Uluslararası Komünist Seminer

Giriş

Komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenme tarihinde 135 yıl geride kaldı. İngiliz ve Fransız işçilerinin öncülüğünde 1864’de kurulan ve “proletarya enternasyonalizminin şafağı” olarak değerlendirdiğimiz Birinci Enternasyonal’den bu yana tam 135 yıl geçti. Bu dönem içerisinde 1889’da kurulan İkinci Enternasyonal ile “ihanet ve yol ayrımı” ve 1919’da toplanan Üçüncü Enternasyonal (Komintern) ile “dünya komünist partisi” deneyi yaşandı. Üçüncü Enternasyonal’den sonra (1943) daha çok bir bilgi alışverişinin ön plana çıktığı Kominform ile komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenmesi geri adımlarını atmaya başlamış oldu. Bu süreci, bazı ülkelerde bizzat komünist hareketin kendisinin geri adımlar atmaya başlaması izledi ve 1985l’ere reel sosyalizmin çözülüşüne kadar gelindi.

Reel sosyalizmin çözülüşünün karanlık günlerine ilk ulusal tepkiler 1990’lı yıllar içerisinde geldi. Çözülen komünist partilerin diri unsurları yeni komünist parti ya da örgütlenmeler oluşturdular. Rusya Federasyonu başta olmak kaydı ile reel deneyin yaşandığı bütün ülkelerde yeni komünist partiler kuruldu. Ancak bu süreç aynı zamanda daha küçük ve daha çok sayıda partinin kurulması ile de damgalandı. Yine aynı süreçten bir çok sosyal demokrat parti de üredi. Bu süreçte bizim önemsememiz gereken çok güçlü olmayan; ancak kapanan ya da kapatılan komünist partilerin diri unsurlarını içeren ve siyasi olarak da doğru bir hattı izlemeyi başarabilen bazı partilerin ulusal planda kurulmuş olmasıdır.

Reel sosyalizmin çözülüşünün karanlık günlerine uluslararası tepkiler de geldi. Ulusal çapta toparlanmaya çalışan komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenmesi alanında da hareketlenmeye başladı. Bu süreci damgalayan eğlimler ise iki grupta toplanabilir. Birincisi, ekonomik ve siyasi örgütlenmeler düzeyleri oluştu. Örneğin reel sosyalizmin çözülüş sürecinde ayakta durmayı başarabilen Küba, Latin Amerika ülkeleri ile ekonomik yönü ön plana çıkan bir bölgesel örgütlenmeye gitti. İkincisi, komünist hareketin tümünü kapsayan bir örgütlenme çabası yerine siyasi ayrımların öne çıkması ve benzer siyasi çizgilerin uluslararası çapta da ayrı ayrı örgütlenmesi eğlimi sözkonusu oldu. Örneğin Ekvator’un başkenti Quito’da toplanan “Quito Uluslararası Konferansı” Arnavutluk Emek Partisi ve Enver Hoca’nın çizgisini izleyen partilerin bir uluslararası örgütlenme girişimidir. Bu ikinci eğilim uluslararası örgütlenme sürecinin tarihindeki bir yasa ile de ilintili. Bu yasa, uluslarası örgütlenmede kendisini kanıtlamış bir merkezin bulunmadığı durumda buna benzer dağınıklıkların görüleceğidir. Bugün için, iddialar bir yana, komünist hareketi uluslarası çapta örgütleyecek ve bunun merkezinde duracak kadar ağırlık elde etmiş bir parti bulunmamaktadır. Bu eğilimin stratejisinin merkezinde kurulan küçük gruplar ve toplanan konferanslar sonrasında sözkonusu siyasi çizgiye başka partileri taraftar kazanabilmek ve siyasi görüşünü uluslararası planda en güçlü hale getirmeye çalışmak bulunmaktadır. Açıkçası bu girişimler merkez olma iddiası taşıyan girişimlerdir.

Komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenmesi konusunda, yukarıda açıklanan iki güncel eğilimin sonucu kapsamlı ve geniş katılımlı bir örgütlenme girişimi bir miktar gecikmiş oldu. Ancak, 1992 yılında, Belçika Emek Partisi inisiyatifi ile başlatılan ve ilk dönemi itibarı ile güncel eğilimlerden ikincisinin bulunduğu kategoriye sokabileceğimiz bir örgütlenme, süreç içerisinde bir miktar geniş katılımlı bir tartışma platformuna dönüştü. Belçika Emek Partisi’nin siyasi çizgisi, Mao ve Çin deneyine duyduğu sempati bilinmektedir. Dolayısıyla, inisiyatifin, Maocu siyasi çizgiyi uluslararası çapta komünist harekete dayatmak gibi bir stratejik beklentisi de sözkonusudur; ancak bu girişim temel siyasi metinlerine tamamen imza atılacak durumda olmamasına rağmen, katılımcı yelpazenin şu an vardığı boyut itibarı ile en azından incelemeye değerdir. Bu yazı kapsamında “Uluslararası Komünist Seminer” adındaki bu örgütlenme girişiminin başlaması, temel dönüm noktaları ve bazı temel metinleri tartışılacak; sonuç bölümünde ise reel sosyalist deneyi kongrelere bölmek yerine yarattığı değerler ile toptan olarak sahiplenen siyasi yaklaşımların bu uluslararası harita içerisinde kendisine çizmesi gereken hareket rotası konusunda bazı öneriler ele alınacaktır.

Uluslararası Komünist Seminer’in Kuruluşu

Seminer, ilk kez 1992 yılında Belçika Emek Partisi tarafından “uluslararası komünist hareketin birliği” hedefi açıklanarak toplandı. Seminer o tarihten bu yana her yıl Mayıs ayının başında Belçika / Brüksel’de toplanmaktadır.

Seminerin verimli geçmesi için çeşitli teknik düzenlemeler sözkonusudur. Ana raporlar, destekleyici raporlar, özel deneyimler üzerine raporlar seminer öncesinde alınmakta ve katılımcılara seminer öncesinde dağıtılmaktadır. Katılımcı partilerin ilgili kişilerinin erkenden saptanmakta ilgili yılın katılımcıları ocak ayında gereken raporları iletmektedirler. Böylece seminere katılmadan bir ay önce seminerin içeriğinin katılımcılara iletilmesi mümkün olmaktadır.

Seminerin ilk yılları bir hazırlık çalışması niteliğindedir. 1992’den 1995’e kadar dört yıl boyunca katılımcılar, Uluslararası Komünist Hareketi birleştirmek için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda tartıştılar. Bu tartışmalar, “Birlik için Öneriler” adlı metin ile sonuçlandı. Bu metinde çeşitli ideolojik ve siyasi konumlanışlar yer aldı. Bu öneriler, farklı eğilimlere sahip Marksist-Leninist organizasyonların biraraya gelmesi, deneyim ve görüş alışverişinde bulunması ve ortak girişimlerde bulunabilmeleri için minimum ortak çerçeveyi oluşturuyordu. Bu çerçeve, teorik ve siyasi birlik için bir sürecin başlamasına izin vermiş ve bu görevi üstlenmiş olma iddiasındaydı.

Tam adı ile “Uluslararası Komünist Hareketin Birliği için Öneriler” adlı metin Uluslararası Komünist Seminer’in 1997 yılında yaptığı toplantı sonrasında açıklandı. 1997 yılında yapılan toplantının genel konu başlığı “Ekim Devrimi’nin 80. Yıldönümü” idi. Birlik için öneriler metni 6 temel bölümden oluşuyordu.

-Giriş

-Marksist-Leninist partilerin geçmişteki bölünmüşlüklerinin üstünden gelinebilir

-Revizyonizme karşı savaşılmalı ve Marksizm-Leninizm savunulmalıdır

-Ayrılıkçılığa karşı da mücadele edilmeli, birlik gerçekleştirilmelidir

-Organizasyonel Öneriler

-Ek – Pratik kararlar 1

Birlik için öneriler metninin kısa bir giriş bölümünün ardından gelen Marksist-Leninist partilerin geçmişteki bölünmüşlüklerinin üstünden gelinebilir adlı ikinci bölümde özetle şu görüşlere yer verilmektedir : “1956’dan beri uluslararası komünist hareket bölünmüş ve ayrı düşmüştür. Hruşçov ile beraber gelen revizyonist politikalar bu parçalanmanın temel sebebidir. Sonrasında anti-revizyonist kutup kendi içinde ultra-sol görüşler ile bir parçalanma yaşamıştır. … Garbaçov sonrası kapitalizmin restorasyonu ile sovyetik kamp kendi içinde ciddi bir parçalanma yaşamıştır. 60’lı yılların Çin modelini destekleyen kamp da Mao’nun ölümü ile parçalanmıştır. Arnavutlukçu kamp da, Arnavutluk’ta sosyalizmin yıkılması ile bölünmüştür. Şu anda Latin Amerika’da, Küba’nın modelini destekleyen çeşitli ülkeler söz konusudur. … Rusya’da kapitalizmin restorasyonunu gördükten sonra hemen tüm komünist partiler en tehlikeli düşmanın revizyonizm olduğunda birleşmişlerdir. Revizyonizm, komünist hareket içindeki burjuvazi anlamına gelir. …

Varılan sonucu da göz önüne alarak birçok komünist parti önceki ayrılıkların üstesinden gelinmesi gerektiği görüşünde. Komünistler Marksizm-Leninizm ve proleterya enternasyonalizmi temelinde birleşmelidir.” 2 Bu bölümde çözülüşün yıkıntıları sonrasında oluştuğu iddia edilen boşluk üzerinden bir zemin tarifi yapılmaya çalışılıyor. Anlatımdaki veriler dikkate alındığında; Sovyetik kamp siyasi olarak çökmüş, Maocu kamp siyasi olarak parçalanmış, Arnavutlukçu kanat farklı olduğunu iddia etmesine rağmen pratik olarak çözülüş sürecinin dışında kalamamış ve siyasi olarak bölünmüştür. Metin bunu yeni bir siyasi çerçevenin inşaası için bütün siyasi çizgileri eski ayrımları ve tartışmaları bir tarafa bırakarak bir noktada birleşmeye çağırıyor. Bu hattı çizerken olabildiğince kapsayıcı olmaya çalışıyor; ancak çizilen hat örneğin Marksist-Leninist partiler ile sosyal demokratlar arasında bir ayrışma kadar genel değildir. Tersine Marksist-Leninistler ile revizyonistler arasındadır. Revizyonist terimi Maocu-Arnavutlukçu kamp için ortak şeyleri çağrıştırıyor olabilir; ancak bütün siyasi çizgilerin aklına aynı şeyler gelmiyor. Ara sonuç olarak denebilir ki, metinde, iddia edilen boşluk üzerinden belirli bir siyasi çizginin yaklaşımları genel bir doğru olarak kabul ettirilmeye çalışılmaktadır.

Devam edelim. Revizyonizme karşı savaşılmalı ve Marksizm-Leninizm savunulmalıdır adlı üçüncü bölümde şu görüşlere yer verilmektedir : “Hruşçov 20 ve 22. Parti kongrelerinde revizyonizmi başlatmış, Brejniyev bu revizyonist politikalara dokunmamış ve Garbaçov süreci bu politikanın doğal sonuçlarına ulaştırmıştır. 60’lı yıllarda Mao ve Enver Hoca bu revizyonist politikaların sonuçlarını öngörebilmişlerdi. Ho Şi Minh, Kim Il Sung, Che bazı diğer komünist liderler, revizyonizme karşı mücadele etmişlerdi.” 3 Bu bölüm ile bir önceki bölümde bölündü, ayrıldı denilen siyasi çizgilere ve onların önderlerine hakları teslim edilmeye çalışılıyor ve revizyonizmin ne olduğu tarif ediliyor. Daha önce genel olarak geçen bir kavram olan revizyonizmin artık Hruşçov ile başlayan politikalar olduğu açıklanmış oluyor. Böylece revizyonizmin Maocu sözlükteki karşılığını bir kez daha hatırlamış oluyoruz. Hakları teslim edilmeye çalışılan önderler ise Mao ve Enver Hoca’dır. Metnin ilerleyen bölümlerinde Mao’nun ne kadar doğru yaptığı ve Çin’in önüne birinci görev olarak demokratik devrimi koyarak bir üçüncü dünya ülkesini sosyalizme nasıl taşıdığı anlatılıyor. Kısacası bu bölümde, çözülüşten sonra ortaya çıktığı iddia edilen arayış Maoculuk ile yanıtlanmaya çalışılıyor.

Ayrılıkçılığa karşı da mücadele edilmeli, birlik gerçekleştirilmelidir adlı dördüncü bölümde geçmiş ayrımların tamamen önemsiz olmadıkları ancak bu koşullarda kesinlikle bir araya gelinmesinin gerekliliği anlatılıyor. 4 Son bölüm olan, organizasyonel öneriler ve pratik kararlar bölümünde ise Komintern’in yapısı gibi bir örgütlenmeye gidilmesinin zeminin bulunmadığı anlatılıyor ve daha çok işbirliği ve bilgi alışverişi ön plana çıkartılıyor. 5

1997 yılındaki toplantı

2-4 Mayıs tarihleri arasında Uluslararası Komünist Hareketin birliği için düzenlenen altıncı Uluslararası Seminer Brüksel’de yapıldı. 74 Parti ve organizasyon katıldı. 24’ü ise dayanışma mesajlarını gönderdiler. Arnavutluk Komünist Partisi lideri Hysni Milloshi, video teyp aracılığı ile katıldı.

Eski Sovyetler Birliği’nden 4 partinin katılması ise oldukça önemli idi. Bunlar;

RKİP – Rusya Komünist İşçi Partisi – Yuri Terentiev

BKBP – Bolşeviklerin Komünist Birlik Partisi – Alexandre Barychev

ER/SKBP – Emekçi Rusya / Sovyet Komünistlerinin Birlik Partisi – Viktor Anpilov

RİKP – Rusya İşçi Köylü Partisi – Michail Popov

1997’deki seminerin ana konusu, Ekim Devrimi’nin yolunun bugünkü anlam ve önemi idi.

1997 seminerinin değerlendirmesini Belçika Emek Partisi’nden Ludo Martens aracılığı ile aktaralım : “Seminerin siyasi olarak olabildiğince geniş bir yelpazeyi kapsaması farklı perspektiflere sahip partilerin biraraya gelmesini sağladı. 1996 yılındaki tartışmalar hatırda tutulduğunda, seminerin geniş bir yelpazeyi kapsaması ve bunun sağladığı avantajlar daha geniş biçimde kabul edildi. Bu yıl farklı görüşler ve konumlanışlar ortaya konduğunda daha az tepki aldı. Farklı görüşleri duymak, oturumlarda tartışmak ve ikili görüşmelerde bilgi alışverişinde bulunmak bazı katılımcıların yaklaşımlarında değişikliklere yolaçtı. Herkes, farklı görüş ve eğilimleri olan partilerin daha önce bir ilişkileri olmadığını hatırda tutarak, buradaki biraraya gelişi takdir etmelidir. Mao’yu, Brejniyev’i, Che’yi ya da Enver Hoca’yı destekleyen partilerin bazı temellerde biraraya gelebilecekleri ortaya çıktı. Bunlar; Marksizm-Leninizm, proletarya enternasyonalizmi, revizyonizme karşı mücadele. Daha önce Sovyetler Birliği, Çin ya da Küba’yı destekleyen partiler ile Arnavutluk Komünist Partisi’ni destekleyen bir metne ortak olarak imza atılabildi. Bazı katılımcılar tarafından altı çizilen Hruşçov ve Brejniyev revizyonizmi tartışmalar ile derinlik kazandı. Eski Sovyetler Birliği’nden gelen partilerin, Marksist-Leninist partilerin uluslararası koordinasyonun önündeki ideolojik farklılıkların oluşturduğu mirası daha iyi anlamaları mümkün oldu. Bunlar, birlik yolunda ilerlemek için adım adım ilerleme konusundaki istekliliklerini de belirttiler.” 6

Aynı toplantıya video kaset aracılığı ile katılan Arnavutluk KP lideri Hysni Milloshi ise şunların altını çizmişti : “Brüksel’deki seminerin ön plana çıkardığı Marksizm-Leninizm’in savunusu ve revizyonizm-oportunizme karşı mücadele kararını destekliyorum. Biz komünistler biliyoruz ki Marksizm’e, Marksizm’e bağlı kalındığı iddia edilerek saldırıldı. Bu problem konusunda bir tartışma düzenlemeliyiz. Bu tartışmada komünistler, görüşlerini samimi ve açık bir biçimde ifade etmeli ve bunu yaparken Uluslararası Komünist Hareket’in birlik ihtiyacına çare olacak bir gelişme sürecini temel amaç olarak önlerine koymalıdırlar. Benim görüşüme göre, sadece dünyayı büyük bir proletarya partisi altında birleştiren komünistler, insanlık trenini, halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizme götürecek lokomotif olabilirler. Bu birliğin birkaç gün içinde kolayca geleceğini düşünmüyorum. Bu birlikteliğe, oportunizm, liberalizm ve dogmatizmden tamamen arınmış sağlıklı bir zemin üzerinde ulaşılmalıdır.

Brüksel seminerine katılan partilerin bir kısmının Mao’nun; diğer kısmının Enver Hoca’nın yolunu izliyor olması gelenekselleşti. Diğer partiler ise Küba devriminden ve Che’den esinlenen; son grup ise kendilerini bağımsız olarak tanımlayan partiler. Farklı partilerin farklı görüşleri olması ve farklı komünist liderleri izlemesi çok normal; ancak önemli olan bilimsel olarak yönetilerek gerçekleştirilen tartışmalardan sonra duyguları ve önyargıları bir tarafa bırakarak bazı ortak sonuçlara varmaktır. Liderleri yüceltmeden ve karalamadan önce, yazdıklarından yola çıkılmalı ve tarihi gerçekler ile yüzleşilmelidir.

Mao, büyük bir devrimci önderdir. Çin halkı için çok şey yapmıştır ve Arnavutluk halkının da dostudur. Fakat zaman içerisinde, Enver Hoca, Mao ile ilkesel ve ideolojik ayrımlarını ortaya koymuştur. Bu komünist liderlerin hayatı ve çalışmaları dikkate alındığında oldukça normal bir durumdur. Komünist liderler arasındaki tartışmaların değerlendirmesini, tarihi gelişmeler yapacaktır.

Partilerin ideolojik ayrımları varsa, oportunizme izin vermeden, en yüksek insanlık idealleri uğruna duyulan güvenin güçlendirilmesi sürecinde bu ayrımların üzerinde yavaş yavaş bir aşama kaydedilebilir.

Partiler arasındaki ilişkiler, tartışmalar tamamen eşitlik ve samimiyet ilkesi uyarınca yapılmalıdır. Her parti, kendi kimliğini ve özgünlüğünü korumalıdır. Pratik ve ideolojik bağımsızlığı kendi iç meselesidir.

Eğer, işçi sınıfının uluslararası görevleri konusunda bazı ortak kavramlara ulaşabilirsek işbirliği içinde yürüyen hareketimizin ilk meyvası, ilkeleri saptanmış bir dünya sosyalizmini ve devrimin çıkarlarını savunabilecek bir uluslararası güç yaratmak olacaktır.

Uluslararası Komünist Hareket, şu ana kadar uluslararası burjuvazi ve ülke içerisindeki hainler tarafından saldırılan ve yıkılmaya çalışılan korumasız Arnavutluk’a karşı olan görevlerini yerine getirmemiştir. Bu, Avrupa’daki ve dünyadaki komünist hareket için utanç verici bir durumdur. Yüzyılımızın tarihi içindeki önceki görüş farklılıkları ne olursa olsun, Belçika seminerine katılan bütün partiler Arnavutluk’taki trajediye sebep olan iç ve dış güçlere karşı ortak bir ses yükseltmelidir.

Bu yıl Arnavutluk’ta kendiliğinden bir halk ayaklanması patlak verdi. Bunu bütün ilerici güçlere duyurmak istiyorum. Bütün partiler tarafından imzalanacak bir sonuç metni, bütün dünya halklarının kardeşi olduğunu söyleyenler için bir insanlık sözleşmesi anlamına gelecektir.” 7

1997 yılındaki toplantı, daha önce iddia edildiğinin aksine, çözülüş yüzünden herkesin hem pratik hem de siyasi olarak güç kaybettiğini ve bu zemin üzerinde birararaya gelmeyi kolaylaştıran siyasi boşluklar oluştuğu iddiasını yalanlar biçimde Maocu-Arnavutlukçu tartışmasının gündeme geldiği bir gündeme sahip oldu. Bu tartışmayı Ludo Martens değerlendirme raporundan aktaralım :

“Uluslararası Seminer’in birlik yaklaşımının karşısına sık sık çıkarılan formülasyon, birleşmeden önce, ilkeli bir mücadele süreci boyunca ideolojik birliğe ulaşılması önerisidir. Güncel koşullarda bu yolda ısrar etmek ayrılıkları korumak ve yeni ayrılıkların oluşmasına yol açmak demektir. 1992’den 1995’e kadar dört yıl boyunca katılımcılar, Uluslararası Komünist Hareketi birleştirmek için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda tartıştılar. Bu tartışmalar, “Birlik için Öneriler” adlı metin ile sonuçlandı. Bu metinde çeşitli ideolojik ve siyasi konumlanışlar yer aldı. Bu öneriler, farklı eğilimlere sahip Marksist-Leninist organizasyonların biraraya gelmesi, deneyim ve görüş alışverişinde bulunması ve ortak girişimlerde bulunabilmeleri için minimum ortak çerçeveyi oluşturuyordu. Bu çerçeve, teorik ve siyasi birlik için bir sürecin başlamasına izin vermiş ve bu görevi üstlenmiş de oluyordu.

Patrick Kessel bu yaklaşımı eleştirmek için 41 sayfalık bir metin kaleme aldı ve şu görüşü savundu : “İdeolojik birlik için uzlaşma olmaksızın bir arada mücadele etmeliyiz”. Bu “uzlaşma olmaksızın” kaydı aslında şu tezlere bir gönderme yapmaktadır : “Stalin’in ölümünden sonra sadece Enver Hoca anti-revizyonist mücadeleyi doğru biçimde sürdürdü, Mao hiçbir zaman Marksist olmadı, bu durum Castro ve Kim Il Sung içinde geçerlidir”. Kessel’in “uzlaşma olmadan birlik” tezi aynı zamanda 1956’dan beri Sovyetler Birliği’nde burjuva diktatörlüğü olduğu konusunda, sosyal-emperyalizm konusunda, Mao tarafından formüle edilen karşı devrimci Üçüncü Dünya Teorisi konusunda, Çekoslovakya’ya karşı devrimci Sovyet müdahalesi konusunda birlik olmayı da ima ediyor.

Kessel’e göre birleşmeden önce bu konularda uzlaşmaz karşıtlıkların bulunduğunu netleştirilmelidir. Kessel, Ischia grubu ile “bilimsel bir tartışma” yürütülmesini, bunun teorik ve tarihi bazı konulara açıklık getirmesini ve böylece çeşitli ilkeler üzerine yükselmiş enternasyonal bir birlik oluşturulmasını öneriyor. Kessel metninin bir yerinde, bir varsayıma gönderme yapıyor. Buna göre; Marksizm-Leninizm sadece güçsüz bazı fraksiyonların elinde değer kazanacak paslı bir silahtır. Bizce Kessel’in kendisi bu duruma düşmüştür.

Bazı Maoist partiler de şu ilkeyi önermişlerdir : “uzlaşma olmaksızın, ideolojik birlik için mücadele”. Bunlar için ise ideolojik birlik, Mao Zedung düşüncesinin, Marksizm ve Leninizm’den sonra üçüncü proleter devrimci teori aşaması olarak tanınmasıdır.

Bu farklı konumlanışlar ya da “ilkeler üzerinde ısrar etme” tutumu, Maoist, Arnavutlukçu, Sovyetik ve bunlar dışında kalan partiler arasındaki ayrımların devam etmesini istemek ile eşanlamlıdır. Sadece bununla kalmamakta, süreç içerisinde yeni ayrımların da oluşmasına yol açmaktadır. Gerçekte, Enver Hoca’nın çalışmaları kendisini destekleyen partiler arasında bile ideolojik ve siyasi bir birliğin oluşması için yeterli değildir. Patrick Kessel, yeni bir enternasyonal kurmak için biraraya gelen Ischia grubu (L’Uguaglianzia of Italy, Birleşik Devletler ve Kanada Marksist-Leninist Birliği ve Türkiye Komünist Partisi- Marksist/Leninist) ile bağlantılı olmakla birlikte Enver Hoca’nın çizgisini izleyen partilerin çoğunluğu Quito Uluslararası Konferansı ile birlikte hareket etmektedir. (Ekvator orijinli bir enternasyonal çalışması)

Benzer bir biçimde Mao’nun çalışmaları da onu izleyen partileri birleştirmeye yetmemektedir. Bu partiler arasında temel olarak beş farklı yönelim vardır. Bu bölünmeler ve alt-bölünmeler, tartışmanın zenginliğini azalttığı gibi gruplar arasındaki ilişkileri ve koordinasyonu da yok eder. Bunlar, tek yanlı konumlanışların benimsenmesini kolaylaştırır ve daha büyük tartışmaların yapılmasını engeller. Bu bölünme ve alt-bölünmeler, bilgi ve deneyim alışverişinin yerine teorik ve ideolojik tartışmaların tercih edilmesini sağlar. Oysa, Marksist-Leninist partiler farklı “ideolojik okullara” da ait olsalar, sınıf mücadelesi ve kitlelerin örgütlenmesi konusunda birbirlerinden öğrenecekleri çok şey var. Mao’nun ya da Enver Hoca’nın tezlerine, kültür devriminin yorumlanmasına ya da Çekoslovakya’ya Sovyet müdahalesine odaklanarak, Marksizm-Leninizm temelinde ortak bir mücadele yürütmek imkansızdır. Biz komünistlerin bazı pratik görevleri var. Sınıf mücadelesi bizim birlik olmamızı beklemez. Karşılıklı pratik deneyim aktarımı ve ortak düzenlenmiş eylemler, kampanyalar birleşme sürecinde önemli bir rol oynayacak ve teorik tartışmaların sonuçlanmasını kolaylaştıracaktır. Yoldaş Hysni Milloshi’nin dediği gibi; Mao, Enver Hoca, Che Guevara ya da Ho Chi Min’i destekleyen bütün komünistler Arnavutluk halkı ve komünist partisinin mücadelesini desteklemelidirler. Bu ortak pratik girişim, tartışmaların daha sağlıklı bir ortamda yürümesine zemin hazırlayacaktır.

Son olarak bu bölünme ve alt-bölünmeler, Marksist-Leninist ideoloji ve siyasetin havasını zedelemektedir. Birlikleri ve ortak eylemlilikleri ile dünyada giderek daha büyük bir etki yaratacak olan Marksist-Leninist partiler bundan mahrum olmaktadırlar. Uluslararası kapitalist sistemin krizi kitleleri sola doğru itmektedir; ancak burjuvazi bu devrimci yönelimi, sosyal demokrasi,revizyonizm ve Troçkizm ile dağıtmaktaya çalışmaktadır. Bütün bunlara karşı mücadele, komünistlerin birliğini gerektirir.

Teorik ve siyasi her görüş ayrılığını bir bölünmenin başlangıcı olarak kullanmak “sol” oportunist bir davranıştır. Bütünlüklü bir Leninizm savunusu revizyonizme karşı ideolojik bir mücadele gerektirdiği gibi, “sol” oportunizme karşı mücadele edilmesini de zorunlu kılar. Leninizmin evrenselliğinin altı çizildiğinde; her devrimin özel yanlarını da görmeyi gerektirir. Bu konuda Lenin bize iki ilke bıraktı. Lenin, Ekim Devrimi’nin ilkelerinin uluslararası anlamının altını herşeyden çok çizdi. “Devrimimizin bazı temel özellikleri, uluslararası öneme sahiptir … kelimenin en dar anlamı ile, bu uluslararası önemden anlaşılması gereken şey; ülkemizde olup bitenlerin uluslararası ölçekte tekrarlanabilmesi konusunda uluslararası geçerlilik ya da tarihi bir zorunluluk sözkonusu olduğudur. … Rusya modeli, bütün diğer ülkelere yakın ve kaçınılmaz gelecekleri konsunda bazı ilhamlar vermiştir.” (Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı, Collected Works, Progress Ed. Moskova 1980, Vol.31, p.21-22)

Bununla birlikte Lenin, temel ilkelerin her ülkedeki özgün durumlara uyarlanması gerekliliğinin altını da çizdi. “Serrati ve partisi tarafından anlatılan hikayelerin gerçek anlamı, Rusları tamamen taklit etme isteğinden başka nedir?Biz tam tersini istiyoruz. … Gerçek komünisti tarifleyen şey, oportunizm ile yolunu ayırmış olmasıdır. … Temel devrimci ilkeler ülkelerin özel koşullarına uyarlanmalıdır. İtalya’daki devrim, Rusya’dakinden farklı olacaktır. Nasıl? Bunu ne siz ne biz biliyoruz. … Henüz İtalya’da komünizm yok. Ancak yaratılmalıdır. Bu yolda atılacak ilk adım da Menşeviklerden son kopuşun gerçekleştirilmesidir.” (Komünist Enternasyonal’in Üçüncü Kongresi’nde yapılan konuşmadan. Collected Works, Progress Ed. Moskova 1980,vol 32., p 454-465)

Lenin, Komünist Enternasyonal’i kurmak için, Ekim Devrimi’nin evrensel yönlerini reddeden Kautskicilik ve revizyonizmin diğer çeşitleri ile savaşmak zorunda kaldı. Fakat Lenin, gözü, Ekim Devrimi’nin ortaya çıkardığı “gerçeklerin” heryerde tekrarından başka bir şey görmeyen “sol” oportunizme karşı da savaşmak zorunda kaldı. (…)

Bugün, komünist parti ve organizasyonların birlik probleminin özel bir gündemi vardır. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’da tüm özellikleri ile bir kapitalist restorasyonun sonuçları göstermiştir ki; Hruşçov ile başlayan revizyonizm süreci,iç ve uluslararası burjuvazi tarafından desteklenerek proletarya diktatörlüğü ve sosyalizmin likide edilmesine yol açmıştır. Bu restorasyonun anti komünist olduğu kadar, sosyal demokrat ve Troçkist tezler ile birlikte yürümesi, bazı anti-emperyalist ve anti-kapitalist sol çevrelerin aklını karıştırmıştır.

Globalleşme ve uluslararasılaşma, emperyalizmin üç merkezi tarafından kontrol edilen ülkelerde yoğunlaşmış bir sömürü ve zulümden başka bir anlama gelmedi. İşçi sınıfı ve inleyen kitlelerin yaşamları önceden sosyalist olan ülkelerde eskisinden çok daha kötü bir duruma geldi.

Uluslararası Komünist Hareket 1954-1956 yıllarından bu yana Titoizm ve Stalin’in devrimci politikalarının eleştirilmesi vb. gerekçeler ile bölündü, parçalandı ve birçok parti kendini izole edilmiş bir durumda buldu. Bazı partiler çok kısıtlı deneylere sahip olsalar da, hiçbir parti bir birlik sürecini başlatacak deneyim ve siyasi ağırlığa sahip değildi. Bu koşullarda birlik süreci oldukça zor ve ancak birkaç partinin birlikte yürütebileceği bir hal aldı. Bu sürecin devamı için sekterlik ve “eski yoldaşlara” saplanıp kalmak yasaklanmalıdır. Gerekli olan, Marksizm-Leninizm zemininde bir birlik için isteklilik, revizyonizme karşı durma, dikkat ve inisiyatiftir.

Eski Sovyetler Birliği’nin bugünkü dört partisi yeni bir Sosyal Demokrat Enternasyonal kurulması tehdidinin altını çiziyorlar. Garbaçov-Züganov tipi bu komünizm işçileri bir kere daha sınıf uzlaşmacılığının kucağına itecek. Bu partiler semineri çok faydalı bulduklarını belirttiler; ancak sınıf mücadelesinin komünistleri beklemeyeceğinin altını çizdiler. Sadece birlikte konuşmak yerine birlikte eylem yapmanın öneminden bahsettiler.

1997 semineri iki önemli karar aldı. Birincisi, seminere katılan farklı partilerin görüşlerini içeren “Sovyetler Birliği’nin Çözülüşü : Nedenler ve Dersler” adlı kitabın basılması. İkincisi, Kore, Arnavutluk ve Küba hakkında tartışılan üç önerge idi.

Sovyet partileri, birlikte iş yapmak konusundaki vurgularının altını defalarca çizdiler. Victor Anpilov,önemli mücadelelerin sürdüğü ülkeleri, katılımcı partilerden oluşturulan bir delegasyonun gezmesini ve destek vermesini önerdi. Bu iletişimin artması sonucunu da sağlayacaktı.” 8

1998 Yılındaki Toplantı

1998 yılındaki toplantının konusu, “Sömürünün yeni biçimleri, mücadele ve örgütlenme deneyleri ve işçi sınıfı – işçi sınıfının önderliği” idi. Ancak asıl önemli gündem bu yıldan itibaren seminerin tarihe ve geleceğe nasıl baktığını belirten neredeyse programatik bir belgenin taslak biçiminde ortaya konması idi.

Bu metnin önemli bir kısmı aşağıda yer almaktadır :

1. Bütün dünyadaki komünistler bugün, sosyalist devrimin birinci yüzyılını, daha büyük mücadeleler vermek ve daha büyük zaferler kazanmak için bir hazırlık dönemi olarak değerlendiriyorlar. Komünistler, 21.yy’da dünya çapında bir zafer elde etmek için bütün güçlerini ortaya koyacaklarını bildiriyorlar.

2. Burjuvazi, feodalizmi yenmek için üç yüzyıl mücadele etti. Sosyalist devrim, ise oldukça uzun süren burjuvazinin saltanatına bir son vererek, insanın insan tarafından sömürülmesinin bütün biçimlerini ortadan kaldıracak. Sosyalizmin dünya çapındaki zaferi, bu tarihi dönemi damgalayacak.

3. 20.yy sosyalist devrim ve kuruluşun büyük başarılarına; aynı zamanda büyük ihanetlere ve karşı-devrime şahitlik etti. 20.yy’da proletarya, olumlu deneyimler kazandığı gibi olumsuz deneyimler de kazandı. Komünist partiler, Marksizm-Leninizm’in devrimci ilkelerine bağlı kaldıkça dünya sosyalist devrimine yönelim kaçınılmaz olarak artacaktır. Revizyonistler birçok komünist partinin içerisinde söz sahibi olmaya başlarlar ise devrime yönelim kaçınılmaz olarak azalacaktır.

Muhteşem Deney

4. Yüzelli yıl önce, Marks ve Engels “Komünist Parti Manifestosu”nu yayınladılar. Bu önemli programatik metinde yeralan temel ilkeler, bütün ülkelerin proletaryası için hala geçerlidir.

5. Marks ve Engels, sosyalist devrimin ve proletarya diktatörlüğünün yolunu açan ilk devrimden, Paris Komünü’nden çeşitli dersler çıkardılar. İşçi sınıfı iktidarının değişik biçimleri, işçilerin toplumun etkin yöneticileri olması pratiği Paris Komünü’nde uygulanan yöntemler ile görüldü.

6. Sosyal-demokrat ihanete karşı mücadele ederek, Marksizmi savunan Lenin, emekçileri emperyalist savaş ve müdahalelerin barbarlığından kurtaran Ekim Devrimi’nin strateji ve taktiklerini geliştirdi. Lenin, sosyalizmin kuruluşu için genel bir hat formüle etti.

7. Ne uluslararası burjuvazi ne de Bolşevik Parti içerisindeki oportunistler sosyalizmin sadece tek ve geri bir ülkede dayanabileceğine inanmıyorlardı. Stalin, Lenin’in siyasi ilkelerini hayata geçirdi ve büyük bir sosyalist güç yarattı.

8. Endüstrileşme mücadelesi, milyonlarca genç işçinin harekete geçmesi, geri kalmış feodal bir ülkeyi, emperyalizmin karşısına dikilebilecek bir süper güç haline getirdi. İlkel tarım teknikleri,mekanize ve kollektif teknikler ile değiştirildi. Kültürel devrim ile kara cahil bir mujik ülkesi, bilim adamlarının, mühendislerin ve teknisyenlerin ülkesi haline geldi.

9. Stalin, büyük bir inisiyatif ve kahramanlık göstererek Kızıl Ordu’yu kurdu. Ordu ve kitleler arasında yakın ilişkiler geliştirdi. Kızıl Ordu, Hitler’in ordularını yenilgiye uğrattı.

10. Sovyetler Birliği’nin anti-faşist savaşta elde ettiği zafer komünist hareketin dünya çapında, özellikle Avrupa ve Asya’da gelişmesini sağladı. Sovyetler Birliği’nin Alman emperyalizmi üzerindeki zaferi devrimci, anti-kolonyal ve anti-emperyalist mücadelelere, Asya ve Afrika’daki emperyalist etkinliği sarsan yeni bir ruh ve ivme kazandırdı. Bazı ülkelerde, halk demokrasileri ve sosyalist yönetimler kuruldu.

11. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünya proleter devrimlerinin odağı Asya’ya kaydı ve Çin, Kore ve Vietnam’da komünist partiler önderliğinde büyük bağımsızlık savaşları verildi.

12. Mao, anti-emperyalizm ve demokratik devrim doğrultusunda devasa bir üçüncü dünya ülkesine halk savaşı biçiminde teorik ve pratik bir formülasyon geliştirerek mücadeleye uluslararası çapta ve önemde bir katkı gerçekleştirmiş oldu. Mao, kapitalizmin restore edilmesini önlemek, revizyonizmi mahkum etmek, sosyalizmin inşaasına girişmek ve sosyalizmin kazanımlarını sağlamlaştırmak için demokratik devrimden sosyalist devrime uzayan sürekli devrim teori ve pratiğini ortaya koydu.

13. Stalin’in ölümü sırasında sosyalist kamp ve anti-emperyalist güçler görülmemiş bir güç ve prestij sahibi idiler. Yenilen değil saldıran taraf oldukları için, dünyadaki bütün ezilenler geleceğe umutla bakıyorlardı.

Revizyonizmin yükselişi ve revizyonizme karşı mücadele

14. SBKP’nin başına Hruşçov’un gelişi tarihi bir dönüm noktasıdır. Bütün çalışmaları, ilkeleri Lenin tarafından konmuş ve Stalin tarafından yürütülmüş devrimci mücadelenin karalanması ve yıkılmasına hizmet etmiştir.

15. Hruşçov ile başlatılan revizyonizmin, Bolşeviklerin üç kuşağının, Lenin’in ve Stalin’in çabaları ile ortaya konan deneyi tamamen yoketmesi 35 yılını aldı.

16. O dönemlerde, sosyalizmin düşmanları tarafından Stalin’in neden çok güçlü eleştirilere maruz kaldığını ve hedef tahtasının ortasına konduğunu anlamak bugün artık çok kolaydır. Stalin, Leninizm’e bağlı kaldı. Onun liderliğinde Sovyet halkı mucizeler yarattı. Hruşçov, Brejniyev ve Garbaçov Leninist ilkeleri reddettikleri sürece bir hatadan diğerine düştüler.

17. Tarih, anti-Stalinizm’in anti-komünizm olduğunu kanıtlamıştır.

18. SBKP’nin 21 ve 22. Kongreleri Marksizm ve Leninizm’in revizyonu ile damgalanmıştır. Devlet ve partinin tepesinde bürokratizasyon, ideolojik ve siyasi dejenerasyon başlamıştır.

19. Hruşçov’un “Bütün Halkın Devleti” ve “Bütün Halkın Partisi,” proletarya diktatörlüğünün likidasyonu anlamına gelmiş; burjuvazinin güçleri ve ideolojik etkileri ile savaşımın sonunu getirmiştir. “ABD ile SSCB’nin barış mücadelesinde işbirliği” teorisi, anti-emperyalist mücadelelere ölümcül darbeler indirmiştir. “Sosyalizm için barışçıl, parlamenter yol” teorisi ise bazı komünist partiler içerisindeki sosyal demokrat akımları güçlendirmiştir.

20. Brejniyev, SBKP’nin 21 ve 22. Kongreleri’nde ortaya konmuş olan revizyonist programı hiçbir zaman reddetmemiş, Sovyetler Birliği’nde sınıfların ortadan kalktığı ve sınıf mücadelesinin sona erdiği konusunda vaazlar vermiştir. Brejniyev, Sovyetler Birliği’nde kapitalizmin restorasyonunun imkansız hale gelmiş olduğunu açıklayarak revizyonizmi daha da ileri götürmüştür. Bürokrasi ve entelijansiya arasından türeyen yeni küçük burjuvalar revizyonizmin en geniş sosyal tabanı olmuşlardır. Brejniyev, gölge bir kapitalist sektörün oluşmasını cesaretlendirmiş, sosyalist işletmelerde dejenerasyon sürecinin başlamasına sebep olmuştur.

21. Garbaçov ve Yeltsin’in revizyonizmi, eninde sonunda açık bir biçimde anti-komünist biçimler aldı Sovyetler Birliği’nde karşı-devrim sürecinin tamamlanması anlamına geldi ve kapitalizmin en vahşi biçimleri ile tamamen restorasyonuna yol açtı. Garbaçov ve Yeltsin, emperyalist güçlerin zafere ulaşmasının maşalarıdır.

22. Mao, Enver Hoca ve Kim Il Sung, Che Guevara, Ho Chi Min gibi diğer tanınmış komünist liderler Hruşçov ve Brejniyev revizyonizmine ve diğer partilere karşı geliştirdikleri ekonomik ve siyasi yaptırımlara, zorlamalara karşı mücadele ettiler. Onların anti-revizyonist mücadeleleri komünist hareketin devrimci temeller üzerinde yeniden kurulmasının zeminin hazırladı.

23. Sovyetler Birliği’nde kapitalizmin restorasyonu, Marksizm-Leninizm’in en büyük düşmanının revizyonizm olduğunu kanıtlamaktadır. Yaşam ve tarih, revizyonizmin, komünist hareketin içine burjuvaziyi sokması anlamına geldiğini göstermiştir.

24. Revizyonizme karşı ideolojik mücadele zor ve karmaşık bir görevdir. Birçok partiye zarar veren revizyonizm, kendiliğinden yokolmaz. Revizyonist düşünce ve tezler derinlemesine eleştirilmez ve analiz edilmez ise yaşamaya devam eder ve likidasyon sürecine yeni kurbanlar bulurlar.

25. Sosyal demokrasi, revizyonizm ve Troçkizm gibi oportunist akımlar işçi sınıfı içerisinde çalışırlar, bunlar Sovyetler Birliği’ndeki karşı devrim sürecini ve Yeltsin’in ve CIA’in 1991’de gerçekleştirdiği aşırı sağ darbeyi onaylamışlardır. Bu onay burjuvazi ve emperyalizmin su götürmez ajanlarının maskelerini düşürmüştür.

Önemli ilkelerimiz

26. Lenin ve Stalin zamanındaki başarılar kadar Hruşçov, Brejniyev ve Garbaçov zamanındaki hainlikler de Marksizm-Leninizm’in yedi temel tezini doğrular.

27. Kapitalizm koşulları altında devlet, burjuvazinin işçiler üzerindeki denetim aracıdır. Sosyalist devrim burjuvazinin bu sömürü aygıtını tamamen yoketmeli; bunu yeni proleter bir devlet ile değiştirmelidir.

28. Burjuvazinin devleti, onun sınıfsal doğasına uygun olan bir demokrasi tarzını benimser. Liberaller, burjuva demokrasisinin sınıf karakterini maskelemek isterler,fakat Marksistler, hep şu soru üzerinde ısrar ederler : “Hangi sınıf için demokrasi ?”. Eğer sömürenler için bir demokrasiden bahsediliyorsa, bu sömürülenler için gerçek bir demokrasi olmayacaktır.

29. Kapitalist bir düzen altında, demokratik bir cumhuriyet ve genel seçimler, sermayenin diktatörlüğünün araçlarından başka bir şey değildir. Bütün bunların amacı, temel olarak burjuvazinin ve onun baskıcı güçlerinin egemenliğinde olan bir sisteme demokratik bir görünüm vermektir.

30. Parlamento, burjuvazinin iktidarının gerçek merkezi değildir. Gerçek iktidar, büyük bankaların ve şirketlerin sahiplerinin elindedir. Parlamento, oldukça dar burjuva çevrelerinde alınmış kararlara demokratik bir görünüm verilmesini sağlar.

31. Liberal kapitalizm, tekelci kapitalizme dönüştüğünden bu yana, kapitalizm, emperyalizm aşamasına ulaşmıştır. Bu aşamada burjuva devlet giderek daha fazla biçimde tekellerin zavallı bir eklentisi durumuna düşer. Bu dönemde emekçi kitlelerin sömürüsünün gizlenmesi daha çok desteklenir.

32. Emperyalizm, demokrasinin reddidir, tüm cephelerden saldırı anlamına gelir. Faşizm, burjuva demokrasisinin emperyalist dönemde kaçılınmaz bir dejenerasyonudur.

33. Dış politikada, emperyalizm, azgelişmiş ülkelere karşı savaş açmak ve emperyalist güçler arasında dünya savaşları yapmak anlamına gelir. Birinci Dünya Savaşı, emperyalist çağın ve proleterya devrimi çağının başlangıcı oldu.

34. Kapitalizmin bütün çelişkilerini keskinleştiren emperyalizm sosyalist devrimin zorunluluğuna işaret eder. Emperyalizm altında, dev üretici güçler özel mülkiyetin modası geçmiş sınırları içerisinde sömürü, terör ve savaşın araçları haline gelirler. Sadece sosyalist devrim, işçileri emperyalist savaşın barbarlığından koruyabilir.

35. 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin de kanıtladığı gibi, proletaryanın sermayeye karşı mücadelesini zafere götüren tek yol sosyalist devrimin Marksist-Leninist teorisidir. Bütün aşamalı reform biçimleri, sosyal eşitsizliğin artışına ve sömürü araçlarının mükemmelleştirilmesine yarar.

36. Ezilen kitleler bu haksız ve zalim düzeni yıkmak için harekete geçtiklerinde burjuvazi her zaman acımasız bir şiddet uygular. Devrim, devrimci şiddeti beraberinde getirir, yeni bir toplumun ebesidir. Zorlu bir devrim olmaksızın, burjuva bir devleti proleter bir devlet ile değiştirmek mümkün değildir.

37. Lenin, Menşeviklerin pozisyonuna düşmemek için iç savaş sınavı sırasında birçok kurban almak ve vermenin altını çizmiştir.

38. Sosyalist devlet çeşitli biçimlere sahip olabilir; ancak sınıf karakteri dikkate alındığında, o emekçi sınıfların devrimci iktidarı, proleterya diktatörlüğüdür.

39. Sosyalizm altında sınıf savaşımı durmaz, sadece biçim değiştirir. Kapitalizmin kalıntıları ve etkileri uzun süre canlı kalır. Sosyalizmin kurumlarının inşaasından ve kapitalist servetin ilgasından sonra bile eski çelişkilerin keskinleşmesi hatta yeni çelişkilerin ortaya çıkmasının nesnel bir maddi zemini vardır. Devrimden sonra çelişkilerin çok azalacağını sanmak, bunları uzlaşmaz çelişkilere dönüştürür, sosyalist kurumları içten içe kemirir, karşı-devrimci öğeleri güçlendirir ve kapitalizmin restorasyonunu hazırlar.

40. Lenin, burjuva ve küçük burjuva güçler ve ideolojileri, bürokratizm, kafa ve kol emeği ve kır ile kent arasındaki fark varolmaya devam ettikçe uluslararası kapitalizmin bu unsurları besleme olasılığından yola çıkarak Sovyetler Birliği’nde proletarya diktatörlüğünün devam edeceğini söylemiştir.

41. Proletarya, sınıf düşmanlarını yoketmek için proletarya diktatörlüğüne ve bunun devletine ihtiyaç duyar. Devrim sadece komünistler sonuç amaçlarına yani sınıfsız topluma ulaştığında başarıya ulaşır. Bu noktada içten ya da dışarıdan kapitalizmin tehdidi kalkmıştır; komünizmin inşaası başladığında devlet yavaş yavaş yokolur.

42. Deneyimler, inandırıcı bir biçimde göstermiştir ki proletarya diktatörlüğünün ekonomik tabanı, üretim araçlarının kollektif mülkiyeti ve malların, topluma hizmet için planlı bir biçimde üretilmesinin üzerine oturur. Tüketim mallarının üretimi, emekçilerin, maddi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar.

43. Oysa kapitalist üretimin amacı, kapitalistler tarafından işçilerin sırtından zorla elde edilen artı değeri arttırmaktır. Sosyalist üretimin amacı ise toplumun tüm üyelerinin iyi yaşam koşullarına erişmesi ve her yönden sürekli gelişimidir.

44. Planlı sosyalist ekonomi ve proletarya diktatörlüğüne teşekkürler; bunlarla Sovyetler Birliği hiçbir kapitalist ülkenin asla üstesinden gelemeyeceği temel problemleri çözebildi. Sovyetler Birliği, 100’den fazla ulusun eşitlik ve kardeşlik içerisinde işbirliğini sağladı, işsizlik problemini çözdü, ücretsiz eğitim, sağlık, konut ve ulaşım hizmetlerini sağladı. Sosyal güvenceler sağlamanın yanında toplumu bilim ve kültür ile tanıştırdı. Hiçbir kapitalist ülke vatandaşlarına, Sovyetler Birliği’nde sosyalizm koşullarında sağlanmış güvenceleri ve hizmetleri garanti edemez.

45. Sovyetler Birliği deneyi göstermiştir ki, devrimin ve yeni sosyalist bir toplumun inşaasının gerçekleştirilmesinde en önemli rolu proleteryanın öncü gücü yani devrimci partisi oynar.

46. Lenin ve Stalin’in Bolşevik Partisi, emperyalizm ve proleter devrimler çağının devrimci partisi idi. Lenin’in Bolşevik tipi parti örgütlenmesi, öncü müfreze, ezilen kitlelerin örgütlü ve disiplinli müfrezesi, yaklaşımı bugün de geçerlidir.

47. Parti hattını çizmek için ulusal ve uluslararası düzeyde ve Marksizm-Leninizm’in ışığında sınıf mücadelesinin özelliklerini analiz eder. Parti, devrimci ruhununu sürdürmek ve korumak amacı ile demokratik merkeziyetçilik yaklaşımının ilkelerini hayata geçirir, görevlerin yerine getirilmesini kontrol eder ve onaylar, eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarını canlı tutar ve oportunizme karşı mücadele eder. Partinin gücü, kitleler ile kuvvetli bağlarında yatar.

48. Proletarya enternasyonalizmi,komünist partileri, bütün diğer ulusal mücadele örgütlerinden ayıran önemli bir özelliktir. Komünistler, işçi sınıfının çıkarlarının her tür ulusal çıkardan bağımsız ve bütün dünya proletaryası tarafından paylaşılmış olduğunun altını çizerek yola çıkarlar.

49. Marks şöyle demişti : “İşçi sınıfının kurtuluşu, daha çok uluslararası bir meseledir. Onu tamamen ulusal bir meseleye indirgemeye çalışmak imkansızdır.” Devrim tabii ki tek ülkede olabilir, proletarya, tek bir ülkede burjuvaziyi başından defedebilir. Ancak içeriği itibarı ile devrim hep uluslararası bir olgudur, işçi sınıfının toplam kurtuluşu için uluslararası hareketin bir parçasını oluşturur.

50. Lenin ve Stalin, Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin savunusunun bütün dünyadaki işçi hareketinin zaferinin bütünleyici bir parçası olduğunu her zaman dikkate almışlardı.

Emperyalizmin güncel saldırıları ve buna gösterilecek tepki

51. Üçüncü binyılın arifesinde, emperyalizmin, barbar ve insanlık dışı “yeni dünya düzeni”ni bütün dünya halklarına dayatma özlemi ile karşı karşıyayız.

52. Tekelci sermaye, çokuluslu ve uluslarötesi bir yoğunlaşma dalgası yaratıyor ve ağını en uzak bölgelere kadar genişletiyor.

53. Tekeller, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi kendileri için yarattıkları araçlar aracılığı ile ekonomik diktatörlüklerini dayatıyorlar. Liberalizasyon ve özelleştirme politikalarını dayatarak, neredeyse tüm dünya ölçeğinde bir yeniden kolonileştirmeye gitmeyi amaçlıyorlar.

54. Farklı emperyalist güçlerin tümü, çokuluslu bir kapitalizmi savunuyorlar, koruyorlar.

55. Bunlar, Birleşmiş Milletler Örgütü’nü, diğer uluslar üzerinde kendi siyasi diktatörlüklerini gerçekleştirme aygıtına dönüştürmüş durumdadadırlar.

56. Bunlar, ulusal egemenlik ve bağımsızlığı yok saymakta, diğer ülkelerin içişlerine açık bir biçimde müdahale etmekte ve örtülü bir biçimde “demokrasi, özgürlük, barış, çok partili düzen, serbest seçimler ve insan hakları” gibi konuları öne sürerek çeşitli kışkırtmalara başvurmaktadırlar. …

Görüldüğü gibi metnin Mao, revizyonizm, reel sosyalizm vb. noktalarına imza atmak mümkün değildir. Bu çerçeve ile seminer tarafından dört grup olarak kabul edilen katılımcılar yukarıda belirtilen konularda bir tür Maoizme doğru iteklenmektedirler.

Seminerin 1998 toplantısı aynı zamanda bazı dayanışma kararları aldı

Arnavutluk Komünist Partisi ile dayanışma ve malzeme desteği adlı kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “Arnavutluk Komünist Partisi 10 Eylül 1991 yılında şiddetli bir çatışma ortamında kurulmuştur. Arnavutluk Emek Partisi 10. kongresi ile çözüldükten sonra, Enver Hoca ve ailesine karşı tam bir yalan ve karalama kampanyası yürütülmüştür. AKP, 1992 de yasadışı ilan edilmiş; 1995’de ilk gizli kongresini toplamıştır. Arnavutluk halkının, özgürlük ve egemenliğini tekrar kazanması için Arnavutluk Komünist Partisi Tarafından yürütülen mücadeleyi destekliyoruz.”. 9

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti üzerine kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “Emperyalistler bugünlerde KDHC’ni daha önce olmadığı kadar yoğun bir biçimde izole etmeye ve çözmeye çalışıyorlar. Güney Kore, ABD ile beraber büyük askeri yatırımlar yapıyor ve olağanüstü nükleer silahlar satın alıyorlar. Buna rağmen Kore İşçi Partisi devrimin kızıl bayrağını hala yukarıda tutuyor. Kore’de sosyalizmin korunması için destek olmak bütün uluslararası komünist hareketin görevidir. “. 10

Sosyalist Küba’ya destek üzerine kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “Uluslararası Komünist Hareket, ABD nin burnunun ucunda sosyalizmi yaşatan Küba halkına ekonomik ve siyasi destek vermelidir “. 11

Irak’a karşı ABD saldırganlığının kınanması üzerine kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “Ortadoğu büyük insan ve petrol gücü ile ABD emperyalizminin oldukça önemsediği bir coğrafya. ABD Ortadoğu’daki politikalarını gerici Arap rejimleri ve İsrail üzerinden hayata geçirmeye çalışıyor. Bu bölgede ulusal bağımsızlık savaşları var. Filistin, Lübnan, Ürdün halkları emperyalizme karşı amansız bir mücadele veriyorlar. ABD’nin Körfez Savaşı sırasında 1991 yılında Irak’a gerçekleştirdiği saldırı ve bugünkü askeri tacizler bölgedeki petrol teminin güvencesini sağlamaya yöneliktir. ABD askeri tacizlerin yanısıra CIA aracılığı ile Irak’ta çeşitli senaryoları hayata geçirmeye çalışmaktadır. … ABD Irak’tan derhal elini çekmelidir. “. 12

Kolombiya ve Latin Amerika’da devrimci mücadele üzerine kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “Latin Amerika ülkeleri ABD emperyalizminin yayılmacı ve sömürücü karakterini çok iyi bilirler. ABD, Latin Amerika ülkelerini açlık, özelleştirmeler, borçlandırma vb araçlar ile “terbiye” eder. Kolombiya’da halk devlet terorü ile karşı karşıyadır. Empeyalizm Kolombiya’da mücadelenin geldiği aşamayı çok dikkatli bir biçimde izlemekte ve uluslararası bir güç ile askeri müdahale planları yapmaktadır. Kolombiya’daki mücadele Peru ve Meksika’ya da örnek olmaktadır. Kolombiya’da emperyalizme karşı yürütülen mücadeleyi destekliyoruz “. 13

1999 Yılındaki Toplantı

Toplantının ana gündemi emperyalizm ve savaş ilişkisiydi. Toplantının sloganı : “emperyalizm savaş demektir” diyordu. Ancak 1999’daki toplantının en önemli yanı, 1998′ de taslak olarak kalan çerçevenin ufak tefek değişiklikler ile kabul edilerek deklare edilmesiydi. Böylece yukarıda bir kısmı aktarılmış olan çerçeve seminer tarafından kabul edilmiş oldu.

Bu gelişmenin yanısıra aşağıda verilen iki konuda ortak imzalı metinler açıklandı.

“Emperyalizm savaş demektir ! Dünya çapında anti-emperyalist cephe için …” adlı karar metninde temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : ” … Birinci Dünya Savaşı, emperyalistler arasındaki ilk savaştı. Haksız ve suçlu bir savaştır. Savaşı ciddi bir aşırı üretim öncelemiştir. Savaşta 10 milyona yakın insan ölmüştür. İkinci Dünya Savaşı da benzer bir çerçevededir. Ek olarak Sovyetler Birliği’ni ortadan kaldırmayı planlamıştır. 23 milyon kişi ölmüştür. Soğuk Savaş döneminde ABD, Vietnam ve Kore’ye acımasız saldırılarda bulunmuştur. Reel sosyalizmin çözülüşünden sonra ilan edilen yeni dünya düzeninde her gün yeni bir savaş vardır. Emperyalist saldırılara karşı durulmalı. NATO dağıtılmalıdır”. 14

“Yugoslavya’ya Nato saldırısı” üzerine kararda temel olarak şu görüşlere yer vermekteydi : “ABD’nin Yugoslavya’ya karşı sürdürdüğü barbarca saldırıyı kınıyoruz. Saldırıya Almanya da destek vermektedir. Bu saldırılarda şehirler yıkılmış yüzlerce insan öldürülmüştür. Saldırılar durdurulmalı ve NATO yöneticileri savaş suçlusu olarak uluslararası mahkemelere çıkarılmalıdırlar. “. 15

Sonuç

Giriş bölümünde belirtildiği gibi, reel sosyalizmin çözülüşünden sonra ortaya ortaya çıkan uluslararası örgütlenmeler ya ekonomik bazlı ya da bazı siyasi çizgilerin bu çözülüş sonrasındaki duraksama ortamında uluslararası arenaya hakim olmak için başlattığı girişimlerdir. Boyutları çok küçük olduğu için Quito ya da Ischia gruplarını bir tarafa bırakırsak, Uluslararası Komünist Seminer’in bütün temel metinlerinde sık sık karşımıza çıkan Mao’cu vurgular altına imza atılamaz nitelikte paragraflar teşkil etmek ile beraber kaynakça kısmında yer alan ekte de görülebileceği gibi seminerin kapsamı oldukça büyümüştür. Yapılması gereken şey Mao’cu vurgular bir tarafa bu çalışma içinde söylenilen doğruları, temizleyip arındıracak kardeş partiler ile ortak ve örgütlü bir müdahaledir. Bu seminer içinde reel sosyalist deneyi doğru biçimde sahiplenen bir grubun oluşturulması çalışmasına girilebilir. Komünistler ne Troçkizmin ne de Maoizmin dünya çapında örgütlenmesine seyirci kalamaz ve izin veremezler.

 

 

Ek : Uluslararası Komünist Seminer ile ilişkide olan önemli parti ve örgütler

1. Liberation Party of Argentina

2. Revolutionary Liberation Party, Argentina

3. Communist Action, Austria

4. Communist Party of Bangladesh (Marxist-Leninist)

5. Socialist Party of Bangladesh

6. Workers Party of Belgium

7. July 5 Movement, Brazil

8. October 8 Movement, Brazil

9. Communist Party of Bulgaria

10. Communist Party of Canada

11. Chadian Action for Unity and Socialism (ACTUS), Chad

12. Communist Party of Denmark/Marxist-Leninist (DKP/ML)

13. Marxist-Leninist Communist Party, Dominican Republic

14. Communist Marxist-Leninist Circle Sklerijenn, France

15. Circle Henri Barbusse, France

16. Editions Democrite, France

17. Unified Communist Party of Georgia

18. Communist Party of Germany (KPD)

19. Communist Party of Greece (Marxist-Leninist)

20. Revolutionary Marxist Organisation A/Synechia, Greece

21. Communist Party of India (Marxist-Leninist) (Janashakti)

22. Communist Party of India (Marxist-Leninist) (Liberation)

23. Communist Party of India (Marxist-Leninist) (Maharashtra)

24. Socialist Unity Centre of India (SUCI)

25. Iraqi Communist Party

26. Embassy of the Democratic Peoples Republic of Laos

27. Union of Communists of Macedonia, Republic of Macedonia

28. African Solidarity for Democracy and Independence (SADI), Mali

29. Socialist People’s Party, Mexico

30. Communist Party of Nepal (Maoist)

31. New Communist Party Netherlands (NCPN)

32. Union of Health Work Committees, Palestine

33. Communist Party of the Philippines

34. National Democratic Front of the Philippines

35. Union of Polish Communists ‘Proletariat’

36. Union of Communist Parties / Communist Party of the Soviet Union, Russia

37. Communist Workers Party of Russia

38. And Jëf/PADS, Senegal

39. Communist Party of Slovakia

40. Revolutionary Communist Party, Spain

41. Communists of Catalonia, Spain

42. Proletarian Comradeship Red Spain

43. Marxist-Leninist Communist Party (revolutionaries) (KPML(r)) Sweden

44. Revolutionary People’s Liberation Front (DHKC) Turkey

45. Turkish Communist Party/Marxist-Leninist

46. Union of Revolutionary Communists of Turkey (TIKB)

47. Union of Communists of Ukraine

48. New Communist Party of Britain, United Kingdom

49. Socialist Labour Party Youth, United Kingdom

50. Freedom Road Socialist Organization, USA

51. Ray O. Light Group, USA

52. Workers’ World Party, USA

53. Unlimited News Service, USA

54. New Communist Party of Yugoslavia

 

 

Dipnotlar

  1. Proposals for the Unification of the International Communist Movement, 1997 Brussels, International Communist Seminar Documents. p.1
  2. a.g.e, p.1
  3. a.g.e, p.2
  4. a.g.e, p.2
  5. a.g.e, p.3
  6. Report on the International Communist Seminar, from May 2-4, 1997 in Brussels Ludo Martens, International Communist Seminar Documents. p.1
  7. a.g.e, p.3
  8. a.g.e, p.6
  9. Resolution on Solidarity and material Support for the Communist Party of Albania International Communist Seminar Documents.
  10. Resolution on the Democratic People’s Republic of Korea International Communist Seminar Documents.
  11. Resolution in Support of socialist Cuba International Communist Seminar Documents.
  12. Resolution Condemning U.S. Imperialist Aggression against Iraq International Communist Seminar Documents.
  13. Resolution on the People’s and revolutionary Struggles in Colombia and the rest of Latin America International Communist Seminar Documents.
  14. Resolutions : Imperialism means war ! For a world-wide anti-imperialist front! International Communist Seminar Documents.
  15. Resolution on the NATO aggression against Yugoslavia International Communist Seminar Documents.