Devrimin bir coğrafyası var mı? Bu soru fazlasıyla ayırt edici bir sorudur. Her şeyden önce bugün devrimin bir coğrafyasının olduğunun kabulü sosyalist devrimin güncel ve somut bir hedef olduğunun kabulüdür. Bugün bu kabulden hareket ediyor olmak başlı başına önemli bir ayrım noktasıdır. Dahası devrimin haritasını çıkarma çabası peşinen bu harita üzerinde belli bölgelerin diğerlerine göre...
Avrupa Birliği (AB) konusunda söylenenler bugüne kadar emekçi sınıflara en ustalıkla söylenmiş en süslü yalanlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle AB konusunda ele alınacak her alt başlıkta temel görev bu yalanların deşifre edilmesi olmalıdır. Sağlık başlığında böyle bir deneme daha önce Sınıf Tavrı dergisinde yer almıştı. Bu yazıda deşifrasyon işlemi geliştirilmeye çalışılacaktır. Avrupa bölgesinde AB...
1990’ların başında gerici ideoloji ve propaganda seli alabildiğine şiddetlenmişti. İkna edicilik ve etkileyicilik açısından bakıldığında emperyalist fatihin propagandası halkların zihninde kapitalizmin temize çıkması nedeniyle değil gerçek olaylar (tüm doğrudan ve dolaylı yansımaları ile birlikte sosyalizm güçlerinin o dönemde uğradığı yenilgi) nedeniyle başarılı olmuştu. Zafer kazanan taraf başından itibaren uluslararası ve ulusal ölçekteki ittifaklar sorunu üzerinde...
Elinizdeki Gelenek’in yazıları hazırlanırken Türkiye bir kez daha askerlerle hükümet arasında bir çekişmeye sahne oluyordu. Avrupa’da Milli Görüş örgütlenmesi ve Türkiye’nin diplomatik temsilcilikleri arasındaki ilişki, 19 Mayıs’ın nasıl kutlanacağı, Avrupa Birliği sürecindeki yeni reform paketi ve özel olarak Kürtçe ile ilgili asker rezervleri, ABD’nin Türkiye’de yaratılan atmosferin tersine hükümeti kayıran ve faturanın adres hanesine...
“Fakat iki Devlet üçüncü bir Devlete karşı gerçekten savaşa girseler bile, ikisi ortak düşmanın imha edilmesi veya kimin tarafından imha edileceği konusunda aynı şeyi düşünmezler. Mesele çoğu kez bir ticari alışveriş gibi halledilir. Her iki taraf teşebbüse 30 bin veya 40 bin asker tutarında bir hisse ile katılır, bunun miktarını maruz kaldığı tehlikeye veya umduğu...
Emperyalizm ve savaş ile ilgili panel, seminer ya da söyleşilerde ısrarla gelen bir soru var: Emperyalist ülkeler arasında yeni bir savaşın patlak vermesi olası mı? Hayır, derseniz, emperyalistler arasındaki çelişkilerin zayıfladığı ve sarsılması hiç kolay olmayan bir egemenlik sisteminin kurulduğu tezini desteklemiş olursunuz. Dahası, “Emperyalizmin militarist yanının zayıfladığını söyleyebilir miyiz?” ya da “Emperyalistler arası paylaşım...
Sosyalist Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti – KDHC), ABD Başkanı George Bush’un 2002 yılı Ocak ayında yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında “şer ekseni” ülkelerden biri olarak tarif edildiğinden bu yana, Bush yönetiminin bölgeye yönelik yeni macera arayışları konusunda “samimi” olma olasılığından kaygı duyuyordu. (Oğul) Bush, iktidara geldiği 2001 Ocağı’ndan itibaren, KDHC’ye yönelik politikada bir “sertleşme” başlatacağı...
Gelişme, mevcut yapıyı değişim yönünde zorluyor. Statükocular, yani mevcut durumun sürmesini isteyenler değişim istekleri karşısında savunmaya geçiyorlar. Buradaki savunmayı, saldırı olarak anlamak gerekiyor. Daha düne kadar, statükocular hep hüsrana uğramışlar ve yenilerek meydanı ilerlemeye bırakmak zorunda kalmışlardır. Günümüzdeki emperyalist saldırılar da bu kuralın işlemesinin sonucudur. Bugün dünden farklı şeylerin yaşandığı görüntüsü sonucu değiştirmeyecek. İlerici güçlerin...
NATO ile ilgili bir yazıya doğrudan “NATO’ya karşı nasıl mücadele edilmesi gerekir” sorusuna yanıt arayarak başlamak uygun düşerdi. 1949’dan bugüne, yani yarım asırdan uzun süredir dünya kapitalizminin anti-komünist enternasyonali olma misyonunu üstlenen bir örgüte karşı mücadele etmek gerekir mi, sorusunu yanıtlamak gündemimize dahi girmemeliydi. Oysa bugün NATO, başta Avrupa solu olmak üzere, solun önemli bir...
Orgeneral Tuncer Kılınç’ın AB’ye alternatif aranması gerektiğine ilişkin açıklamaları birkaç ay önce ülke gündemini belirleyen konu olmuştu. Alternatif, “ABD’yi gözardı etmeden Rusya ve mümkünse İran” olarak adlandırılmıştı. Diğer yandan AB üyeliğinin Türkiye burjuvazisi açısından “jeopolitik bir zorunluluk” olduğunu da bizzat genelkurmay başkanının açıkladığını hatırlıyoruz. Türkiye burjuvazisinin zaman zaman uyguladığı “çelişkilere oynama” politikasını Kılınç’ın sözlerinde görebiliyoruz....