Gelenek’in bu kitabı global ekonomik ve siyasi süreçler ve bu düzeydeki gelişmeler çerçevesinde Türkiye kapitalizminin dinamiklerini, muhtemel gelişmeleri konu alıyor. Seçtiğimiz ana konunun özellikle geçtiğimiz yıl sosyalist sistemde yaşanmaya başlayan çözülme bağlamında son derece güncellik kazandığını söyleyebiliriz. Aydın Giritli dünya kapitalizminin bunalımını geçmişi ve bugünüyle ele alarak konumuza uluslararası iktisadi bir çerçeve çizmeyi deniyor. Global-tarihsel...
Türkiye solunda ve aslında dünya solunun büyük bir bölümünde, kapitalizmin güncel dinamikleri ve muhtemel yönelişlerinden söz açıldığında tekrarlanıveren birkaç cümle var. “Bunalım derinleşiyor, çelişkiler had safhada, kapitalizm çöküyor…” İster 60’ların, ister 70’lerin, isterseniz bugünlerin siyasi yayınlarını açın, belli nicel farklılıklar dışında bu tür ifadelere rastlamak mümkün. Teori alanında ise bir, bu söylemin arka planını örme...
Diploması tarihi, askeri tarih ya da siyasi tarih… Bunlardan herhangi biri merkeze alınarak tarih yazılabilir. Ancak merkeze alınan hangisi olursa olsun, kimi dönüm noktaları ya da kilometre taşları ana iskeleti oluşturmak durumundadır. Bu çalışmada ne yukarıda anılan türden bir tarih yazımı ne de kendilerinden söz etmemenin olanaksız olduğu söylenen ana iskeletin tümünü ortaya dökmek deneniyor....
“Duvarların yıkıldığı günümüzde…” “Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki gelişmeleri büyük bir memnuniyet ve dikkatle izliyoruz. Ancak…” “Doğu Blok’u ülkeleri ile ticaretimizin gelişmesi son derece sevindiricidir.” “ABD ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekebilir.” “Doğu-Batı yumuşaması olumludur, ama bu durumdan Almanya’daki işçilerimizin olumsuz yönde etkilenmesine izin veremeyiz.” “Türkiye’nin önemi azalmamış aksine artmıştır” Bu cümlelerin tümünü iktidar ya...
Şöyle bir bakıldığında ilginç bulmamak mümkün değil: Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, Irak, İran ile Sovyetler Birliği Türkiye’nin komşuları ve Türkiye’nin hepsiyle sorunu var. Kara parçaları dışında ülkeyi çevreleyen denizlere baktığımızda, kirlenen suları ve tükenen balık nesilleriyle bunların bile Türkiye’ye dost oldukları herhalde söylenemez. Türkiye’nin ezeli ve edebi düşmanlarla kuşatılmış bir ülke olduğu tezi egemen söylemde öteden...
Boris Yeltsin burjuva basınına bir süredir Mihail Gorbaçov’un ve Sovyet halkının başarısızlığa uğradığını anlatıyor, arka arkaya demeçler veriyor, röportajlar yapıyor. Burjuva basını ise Yeltsin’i, Gorbaçov’un en gürültücü ve açık sözlü eleştirmeni olarak tanımlıyor. Onlara göre Yeltsin büyük bir olgunlukla ve uysallıkla reformların gelişimini ve dolayısıyla Gorbaçov’u destekledi, ancak bir sonuç alınamadığını anladığı 1987 yılında ağzını...
Gelenek: Sohbetimize konunun kökeni itibariyle bize çok önemli gelen bir nokta ile, kadının ezilmişlik sürecinin başladığı momentin değerlendirilmesi ile başlamak istiyoruz. Bu konuda asıl antropologlar ve sosyologların çalışmaları ve teorileri var. Biz de daha çok bunlardan öğrendiklerimiz üzerine fikir beyan ediyoruz. S. Özbudun: İnsanlık tarihinin başlangıç noktası geçmişe doğru geriletilebilecek bir şey. İnsanlık şu tarihte...
1960’lardan başlayarak batı marksizminde ekonomizm üzerine geniş bir külliyat oluştu. Kimi lokal doğruların zaman zaman yakalandığını inkar etmek mümkün değil… Ancak bu yönelim, gerek bakışların ekonomizme çevrilmesine neden olan leitmotif gerekse eleştirilerin politik izdüşümleri gözönüne alındığında ne kendilerinin ne de “marksizmin” bunalımının aşılmasına hizmet etti. Hizmet ettiği şey, batıda 60’lardan itibaren bilinen rotasına oturmuş bulunan...
Devrimci teori üzerine düşünceler üretmeye başladığımızda önce devrimci teorinin geçmişine, Marx’a dönmek gerekiyor. Marx sadece “dahiyane” bir bilimsel yasanın bulucusu değildi. O, aynı zamanda bir devrimci ideologdu. Marx’ın ideolojik görüşleri bilimsel temelleri nedeniyle, ama bunun ötesinde devrimci duygusal atılımı, sanatsal yönüyle de işçi-emekçi kitlelerin sevgisini ve bağlılığını kazanmıştı. Marx bir ideolog olarak dogmatik-doktriner değildi. O,...
“Yeni sanat, ya yeni bir toplum düzeni içinde ya da kültürel değişime uğramış, ama başka bakımlardan dirençli ve dinçleşmiş bir eski düzen içinde kendi yerini bulabilirdi.” diyor R. Williams. “Yeni” sanat, burjuva toplumsal yaşamına bir başkaldırıydı ama, yeni bir toplum istemedi. Bu nedenle, yeni bir toplum düzeni içinde yerini bulması söz konusu değil… Fakat kültürel...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×