“Güvencesizlik”, “geleceksizlik”, “atipik istihdam”, “bacasız fabrikalar”, “esneklik” ve daha birçokları… Temelinde, neoliberalizmle değişim geçiren üretim süreçlerini ve bunların sonuçlarını anlatan bu kavramlar, günümüzde “yeni emek rejimi” tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Söz konusu değişim ile işçi sınıfının bugünkü parçalı, dağınık ve örgütsüz görünümü arasında doğrudan bir ilişki var. Rejim, üretim sürecinin tasarımından (iş akış şemaları, mesai...
Umut bağlanan parlamentolar insanlığı vahşete sürükleyen siyasal iktidarları içinden çıkarmış, onlara dayanak olmuştu, denetlenmeliydi.  Hak ve özgürlüklerin güvencesi, toplumsal düzenin yansıtıcısı ve kullanım belgesi olan anayasa kanun ya da polis devletinin değil, hukuk devletinin esas belgesi olmalıydı. Toplumsal düzenin tüm organlarıyla, hukuk belgeleriyle, kararlarıyla, iş ve işlemleriyle, bireysel ve toplumsal yaşamıyla huzur, refah ve istikrar...
Siyaset her şeyden önce bir düşünce eylemi. Evet, sadece düşünmekten ibaret değil, hatta sadece düşünmekten ibaret olduğunu söylemek yanıltıcı olur ama siyaset öncelikle düşünmeyi içeriyor. Yani muhakemeyi, tartıp biçmeyi, irdelemeyi, bazı sonuçlara varmayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve seçmeyi. Tabii ki bu süreç oldukça dinamik. Yani sürekli devinen, sürekli değişen bir yanı da var siyasetin. Ama kemikleşmiş,...
Stendhal “Roman, yol boyunca gezdirilen bir aynadır” dediğinden bu yana yaşamın gerçekliğine temas etmeyen, toplumsal olaylardan etkilenmeyen bir yapıtın “kalıcılığını” daha çok sorgular olduk. 19. yy.’da zirve yapan roman türü açısından köprünün altından çok sular akmasına karşın, edebiyatın toplumsal bağlamından koparılamayacağı, yazarın içine doğduğu toplumun ürünü ve onun aynı zamanda değiştiricisi olduğu düşüncesi geçerliğini korumaya...
Cumhuriyet’in yıldönümündeyiz, ancak mevcut rejimin 1923’te kurulanla bir ilintisinin kalmadığını görüyoruz. Buna karşın toplumun baskın kanaati 29 Ekim’i kutlanmaya değer saymaya devam ediyor. Bu çelişki biricik olmamakla birlikte gerçekten ilginçtir. Yalnızca bize özgü değil. Aynı durum başka büyük devrimler için de ilgili ülkelerde geçerliliğini koruyor. Fransız Devrimi’nin defalarca o ülkenin egemen güçlerince reddedildiğini biliyoruz. Keza...
Birinci Dünya Savaşı’nın bir diğer adı da Birinci Paylaşım Savaşı’dır. Burada ifade edilen paylaşım, petrolün, Akdeniz’in, Süveyş’in, ticaret yollarının anahtarını elinde tutan Osmanlı’nın paylaşımıdır. … maalesef Misak-ı Milli sınırlarımızdan daha azına razı olmak zorunda kaldık. … Maalesef, kimi çevreler, Misak-ı Milli’yi tersinden okumuş, uzun süre Türkiye’nin ve Türk milletinin ufkunu, gönül sınırlarını bu çerçevenin içine...
Türkiye’de antikomünizmin ve aslında aynı anlama gelmek üzere antisovyetizmin hayli köklü, neredeyse Cumhuriyetle yaşıt bir geçmişi olduğu söylenebilir. Hatta öyle ki, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Anadolu’daki kurtuluş mücadelesine katılmak üzere Bakü’den yola çıkmalarının ardından 28-29 Ocak 1921’de Trabzon’da katledildiklerini hatırlayacak olursak, burjuva iktidarın sınıf kininin Cumhuriyetin kuruluşundan da geriye götürülebileceğini öngörmek gerekecektir. Bu tarihte Şefik...
Anti-komünizm Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren iktidarın sınıf karakterinin doğal bir sonucu olsa da, iki nedenle 1940’lara kadar günlük siyasi söylemin ve propagandanın sürekli bir unsuru olmaktan nispeten uzaktı. Birinci neden, Sovyetler Birliği ile Millî Mücadele sırasında kurulan olumlu ilişkilerin 1930’lara kadar sürdürülmüş olmasıdır. İkincisi ise, anti-komünizmin iktidarın tek elde toplandığı, halkın siyasete katılım kanallarının kapalı...
23 Nisan’da Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışı 1920 yılının siyasi karmaşasının ortasında bir nirengi noktasıydı. Belirsizliklerin yarattığı geniş bir kurgu yelpazesi içinde tabloyu sadeleştiren, tarihsel gelişmenin yönüne ilişkin değerli bir ipucuydu. BMM’de somutlanan siyasi iradenin kumanda ettiği milli mücadele, emperyalistlerin Yakın Doğu politikasını alt üst etti. Aynı zamanda Ankara adlı küçük kasabada kurulan meclis bir...
Bitmesi mümkün olmayan bir öykü de diyebiliriz. Kıbrıs, çoğumuz için, Doğu Akdeniz’de arada sırada kabaran sürtüşmelerin hatırlattığı bir toprak parçası olabilir.  Aslına bakarsanız bu görece iyi bir resimdir. Türkiye’nin geneli için Kıbrıs kumarhanedir, oteldir; vergiden muaf kalmanın yolu, tatil dönüşü içki getirmenin bahanesidir ya da susuz geçen askerlik anılarının kaynağıdır, “Allah’ın unuttuğu” yerlerden birisidir. Daha...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×