“Fakat iki Devlet üçüncü bir Devlete karşı gerçekten savaşa girseler bile, ikisi ortak düşmanın imha edilmesi veya kimin tarafından imha edileceği konusunda aynı şeyi düşünmezler. Mesele çoğu kez bir ticari alışveriş gibi halledilir. Her iki taraf teşebbüse 30 bin veya 40 bin asker tutarında bir hisse ile katılır, bunun miktarını maruz kaldığı tehlikeye veya umduğu...
Uluslararası işbölümü çerçevesinde az gelişmiş ve orta gelişkinlikte kapitalist ülkelerin tarımsal üretime yönlendirildiği doğrudur. Ancak gelişmiş kapitalist ülkelerin hedefi, hiçbir zaman, tarımsal ürün ihtiyaçlarını tamamen az gelişmiş kapitalist ülkelerden temin etmek olmamıştır. Olamaz da zaten. Az gelişmiş ve orta gelişkinlikteki kapitalist ülkelerin önüne tarıma dayalı kalkınma modellerinin konması, sanayileşmeden alıkonmaları ile birlikte düşünülmelidir. Diğer yandan,...
Gelenek’in Eylül 2001 tarihli 67. sayısında yayımlanan “Avrupa’da göçmen işçiler” başlıklı yazıda Hazal Yalman, Türkiye’den Avrupa’ya yönelik göçmen işçi akımını, Almanya’yı temel alarak ana hatlarıyla incelemişti. Ben burada okuyucuların yukarıdaki incelemeyi de okuduklarını (veya okuyacaklarını) umarak Turkiye’den Federal Almanya’ya yönelik göçün genel tarihini, uzun bir süre sadece emek gücünü satarak geçinen bir topluluğun içinde yaşadığı...
Türkiye burjuvazisinin dış politika gündeminde üç temel başlık var: Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) ve Irak. Birbiriyle bağlantılı bu üç başlıkta son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Türk ve Kürt emekçileri yoksullukla boğuşurken, bir yandan bu meselelerin kendi gelecekleriyle ne tür bir ilgisi olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Başlıklardan ikisi kabaca Türkiye’nin Irak’a ve Avrupa Birliği’ne girip girmeyeceği sorularında...
GİRİŞ Fransız İhtilali (İhtilal-i Kebir) Osmanlı Türk aydınları üzerinde büyük bir etki yapmıştır. İhtilalin yükseldiği ilk yıllarda padişah ve çevresi bundan ürkmüştür. Dönemin ileri gelenleri devrimi kötüleyen çeşitli arızaları sultana vermişler her fırsatta bu düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Osmanlı son dönem düşünürlerinden Cevdet Paşa ünlü tarih kitabında devrimin Osmanlı’daki Fransızlara nasıl yansıdığını anlatırken olayı eleştirmekten de...
Giriş Nedenleri ve belirlenimleri çerçevesinde anlayabiliyoruz olmakta olanı; olmakta olana hazırlanabilmemizi sağlayan şey de bu “nedensellik-belirlenim” çerçevesinde kurduğumuz bütün oluyor. Tarihselcilik buna denk düşüyor. Amaçsız ve olasılıklara bürünmüş olana şüpheyle; yapmakta olduğumuz “dönüştürme” eylemine güvenle bakmamızı sağlıyor. Yapısalcılar tarihe hiç iyi gözle bakmadılar analizlerini tarihsel bir çerçeveye oturtmayı “bilimsel bir hata” olarak gördüler. Geçmiş zamana...
Marksizmin toplumun değişen yapısına, ortaya çıkan yeni olgulara yanıt üretemediği ve dolayısıyla marksizmin bir bunalım içinde olduğu savı yakın döneme özgü bir iddia değil. Marksizmin yetersizliklerini kapatmak adına, marksizmin zemininden havalanıp burjuva demokratizminin gömülü hazinesine ulaşmak da pek yeni bir girişim sayılmaz. Çağımıza özgü olan ise bu tür faaliyetlerin artık birtakım “post”lar altında dolanıyor oluşudur....
Avrupa komünizmi avrokomünizm Avrupa solu Batı marksizmi kavramları dillendirildikleri ve yazıldıkları yerlerde her zaman coğrafi bir vurgudan daha fazlasını ifade ettiler daha fazlasını hak ettiler. Avrupa ve marksizmin doğduğu Avrupa solu tüm dünya soluna en az reel sosyalizm kadar referans oldu. Avrupa’ya bakmadan edilemedi; edilemezdi de… Bundan sonra da edilemeyecek kimsenin şüphesi olmasın. Öte yandan...
“Ormanda bir kere dolaşan, yerde köpekler ve havada helikopterlerle gezen devriyeleri ‘her tarafa dağılmış kaçakları’ ararken gören biri; Roma İmparatorluğu’nun geleneğine yakışır şekilde sınırları bekleyen Avrupa emperyalizminin saldırganlığını tanıyacaktır” . [HOFBAUER, Hannes] Liberal sendromlar nedeniyle siyasal aklını yitirenleri çok zorlamamak için muaf tutarak soruyorum: Bir; sizce bu yazıda neden bahsedilmektedir İki; devriyeler kimin peşindedir Ve...
Parlamenter demokrasi tarihinin üç uzun yüzyılı skandalların bozulmaların aldatmacaların en bayağı entrikaların ve seçim hilelerinin art arda dizilişinden başka bir şey değildir. Buna rağmen kapitalist bir toplumdaki “demokrasinin kusurları”ndan söz etmek hiçbir burjuva politikacı ya da gazetecinin aklının ucundan dahi geçmemiştir. Yine de parlamenter burjuva demokrasisi feodal mutlakçılığa göre tarihsel bir ilerlemeyi temsil ediyordu. Parlamenter...