Ali Mert Aydemir Güler Mesut Odman Metin Çulhaoğlu Metin Çulhaoğlu: Arkadaşlar ben yine her zamanki gibi bir sunuşla başlayacağım. Sanırım şöyle bir giriş yaparsak üzerinde yürümeye elverişli bir zemin yaratabiliriz: Daha gerilere gitmeden, 1960’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar uzanan yaklaşık 45 yıllık tarihte Türkiye’de kültür, sanat ve edebiyat alanında hangi ana eğilimleri, hangi ana çizgileri...
Türkiye siyasetinin yönünü tayin eden eksenlerden biri her zaman dinci gericilik ile aydınlanmacılık arasına yerleşmiştir. Ancak açıkçası bu eksenin adlandırılmasındaki sorunlar dizisi bile hem eksen hem de yön hakkında tereddütler doğuruyor. Ne demeli, dinci gericilik mi, irtica mı, siyasal İslam mı, kökten dincilik mi? Ya diğer taraf için; aydınlanmacılık mı, laisizm mi, ilericilik mi, çağdaşlık...
Metin ÇULHAOĞLU : Arkadaşlar ben kısa bir giriş yapmaya çalışacağım. “Dünya solu nereye gidiyor” başlığı altında şöyle bir şey yapabilir miyiz? Belli parametreleri alıp, birincisi sınıf hareketindeki eğilimler; ikincisi parti biçiminde örgütlenmiş sol, yani sosyalist, komünist çizgilerin sergilediği performans ve üçüncü parametre olarak da marksist teori ya da sosyalist teorideki durumu alıp, buradaki yönelişlere bakabilir...
Tuhaf şeyler düşünmekle meşhur Galip Usta, Nâzım’ ın şiirinde yine tuhaf şeyler düşünmekle meşguldür: ” ‘Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına’ diye düşündü 16 yaşında. ‘Gündeliğim artar mı?’ diye düşündü 20 yaşında. ‘Babam ellisinde öldü ben de böyle tez mi öleceğim?’ diye düşündü 21 yaşındayken. ‘İşsiz kalırsam’ diye düşündü 22 yaşında. ‘İşsiz...
Osmanlıca, neden anlaşılmaz bir dildi? Çünkü halkın bu dili anlaması istenmiyordu. “Saray dili” nin, daha doğrusu devlet dilinin halk dilinden ayrıştırılması, son derece bilinçli bir tercihtir. Bilgisiz halk, kolay yönetilir.Okuryazarlık oranının çok düşük olduğu bir ülkede, eğitim verilen küçük bir azınlığa gündelik konuşma dilinden farklı bir dil öğretilip bu dille yazmaları sağlandığında, hem halk “yukarıda”...
Ali Önder Öndeş , Aydemir Güler , Erkin Özalp , Haluk Yurtsever , Metin Çulhaoğlu Metin Çulhaoğlu: Türkiye’de işçi sınıfının son 40-45 yıllık dönemde siyasal olarak özel bir hareketlilik sergilediği kesitleri nasıl tanımlayabiliriz; hangi dönemlerde Türkiye’de işçi sınıfı başka dönemlere göre daha canlı, daha hareketli olmuştur; bunları genel olarak saptayabilirsek ve buradan hareketle sınıfın neden,...
Kemal Okuyan , Mehmet Kuzulugil , Metin Çulhaoğlu , Özgür Şen Metin Çulhaoğlu: Arkadaşlar bugün, Türkiye’de burjuva siyaseti hangi aşamada, hangi amaçları barındırıyor, hangi açmazlarla karşı karşıya, daha ileride bugünden kestirilebilecek hangi açmazlarla karşılaşabilir, genel olarak bunları tartışmak üzere toplandık. Ben toplantıyı yöneten kişi olarak uzun bir girizgah yapmak niyetinde değilim. Sadece diğer arkadaşlarımıza belki...
Emperyalist-kapitalist sistemin dünyamıza “yeni bir düzen” getirme iddiasıyla son 15 yıllık dönemde izlediği politikalar ve başlattığı girişimler, yeniden toparlanma sürecinin adımlarını atmaya çalışan komünist hareket açısından son derece önemli bir başlık oluşturmaktadır. Komünist hareketin önündeki görevler, birçok yönüyle, geçmiştekinden daha güçtür: Emperyalist sistemin peş peşe gelen girişimlerini dizginleyebilecek karşıt bir sistemin yokluğunda, kitleler üzerindeki etkisi...
Yerel seçimler yaklaştıkça en büyük metropol kentlerden küçük ölçekli yerleşimlere kadar memleket sathında proje yarışları hızlanıyor. Bu projelerin kapitalizmi derinleştirmeyi, sermayeyi, kâr motifini ve sömürü ilişkilerini toplumun her hücresine şırınga etmeyi öngören arı burjuva olanlarını bir kenara bırakalım. Bir de “toplumsal” içerikli ve söylemli olanlar var. Ancak daha baştan belirtmekte yarar var; bu iki kategoriyi...
Osmanlı, Konstantinopolis’i payitaht kıldıktan sonra içinden geçip geldiği Anadolu’yu hep “arka bahçe” olarak değerlendirirken gözünü Avrupa’ya dikmişti. Arka bahçe Anadolu’dan bakıldığında da durum farklı görülmüyordu. Anadolu’dan bakıldığında payitaht olarak tanımlanan İstanbul, taşı toprağı altın; payitahttan bakıldığında Anadolu, “taşra” idi. Bu çerçevede Anadolu’da, İstanbul için bir yandan güzellemeler düzülüp diğer yandan türkülerle ağıtlar yakılır, beddualara konu...