Legal Sol Parti: Estetize Edilmiş Yanlışlar
Legal sol parti tartışmaları Türkiye solunun gündeminde önemli bir yer tutmaya başladığında, hemen herkesin birleştiği bir nokta vardı.
Hiç değilse belli bir süre, bir partinin kuruluşundan çok, tartışmaların kendisi önem taşıyacaktı. Artık somut girişimlerin kendisini hissettireceği, hissettirmesi gereken bir döneme girilirken, legal sol partiye yönelik tartışmaların oldukça yararlı olduğunu, hatta kimi konularda küçümsenemeyecek netlikte tabloların ortaya çıktığını belirtmek gerekiyor.
Tartışmalar başlarken sezilen gerçekleşmiş, belli bir süre bu partinin ete kemiğe bürünmesinden çok, legal bir sol partinin çeşitli özellikleri üzerine tartışmalar belirleyici olmuştur.
Bu tartışmalarda elbette bir tükeniş noktasına ulaşılmamıştır. Dahası, bu tartışmalar legal bir sol parti ve bu partinin ilkeleri ile Türkiye sosyalist hareketinin yakın-orta gelecekteki hareket alanı ve ülkenin muhtemel serüveni arasındaki bağları yeterince işlememiştir. Ve bizce en önemli eksiklik de buradadır.
Legal bir sol parti, hiçbir zaman evrensel zorunluluklar veya vazgeçemediğimiz geleneksel tutumlarımız ile açıklanabilecek, bu zorunluluklar veya tutumlar üzerine inşa edilebilecek bir oluşum olamaz. Legal bir sol parti, evrensel zorunluluklar ve geleneksel tutumlarımızın vazgeçilmez kıldığı kimi yükümlülüklerin yerine getirildiği sürecin ufuk açıcı bir halkasıdır. Bu nedenle biraz daha dikkatli olunmalıdır.
Bu parti üzerine ilkesel tartışmaların bir sınırı vardır. Bu sınır, en başta böylesi bir partinin yalnızca “ilkesel” temeller üzerinde boy atmasının olanaksızlığında yatar. İşçi sınıfı hareketinin politik mücadele içerisindeki ilkesel kurumsallaşmaları böylesi bir partiye bütünüyle aktarılamaz. Legal parti bu anlamda, evrensel teoriye “katkı” ve bu teori içerisinde bir “sıçrama” olarak değerlendirilemeyecek mütevazilikte olacaktır.
Legal sol parti sorununu sosyalist geleneğin pratik ve teorik birikimine can alıcı bir katkı biçiminde sunma çabalarına itiraz yöneltmek gerekmektedir.
Bu yazıda, bu çabanın en etraflıca dile getirilenine değinmek istiyoruz. Toplumsal Kurtuluş Dergisi’nin Mart 1988 tarihli 9. sayısında Mesut Odman ve Çelik Bilgin imzalı yazılar, sol basında şimdiye kadar çıkanlar içerisinde kapsamlı tezlere sahip olanlardan ikisidir. Ama önce, Gelenek Kitap Dizisi’nde daha önce yer alan çalışmalarda işaret edilen iki yanlış eğilimi burada yeniden ve kısaca hatırlatmakta yarar bulunuyor.
Legal sol parti konusunda yanlış eğilimlerden ilk,i bu partiyi “demokrasi güçlerinin kişiliksiz birlikteliği” ile sınırlamaktı. Bu kişiliksizliği benimseyenlerin TBKP çıkartmasındaki başarısızlık nedeniyle yeni arayışlar içerisine girmeleri beklenebilir. Legal sol parti, kendi bünyesinde böyle bir kişiliksizliği savunanların egemen ton haline gelmesini engelleyecek önlemleri almalı, radikalliği kişilerin de ötesinde yapısal bir süreklilik içerisinde korumalıdır. Legal sol parti, sosyalist mücadele içindir…
İkinci yanlış ise, sosyalist hareketin tüm politik geleceğini bu legal partinin sınırlı-sorumlu bünyesine yüklemeye çalışan eğilimdir. Artık kendilerine başka bir yer arayan Maocu ve Aybarcı kesimlerin düşündüğü model de buydu. Bilgin ve Odman imzalı iki Toplumsal Kurtuluş yazısı da bu ikinci eğilimin geleneksel sol içerisindeki değişik bir ifadesi oluyor. Az sonra göstermeye çalışacağımız gibi…
Her iki eğilimin dışında yaklaşımların olması ise, oldukça sevindiricidir. Bir örnek vermek gerekecekse, bu yaklaşımlardan biri Emek Dünyası Dergisi‘nin Ocak 1988 sayısında yer alan Sait Üner imzalı yazıdır. Üner’in yazısı Odman ve Bilgin’in yazısı ile beraber okunduğunda ayrım noktalan çok açık olarak görülecektir.
Şimdi, Bilgin ve Odman’ın yazılarına geçebiliriz.
Her iki yazıda da tehlikeli bir ön kabul yer alıyor. Bilgin ve Odman’a göre, parti konusunda ve en başta bolşevik deneyim konusunda ilkesel kimi ögeler gün ışığına çıkmamışlardır, bu ögeleri gün ışığına çıkarmak gerekir.
Eğer ilkesel ögelerden kastedilen, bolşevik partinin hangi evrensel gereksinimler nedeni ile ortaya çıktığı ise, bu konuda Lenin’in kendi çalışmalarında ipuçlarının da ötesinde, bir teorik çerçeve oluşturacak yeterli malzemenin olduğu söylenmelidir. Bu malzemelerin yeniden üretilmeleri ile Odman’ın ve Bilgin’in sözünü ettiği “ilkelerin yazımı” farklı farklı şeylerdir. Parti konusunda ortada keşif bekleyen gömülü hazineler olmadığı iyi bilinmelidir. ille de keşif yapacaklarsa ve Leninist parti ilkelerinin yazılması gerektiğini iddia edeceklerse Odman ve Bilgin, Yalçın Küçük’ün bu konudaki tezlerini beklemek zorundadırlar. Bu tezler gelince, ya da indiğinde, keşif eylemi ile gerçekleşmiş olacaktır.
O gün gelinceye kadar ise, Odman ve Bilgin şu suçlamaya itiraz etmemeliler:
Toplumsal Kurtuluş’ta yer alan iki yazı, yeni bir evrensel katkının teorik formülasyonları değil, Odman ve Bilgin’in kendi öznelliklerinin teorisize edilmiş halidir. Katkı, bu ölçüdedir.
Her iki yazıda da, leninist parti için çarpıcı, ufuk açıcı herhangi bir şey yoktur. Üstelik bugüne kadar elde edilen birçok kalıcı noktanın terkedildiği de göze çarpmaktadır.
Biraz açmak zorundayız…
“Dünya işçi sınıfı hareketinde bir yeni parti düşüncesi bu yüzyılın başlarında filizlenmişti. Aynı yüzyıl, bu çizgiyi sürdüren başka yeniliklere de tanık olacaktır”1.Bu Mesut Odman’ın yazısında çarpıcı bir iddiadır. Çelik Bilgin’in yazısındaki 7. not ile beraber okunmalıdır.
Yazılar “açık devrimci parti”, bizim deyişimizle legal sol parti ile ilgilidir. Bu partinin getireceği yenilikleri, bu yüzyılın başında evrensel sıçrama ile beraber değerlendirmenin yol açacağı sıkıntı ve açmazları karşılamaya her iki yazar da hazır olmalıdırlar.
Geleneksel sol çizginin en önemli hareket noktalarından birisi, sosyalist düşünce ve pratiğin, Marx-Lenin bütünlüğünü yeni veya üçüncü, dördüncü sıçramalarla takviye etmeye olanak tanımayan bir oturmuşluğa sahip olduğunu önsel olarak kabul etmesidir. Buna itiraz yöneltmek geleneksel solun sınırlarını gereğinden fazla zorlamak sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle Odman ve Bilgin, kendi yaşadıklarını “evrensel katkı” olarak sunmaya soyunurken daha ihtiyatlı olmadırlar.
Açık devrimci parti, legal sol parti, Türkiye sosyalist hareketinin pratiğinde önemli bir yenilik veya açılım olsa bile, kesinlikle evrensel tedriye, veya daha somutu örgütlenme teorisine kalıcı bir katkı olarak lanse edilemez. Pratik açılım olanağından yola çıkıp, kimi tarihsel kazanımların terkedildiği süslenmiş bir Struveciliğin kapılarına varılmamalıdır.
Evrensel teori anlamında, Toplumsal Kurtuluş’ta çıkan yazılarda en önemli sorun legalite sorunudur. Çelik Bilgin’in yazısındaki 11, 29 ve 30. maddeler, sosyalist hareketin değişik mücadele biçim ve kanalları arasındaki koordinasyonu ve tek merkezliliği tamamen etkisiz kılıcı ve değişik oluşumlar arasında neredeyse telepatik diyebileceğimiz bir iletişimi savunucu iddialar taşıyor. Bir sayı sonra Haluk Yurtsever’in doğrultucu yazısına rağmen, Bilgin’in bu tezlerinin Türkiye’nin 61-80 pratiğinde soluksuz kalan ve aşılan bir anlayışı “devrimci” bir söylem ile bayraklaştırdığını görüyoruz.
Türkiye gibi sürekli radikalizm üreten bir ülkede, sosyalist hareketi, belli bir dönem “nehirler farklı kanallardan aksın” gibi sonu belirsiz bir işbölümüne mahkum etmek anlamsızdır. İşbölümü olacaksa, bunun organik araçları olacaktır. Başka türlüsü mümkün değil…
Muhtemelen belli ortaklıklarda anlaşan birkaç kesimin biraraya gelmesi ile ete kemiğe bürünecek olan legal sol partinin, kendisini, burjuva legalitesinin sağladığı kimi avantajlar ile diğer sol kurumsallaşmalar üzerinde peşinen ayrıcalıklı bir konuma getirmesinin önüne geçilmelidir. Bunun yolu ise Bilgin’in 29. notunun tam tersini yapmakla mümkündür. Öncülük sorunu, “öyle ya da böyle nasılsa aynı kaba su boşaltıyoruz” türünden tevekkülcü bir yaklaşımla veya aynı ideolojik çerçeveye duyulan güven ile ele alınamaz. Farklı örgütsel temeller, farklı ideolojiler ve politikalar da üreteceklerdir. Yalnızca kurmaylara, yalnızca kalemşörlere, yalnızca köstebeklere, yalnızca kavga adamlarına ayrılan farklı oluşumlara Türkiye sosyalist hareketinde yer yoktur. Kimse yapay bir işbölümü ile, kolaycı bir oldu-bitti ile “bizim işimiz bu” demek imtiyazına sahip değildir.
Sonra, bir oluşumun, sosyalist hareketin geleceğini yalnızca belli bir alanda görerek o alanı tahkim etmesi ile, saptadığı birkaç alan içerisinde yalnızca bir tanesini tercih ederek “benden bu kadar” demesi arasında fark vardır. İkincisi mümkün değildir. Mümkündür de; bunun bir “devrimci açılım” olarak sunulması mümkün değildir.
İki yazardan Mesut Odman, bu partinin iktidardan başka bir hedefi olamayacağını belirtiyor2.Bu kez, legal sol partinin işlevleri el çabukluğu ile bütün kurumsallaşmaların işlevlerini üstleniveriyor. Böyle bir parti iktidarı almak ve korumak için gerekli donanıma sahip olacak bir parti değildir. Legal sol partinin zaman içerisinde iktidarı alabilecek bir oluşuma yol vermesi ya da böylesi bir oluşumun yaratılmasında önemli bir katkısının olması ile legal sol partiyi, “açık devrimci parti” adı altında daha şimdiden sosyalist iktidarın politik aracı rütbesine yükseltmek farklı farklı şeylerdir.
İşçi sınıfı partisi elbette “iktidar” için vardır. Ancak, iktidar için varolan bir partinin kendi varlık nedenini realize edebilecek sınıfsal dayanaklara, profesyonel kadrolara ve teknik örgütlenmeye gereksinimi vardır. Bugün Türkiye’de tartışılan legal sol partinin üstlenebileceği görevler bu gereksinimler ile ilişkili olsa da, bunlara kendi başına bütüncü cevaplar veren veya verebilecek nitelikte olamaz.
Burada partileşme sürecine değinmek gerekiyor.
Legal sol partiyi bir kenara koyalım. Gelenek Kitap Dizisi‘nde işçi sınıfı partilerinin devrimin güncelliği ile beraber varoldukları konusu çok işlendi. Bu, herşeyden önce “parti”nin bir partileşme süreci ile beraber düşünülmesi gerektiği sonucunu doğurur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, “parti” kavramının bir hukuki veya şekli kurumsallaşmanın ötesinde bir anlam taşıdığıdır. Eğer partileşme bir süreç ise, bu süreç içerisinde ortaya çıkan, çıkacak olan geçici veya tali kurumsallaşmalar, hep, o süreçte önemli eksikliklerin olduğu uğraklar olarak tarihe geçeceklerdir.
Türkiye’de legal sol parti partileşme sürecinde önemli bir uğrak olarak görülmelidir. Ama yalnızca bir uğrak. Uğrak olmasının en önemli nedeni ise, hareketin sürekliliğini sağlayabilmede sınırlı güvencelere sahip olmasıdır.
İki Toplumsal Kurtuluş yazısındaki bir başka önemli yanılgı, kapitalist bir toplumda, sosyalist örgütlenmelerin, yeni türde bir insanın yaratılması, yeni toplumun bir ön modelini oluşturması gibi konularda gereğinden fazla iddia taşıyabilecek potansiyele sahip oldukları yolundaki inançtır.
Aslında bu konudaki ilk ipuçlarını Mesut Odman‘ın aynı derginin Ocak 1988 tarihli sayısında Sosyalizm ve İnsan yazısı vermiştir. Odman, bu yazısında bolşevik deneyimin, çok çeşitli nedenlerle sosyalist insan sorununu ertelediğini, ancak Türkiye’de sosyalist insanın inşasına bugünden başlanabileceğini ileri sürüyordu.
Bunun belli bir hayalci yaklaşımın olduğunu düşünüyoruz. Ama, hayalci yaklaşımın da ötesinde Türkiye’ye ve sosyalist mücadeleye ilişkin olumsuz sonuçlar doğurabilecek yanlış bir tespite işaret etmek istiyoruz.
Mesut Odman’ın “Bir Yeni Parti İçin Bazı Satırbaşları” yazısı güle oynaya sürdürülecek ve “uygar” temaların egemen olduğu bir sınıf mücadelesi öngörüsüne dayanmaktadır. Bizim ülkemizde bu mücadelenin, sosyalist insanın yaratılması sürecine çok fazla olumsuz müdahalesi olamayacağı beklentisi de söz konusudur.
Odman, yeni insanın yaratılma sürecinin başlatılacağı oluşum olarak açık devrimci partiden söz etmektedir.
“Bir kez, açık devrimci parti, toplum için, toplumun yönetilmesinde önerdiği ‘paylaşma’ ilkesini kendi örgütü içinde uygulamak durumundadır. Bir yandan, partinin ve parti yönetiminin güçlendirilmesi için, öte yandan, işçi ve emekçi kitleler önündeki saygınlık ve güvenilirliğin artırılması için gereklidir bu. Kararların alınmasında ve uygulanmasında gerçek bir katılım, eksiksiz bir kollektivite, aynı zamanda gözlerini kapatıp vazifesini yapan bir partili tipini, ‘asker’ partiliyi daha doğmadan önleyecek, çaresiz doğacak olanları da kısa sürede eğitip düzeltebilecektir3.
Odman (ve Bilgin) yazılarında, açık devrimci partiyi gelecekteki sosyalist toplumun nüve halindeki modeli olarak gördüklerini söylüyorlar. Her iki yazarın da böylesi bir partiyi, kalıcı, evrensel ve işçi sınıfı partisinin boşluğunu doldurucu bir düzlemde ele aldıklarını düşündüğümüzde, ortaya ürkütücü bir tablo çıkıyor.
Ne sanıyorlar? Sosyalist örgütün merkezi yapısının yalnızca gizlilik, ya da polisiye kaygılar sonucu oluştuğunu mu düşünüyorlar? Lenin’in parti üzerine tezlerini “yazma” mesajları verenler, ağızlarından eşitsiz gelişim yasasını düşürmeyenler, sosyal örgütün temelde sınıf içi eşitsizlikleri esas aldığını unutmamızı mı bekliyorlar?
Gelecekteki toplumun olgunluk dönemlerine tekabül eden “eksiksiz katılım” türü hedeflerin vaktinden önce telaffuz edildiğinde ne tür saçmalıklara yol vereceği hiç bilinmiyor mu?
Yoksa daha önce de belirttik, Türkiye’de sosyalizme yumuşak bir iniş mi düşünülüyor.
Türkiye’de belli bir kesim, 80 öncesi TİP-TSİP-TKP deneyimlerinin kimi olumsuz deneylerinden garip sonuçlar çıkarmışlardır. Merkezi ve disiplinli örgütlenmenin karşısına, görev adamı olmanın karşısına sürekli olarak “asker partililik” örneğini çıkarmışlardır. Ve artık yetmiştir.Türkiye sosyalist hareketi, belli bir örgüt pratiğine itiraz edebilecek diye, ne bir mücadelenin ifadesi olabilece,ne de fonsiyonel özellikler taşıyan modeller arayışına girmemelidir.
Sosyalist mücadelenin insanı ile sosyalizmin insanı arasında kimi uzlaşmaz ayrımlar bulunmaktadır. Tıpkı, sosyalist örgütlenme ile sosyalizmin örgütlenmesi arasındaki ayrımlar gibi…
Elbette gelecekteki toplumun bazı unsurlarını bugünden içimizde besleyeceğiz. Başka türlüsü mümkün değil. Ama bizler, sosyalizme inanıyoruz sosyalizmin maddi temellerinden haberimiz var. Sosyalist insanın bugünden şekillendirilmeye başlanmasının mümkün olmadığını, dahası bunun “zararlı” kimi eğilimlere de yol açabileceğini düşünüyoruz.
Ve sakın ola kimse, orada burada yaşanan kimi ilişkileri, kimi marjinallikleri, “geleceğin toplum modeli” olarak sunmaya kalkışmasın!
Toplumsal Kurtuluş‘taki iki yazı için yapılması gereken şudur:
Mesut Odman, Haluk Yurtsever’in yazısını bir kez daha okuyarak yazısını yeniden yazmalıdır. Çelik Bilgin, “savunduğu görüşlerin bir bölümünden vazgeçme hakkını”1 gecikmeden kullanmalıdır. 2, 4, 5, 6 numaralı notlar ile 29 ve 30. notlar arasındaki çelişkiler bir biçimde düzeltilmelidir. Türkiye sosyalist hareketinin bazı sorunlarına ışık tutucu ve doğru saptamalar içeren kimi maddelerin arada kaynaması istenmiyorsa, bütün bunlar yapılmalıdır.
Bütün bunlar yapıladursun, biz de daha önce yazılanlarla beraber, legal sol partinin üstleneceği fonksiyonları birkez daha hatırlatmaya çalışalım.
En başta, legal sol parti, Türkiye sosyalist hareketinin kendi kabuğunu çatlatmada önemli olanaklar sunacaktır. Uzunca bir süredir kendi içine dönük bir etkinlik içerisinde olan Türkiye sosyalist hareketi için böylesi bir kabuk çatlatma umut verici bir kitlesellikten çok, yine umut verici bir soluk alma anlamına gelecektir.
Legal sol partinin bu soluk alma sürecindeki önemli işlevlerinden bir tanesi, çeşitli kümelenmelerin veya yapıların sınırlı diyaloglarına hapsolmuş olan yeni insan ilişkileri sorununa belli oranlarda çözüm getirmek olacaktır. Çeşitli eğilimlerdeki sol dergilerin toplam tirajının 50 binin altına düşmesi, Türkiye’de hep sınırlı bir kesime hitap edildiğini göstermektedir. Legal sol parti, bu sınırlılığı bir ölçüde ortadan kaldıracaktır.
Kendisini demokratik kazanımlar ile sınırlamayacak olan bir legal partinin, yeni insan malzemesi için, potansiyel kadrolar için, kanal açıcı bir işlevi de olacaktır. Doğruyu yalnızca düşünerek ve izleyerek bulma çabasında olan genç sosyalistlerin artık bazı şeyleri yaşamaları da gerekiyor. Mevcut oluşumların bu tür genç sosyalistlere sunabildiği olanaklar kısıtlıdır; kısıtlı olmak zorundadır. Legal sol partinin sınırlı da olsa “okul” olma özelliği de bu yüzden unutulmamalıdır.
Legal sol parti, Toplumsal Kurtuluş yazarlarının belirttiği gibi, bugünden yarına sosyalist iktidarın aracı olarak ortaya çıkmayacaktır. Çıkmayacaktır ama, aynı zamanda sosyalist mücadelenin önemli bir yayıcısı olabilecektir. Sosyalist ideolojinin bugün önemli bir yaygınlıkta kabul görmesi için olgunlaşmış bir nesnellik yoktur. Ama şu olabilir: Sosyalist hareket, legal sol partinin de yardımıyla sosyalist ideolojiyi bir alternatif olarak gündeme getirebilir.
Türkiye solu son iki-üç yıldır önemli tartışmalar ve henüz sonuçlanmamış ayrışmalar yaşamaktadır. Bu tartışma ve ayrışmaların sonuçlanması ve yeni ortaklıklar ve birlikteliklere ulaşılmasında kullanılması sürecinde, legal sol partinin önemli yardımları olabilir. Legal sol parti, burjuvaziden ideolojik ve örgütsel kopuşu erteleyebilecek son mazereti de ortadan kaldıracaktır. Böyle bir parti ile birlikte artık kimse SHP’cilik yaparken “ne yapalım bizim partimiz yok” diyemeyecektir. Ayrıca legal sol partinin başka şeylerin yanı sıra güncel siyaset de üretmesi, Türkiye sosyalist hareketindeki temelli ayrımları her defasında yeniden yaşanması sonucunu da getirecektir. Böylelikle ayrışmalar öznel temellerini yitirip, belli bir nesnelliğe oturacaklardır.
Türkiye sosyalist hareketinin şu andaki mevcut mücadele biçimleri içerisinde işçi sınıfına ulaşmasında önemli sınırlılıklar vardır. Buna en büyük neden işçi sınıfında 1980 sonrası gelişen güven bunalımıdır. Bugünkü iletişimsizlik içerisinde bu güven bunalımının aşılmasında önemli güçlükler vardır. Legal sol parti, işçi sınıfının hem özgüvenini, hem de sosyalist mücadeleye inancını pekiştirmede ciddi görevler üstlenebilecektir.
Türkiye sosyalist hareketi tüm bu olanakları küçümsememelidir.
Türkiye sosyalist hareketi legal sol parti söz konusu olduğunda, bu olanakları
düsünmelidir; peri masallarını değil.
Türkiye sosyalist hareketi, evrensel teoriye katkıyı, evrensel teorinin temellerini
dinamitleyerek veya ona rağmen değil, ondan aldığı güçle yapacaktır.
Türkiye sosyalist hareketi, bu katkı için gereken birikime ulasıncaya kadar tevazuyu elden
bırakmamalıdır.
Türkiye sosyalist hareketi, yasadığı kimi kısırlıklara ve olanaksızlıklara estetize etme
alıskanlığını artık terketmelidir.
Türkiye sosyalist hareketi, evrensel örgüt ve parti ilkelerinin
başaşağı çevrilmesini gerektiren bir nesnellikte yaşamadığı, böyle bir nesnellik daha hiçbir
yerde yaşanmadığı için, o ilkelere kıskançlıkla sahip çıkmalıdır.