Soğuk Savaş ve sosyalizmin kadın cephesi

Soğuk Savaş, genel olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD ve Sovyetler Birliği merkezli iki kampın[1] birbirleri ile direk askeri çatışmalar yerine politik, iktisadi, ideolojik, kültürel, teknoloji gibi farklı alanlarda mücadele etmesi olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman ihmal edilen, hatta unutturulmaya çalışılan bu mücadele alanlarından bir tanesi de kadın meselesidir.  Reel sosyalizm sürecinde, sosyalist ülkeler kadın başlığında kadın meselesinin ne olduğu dâhil, her konuda neredeyse bir ‘savaş’ verdiler.

Pablo Picasso’nun Uluslararası Demokratik Kadın Federasyonu‘nun beşinci kuruluş yıldönümü için “Dünyanın Bütün Kadınları” dergisine yaptığı çizim (1950).

Soğuk savaş döneminin aslında oldukça ‘sıcak’ mücadele alanlarından biri olan kadın başlığında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği odaklı kadın dayanışma ve mücadele ağları, adeta bir ‘kadın cephesi’ oluşturmuştu. Reel sosyalizmin sadece sosyalist ülkelerdeki kadınlara ne verdiği değil, aynı zamanda dünya kadın mücadeleleri tarihine kattıklarının cevabı olarak da bu dönemi unutmamamız, yok sayılmasına izin vermememiz gerekiyor. Giriş niteliğindeki bu yazıda, soğuk savaş döneminde sosyalizmin kadın cephesi ve bu cephenin en önemli uluslararası aktörü ve emperyalist kamp için en büyük tehdidi olan (bugün Türkiye Komünist Partisi üyesi kadınlardan oluşan Komünist Kadınların da üyesi bulunduğu) Uluslararası Demokratik Kadın Federasyonu’nu ele alacağız.

Uluslararası Demokratik Kadın Federasyonu (UDKF)

“Yakın Doğu’ yu ya biz örgütleyeceğiz ya da komünist kadınlar… Bu kadar, (bize para aktaramayacak kadar- ç.n.) maddi sıkıntıda olmanız ne kadar korkunç”[2]

Uluslararası kadın hareketinin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sürecini belirlemekte kilit bir rol oynayan UDKF, resmi üyelik sayısına göre 1945 sonrasının en büyük uluslararası kadın organizasyonudur.[3] Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden altı hafta sonra ve savaş henüz Asya’da devam ederken, 29 Kasım 1945’te Paris’te düzenlenen UDKF kuruluş kongresinde 40 ülkeden 850 delege ve 181 organizasyonu bir araya gelmiştir. Kurucu kadrosundan birkaç isme kısaca göz atmanın UDKF’ ye dair net bir fikir vereceğini düşünüyorum. İlk Genel Başkanı, Marie Curie’nin öğrencisi ve çalışma arkadaşı Fransız Komünist Partisi Üyesi Bilim insanı Eugenie Cotton[4]; Kurucu Genel Sekreteri ise Auschwitz ve Ravensbruck toplama kampından sağ çıkabilen az sayıda tutsaktan biri olarak Nazilere karşı Nürnberg mahkemelerinde tanıklık yapmış Fransız komünist fotoğrafçı Marie Claude Vaillant- Couturier’dir. Diğer kuruculardan, Dolores Ibarru, İspanyol Komünist Partisi kurucu ve Merkez Komite Üyesi, İspanyol İç Savaşı’nda La Passionara olarak tanınır. Franco faşizmine karşı yaptığı ünlü radyo konuşmalarında ‘No Passaran’ haykırışı ile bilinen komünist hatip, ardından sürgüne gittiği Sovyetler Birliği’nde, tek oğlunu Kızılordu saflarında Stalingrad’ı savunurken kaybetmiştir. Edwarda Orlowska, 1920 yılında komünist gençlik örgütü üyesi olarak girdiği mücadelede 1934’de komünist parti faaliyetlerine katıldığı için bir dönem tutuklanmış, Polonya İşçi Partisi Kadın Seksiyonu Başkanı; Tsola Dragoycheva ise 1920’lerden itibaren Bulgaristan Komünist Partisi silahlı kanadında da yer almış, idam cezasından gebe olduğu için kurtulmuştur. Sovyetler Birliği’nde sürgünde geçirdiği yıllardan sonra ülkesindeki direniş hareketine katılmış, atıldığı toplama kampından sağ kurtarılmış Bulgaristan Komünist Partisi Politbüro üyesidir. Ana Pauker, 1935’de komünist faaliyetleri gerekçesi ile Romanya’da 10 yıl hapse mahkûm olup 1941’de mahkûm değişimi ile Sovyetler Birliği’ne gitmesi sayesinde Nazi soykırımından kurtulmuş, Romanya’nın (ve dünyanın) ilk kadın Dışişleri Bakanıdır. Henüz 1930’larda komünist parti üyesi olan Kata Pejnovic ‘Yugoslavya Ulusal Kurtuluş için Antifaşist Konsey’in tek kadın üyesi, aynı zamanda Antifaşist Kadınlar Birliği’nin başkanıdır, üç oğlu ve eşi faşistlerce katledilmiştir. Klavdia Yakovlevna Fomicheva ikinci dünya savaşı Sovyetler Birliği Kahramanlık nişanı sahibi savaş pilotu ve filo komutanı, Nina Vasilevna Popova, Sovyetler Birliği Antifaşist Kadın Komitesi (daha sonra Sovyetler Birliği Kadın Komitesi adını alır) üyesi, iki Lenin nişanı, bir Stalin Barış Nişanı sahibi ve diğer faaliyetlerinin yanı sıra 1956 yılı SBKP Merkez Komite aday üyesidir.  Chrysa Hatzivasileiou sağcı gazetelerin haklarında “Kana Susamış Sırtlanlar! Kadın Formundaki Canavarlar” diye başlık attığı Yunan İç Savaşı partizan saflarındaki kadınlardan, Yunanistan Komünist Partisi Politbüro üyesidir. UDKF, bu kadınların elinde ve bu atmosferde şekillenmiştir.[5] Amerikan propagandasının “erkek parti liderlerinin kuklaları” olarak tanımladığı bu kadınların özgeçmişi, kukla mı yoksa özne mi olduklarına dair bir açıklamaya, bence, mahal bırakmamaktadır.

UDKF sadece Avrupa merkezli bir organizasyon değil, kuruluşundan itibaren farklı ülke ve bölgelerden organizasyonlara da açık bir örgüttür. Kuruluşunda Hindistan, Cezayir, Arjantin, Kolombiya, Mısır, Lübnan, Uruguay, Avusturya ve Avustralya delegeleri de hazır bulunmuştur. UDKF’nin kuruluş prensipleri, antifaşizm, kadın hakları, çocukların refahı ve barış olarak dört başlıkta özetlenebilir.[6] Üyelik yapısı bireyler değil organizasyonlar temellidir ve temel yayın organı altı dilde üç aylık periyotlarla yayınlanan “Bütün Dünyanın Kadınları” (Women of the Whole World) isimli dergi ve “Haber Bültenleri”dir. Broşürlerle birlikte özellikle inceleme, araştırma ve bulgu raporları da yayınlamaktadır. UDKF 1945-1989 dönemleri arasında 9 Kongre[7] gerçekleştirir. Bu Kongreler, katılan delegelere ülkelerindeki kadınların durumları ile ilgili bilgi sunma şansı vermenin yanı sıra, farklı ülkelerdeki kadınların durum ve deneyimleri ile ilgili bilgi edinme ve özgül koşullar kadar ortak sorunları tespit edip mücadele hattı çizme şansı da vermektedir. Temsilcilerin ülkeleri ile ilgili güncel sosyoekonomik raporları, farklı ülkelerden kadınların durumu üzerine bilgi aktarımları ve değerlendirmeleri ile kadınlar arasında bir bilgi ağı kurulur. Birbirlerini tanımayan milyonlarca kadının arasında oluşan bu bağ, sosyalizmin kadın cephesinin en önemli silahıdır. UDKF’nin bu bilgi toplama/ üretme merkezi olma özelliği özellikle ABD kaynaklı propaganda sisini dağıtma ve kadın meselesinin ne olduğunun netleşmesinde önemli bir rol oynar. Ayrıca Federasyon, kongrelerin yanı sıra konferanslar, bölgesel seminerler, araştırma komisyonları, imza kampanyaları ve ziyaretler de düzenleyerek kadın hakları gündemini sürekli canlı tutmuş, bir diğer deyişle, soğuk savaşın içerisine “kadın meselesini” dâhil etmiştir.  

UDKF her zaman “Kadın Hakları, Çocukların Refahı ve Barış”ı ön planda tutmuş olsa da, inceleme kolaylığı açısından, soğuk savaş dinamikleri ile paralel olarak öne çıkan mücadele başlıklarına dayalı bir dönemlendirme yapabiliriz. 1960’lı yıllara kadar süren ilk dönemde Antifaşizm, Kadın Hakları ve Barış, 1960 ve 1970’li yılları kapsayan ikinci dönemde ise Anti Emperyalizm, Ulusal Bağımsızlık ve Gelişme/Kalkınma vurgusunun arttığını görürüz. Bu yaklaşım, BM Uluslararası Kadın Yılı’nın (ve müteakiben BM Kadın On Yılı konferanslarının) ana gündemi olacaktır. Yine inceleme kolaylığı açısından, 1970 sonrasını BM Kadın On Yılı[8]’na yönelik çalışmalar ve bu çalışmaların altyapısının öne çıktığı bir dönem olarak tarif etmek doğru olacaktır.

Anti-faşizm, Kadın Hakları ve Barış

Federasyon kadın hakları için verilen mücadelenin yanı sıra ABD’nin, Güneydoğu Asya’ya yönelik askeri müdahaleleri, Federal Almanya’nın Nazilerden arındırılması konusunda yavaş davranılması, Yunan İç Savaşı’nda faşist güçlere verdiği destek, Kore savaşı ve İspanya’da Franco rejimine yönelik tutumu sebebi ile eleştirilmesinde önemli rol oynamıştı.[9] Son tahlilde kadın mücadelesinde de iki sınıf var ve Soğuk Savaş bağlamında ilerici, sosyalist, anti-emperyalist ve anti-faşist kadınları bünyesinde toplayan, kadın eşitlik ve özgürlüğünün ancak sosyalizmde olabileceğine dair güçlü bir duruş sergileyen UDKF, Sovyetler Birliği tarafındadır. Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesine (HUAC) göre UDKF “kadın hakları için bir şeyler yapıyormuş gibi bir sis perdesi ardına gizlenerek ‘masum kadınları’ komünist etki alanına çekmeyi amaçlayan politize bir örgüt” tür. Hem düzenlediği ‘Barış’ kampanyalarında Sovyetlerin siyasi savaşında özel bir kol olarak hizmet etmek hem de “ABD ve diğer demokratik ülkeleri silahsızlanma ve hareketsiz kılmaya çalışarak onları komünistlerin dünyayı fethetme gizli emelleri karşısında yardımsız bırakma amacı taşıyor”dur.[10]

UDKF, Yunan İç Savaşı sonrası Nazi işbirlikçilerine dokunulmamasına rağmen, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan, toplama kampları ve hapishanelerde esir tutulan partizanlar için maddi ve siyasi destek sunar.[11]1954’e kadar devam eden yargılamalarda, baskı ve işkence gören, idama mahkûm edilen komünistler için BM nezdinde çalışmalar yürütür. Yunanistan’da erkeklerle birlikte savaşan kadın komünistlere politik ve maddi yardım kadar kadınların oy hakkı ve siyasi mahkûmların af talebi doğrultusunda da çalışmalar yapmıştır.[12] 1947 yılında İspanya’daki hapishanelere uluslararası hukuk uzmanları ile birlikte bir ziyaret düzenlemiş, kamuoyunu bu başlıkta bilgilendirmeye çalışmış ve Franco karşıtı protesto kampanyaları örgütlemiştir. Kore Savaşı’nda, Kore Demokratik Kadınlar Ligi’nin daveti üzerine, Kore’ye ABD askerlerinin sivil halka karşı işlediği suçları belgelemek için 17 ülkeden 21 kadının oluşturduğu bir araştırma bulgu komisyonu (fact-finding commission) gönderir. Kuzey Kore’de ABD’nin ısrarla “sadece askeri noktaları hedeflediğini” iddia ettiği yıllarda, toplu mezarları, işkenceleri, çocuk ve kadınlara karşı işlenen insanlık dışı suçları, tamamen yıkılan sivil yerleşim birimlerini henüz bombardımanlar sürerken canlı ve detaylı olarak belgelemiştir.[13] Araştırma sonucunu ‘Suçluyoruz’ başlıklı bir rapora dönüştürerek üye organizasyonları aracılığı ile dünya çapında dağıtımını örgütler. Federasyon, benzer şekilde Fransa’nın Vietnam’a saldırılarını protesto etmiş, Fransız anneleri çocuklarını savaşa yollamamaya davet eden kampanyalar düzenlemiş ve ardından Federasyon’a bağlı Fransız Kadınlar Birliği’ne dönük baskılar sebebi ile 1951 yılında merkezini Paris’ten Doğu Berlin’e taşımak zorunda kalmıştır. Vietnam’ın bağımsızlık savaşında ve özellikle Kore’de, ABD Karşıtı faaliyetlerde bulunmakla suçlanan, UDKF’nin ABD kolu Amerikan Kadın Kongresi (CAW[14]) de baskılar sonucu kapanmak zorunda kalır. UDKF, bu faaliyetlerinden dolayı ABD ve İngiltere’nin girişimleri ile 1954 yılında BM Kadının Statüsü Komisyonu’ndaki Danışma statüsünü[15] kaybeder (fakat 1967 yılında bu konumu tekrar kazanacaktır).

Federasyon, faşizme, diktatörlüğe ve emperyalizme karşı verdiği mücadeleyle kapitalist/emperyalist kampın canını fazlasıyla sıkmayı, özellikle kadın başlığında da onlara sıkıştırmayı başarmıştır. 1953’de İspanya’ya bir askeri üs kuran ve Franco ile karşılıklı askeri ve ekonomik işbirliği anlaşması imzalayan,  BM kurullarında Yunan faşistlerinin uyguladığı baskı ve zulmün gündeme geldiği her başlıkta onları savunan ABD,  “Suçluyoruz” raporuna herhangi resmi bir cevap vermemesine rağmen otuz kadar kadın örgütünü “Birleşmiş Milletler için Birleşmiş Kadınlar” adı altında toplayarak barış kampanyalarının aslında Sovyetler Birliğinin işine yaradığı ve Suçluyoruz raporunun “tamamen komünist işi”, “Barış”ın ise komünist propaganda olduğuna dair bir durum raporu yayınlatacaktır.[16]  ABD’nin ne Kadın Hakları ne de Barış adına hiçbir şey duymak istemediği, bunları komünist ajitasyon olarak damgalayıp takibe aldığı yıllardır.

1948 Budapeşte Uluslararası Kadınlar Kongresi sonucu ortaya çıkan Barış Manifestosu “Marshall planı yardımı ile onlar (ABD) ülkelerin bağımsızlıklarına el koyacak ve halkları Amerikan savaş üreticilerinin emrine sokacak. Dünyanın bütün kadınları bilmeliler ki Marshall planı Avrupa’ya yardım planı değildir, yeni bir savaş hazırlığında halkları ekonomik ve politik olarak hizmetkâra dönüştürme planıdır. Bu ülkelerin hükümetleri Amerikan emperyalistlerine askeri üsler verecek… Barışı korumak için bir arada duralım, Saldırganların kirli planlarını kitlesel gösteriler, protestolar, imza kampanyaları ile teşhir edelim ve barışa olan sevgimizi gösterelim.[17]” UDKF nin Barış savunuculuğu pasifizmi reddeder ve kadınları kurban olarak değil mücadeleci karakterleri ile tanımlar. UDKF Başkan Vekillerinden Nina Popova 1949 Moskova UDKF Konsey toplantısında yaptığı konuşmada bu ayrımı şöyle tanımlar: Bizim barış hareketimizin pasif bir reddedişle en ufak bir ilişkisi yoktur. Tam tersine UDKF daha derin ve etkili bir aktif mücadele halindedir. Ulusal örgütlerimizin görevi barış için mücadele programının uygulanmasında her türlü kitlesel ve emek eylemliliklerinde aktif görev almaktır.[18] Eugenie Cotton ise, kadınlar açısından barış ve emperyalizm ilişkisini “Barışla ilgili birçok organizasyon var. Fakat biz barışla ‘kadın’ olarak, kadınların argümanları açısından ilgileniyoruz. Bu sebeple, insan olarak çok uzun süredir onurları aşağılanan biz (kadınlar-ç.n), emperyalizmin sömürgeleştirdiği insanların aşağılanmasını çok daha iyi anlıyoruz”[19]olarak tarif etmektedir.

UDKF’nin temel prensiplerinin arasında “Kadın Hakları”nın hangi bağlamda ele alındığına değinmekte, bugüne ışık tutması açısından da fayda var. Federasyonun ilk dokümanlarından birinde kadın hakları “anne olarak: korku, sefalet ve savaşın olmadığı bir dünyada çocuk sahibi olmak, hükümetler tarafından kamusal hizmetler ve yeterli barınmanın sağlanması. İşçi olarak: kadınların her sanayi ve meslek dalında çalışabilmesi ve kadının ucuz işgücü olarak sömürülmesine son vermek için eşit işe eşit ücret prensibinin hayata geçirilmesi, mesleki eğitim için erkeklerle eşit fırsatlara sahip olmak, çalışma şartlarının iyileştirilmesi.  Vatandaş olarak: erkeklerle yasal eşitlik, tam demokratik ifade özgürlüğü, oy verme ve topluluklara üye olma hakkı, ulusal ve uluslararası organlarda, yargı ve yönetim organlarında yer alma” hakları olarak tanımlanır.[20] Federasyon kadın haklarını somut her adımında, her kampanya ve her kararında net bir çerçeve ve bir öncelik olarak ortaya koymaktadır.

1953 Kopenhag Kongresi [21] ve 1963 Moskova Kongresi

1953 UDKF Kopenhag Dünya Kadınlar Kongresi, 67 ülkeden, 613 delege ve 1300 misafirin katılımı ile gerçekleşmiş, kongre sonucunda oldukça ilerici, bir nevi sosyalist prensiplerin özünü yansıtan “Kadın Hakları Deklarasyonu” kabul edilmiştir. Bu deklarasyonda, eşit işe eşit ücret, kadınların çalışma ve eğitim hakkı, kreş ve anaokulları için ihtiyaç, kadın ve çocukların korunma hakkı, doğum izni, oy verme ve siyasi haklar, seçimlerde yer alma, yasal haklar, köylü kadınların toprak edinme hakkı, evlilikte mülk edinme ve çocukların velayetinde erkeklerle eşit haklar, kadınların siyasi katılım hakları tanımlanmıştır. Bu deklarasyon hem kongre katılımcıları tarafından evlerine bir mücadele programı olarak taşınacak, hem de ileriki yıllarda, 1963 Moskova Kongresi kararları ile birlikte, bugün İstanbul Sözleşmesinin de kaynağı olan, BM CEDAW[22] antlaşmasının temelini oluşturacaktır.

Bu yıllarda sosyalist blok ülkelerinde eşit işe eşit ücret, kadınlar için yasal eşitliğin sağlanması, kadın istihdamı, çocuk ve annelerin korunması ve desteklenmesi politikaları başarıyla uygulanmaktadır. Ev işlerinin kollektifleştirilmesi adımları atılmış, kadın eğitimi ve uzmanlaşması, kürtaj, barınma, sağlık, ücretli tatil, annelik ve doğum izni, kreş, emeklilik haklarını kazanmış ve tüm bu başlıklarda dünya tarihinde görülmemiş adımları atmış durumdalar. Artık kadın hakları bayrağı sosyalist ülkelerin elinde, öyle ki 1953 Kopenhag Kongre sonuç raporu, İskandinav ülkelerini annelik izni ya da küçük yaşta çocuğu olan kadınlar için özel yasaları olmadığı için eleştirir ve Polonya’yı örnek gösterir.[23] Bugünün İskandinav ülkeleri hayranlarına, bunu anlatmakta fayda olduğu kanaatindeyim.

1963 UDKF Moskova Kongresi ise, uzaya çıkan ilk kadın olan Sovyet Kozmonot Valentina Tereşkova’nın yerkürenin çevresinde 48 tur attığı uzay görevinden dönmesinden birkaç gün sonra gerçekleştirilmiş ve kongrenin onur konuğu Valentina Tereşkova olmuştur. Söz konusu uzay görevinde bir de erkek kozmonot da gönderilmesine rağmen bu görev, sıradan bir işçi olan yetim Tereşkova ve onun “kadın uzay gemisi” dediği Vostok-6’sı ile özdeşleşir, planlı bir hamledir. 113 ülkeden 1543 kadının katıldığı Moskova kongresinde (yaklaşık 200 milyon kadın temsil edilmektedir) Tereşkova, kadın başlığında sosyalizmin başarısının canlı kanıtı[24]ve henüz ABD’de kadın astronot yokken, kadın başlığında Sovyet sisteminin en büyük zaferidir.  Tereşkova’nın neredeyse uzay görevinden döner dönmez UDKF kongresine katılmasının dünya kadınları için ne anlama geldiğini, Kongre katılımcısı Sovyet gazeteci Anna Karavaeva’nın kongreyi anlattığı satırlarından okumak gerekiyor:   

“(Konferansta- ç.n.) Onu görmek, bizim tatlı kahramanımızı, özgür olan ve özgür olma yolunda olan tüm ülkelerden kadınları umut ve morallerini yükseltti. Bu bir kadının yüreğinde büyüyebilen büyük kanatlardır, bu bir kadın özgür ve gururlu olunca yapabileceği şeydir”[25]

1963 yılında Sovyet kadınlarının, sosyalizme ve kendilerine inanmak için, Tereşkova dışında da sebepleri vardı. Kongre açılışında yaptığı konuşmada Kruşçev, Yüksek Sovyet Meclisinde 360, yerel Sovyet meclislerinde ise iki bini aşkın kadın temsilci bulunduğundan bahseder. Yüksek eğitimdeki uzmanların yarısı, doktorların üçte biri, öğretmenlerinse yarısı kadındır. Bu kongrede sosyalizmde kadınlar için ‘gökyüzünün bile bir sınır olmadığı’ dosta düşmana gösterilir. Yeryüzünde ezilen halkların ve özellikle kadınların mücadelesinde ise sınır, sömürü ilişkileri ve serbest pazar ekonomileridir. 1969 UDKF Helsinki Kongresi, “İstihdamda Kadın ve Kadın Hakları” başlığı ile toplanacaktır. Bu sınırları yıkma mücadelesinde, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yönelik kalkınmacılık/gelişme vurgusunun öne çıktığını görürüz.

Anti-Emperyalizm, Ulusal Bağımsızlık ve Kalkınma

1960’lı yıllar ulusal kurtuluş savaşlarının pek çok halkı sömürgecilikten kurtardığı yıllardır, üçüncü dünya ülkeleri ve “bağlantısızlar” gibi ülke topluluklarının ağırlıklarını hissettirmeye başladığı bu dönemde UDKF sömürgeciliği mahkûm eden, “sömürgecilik karşıtı kampanyalar başlatan ve emperyalizme karşı mücadeleyi kadın meselesinin bir parçası olarak gören tek kadın kuruluşudur”.[26] Diğer uluslararası kadın örgütlerinin “iç meseleler” olarak addedip görmezden geldiği yahut sadece “kınamak” ve ateşkes çağrısı yapmak dışında suya sabuna dokunmadığı yıllarda, Federasyon sömürge sisteminden kadınlar ve çocukların nasıl etkilendiğine dair araştırmaları, incelemeleri, yayınları ve ziyaretleri aracılığı ile sömürgelerdeki kadınlar ile bağlar oluşturmakta, UDKF kongreleri, bölgesel konferanslar ve yayınları aracılığı ile sömürgelerden/ya da yeni bağımsızlığını kazanmış ülkelerden gelen kadınların bir araya gelmesini sağlayıp, ortak mücadele stratejileri kurulmasında, kendilerini ifade etmelerinde bir platform görevi görmektedir. Aynı zamanda hükümetler üzerinde kamuoyu baskısı yaratarak insan hakları başlığında da Avrupa devletlerini adımlar atmaları için de zorlar.[27] 1953’de üye örgütlerinin %23’ü Afrika, Asya, Latin Amerika’daki ulusal organizasyonlardan oluşurken, 1987’ye gelindiğinde Batı Avrupa dışındaki ülkelerden üye organizasyonların oranı %73 olduğunu belirtmek gerekiyor.[28]

Federasyonun uluslararası önemini vurgulamak için aktarıyorum, Ekim 1970 tarihinde ABD’nin askeri varlığının Vietnam’dan çekildiği barış antlaşmasında Vietnam Demokratik Kadın Ligi davetlisi olarak UDKF de hazır bulunmuştur.[29] 1976’ da Şili’de insan hakları ihlalleri ile ilgili düzenlenen UNESCO yönetim kurulu toplantılarına, UDKF özel olarak davet edilmektedir.[30] Elbette Federasyon, 1970’lerde siyahi aktivist, komünist ve Kara Panterler üyesi Angela Davis için dünya çapında gerçekleştirilen kampanyaların da bir parçasıdır. 

Yazıyı uzatmak pahasına, burada bir parantez açarak sosyalizmin kadın cephesinin, Sovyetler Birliği dışında önemli bir bileşeninin de, Doğu Blok’u ülkeleri kadın örgütleri olduğuna değinmekte fayda var. Bence tümü ayrı ayrı incelenmesi gereken ilişkiler ağına örnek verebilmek adına iki örneğe, DFD (Demokratik Almanya /Demokratik Kadınlar Birliği) ve CBWM (Bulgaristan Kadın Hareketi Konseyi)ne değinmek istiyorum. DFD, özellikle gelişmekte olan ülkeler ve eski koloniler ile karşılıklı ziyaretler organize ederek, delegasyonlar arası ilişkiler kurmuş, yardımlaşma ve ortak inisiyatifler geliştirmiş, uluslararası kadın siyasi etkileşimlerinde aktif görev almıştır. DFD, 1963 yılında en az 26 (15 Asya ve 11 Güney Amerika) kadın örgütü ile temas etmiş, 14 yıl sonra bu sayı ikiye katlanmıştır. 1947-1972 arası DFD, Afrika, Asya ve Latin Amerika dan 382 kadın temsilciyi ağırlar ve oraya 56 temsilci ziyareti düzenler. Gine Ulusal Kurtuluş Hareketi Kadın Seksiyonunun bir yetimhane için talep ettiği dikiş makinelerinin gönderiminden, Küba’ya dikiş-nakış/moda dergisi göndermeye kadar çeşitlilik gösteren yardımlaşma faaliyetlerinde bulunur. Öyle ki bu faaliyetler için ayırdıkları bir yardımlaşma bütçeleri vardır.[31] Benzer şekilde Bulgaristan Kadın Hareketi Konseyi (CBWM) özellikle BM Kadın On Yılında geliştirdiği ilişkiler ile Afrika kadın örgütleri kadroları için eğitimler düzenlemiş, Zambiya’daki mülteci kamplarında kalan kadın ve çocuklara yardımda bulunmuştur. Birleşik Ulusal Bağımsızlık Partisi Kadınlar Liginin (UNIP-LW) talebi üzerine Zambiya’da kreş ve çocuk bakım evleri inşasından, kreşlerin dekorasyonuna, oyuncak kalitesine kadar destek ve uzman yardımı sunmuştur. Buna kısa vadede Bulgaristan’dan eğitimci göndermek ve Zambiyalı öğretmen adaylarına çocuk gelişimi, pedagoji ve psikoloji eğitimi sağlamak da dahildir[32]. Sovyetler Birliği ve Küba gibi, Bulgaristan da üçüncü dünya ülkelerinden gelen kadın öğrencilere burs sağlamıştır. Ve elbette Küba var. 1970’lerde Havana, sadece Latin Amerikalı kadın aktivistler için bir eğitim merkezi olmaktan çıkıp UDKF’nin bölge ile ilgili arşiv, araştırma ve örgütlenme merkezi haline gelmiş ve Latin Amerika odaklı seminer ve konferanslar Küba Kadın Federasyonu ev sahipliğinde gerçekleşmiştir.

Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı

Bir dönem, kadın meselesinde şu an BM Kurullarını etkisine alan liberalizmin etki alanı ve ‘eşit fırsatlar’, peşinde koşan kadın dernekleri dışında da, bir mücadele vardı[33]. Başka bir yazıda ele alınması gerektiğini düşünüyorum, “Kadın eşitlik ve özgürlüğü” dahil her konuda meydan okuyan komünist kadınların faaliyetleri, bugün her ne kadar unutturulmaya çalışılsa da BM Kadın On Yılı’nın da itici gücü, mimarı ve örgütleyicisi olmuştur. BM Uluslararası Kadın Yılı’nın ana temasının “Eşitlik, Barış ve Gelişim/Kalkınma” olması tesadüf değil, aksine bu mücadelenin sonucudur.

UDKF komisyondaki sosyalist ülkelerin de desteği ile BM Kadının Statüsü Komisyonundaki Danışman Statüsünü kullanarak 1975 yılının Uluslararası Kadın Yılı ilan edilmesi için öneride bulunur. 1975 yılının BM Uluslararası Kadın Yılı ilanı ile ABD komünistlerin Doğu Berlin’de uluslararası bir kadın konferansı düzenlemesinin önünü kesebilmek için, BM Kadın On Yılı konferanslarının düzenlenmesini desteklemek zorunda kalmış bu süreçte ülkesindeki feministleri ‘göreve’ çağırmıştır.

ABD’nin kadın hakları adına ne ulusal ne de uluslararası alanda ortaya koyacak hiçbir şeyinin olmadığı bu yıllarda, 1975 UDKF Berlin Dünya Kadınlar Kongresi, 139 ülkeden katılan delegelerle toplanır. Bu kongrede, BM Dünya Kadın On Yılı’na yönelik hazırlıklar ele alınmış, “siyonizme, ırkçılığa, emperyalizme ve yeni sömürgeciliğe” karşı mücadele kararları oybirliği ile alınmıştır. Kadın On Yılı için ülkelere ve BM’ e “kadınların ekonomik, toplumsal ve politik” haklarının sağlanması, kadınlara eğitimde ve uzmanlaşmada eşit haklar tanınması anneliğin toplumsal bir işlev olarak tanınması çağrısı yapılmıştır. İKD Birinci Olağan Genel Kurul Çalışma Raporuna göre, bu kongreye Türkiye’den “bir burjuva kadın örgütü olan Türkiye Kadınlar Birliği gözlemci olarak katılmış ama kararların duyurulması ve yaşanır hale getirilmesi için çalışan Avrupa’daki emekçi kadınların örgütü olan Avrupa Türkiyeli Kadınlar Federasyonu olmuştur”. Kongrenin konukları arasında, Şili Eski Devlet Başkanı Salvador Allende’nin eşi Hortensia Bussi de Allende ve Angela Davis de vardır.

1975  Berlin Kongresine ABD, 1975 Greater Cleveland Vakfı, 1976 Rockefeller Vakfı sponsorluklarında düzenlenen seminer ve konferanslar gibi toplantılarla karşılık vermeye çalışır. ABD First Leydisi Betty Ford katılımı ve desteği ile düzenlenen Greater Cleveland Konferansında “tüketici olarak kadın”, “sendikalarda kadın”, “etnisite”, “kürtaj”, “tecavüz” başlıklı oturumlar düzenlenmiş, konferansın resmi tanıtımına göre “apolitik ve çok etnisiteli bir konferans” olarak gerçekleştirilmiştir. 1976 Wellesley College’de yapılan ‘Kadın ve Kalkınma’ konferansı katılımcıların kendi ifadesi ile “üçüncü dünya ülkelerinden gelen kadınların, çokuluslu şirketler vs gibi politize şeylerden bahsederek ‘kız kardeşlik ruhunu’ böldükleri” toplantılar olmakla sınırlı kalır.[34] BM Kadın On Yılı Konferanslarında ise, ABD delegasyonu her seferinde ‘boynu bükük” ayrılacaktır.

Soğuk Savaş biterken

UDKF 1987 Moskova Kongresinin, soğuk savaşın son kongresi olmasının yanı sıra bizim için bir diğer özelliği de Tarihsel TKP /İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) katılımcılar arasında bulunması ve temsil edilmesidir. 1987 Moskova Dünya Kadınlar Kongresi’ni hazırlamak için oluşturulan genel bir organizasyon komitesi dışında her ülke ayrı bir ulusal hazırlık komitesi oluştururken, Türkiye ile ilgili bu görev İKD’ ye verilir.[35] Kongrenin ana sloganı ‘2000 yılına kadar nükleer silahların yok edilmesi için, Barış, Eşitlik Haklar ve Gelişme Yolunda İleri’ olarak belirlenmiştir. Gorbaçov’un ‘yeniden yapılanmada, biz, Sovyet kadınların girişimciliğini geliştirmelerini, azami serbest olabilmelerini istiyoruz” dediği yıllardır. Gorbaçov’un “Her şeyi konuşalım- Her şeyi eleştirelim” doktrini burada da kendini gösterir ve ‘Sosyalizm ve Kadın’ paneli gerçekleştirilerek sosyalist ülkelerden gelen kadınlar ‘sorunlarını’ dile getirir. Bugünden bakınca, sadece nükleer silahsızlanma kampanyalarının bir unsuru olarak değil aynı zamanda Sovyet sisteminin ideolojik zayıflamasının bir sonucu olarak okuyorum, “Barış ve Adalet için Dindar Kadınlar” başlıklı bir oturum düzenlenerek ilk defa bir UDKF Dünya Kongresinde din üzerine bir forum yapılır.

Düzenlenmesinden birkaç sene sonra Sovyetler Birliği ve Sosyalist Blok’un sona ereceği katılımcıların aklına gelmiş midir? Sanmıyorum fakat UDKF Sosyalist Blok ve Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkması ile hem üye hem de güç kaybetmiş bulunuyor. 1994’de UDKF merkezi, ‘Rönesans’ adını verdiği süreçle São Paulo’ya taşınmış bulunmaktadır. Ne yazık ki UDKF’nin bir internet sitesi bulunmuyor ve ne yazık ki UDKF ile ilgili herhangi bir kaynak bulmak da çok zor. Türkçe bir kaynak ise neredeyse hiç yok.

Sonuç Yerine

Soğuk Savaşta komünist kadınlar ‘Merkezine kadın sorununu koyan bir halk cephesi’[36], daha net bir tanım gerekirse ‘sosyalist bir kadın cephesi’ kurdular. Bu cephe, uluslararası arenada kadınlar için bir dönüm noktası olan Birleşmiş Milletler (BM) Kadın On Yılı’nın ilanı ve CEDAW’ın kabulüne götüren dayanışma ve yoldaşlıktır. Bu cephe, BM Kadın On Yılı Konferanslarında Sovyet delegasyonunu temsil eden Valentina Tereşkova’dır. Tereşkova’yı, 1963 Moskova Dünya Kadınlar Kongresi’nde “Bu yaptığın, kadınların güneşi zapt etme mücadelesinde yeni bir merhaledir” diyerek selamlayan Honduras delegesi Silvia Hernandez’dir. Bu cephe, Anti Faşist Direniş hareketlerinden gelen kadınlar, Vietnam, Mozambik, Nijerya, Endonezya, Kore vs ulusal bağımsızlık savaşlarının verildiği her yerde ülkeleri ve hakları için mücadele eden kadınlardır. Oğullarının Vietnamlı kardeşlerini öldürmek için Fransız hükümetince askere alınmasını engellemeye çalışan Cezayirli kadınlar, Endonezya’dan askeri birliklerin çekilmesi için ülkelerinde gösteriler örgütleyen UDKF üyesi Hollandalı kadınlardır. Endonezya’da çok eşliliğin yasaklanması ve kadınların evlilik hakları için UDKF Kopenhag Dünya Kadın Kongresi -Kadın Hakları Deklarasyonu’nu köy köy örgütlemeye çalışan ve ardından Diktatör Suharto tarafından katledilen, Endonezya Kadın Ulusal Birliği (GEWANI) üyesi kadınlardır. Sudanlı kadınlar için okuma yazma kursları düzenleyen Sovyet Kadınlar Meclisi üyesi, Özbek Zhuhra Rahimbabaeva’dır. Zambiya bağımsızlık savaşçılarına maddi ve ayni yardımda bulunan Bulgaristan Kadın Hareketi Konseyi (CBWM), Gana, Mozambik ve diğerleri için seferber olan Demokratik Alman Kadın Birliği (DFD)’nin çabalarıdır. Ülkelerinde düzenlenecek olan 1948 UDKF Budapeşte Kongresi etkinliklerine katkı sunmak için gönüllü olarak fazla mesai yapan Macar kadınlardır. Yunanlı komünistlerin kendileri ele geçerlerse faşistler zorla “yeniden eğitim” yurtlarına götüremesin diye, kuzey sınırından gizlice çocuklarını emanet ettikleri Bulgar kadınlarıdır. İspanya’da Franco faşizmine, Şili’de cuntaya, Portekiz’de Salazar’a, Filistin’de siyonizme karşı mücadelede birleşen kadınlardır. Hepsi ayrı ayrı ilham verici, hepsi ayrı ayrı öğretici, hepsi ayrı ayrı önemli ve bir araya geldiklerinde sosyalizmin kadın cephesidirler. Tümünü burada saymak mümkün değil, kısaca özetleyelim: Sosyalizmin kadın cephesi, anti-faşist ve anti-emperyalist dayanışma bayrağı altında genç ulus devletler, ulusal bağımsızlık hareketleri ve az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar, ülkelerinde kapitalizme ve gericiliğe karşı kadın hakları için mücadele eden ilerici güçler, komünist kadınlar ve sosyalist ülkelerdeki kadınların dayanışmasının bileşimidir.

Ne yazık ki Doğu Berlin’ de olan temel UDKF arşivleri ve dokümanları Demokratik Almanya’nın dağılması ile kaybolup, dağılmış ve akıbeti bilinmiyor. Bu sadece basit bir ihmalkârlık değil, aynı zamanda bir inkâr, bir unutturma çabasıdır. Birkaç iyi niyetli ama oldukça taraflı liberal/feminist tarihçi, akademisyenin[37] genelde ülke bazlı yapmış olduğu sınırlı çalışmalar dışında, konu ile ilgili kapsamlı bir çalışma- en azından henüz- bulunmuyor.  Öyle ki 2013’de Budapeşte’de yapılan Uluslararası Kadın Kongresi, kendisini 1913’de yapılan Uluslararası Kadın Süfrajet Birliği kongresinden sonra Macaristan’da gerçekleşen “ilk uluslararası kadın etkinliği” olarak tanımlayıp[38] 1948 UDKF Budapeşte Uluslararası Kadın Kongresi’nin adını anmıyorlar bile…

Her şeye rağmen unutturamayacakları tek bir şey var “bir dönem bu kavgada kadın haklarının gerçek temsilcisi sosyalist ülkelerdi”[39] ve o bayrağı tekrar ele alacağımız günleri sınıf mücadeleleri belirleyecek…


Kaynakça

* Pandemi sürecinde iş-ev-çocuk üçgenine hapsolmuş bir anne olarak, kaynak temin etmemde ve yazım sürecindeki destekleri için, iki aydınlık yüzlü kadına, Evrim Gökçe ve Tuğba Eryiğit’e teşekkür ederim.

    -Cserhati, Eva (2015), Report on the International Women’s Congress, Aspasia, Vol 9.                          -de Haan, Francisca (2012) “The Women’s International Democratic Federation (WIDF): History, Main agenda and Contributions,1945-1991”, Women and Social Movemements” (WASI) Archive.

—-(2017) “Continuing Cold War Paradigms in Western Histography of Transnational Women’s Organisation: The case of the Women’s International Democratic Federation”, Women’s History Review,19(4). 

               -Donert Celia (2016) “From Communist Internationalism to Human Rights: Gender Violence and International Law in the Women’s International Democratic Federation Mission to North Korea 1951, Contemporary European History, 25,2. 

               -Fechnter, Clara (2021) “East-West Women’s Encounters in the Global History of the Cold War: The Anti Imperialism of Women’s Activism”, Global Histories, Vol 6 (2) .

               -Ghodsee, Kristeen (2015) “Socialist Internationalism and State Feminism during the Cold War: The Case of Bulgaria and Zambia”. Clio. Women, Gender, History, (41).

                —-(2010) “Revisiting the United Nations Decade for Women: Brief reflections on Feminism, Capitalism and Cold War Politics in the Early Years of the International Women’s Movement”, Women’s Studies International Forum,Volume 33, Issue 1,   

               -Grabowska, Magdelena (2017) “Beyond the Development Paradigm: State Socialist Women’s Activism, Transnatonalism and the Long Sixties” in Women Activism and Second Wave Feminism, London: Bloomsbury Academic, 147-172. 

                -Gradskova, Yulia (2019) “Women’s International Democratic Federation, The Third World and the Global Cold War from the Late 1950s to the mid 1960s”, Women’s History Review, 2019.

                -İliç, Melanie (2011) Soviet Women Cultural Exchange and Women’s International Democratic Federation in Reassessing Cold War Europe.

                -Kadnikova, Anna “The Women’s International Democratic Federation, World Congress of Women, Moscow 1963: Women’s Rights and World Politics during the Cold War”, MA thesis submitted to Central European University-Department of Gender Studies.

                -McGregor, Katharine (2012) “Indonesian Women, WIDF and the Struggle for Women’s Rights, 1946-1965”, Indonesia and Malay World, 40.117.

    —(2016): Opposing Colonialism: the Women’s International Democratic Federation and decolonisation struggles in Vietnam and Algeria 1945–1965, Women’s History Review, DOI: 10.1080/09612025.2015.1083246     .

                -Pieper Mooney, J. E. (2013). “Fighting Fascism and Forging New Political Activism: The Women’s International Democratic Federation (WIDF) in the Cold War” in De-Centering Cold War History: Local and Global Change (pp. 52-72), Taylor and Francis.  Doi:10.4324/9780203083277

               -Rockefeller Foundation, Wellesley Conference 1976,  http://feministarchives.isiswomen.org/50-isis-international-bulletin/isis-international bulletin-april-1977/654-women-and-development-the-wellesley-conference

                -Poulos, Margarite (2017) “Transnational Militancy in Cold War Europe: Gender, Human Rights and the WIDF during the Greek Civil War”, European Review History, 24:1.

                   —(2001) “From Heroines to Hyenas: Women Partisan during the Civil War”, Contemporary European History.    

                 -Tarakçıoğlu, Baysan Tülin (1989), Moskova Dünya Kadınlar Kongresi, Gerçek Sanat Yayınları bkz https://www.tustav.org/kütüphane/kadın-hareketi-kutuphanesi/  


Dipnotlar

[1] Ağustos 1947’de Kominform’un ilk toplantısında Andrei Zidanov ABD’nin ‘emperyalist kampın’, Sovyetler Birliği’nin ‘demokratik kampın’ başında olduğu yeni dünya düzenini iki kamp teorisi ile açıklamıştı. ‘Faşizm, sömürgecilik, emperyalist yayılmacılık ve savaş emperyalist kampın; emek için mücadele, barış, demokrasi ve ulusal bağımsızlık sosyalist kampın’ temel özellikleridir.

[2] Dönemin diğer önemli uluslararası kadın örgütlerinden birisi de kendisini “politik olarak tarafsız” olarak tanımlayan burjuva kadın örgütü IAW (International Alliance of Women-Uluslararası Kadın Birliği)’dir. Söz konusu cümle IAW eski başkanının (UDKF kuruluş konferansına kendi deyişi ile “antikomünist haçlı seferi neferi” olarak katılmasının ardından) Nobel komitesi ile maddi destek istemek için yaptığı görüşmeyi eşine aktardığı mektuptan alıntıdır. (Kaynak de Haan, 2017: 552)

[3] A.g.e: 548.

[4]  Marie Curie’nin kızı, Nobel ödülü sahibi Fransız Fizikçi Irene Curie de UDKF üyesidir.

[5] Ne yazık ki, çok az sayıdaki dağınık kaynaktan benim toparlayabildiklerim bu isimler oldu. Ülkelerden birer isme yer vermeye çalıştım fakat şüphesiz bu değerli insanların tümü ayrı ayrı incelenmeyi hak ediyorlar.

[6] De Haan,2012:10.

[7] Bu kongreleri derli toplu bir yerde bulmak mümkün değil fakat Gradskova’nın notlarında sıraladıkları: 1945 Paris Uluslararası Kadın Kongresi, 1948 Budapeşte Uluslararası Kadın Kongresi,1953 Kopenhag Dünya Kadın Kongresi, 1958 Viyana UDKF 4. Kongre, 1963 Moskova Dünya Kadın Kongresi, 1969 Helsinki Dünya Kadın Kongresi ve UDKF 6. Kongre, 1975 Berlin UDKF 7.Kongre, 1980 Prag Dünya Kadınlar Kongresi ve 1987 Moskova Dünya Kadınlar Kongresi ve UDKF Kongresi. Bu kongrelerden uluslararası kadın örgütleri ve UDKF üyesi olmayan örgütlerin katılımına açık olanlar, Dünya Kadın Kongresi olarak tanımlanmaktadır. Federasyon ayrıca, Dünya Anneler Kongresi (1955 Lozan), Uluslararası Kadın Günü ilanının 5. Yıldönümü için Uluslararası Toplantı (1960 Kopenhag), Çocukları Korumak için Uluslararası Konferans (1952 Viyana), Çocukların Problemleri Dünya Kongresi (1966 Stockholm) ve Barış ve Silahsızlanma için Avrupa Kadın Toplantıları (1960 Salzburg ve 1962 Viyana) gibi konferans ve kongreler de düzenlemiştir.

[8] BM Kadın On Yılı; 1975-1985 arasında, kadınları temel alan politika ve meselelerin BM’ in odağında bulunduğu 1975 BM Uluslararası Kadın Yılını Mexico City konferansını takiben ilan edilen Kopenhag (1980) ve Nairobi (1985) konferanslarını kapsayan on yıldır.  1972 yılında BM Kadının Statüsü Komisyonundaki gözlemci konumunu kullanarak UDKF, ana teması kadın hakları ve eşitliği olan bir Uluslararası Kadın Yılı ilan edilmesini önerir. Komisyonda Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelerin ağırlığını koyması ile de 1975 yılı Uluslararası Kadın Yılı ilan edilir.

[9] Gradskova: 3.

[10] de Haan, 2012:5. 

[11] Sadece 1948 yılında idam edilen 3000 partizanın içinde 160 kadın vardır aktaran Poulos, 2017.

[12] A.g.e syf.19.

[13] Donert: 314.

[14] Amerikan Kadınlar Kongresi (CAW), UDKF’ nin ABD kolu olarak Mart 1946 yılında kurulduğunda bir yıl içinde 250 bin üyeye ulaşmasına rağmen 1950 tarihinde Anti Amerikan Faaliyetleri İzleme Komitesi tarafından hedef gösterilmesi ve baskılar sonucu faaliyetlerine son verir.

[15] (de Haan:16)UDKF, 1947 yılından itibaren Birleşmiş Milletler ECOSOC (Ekonomik ve Sosyal Konsey) Kadının Statüsü Komisyonu Danışma kurulundadır. Danışma Kurulu statüsü sayesinde toplantılara gözlemci olarak katılabilmekte hazırlanan rapor ve çalışmaları elde edebilmektedir. Bu statü 1969 yılında B kategorisinden (“Consultative” statü) “A statüsüne (“Advisory” statü) yükseltilmiştir. (Günümüzde bu statüsünü Category 1 olarak devam ettirmektedir). UDKF aynı zamanda UNESCO ve UNICEF için de aynı statüye sahiptir ayrıca ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ve FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) özel listesindedir. 

[16] Donert: 314.

[17] Amerikan Kadınlar Kongresi Raporu- Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi, 1950.

[18] Aktaran İliç:162.

[19] Aktaran Poulos,2001:492.

[20] Grabowska:150.

[21] McGregor (2016:4)1953 yılı UDKF Yürütme Kurulu içerisindeki 27 kadın temsilcinin arasında Türkiye’yi de sıralıyor. Muhtemelen Tarihsel TKP üyelerinden olduğunu düşündüğüm bu yürütme komitesi üyesini, tespit edemedim yahut detaylı kaynaklara ulaşamadım. Aşağıda değineceğim gibi, UDKF merkez arşivinin artık ortada olmaması sebebi ile sadece birkaç kurum ve kişisel arşivde olması muhtemel az sayıdaki dağınık kaynağı dijital olarak elde etmek şimdilik mümkün gözükmüyor.

[22] Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 8 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), özellikle kadınların insan haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan tek sözleşmedir. Uluslararası kadın hakları yasası olarak da kabul edilen CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedefler, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlar. (www. kadinininsanhaklari.org)

[23] Grabowska:152.

[24] Tereşkova, UDKF içinde 1969 yılından itibaren Başkan Vekillerinden biri olarak aktif görev de alacaktır.

[25] aktaran Kadnikova:55.

[26] Fechnter:56. Bu UDKF’nin daha önce bu başlıkta bir şey yapmamış olduğu anlamına gelmiyor. 1947 Prag Konsey toplantısında “Sömürge ve Yarı sömürgelerde Kadın ve Çocukların Durumu” ve ABD’de “Afro Amerikalı kadınlara yönelik ayrımcılığa karşı Kararlar” gibi çalışmaları her zaman yapmakla birlikte, vurgu ağırlığı bu dönemde daha fazlalaşmıştır. 

[27] Gradskova: 5.

[28] Fechnter: 52. Ayrıca UDKF, 1949’da yeni bağımsız olan Endonezya, Hindistan, Malaya ve Burma’ya inceleme gezileri, yine aynı yılın son aylarında Çin’de Tüm Çin Demokratik Kadın Federasyonu ev sahipliğinde düzenlenen Tüm Asya Kadınlar Konferansı, 1946-1950 yılları arasında Arjantin, Şili, Brezilya, Uruguay’a inceleme komisyonları, Endonezya, Hindistan, Pakistan, Burma ve Sri Lanka’dan kadınların bir araya geldiği 1958 Asya Afrika Kadın Konferansı ve 1961 AAPSO (Afrika Asya Halkları Dayanışma Örgütü) konferansı, 1961 Küba, Meksika, Brezilya, Mali, Gine, Gana, Nijerya’ya bilgi edinme ziyaretleri, 1954 Rio de Janerio, 1959 Santiago de Chile Latin Amerika konferansları gibi konferans, araştırma ziyaretleri ve bölgesel toplantılarıyla örgütlenme ve etki alanını genişletmeye devam etmiştir.

[29] Mooney:64

[30]Gradskova, 2020. Değinmeden geçmemek gerekiyor, UDKF ilkeleri içinde ve kadın başlığı paralelinde, diğer alanlar ve kurumlarda gerçekleşen çalışmaların da içindedir. 1949’dan itibaren 1 Haziran’ı Uluslararası Çocuk Günü olması için çağrı ve çalışmalar yapmıştır. Benzer şekilde 1979’ u BM Uluslararası Çocuk Yılı ilan edilmesinde görev almış aynı zamanda Dünya Barış Konseyi, Uluslararası Anneler Komitesi ve Birleşmiş Milletler içinde de çeşitli faaliyetler göstermiştir. UDKF, aynı zamanda özellikle ‘eşit işe eşit ücret’ başlığında, BM kadar ILO (Uluslararası Emek Organizasyonu) içinde de ciddi bir lobi faaliyeti gerçekleştirmiştir. (Grabowska:158)

[31] Fechtner,2021.

[32] Ghodsee,2015.

[33] A.g.y, 2010.

[34] Wellesley Conference

[35] Tarakçıoğlu:36.  Ne yazık ki Türkçe yazılmış, içinde UDKF geçen sadece iki- üç belge bulabildim. İKD çalışmalarının aslında UDKF programı ile paralel yürüdüğünü bu metinlerden çıkarmama rağmen, bu belgelerde UDKF ye sadece değiniliyor.

[36] “Merkezine kadın sorununu koyan halk cephesi” tanımı Erik S. McDuffie ait, aktaran De Haan, 2018: 231.

[37] Bu sınırlı sayıdaki çalışmalar genelde feminizmin tarih ve kapsamını genişletme amacıyla Sosyalist Blok’ta feministler ve feminist hareket bulma çabası ile ilerliyor. Feminizmin bir “burjuva ideolojisi” olarak tanımlanıp kesinlikle reddedildiği Sovyet Blok’una bakarken, “en azından kadın eşitliği başlığında hakkını teslim eden” çok az sayıda araştırmacı (Ghodsee, Grabowska gibi) bulmak mümkün. 

[38] Cserhati:3.

[39] Grabowska:150.

Not ekle
Yükleniyor...
İptal
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×