Gerek kavramsal içeriği açısından gerekse somut süreç olarak “gelişme” üstüne çok şey söylenebilir. Süreç olarak alındığında gelişmenin her evresinde, süreci daha ötelere taşıyacak dinamiklerle, ulaşılan aşamayı o haliyle kalıplaştırmaya yönelen eğilimler arasında bir çekişme görülür. Ulaşılan son aşamayı kalıplaştırmaya çalışanlar hep daha “rasyonel”, daha “gerçekçi” bir görünüm verirler. Bu yenilikçilerin başlangıçtaki yalnızlıklarını doğurur. Siyasal planda...
Legal sol parti tartışmaları yaklaşık iki yıldır Türkiye sol hareketinin gündeminde. Daha önce Gelenek’te yer alan yazılarda, böyle bir partinin hangi temeller üzerinde kurulması gerektiğine değinilmişti. Başka yayın organlarında, özellikle Görüş, Emek Dünyası ve Toplumsal Kurtuluş’ta, konuya ilişkin kapsamlı denebilecek tezler, öneriler yer aldı. Çalışma ve tartışmaların artan bir ivme ile devam edeceği inancındayız. Eninde...
Yeni Düşün’ün nisan sayısındaki talihsiz bir mektuba Gelenek’in önceki kitabındaki değinilmişti. Sonra, Yeni Açılım adında bir tuhaf yayının ilk sayısını okuduk… Bekleniyordu; ama bu kadarı değil… Sovyetler Birliği’ndeki glasnost ve perestroyka süreçlerinin geleneksel solun bazı kesimlerinde yeniden sağa itici bir etki yapacağı biliniyordu; ama bu ölçüde değil. Bir de TBKP programının eleştirilere açık olduğu, değiştirilebilir...
Sosyalist hareketin gündemine program sorunu ne zaman girse hemen Engels’in ünlü sözleri akla gelir; pratikte yapılanların programın kendisinden daha önemli olduğuna ilişkin çok bilinen sözler… Engels’in değerlendirmesine karşı çıkmak ve bir programın kendi başına taşıyabileceği belirleyiciliklere aşırı önem vermek elbette doğru olmaz. Ne var ki sosyalist hareketin bugün geldiği noktada, aynı sorun gerçekten de özellikle...
İngiliz Başbakanı Thatcher, Türkiye’deki gazetecileri oldukça “disiplinsiz” bulmuş… Yazılanlara bakılırsa Thatcher bu izlenimi, yaşadığı bazı deneyler sonucu edinmiş. İstanbul’da eski İngiliz askerlerinin mezarları ziyaret edilirken ortaya çıkan kargaşa, Thatcher’i dehşete düşürmüş. Herbirinin ardında iri holdinglerin bulunduğu rengarenk basın organlarına haber ve resim yetiştirmek amacıyla gazetecilerin itişip kakışmaları, daha önemlisi zamanında sömürgeci Britanya İmparatorluğu’nun denizaşırı çıkarları...
Bu satırlar yazıldığında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 15 Mayıs 1988 tarihinden itibaren 9 ay içerisinde Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde bulunan silahlı kuvvetlerini çekmesini de içeren bir anlaşmanın Cenevre’de imzalanmasına bir gün kalmıştı. Ülkede on yıldır sürmekte olan iç savaşta taraf olarak yer alan Sovyet birlikleri, son anda büyük bir sorun çıkmazsa ülkelerine dönecekler. Bundan sonraki...
Sözünü sıkça ediyoruz ama “çubuk bükme” eylemini sol politikada ne kadar becerebiliyoruz? Yanlış bulduğumuz her vurgunun tam tersini zorlamayı “çubuk bükme” olarak kabullenme eğilimi çoğumuza yerleşmiş. Diyelim “sivilleşme” adına ANAP’a belli umutlar mı bağlanmıştı; o halde çubuğu bükmek için en ama en Eylülist kadrolann ANAP’ta olduğunu sabah akşam tekrarlamak yeterliydi. 12 Eylül’le birlikte mücadeleci değerleri...
“Proletaryanın çıkarlarını savunan Sosyal Demokrasinin ödevleri ile çeşitli sınıflar tarafından oluşturulmuş bulunan ulusun hakları iki ayrı şeydir.” STALİN Dünyada hiçbir sorun yoktur ki, proletaryanın çıkarlarını savunan sosyalistleri ilgilendirmesin. Ulusların hakları, her zaman, siyasi bir sonu haline burjuvazi tarafından getirilmiş ve bu “iki ayrı şey”in somut tarihsel koşullarda birleştirilmesi ve çözümü de sosyalistlerin görevi olmuştur. Ulusal...
Başka yerlerde olduğu gibi Türkiye’de de sosyalist hareketin güç kazanması siyasal mücadelenin ve siyasal dengelerin ürünü olacak. İktidarı giderek daha yakından hissedecek bir hareketin gelişebilmesi siyasal mücadelenin ve dengelerin hakkının iyi verilmesi ile gerçekleşecek. Veya “dengesizlik”lerin… Burada sosyalistlere düşen siyasal mücadelenin iktidarı düşünen ve ona yönelen bir rota tutturmasını sağlamaktır. İki şey öne çıkacaktır bu...
İşleri pek fena sayılmazdı. Hatta çevresine şöyle bir baktığında ortalamanın üzerinde bir düzey tutturduğunu görüyordu. Gene de geçmişine ve inançlarına olabildiğince sadık kalmıştı. Ulaştığı yaşam standardına ve malum aile sorumluluklarına karşın içindeki mücadele kıvılcımları sönmemişti. Kimileri gibi “elveda” dememişti kısacası… Evet hala inanıyordu ve daha önemlisi mücadele etmek de istiyordu. Ama mücadelenin öyle çoluk çocuk...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×