Siyasal olan herşeyin bir araç olması gibi seçimler de ama boykot edilerek, ama sistem içi tercihler yapılarak, ama bağımsız seçenekler gösterilerek, veya dolaylı bir biçimde seçim atmosferinin araladığı kapılar kullanılarak değerlendirilebilecek bir araç. Düzen içi olması onun bir siyasal araç olma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Ancak siyasal mücadelede kullanılan araçların tek tek işlevsel ve etkili olabilmesi...
Politikada çoğu tartışma konusu bir noktadan sonra zihinsel üretimle altedilemeyecek bir boyut kazanır. Tartışmanın üzerinde yürüdüğü zeminin sunduğu verilerle söylenebilecek olanların tükenmeye başladığı bir noktadır bu. Politikanın, örneğin akademik akıl yürütmeden bir farklılığı, ve açıkçası üstünlüğü de yine aynı noktada ortaya çıkar. Politikada kimi tartışmalar pratiğin açtığı kanallar sayesinde çözüme bağlanır ya da aşılır. Açık...
Türkiye sosyalist hareketi biraz da uluslararası gelişmelerin de etkisiyle “kardeş”lerinin pek fazla tanışık olmadığı bir durum ile karşı karşıya kaldı. Son 30 yıllık açılım denemelerindeki kısırlık ve açmazların bir bir ortaya çıkardığı faturaları da gözönüne alarak, Türkiye sosyalist hareketinin kendi tarihinde gönül rahatlığıyla altını çizebileceğimiz “evre”ler yaratamadığımızı kabullenmek gerekiyor. Uluslararası harekette pek tanışık olunmayan durum...
“Mediokr kişiliksizdir. Beş yıl savunduğu fikirden genellikle bir gecede vazgeçer. Çünkü o gece birdenbire eski çerçevede kendi varlığını sürdüremeyeceğini farkeder… ” 1987 Ekimi’nde Görüş dergisinin yayın yönetmeni, esas olarak Sovyetler Birliği’nde yaşanan süreçlerin Türkiye solundaki yansımalarına ilişkin bu değerlendirmeyi yapıyordu. Bu dönem TSİP içinde genel bir eğilim olarak glasnost ve perestroykanın sosyalist sistemin nesnel ihtiyaçlarından...
Kimilerine göre marksizmin bunalımı, başkaları için bürokratik despotizmin çöküşü…Reel sosyalizmin yaşadığı çözülme süreci Doğu Avrupa’da işini şimdilik bitirmiş görünüyor. Arnavutluk ve sosyalist sistemin geçmişte en dejenere ögelerinden biri olan Yugoslavya’da da yolun sonuna yaklaşılıyor. Sovyetler Birliği dışında, Asya’nın bir ucunda, bir de Karayipler’de sosyalizm devlet iktidarına sahip olmaya devam ediyor. Emperyalizmin dünyanın yeniden yapılandırılması planında...
Marksist harekette, her yenilgi sonrasında, yenilgiye uğrayanların kendi tarihlerinin yazımı bir geleneği oluşturuyor. Türkiye’deki Marksist hareketin, yediği darbe sonrasında sergilediği tavır, Türkiye Marksistlerinin de bundan muaf olmadığını ortaya koyuyor. 1980’lere doğru yol alırken sıcak siyasal pratiğin yazımına izin vermediği ve gölgelediği tarih yazımı, 1980 sonrasında kendini yeniden dayattı. Bir kez daha klasiklere dönüldü. Dönüldü ama,...
Partimizde yaşanan birleşim krizi son gelişmelerle birlikte bizleri yeni bir yol ayrımına getirmiştir. Son olarak 28 Temmuz’da mensuplar toplantısına sunulan deklerasyonla demokratik bir kongrenin yapılabilmesinin koşulları aranmış; hâlâ durumun iyileştirilebileceği umudunu az da olsa taşıdığımızı söylemiştik. Ne ki bu umut da artık tükenmiştir. Parti yönetimine el koyan dar bir grup, partinin feshini ilan ettikten sonra...
Siyasi hareketlerin kendi geçmişlerine yönelik olarak yaptıkları her değerlendirme, yayınladıkları her kitap vb., geçmişin gözler önüne serilmesi, bugün ulaşılan konumun “kamuoyu”na duyurulması anlamında bir belge niteliği taşıyor. Bunun yanısıra düşünsel yaratıcılık geleneğinin gelişkin olmadığı ülkemizde yapılan bu türden çalışmalar; eğer nitelikliyseler; kuşkusuz ayrı bir ilgi ve merak kaynağı oluyor. Eksen Yayıncılık tarafından yayınlanan “Devrimci Demokrasi...
Türkiye sosyalist hareketinin son bir buçuk yıl gündeminde önemli bir yer edinen birlik tartışmaları Nisan ayında geçtiği dönemeçten sonra Ağustos’ta bir diğer kritik noktaya ulaştı. BTDK’nın 7-8 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen son toplantısında Devrimci Sosyalist Blok ve Yasal marksist Parti önerilerinin damga vurduğu bir devrimci-reformist ayrışması yaşanmıştı. Yasal marksist Parti, Sosyalistlerin Birlik Partisi girişimi haline dönüştü,...
Sözkonusu olanlar, sosyalist mücadelenin bireyleri olduğunda ve “herkesin kendi geleneğine yabancılaştığı açıkça görülmekte” olduğunda, bunda sevindirici bir yan bulabilir misiniz? Gelenek okurlarının hayal gücünün geniş olduğunu biliyorum, ama bu soruya olumlu yanıt vereceklerini hiç sanmıyorum. Ne kadar geniş de olsa, hayal güçlerinin buna elvermeyeceğini düşündüğümden değil. Çünkü bu soruya olumlu yanıt vermek için hayal gücü...