90’lı yılların ve aynı anlama gelmek üzere 1900’lü yılların sonuna gelinirken Türkiye’nin dünya kapitalizmi içindeki yeri epeyce belirginleşti; Avrupa kapitalizminin kıyısı… Üstelik Amerika’nın da itelemesiyle. Oysa, çok daha büyük umutların ve beklentilerin ortalığı sardığı bir dönemin sıcaklığı hala geçmiş değil… Gene de Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Müslüman dünya, Balkanlar gibi konularda abartılı gerici kampanyalarla içeride yaratılan...
Siyaset sanatı ya da sanat siyaseti tamlamalarından birincisi genellikle kulağa daha hoş gelir. Gerçi kastedilen daha çok, siyasetin belli bir beceri ve yaratıcılık isteyen bir iş olduğudur. Doğrudur da… Ayrıca, sanatın siyasete bulaşmasında genellikle bir sakınca görülmez, hatta politika gibi kaba-saba bir işi “insanileştireceği” düşünülür. Bunda doğruluk payı da yok değildir hani… Ama yine de...
 “….Geleceğin komünistlerin olduğunu engin bir ürküntüyle, bu bunaltıyla kabul etmiştim. -Ah ne yazık!- Demek pek de yanılmamışım… Onların kaba elleri, gönlümde apayrı bir yeri olan güzelim mermer heykellerin hepsini kırıp dökecek; onlar sanatın şairin öylesine tutkun olduğu fantastik oyuncaklarını ve oyun araçlarını paramparça edecekler; benim defne korularımı yerle bir edip, yerine patates ekecekler…” Yukarıdaki alıntıyı...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×