Türkiye’nin özgün bir felsefi-teorik geleneğe sahip olmadığı bugüne dek çok söylendi. Görebildiğimiz kadarıyla, söylenenlere ciddi bir itiraz da yöneltilmedi. Buradan, felsefi-teorik geleneksizlik konusunda genel bir anlaşmaya ulaşıldığı sonucu çıkarılabilir. Öyle sanıyoruz ki benzer bir görüş birliğine, ülkemizin siyasal deneyim alanında aynı yoksulluğu yaşamadığı konusunda da varılabilir. Gerçekten Türkiye’de partili yaşam oldukça gerilere gidiyor. Tüm kısırlıklarına...
Dördüncü kitabımızla okurlarımızın karşısına çıkarken umut verici bulduğumuz birkaç noktayı vurgulamak istiyoruz: Gelenek, Türkiye soluna ilişkin olarak yaptığı bazı saptamalar ve bu saptamalar çerçevesinde kendine biçtiği, sınırları belirlenmiş misyonlarla yola çıktı. Bu doğrultuda amacı, belirli bir okur topluluğuna ulaşıp gerekli gördüğü mesajları iletebilmekti. Söyleyebiliriz ki, okurlardan gelen tepkiler, en azından belirli bir kesimde Gelenek'in hedeflerinin kavrandığını...
Gelenek dizisinin bu kitabı ağırlıklı olarak geleneksel solun bir türlü giremediği, dolayısıyla Yeni Sol’un Türkiye temsilcilerince parsellenen bir alana çeşitli yaklaşımları içeriyor. Özetle, yapı-özne ilişkilerinin değerlendirilmesi, Türkiye’de yavaş yavaş her niyete çiğnenen bir sakız haline – ne yazık ki – gelmeye başlayan Gramsci düşüncesinin sergilenmesi ve galiba “sivil” sözcüğünün bir dönemki olağanüstü çekiciliği nedeniyle, aynı...
1. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa, belki de savaş dönemi boyunca hissedilenden daha sarsıcı bir toplumsal atmosfer içerisine girmişti. Kıtanın doğusunda daha savaş bitmeden olanları, yani kapitalizm açısından sonun başladığını biliyoruz. Ama o dönemde bu gelişme, tüm Avrupa söz konusu olunca, yalnızca “eşitler arasında birinci” bir halka diğer halkaları ateşleyici bir başlangıç olarak görülüyordu. Bavyera’da, Helsinki’de,...
Türkiye solu uzunca bir süredir "sosyalist parti"yi tartışıyor. Yıllar süren bu korunma konjonktürünü kendi öznellikleriyle sınırlı geçiren farklı çevrelerin, bugün ortak bir gündem maddesinde buluşabilmeleri olumlu görülmelidir. "Sosyalist parti" tartışmasını olumlu kılan, katılımın genişliği değil yalnızca. Asıl önemli olan konunun gerçekten bir nesnelliğe, bir ihtiyaca denk düşmesidir. Söz konusu nesnellik ya da boşluk, en genel...
Gelenek, okurlarına ilk “merhaba”sını derken, bir noktayı açık seçik belirtmekte yarar görüyor: Gelenek, Türkiye solunda birlik oluşturmaya yönelik bir perspektifle ve bu doğrultuda bir platform yaratma misyonuyla yola çıkmıyor. Gelenek‘in kendisi için saptadığı amaç bir cümleyle şöyle özetlenebilir: Ülkenin bugünkü ortamı ve koşullarından hareketle geleneksel solun Türkiye’de yeni bir ruha, canlılığa ve yaratıcılığa kavuşabilmesine katkıda bulunmak…...
Kendinize hiç "ne ölçüde Avrupalıyız" diye sordunuz mu? Ülkemizin, hıristiyanlığın üç temel mezhebinin de var olduğu bir kıtada Müslüman nüfusun ağırlık taşıdığı tek ülke olmasını bir kenara koyalım. Topraklarının ana bölümünün Asya'da olduğunu özgün bir şarklılıkla yoğrulmuş geleneklerimizi ve alışkanlıklarımızı bir an için unutalım. Yalnızca ekonomik göstergelerden hareketle Portekiz ile birlikte Avrupa'nın en az gelişmişleri...
12 Eylül, Türkiye sosyalistlerinin büyük bir kesimi üzerindeki ilk etkisini, evlerdeki kitaplık düzenlerinin değişmesiyle gösterdi. Banyolarda 12 Mart döneminde olduğu ölçüde kitap yakılmadı ama yine de başta klasikler olmak üzere temel pek çok kitap dip odalara ya da kütüphanelerin uzak raflarına taşındı. Aradan altı yıl geçti. Bu kitapların kütüphanelerdeki eski yerlerine döndüklerini söylemek, henüz mümkün...