1960’lardan başlayarak batı marksizminde ekonomizm üzerine geniş bir külliyat oluştu. Kimi lokal doğruların zaman zaman yakalandığını inkar etmek mümkün değil… Ancak bu yönelim, gerek bakışların ekonomizme çevrilmesine neden olan leitmotif gerekse eleştirilerin politik izdüşümleri gözönüne alındığında ne kendilerinin ne de “marksizmin” bunalımının aşılmasına hizmet etti. Hizmet ettiği şey, batıda 60’lardan itibaren bilinen rotasına oturmuş bulunan...
TARTIŞMAYA DIŞARIDAN KATKI: BİR YOLDAŞIN MEKTUBU Görüş’ün Kasım sayısında Sayın Ahmet Kaçmaz’ın iki yazısı çıktı. Bunlardan ilki sosyalist demokrasiye ilişkindi ve sosyalizmi siyasal içerik ile araçlarından arındıran liberallikte tezler ileri sürülüyordu. İkinci yazı Macaristan’a değiniyor ve Kaçmaz haklı olarak Macar komünistlerine(!) kızıyordu. Bir de bir tepkisi vardı ve insanların Macar komünistleri gibi gömlek değiştirircesine düşünce...
Bugün Türkiye sol hareketinin en temel sorunu nedir? Soruyu biraz daha açacak olursak, sosyalist hareketin bugün geldiği noktadan daha ileriye gidebilmesi ve son yıllarda belirginleşen tıkanıklığın aşılması nasıl mümkün olacaktır? Sosyalizm Türkiye’de toplumsal meşruiyetinin büyük ölçüde sarsılmış olması ve buna rağmen objektif olarak solun güçlenmesi için çok elverişli bir dönemin içinde bulunmamız gerçeğini görerek diyebiliriz...
“Kapitalist sistemin yıkılışından sonraki cinslerarası ilişkiler konusunda öngörebileceklerimiz temelde olumsuz bir karakter taşıyor ve çoğu durumda neyin ilga edileceğiyle sınırlı. Ancak yerine ne getirilecek? Buna ancak yeni kuşaklar karar verecek: Hiçbir zaman parayla ya da başka bir kudret aracıyla bir kadını satın alamayacak olan erkekler ve gerçek aşk dışında hiçbir nedenin kendini bir erkeğe vermeye...
Ülkemizde sosyalist hareketin sorunlarına ciddiyetle eğilenler, bugün en azından bir noktada görüş birliği sağlamışa benziyorlar. En genel ifadesiyle bugünkü temel sorun, sosyalizmin ülkenin siyasal gündemine yerleştirilmesi sorunudur. Tek tek sosyalist odakların kendi etkinliklerinin ötesinde, aynı zamanda birleşik bir gücün sergilenmesi ve bu arada kitlesellik alanının zorlanıp genişletilmesiyle… Bu saptamanın, görüş birliğini bozmayacak şekilde biraz daha...
“Türkiye solu, kendi tarihinin en sorunlu ama, en çok gelecek vaat eden dönemini yaşıyor.” Çok beylik geliyor, değil mi? 12 Mart sonrasında, 80’in öngünlerinde ve son yıllarda benzer vurgulamalarla çok sık karşılaştık. Güçsüzdük, ama güçlü olacaktık. Eziliyorduk, ezecektik. Sorgulanıyorduk, sorgulayacaktık… Anlaşılmıyorduk, anlatacak, anlaşılacaktık. İlerici sınıf uzaktı, yakınlaşacaktı. Azdık, çoğalıyor ve çoğalacaktık… Böyle derdik ve sonra...
Dünya sosyalist hareketi Gorbaçov’un SBKP liderliğine gelmesinden sonra ilan edilen glasnost ve perestroyka açılımlarıyla bir sürpriz yaşadı. Başlangıçta bu açılımlar yalnızca Sovyetler Birliği’yle sınırlı gibi görünüyor, Sovyet teorisyenleri sınıf mücadelesi, devlet, devrim, ittifaklar vb. sorunlara ilişkin kavramlar ortaya atmıyorlardı. Derken 88 yılının ortalarında SBKP MK’ya bağlı Toplumsal Bilimler Akademisi “Günümüz Dünyasında Toplumsal İlerleme” başlıklı tezleri...
Türk solunun “yenilikçi” kanadının içinde, biri örgütsel bütünlüğe, diğeri tepkici bireylere dayanan iki yorum giderek şekilleniyor. Tüm kişiliksizleşmeye, örgütsel liberalizme, iddiasızlığa rağmen TBKP, bir örgüt kimliğiyle politika üretme niyetini koruyor. Diğer taraftan Baydar’ın açılışını yaptığı, Teber’in destek verdiği ve son olarak Gönül Dinçer’in doruğa yükselttiği niyetlerde ise, böyle bir kollektivitenin “k”sı yok. Fark da aslında...
1956’daki 20. Kongre sonrasında uluslararası harekette ortaya çıkan şaşkınlığı, hüznü, hatta hayal kırıklığını şimdi daha kolay anlayabiliyorum. “Buzların çözülüşü” olarak adlandırılan sürecin en keskin dönemeçlerinden birisi bu kongreydi. Hangi haklı gerekçelerle yola çıkılırsa çıkılsın, hangi doğru hedefler gözetilirse gözetilsin, “buzların çözülüşü”nde beceriksizlikler çokçadır ve 20. Kongre de bu beceriksizliklerin bir parçasıdır. 1950’lere kadar uluslararası harekette...
Türkiye solu bir belirsizlik yaşıyor. Genel olarak bakıldığında sol hareketin, uzunca bir süredir sorunların farkında olmakla birlikte çözümleri kendisi bulup, yürüdüğü yolu kendisi belirlemek konusunda pek de iyi performans göstermediği söylenmelidir. Çözümlerin büyük ölçüde el yordamıyla bulunduğu görülüyor. Bu yazının merkezinde yer alan legal sol parti konusunun buna iyi bir örnek oluşturduğunu sanıyorum. TBKP, partileşmeye...