Sosyalistler arasında, “Ne yapılmalı” sorusu iki özel konjonktürde daha sık sorulur ve bu soruya verilecek açık yanıtlar özel bir önem taşır. İlki, “yenilgi”lerin hemen ardından, diğeri ise mücadelenin boyutlandığı nesnelliklerde. “Yenilgi” rüzgarlarının esmeye başladığı anlardan itibaren yapılmış hatalar ortaya konmaya çalışılır ve yeniden o hatalara düşmemek için neler yapılması gerektiği tartışılır. İşte böylesi dönemlerde çoğu...
Türkiye solunda ne değişti, ne değişmedi konulu bir tartışma, kuşkusuz çok değişik biçimlerde ve çok farklı alt-başlıklarla yürütülebilir. Bu biçim ve alt-başlıkları belirleyecek olan ise, kuşkusuz tartışmacının “derdi” olacaktır. Hiç derdiniz yoksa, hiç bir şey değişmemiş de olabilir. Derdiniz, örneğin dar anlamda “toparlanma” ise, az şey değişmiş demektir. Bu durumda, değişenlerden çok değişmeyenlerle ilgilenmeniz çok...
Sosyalistlerin bu ülkede mevcut güç dengelerine bakarak siyaset yapmamaları gerektiğini yazdığımızdan beri sadece iki ay geçti . Sosyalist hareketin taşıdığı sıçrama potansiyeli üzerinden perspektif üretilmesinin hareketi devrimcileştireceğini söylemiştik. İki ay içerisinde kriz dinamikleri önemli bir ivme kazandı. Bu dinamiklere tersinden bakarsak, son derece önemli iki sonuçla karşılaşırız. Bu iki sonuç, somut durumun somut tahlilini verili...
Mevcut kriz dinamiklerinin yoğunlaşması ve kendilerini giderek daha açık şekillerde göstermesi, krizin varlığı konusundaki tartışmaların hızla aşınmasına yol açtı. Kriz saptamasının öznel yetersizlikleri kapatmanın bir aracı olarak kullanıldığını iddia edenler bile, sözlerine kriz nesnelliğine işaret ederek başlamak zorunda kalıyor. Elbette, sosyalist hareket açısından asıl önem taşıyan, krizin varlığı konusundaki uzlaşmanın çok ötesinde, somut kriz dinamiklerinin...
27 Mart’ta Türkiye’de tüm meşruiyetini kaybetmiş bir yerel seçim yapılacak. Bu seçimlere artık tek bir parti giriyor: DÜZEN PARTİSİ. Devlet – düzen partileri – seçim partileri -medya ortak kampanyası ile DEP’i seçim platformunun dışına çıkmaya zorlamıştır. Bu kampanyada kullanılan araçlardan biri de cinayet ve sabotajlar olmuştur. Seçimler devletin kurumlarınca organize edilen bir terörün gölgesi altına...
Türkiye’de geçtiğimiz yıl artık burjuvazinin de pembe tablolar çizmeye gücü ve yüzü kalmadı. Bu ülkede siyasal-toplumsal yorum için her ağzını açan söze bir krize değinerek başlıyor. Kriz, çoğunlukla bileşenlerinden bir tanesine, Kürt sorununa indirgenerek açıklansa da varlığı genel kabul gören bir olgu haline gelmiştir. Bu yazı da sözü edilen genel kabulü paylaşıyor. Ancak burada mevcut...
Son dönemde bir kriz saptaması yapıyoruz. Devrimci durumun varlığından değil ama sosyalist hareketin de müdahaleleriyle buna dönüşebilecek bir zeminin varlığından söz ediyoruz. Buradan hareketle de, Türkiye’de sosyalizmin temsili sorununun çözümü yolunda önemli adımlar atmış olan partimizin önündeki yeni temel misyonu, siyasal hareket haline gelme hedefini ete kemiğe büründürmek olarak tarif ediyoruz. Yola çıkarken yaptığımız temel...
Bundan önceki yazımda , RP’nin son seçimlerde elde ettiği başarının arka planındaki etkenlere eğilmeye çalışmış ve bu partinin toplumsal muhalefet dinamikleriyle olan ilişkisinin sosyalist hareket açısından da ciddiye alınması gerektiğini savunmuştum. Sözkonusu yazıdaki temel saptamalarımda bir sorun olmamakla birlikte, kimi boyutlarını öngördüğüm sürecin beklediğimden hızlı geliştiğini ve bu nedenle de bazı noktaları abartma konumuna düşmüş...
1993 yılı sonlarında bütün göstergeler, Türkiye kapitalizminin gerçekten bir duvara gelip dayandığına işaret ediyor. Burjuvazi, geleneksel politikalarının bir bölümünü rafa kaldırarak bu duvarı zorlama niyetindedir. Rafa kaldırılmak istenen politikalar, onyıllar boyunca, düzenin sürdürülmesi adına kullanılan temel araçlar olmuşlardı. Bugün büyük bir kambur olarak görülüyorlar. Ekonomi-politika alanındaki yeni yönelimlerin, mevcut kimi dengeleri altüst etmemesi mümkün değildir....
“Reel sosyalizm”in çözülüşünün “keyfini çıkarma” dönemi olacağı umulan Yeni Dünya Düzeni ilginç bir şekilde, kimseyi rahata erdiremedi. Ortaya çıkan durum, düzenden çok, düzensizlik ve belirsizlik sözcükleriyle anlatılabilir. Bu pek de öyle sürpriz bir sonuç değil. Yeni Dünya Düzeni, kapitalizmin yaşadığı başlangıcı 1970’lere uzatılabilecek en uzun kriz dalgasının içine doğdu. Ve kazanılan siyasal zafer kapitalizmin üzerine...