“Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” altbaşlıklı “Emperyalizm”in bir broşür çalışması olduğu ihmal edildiğinde, iki farklı yanlışa düşülebiliyor. Birincisi, emperyalizmi yalnızca Lenin’in ‘Emperyalizm’inde yer alan formülasyonlarla kavramaya ve açıklamaya çalışanların başarısızlığa uğraması kaçınılmaz. Örneğin, Emperyalizm’den hareketle “mali sermaye” ya da aynı anlama gelmek üzere “finans kapital”i emperyalizme ilişkin her tür tartışmanın merkezine yerleştirmeye çalışanların, ya da yine...
Üçüncü Enternasyonal’in (Komünist Enternasyonal) 1919’da kuruluşu ve bunu izleyen faaliyetleri, dünya komünist ve işçi sınıfı hareketi üzerindeki olumlu etkileriyle hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en önemli siyasi olayları arasında yer almaktadır. Üçüncü Enternasyonal’i ilk ikisinden ayıran, İkinci Enternasyonal’in dağılışının sonuçlarının yanı sıra ve her şeyden önce, zafer kazanmış ilk sosyalist devrimin damgasını taşımasıdır. Üçüncü Enternasyonal, temel...
“Uluslararası sistem Sovyetler Birliği’nin ortaya çıktığı 1917 yılının öncesine dönmüştür.” (SİP Konferansı) 1917 Devrimi’nin öngününde dünya halkları savaştan kırılıyordu. Öte yandan insanlık sosyalist devrimin öngünündeydi. Barbarlık ile sosyalizm birbirlerine ilk kez bu denli bitişmişlerdi. Açık söylemek gerekirse, uluslararası sistemin geçtiğimiz yüzyılın başlarını hatırlatması bu muazzam karanlık ile büyük aydınlığın her ikisine birden işaret etmektedir...
“Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar.” “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı”nın önsözündeki bu...
“Sosyalizm geleceğe çarpıp yıkıldı”… Bu sözle,r bir füturolog olarak tanıtılan Alvin Tofflere ait. Füturoloji, sosyolojinin güncel ve pazarlanan bir dalı. Geleceğe dönük kurgu ve hesapların olası toplumsal/bireysel karşılıklarıyla birlikte incelenmesini anlatıyor. Bir tür “gelecek bilimi” olarak tarif edilebilir. “Gelecek”, Ekim Devrimi ile birlikte aynı anda hem umut hem de korkunun adı oluyor. “Gelecek”, artık...
“Çağımız emperyalizmin egemenliği ve sosyalizme geçiş çağıdır!“ 20. yüzyılın başlarında ve 20.yüzyılın en büyük örgütçüsü tarafından geliştirilen bu saptama, sosyalist hareketlerin somut analizlerine yıllardır kılavuzluk etmekte. Ancak yüzyılın son on yılında, reel sosyalist iktidarların elden bırakılmasının yarattığı umutsuzluk dalgasıyla saptamanın sadece birinci kısmının sabitliğini koruduğu görüntüsü oluştu. “Çağımız emperyalizmin egemenliği çağıdır.” Tüm solcu-sosyalistler için...
Dünya kapitalizminin maddi temellerinin üzerine kurulu olan siyasi üstyapı karmaşık bir bütün oluşturuyor. Bu yapının temel bileşeni, sistemin yerel ve bölgesel coğrafyalardaki tıkanıklıklarını açmak ve krizleri yumuşatarak emperyalist dünya sistemini derinlemesine büyütmek, yeniden üretiminin sürekliliğini sağlamaktır. Bu anlamda emperyalist sistemin liderliğine atfedilen bilincin bir miktar soyut ve göreli olduğunu kabul etmek gerekiyor ama bu sistemin,...
Solun uzun süreli mücadele başlığı : Emperyalizme karşı bağımsızlık Emperyalizme karşı mücadele Türkiye’de solun uzun süreli ideolojik gündemlerinden birini oluşturmuştur. Dolmabahçe’de 6.Filo’ya karşı düzenlenen eylemler ODTÜ’de Cromwell’in arabasının yakılması bu mücadelenin kolayca akla geliveren eylemliliklerindendir. Emperyalizme karşı yürütülen mücadelenin o günkü teorik dayanaklarından en önemlisi “ulusun egemenliği ve bağımsızlığı ilkesi idi. “Bağımsız Türkiye” sloganında da...
“Tek tek bireyler ancak başka bir sınıfa karşı ortak bir savaşım yürütmek zorunda oldukça bir sınıf meydana getirirler; bunun dışında rekabet içinde birbirlerine düşmandırlar.” Marx-Engels 99’un ilk aylarında Türkiye’de “kriz” emekçi sınıfları vururken, sınıf mücadelesinin krize bağlı tümel bir yükselişe geçtiğine ya da geçeceğine ilişkin bir belirti ne yazık ki hâlâ yok. Bunca olanağa...
1997 Eylülü’nde haber bültenlerinin sonunda “dış haberlerden kısa kısa” bölümlerinde geçen Endonezya-Güney Kore-Tayland haberlerinden başlayarak, aşama aşama Türkiye’nin günlük hayatını kuşatan dünya ekonomik krizinin kirli bir sahnesi oldu 1998 yılı… Sonuçta en iyimser tahminle, 4-5 trilyon doların borsalarda buharlaştığı yüzmilyarlarca dolarlık kredinin battığı yüzlerce sanayi işletmesinin yüzbinlerce işsiz bırakarak kapandığı bir kabus yaşandı, yaşanıyor ....