de sözlü olarak da başvurularım oldu. Ailem de yardımcı olmaya çalışıyor. İş bulmaya çalışıyorlar. Fakat sektör o kadar kötü ki, ben de babam da annem de uğraşsa, yok. Hiçbir şekilde geri dönüş olmuyor. Ailemle birlikte yaşıyorum. İhtiyaçlarımı kısıtlayacağım, bu şekilde olacak.”

“Yaşın ilerledikçe gerçekleri görüyorsun”

Zuhal, karşısına çıkan engellerden birinin de yaşı ve deneyimi olduğunu düşünüyor. 18-30 yaş aralığındaki gençlerin “iş deneyimi” olmadığı için iş bulamadığı koşullarda, 35 yaşın üzerindekilerin de deneyim fazlalığından iş bulamaması da kapitalizmin bir cilvesi olsa gerek…

Zuhal “Yaş da çok önemli. Çağrı merkezinde olduğu gibi diğer sektörlerde de” diyor, “Çünkü görüntüye çok önem veriyorlar. Presantable, daha faal, aktif insanları istiyorlar. Altın bilezikleri olacak bu insanların. Yabancı dili olacak, yurtdışına çıkmış olacak… Zorluk çıkarmayacak ama bütün işlere koşabilecek birini istiyorlar kısaca. Çağrı merkezinde de aynı şekilde, köle gibi çalıştırıyorlar.”

Gençlerin halinden, işgücü piyasasının durumundan anlıyor Zuhal. Belki de geçmişte verdiği kararları, yaptıklarını, yapamadıklarını, kendi gençliğini yargılıyor:

“Ne kadar genç olursa, o kadar gözü kapalı oluyor insanın. Sadece çalışmak istiyorlar. Yaşın ilerledikçe birtakım gerçekleri görüyorsun ve onu sorgulamaya başlıyorsun ama gençken öyle değil.”

—————————————————————

Dipnotlar

  1. Los Angeles Times gazetesinde yayınlandıktan sonra yerli medya tarafından hızlıca Türkçe’ye çevrilerek okurla buluşturulan 25 Eylül 2018 tarihli, “In Istanbul, an escape for youth from authoritarian rule, with alcohol, pole dancing and tattoos” başlıklı makaleden bahsediliyor. Makalede Kadıköy’ün Türkiye gençliği için “alkollü, direk danslı ve dövmeli” bir kaçış noktasına dönüştüğü işleniyor: http://www.latimes.com/world/la-fg-turkey-youth-20180925-story.html
Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×