İlke Dündar Cumhuriyet, siyasal iktidarın veraset usulünün ırsî, meşruiyet dayanağının uhrevî temellere dayanmaması biçimindeki tarihsel kazanımın ürünü olan fakat esas anlamını eşit yurttaşlık idealini gerçekleştirmeye yönelik ve “halk iktidarını çoğaltmaya dönük müdahaleler”de bulan fikirler ve değerler bütünüdür. Doğuştan gelen ve dinî gerekçelerle donatılmış ayrıcalıkların ortadan kaldırılarak insanların devlet karşısında yurttaşlık temelinde eşitlenmesi, bu tarihsel kazanımın...
Baştan belirtelim. AKP rejimi Türk liberalizminin politik evriminin güncel bir çıktısıdır. Tanzimat sonrası dönemle başlayan Türk liberalizminin tarihsel serüvenini burada genel bir teorik çerçeve içinde değerlendirmeyeceğiz. Ancak AKP’nin ideolojik-tarihsel varoluşu ile liberalizmin bütün kesişme noktalarını ve ilişkilerini saptayacağız. Bugün liberallerin AKP’ye yönelttiği bütün eleştiriler dönemsel ve biçimsel niteliktedir. Bu nedenle liberalizm merkezli AKP eleştirilerİ esasen...
Perry Anderson, bir eserinde[1] Marksizm’in maruz kaldığı bir çeşit kendi üzerine katlanma dinamiğine değiniyor. Ona göre, bilginin gelişmesi çoğunlukla uygun bir direnç katsayısının varlığına bağlıdır. Tarihsel materyalizm kendi döneminde öylesine güçlüdür; sağ eleştirilere karşı öyle üstün, sol eleştirileri marjinal kılmakta öyle başarılıdır ki, bu durum onun bazı atıl yanlarına ve kusurlarına kalıcılık kazandırmıştır. Yazar, sonrasında konuyu Marksizm’in...
TKP’nin yüzüncü yılına Birikim dergisi de “kuruluş yıldönümü” başlığı atılmış bir dosyayla değindi: İki söyleşi ve bir makale. Katkıcıların en ünlüsü Mete Tunçay. Ahmet Kardam diğer söyleşinin konuğu. Canan Özcan ise Atılım dönemi üstüne bir makale yazmış… Aşağıda yalnızca Mete Tunçay hakkında yazacağım. Başlığı koyarken de gözümün önüne gelen kişi odur! 1990’ların başında Sol Kemalizme Bakıyor[1]diye bir röportaj-kitap...
Lenin’in Ekim Devrimi’nden hemen önce kaleme aldığı çok bilinen, çok alıntılanan Yaklaşan Felaket isimli çalışmasının ilk bölümünün başlığı “Açlık Yaklaşıyor”dur. Lenin, burada tüm sistemin çöküşünden kaynaklı olarak halkın karşı karşıya kaldığı fiziksel açlıktan bahsetmektedir. 2016’ya baktığımızda da siyaseten sol adına yeni bir “felaket”in hazırlandığını, Türkiye’de bir “liberal açlık”ın büyümekte, daha doğrusu büyütülmekte olduğunu söylemek mümkün....
AKP'nin bir süredir “1990'lı yıllara geri döndüğü” yolundaki argümana göre, iktidar partisi, demokratikleşme sivilleşme gibi sahip çıkageldiği süreçleri son zamanlarda öksüz bırakarak, geriye, 1990'lara özgü kimi pratiklere dönüyor. Okur, lafın etrafımızda ne ölçüde yaygın gezindiğine bağlı olarak, bu yaklaşımın varlığını yadırgamayacaktır. Eninde sonunda epey süredir, liberal AKP eleştirisi bu eksende ortaya konmaktadır. “90'lara dönmek” dendiğinde...
Giriş Klasik düşünce, çalışma ve özel mülkiyete odaklı bir insan hakları söylemine sahiptir. Bahsedilen haklar ise “doğa yasaları” çerçevesinde korunmaya alınmıştır diyebiliriz. Doğa yasalarında bir yandan “çalışma”nın doğal bir gereklilik olduğuna vurgu yapılırken, öte yandan yaratılan değere çalışan kişinin sahip olması için de “mülkiyet hakkının” kutsallığının altı çizilmektedir. Bir başka deyişle çalışma özgürlüğü mülkiyet sahipliğiyle...
Türkiye solunun bir bütün olarak otuz yılı aşkın süredir bariz bir gerileme içinde olduğunu söylemek çok da matah bir tez olmasa gerek. Yenilgi ve gerileme birer vakıa olarak ortadayken, bu uzun süreli gerilemenin kendisinin solun üzerindeki bozucu etkisinin hakkıyla analiz edilmediği kanaatindeyim. Bu yazı, üzerinde fazlaca durulmamış bu noktayı kendisine başlangıç noktası edinerek yola çıkıyor...
2009 yılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin AKP eliyle Yeni Osmanlı’ya dönüşümü sürecinin en kritik olmasa bile en sonuç alıcı aşamalarına sahne oldu. Hazırlıkları çok önce başlayan ve büyük ölçüde tamamlanan, ancak “lansmanı” ABD’deki iktidar değişimini bekleyen Yeni Osmanlı adındaki liberal diktatörlük, 2009 yılında ilan edildi ve ilanı takiben üstyapı alanındaki dönüşüm baş döndürücü bir hızla görünür olmaya...
Türkiye’nin tarihinde yaşadığı en kapsamlı dönüşümlerden birisinin taşıyıcısı olan AKP iktidarının ideolojisinin klasik dinci gericilikten farklı ve çok daha gelişkin olduğu konusunda birkaç sağ Kemalistten başka kimsenin şüphesi kalmamış görünüyor. Metin Çulhaoğlu’nun işaret ettiği gibi; “Cumhuriyet tarihinde ilk kez belirli bir siyasal partinin ideolojisi aynı zamanda egemen ideoloji haline geliyor, üstelik bu aynılaşma resmi ideolojiyi...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×