Bir kez daha kriz kavramı üzerinde duran bir çalışma… Ancak son zamanlarda Gelenek’te yer verdiğimiz çalışmalar, çoğunlukla Türkiye’nin güncel süreçlerini odak aldı. Bu kez ufkumuzu önce bir ölçüde genişletip, 1990’ların sınıf mücadelelerinden bağımsızlaşacak ve ülkemizde tarihsel/yapısal anlamda işlerlikte olan kriz mekanizmalarına bakmayı deneyeceğim. Sonra bugüne geri dönmek ve solun görevlerini kısaca tartışmak üzere… Kriz tasviri...
Önümde üç kitapçık. Üç manifesto iddiası. Her birisi “yargı” ile ilgili. İlki bir savunma metni. İkincisi “yargı”nın zirvesinden dünyevi meselelerin nasıl göründüğüne ilişkin uzun bir söylev. Sonuncusu, siyasi bir davada iddia makamının “esas hakkında görüş”ü. İlki oldukça iyi bir kağıda, yazarının cümle kuruşundaki özgünlükler dışında, özenli bir redaksiyon sonrasında basılmış. Haziran 99 tarihini taşıyor. Üzerinde...
Toplumsal süreçlere ilişkin her kavramlaştırma, bu süreçlere ilişkin çözümleme ihtiyacını perdeleme ve çözümlemenin yerine geçme riskini de barındırır. Özellikle sık kullanılan kavramların aydınlatıcı özelliklerini yitirerek birer etikete dönüşmesi her zaman mümkündür. Sözgelimi, “depolitizasyon”, 12 Eylül sonrasında solun oldukça sık başvurduğu bir kavram oldu. Nerede bir tıkanıklık varsa, orada toplumsal depolitizasyonun çıktıları görüldü. Solun önemli bir...
“Türkiye işçi sınıfına selam”.. Bu dizeyi yinelemek gerekli ve yararlı. Ancak bu “selam”ı verdikten sonra, eski yanılgıları yinelemek, eski yanılgıların yinelenmesi şöyle dursun, işçi sınıfına bu kez çok daha geri bir konumdan hareketle yaklaşmak, büyük suçtur. Bu suçtan kaçınılmalıdır. Gelenek 22.04.1987   Türkiye işçi sınıfı kimi zaman keşfedildi, kimi zaman anımsandı, kimi zamanda selamlandı. En...
Sendikal hareketin krizinden söz edeceğiz: Bu krizi açıklarken, kapitalizmin kâr oranlarının düşme eğiliminden, sermaye sınıfının bu eğilime ürettiği yanıtlardan; işçi sınıfını her daim daha fazla sömürmek zorunda olmasından, bunu gerçekleştirmek için sadece emek sürecindeki ve iş organizasyonundaki değişikliklerle yetinemeyeceğinden; sınıfı, ideolojik, kültürel ve siyasal olarak sürekli daha fazla kuşatmaya çalışmakta olduğundan; bu arada zoru ve...
Giriş Komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenme tarihinde 135 yıl geride kaldı. İngiliz ve Fransız işçilerinin öncülüğünde 1864’de kurulan ve “proletarya enternasyonalizminin şafağı” olarak değerlendirdiğimiz Birinci Enternasyonal’den bu yana tam 135 yıl geçti. Bu dönem içerisinde 1889’da kurulan İkinci Enternasyonal ile “ihanet ve yol ayrımı” ve 1919’da toplanan Üçüncü Enternasyonal (Komintern) ile “dünya komünist partisi” deneyi...
Türkiye kapitalizminin Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir evreye girişinin arifesindeyiz. AGİT zirvesi, Türkiye’nin dış politikasında radikal adımların atılmasını dayatıyor. Özellikle deprem felaketi sonrasında, Yunanistan ile ilişkilerin yumuşaması ve AB üyeliğinin gündemde ilk sıralara oturması, Avrupa’daki siyasi dengelerin daha dikkatle incelenmesini gerekli kılıyor. Zira yaşanan süreç, ABD tarafından çerçevesi çizilen, AB ülkelerinin ve restorasyoncuların ikna edildiği...
Dünya kapitalizminin maddi temellerinin üzerine kurulu olan siyasi üstyapı karmaşık bir bütün oluşturuyor. Bu yapının temel bileşeni, sistemin yerel ve bölgesel coğrafyalardaki tıkanıklıklarını açmak ve krizleri yumuşatarak emperyalist dünya sistemini derinlemesine büyütmek, yeniden üretiminin sürekliliğini sağlamaktır. Bu anlamda emperyalist sistemin liderliğine atfedilen bilincin bir miktar soyut ve göreli olduğunu kabul etmek gerekiyor ama bu sistemin,...
18 Nisan seçimlerinde faşist partinin elde ettiği oy miktarı, faşizmi ve faşist hareketi, daha fazla tartışılan konular haline getirdi. 80 öncesinin popüler sol içi tartışma gündemi “faşizm” ve “faşist hareket” üzerine sol, artık daha fazla düşünmektedir. Fakat bunu bir düşünce egsersizinin ötesine, güncel siyaset içinde bir yerlere oturtmak gerekmektedir, 12 Eylül 80 sonrasından beri fazla...
1980’li yılların ikinci yarısında “ille de birlik” şiarıyla yola çıkan ve kendi örgütsel birliğini batıran, bununla da yetinmeyip pek çok örgütsel birliğin “gönüllü ölü” misali, güle oynaya kendilerini gömdüğü bir mezarlık yaratan bir geleneğin, o geleneği geride bırakan “eski” bir üyesi olarak, şu birlik diye ayaklar altına alıp tepelediğimiz “birlik fikriyat ve fiiliyatı” üzerine iki...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×