Gelenek’in 51. sayısı, ciddi bir gecikme ve bu gecikmeyi belli ölçülerde telafi edecek doyurucu bir içerikle çıkıyor. Yazılara burada tek tek değinmek gereğini duymuyoruz. Değişik alanları kapsayan çok sayıda çalışmanın yer aldığı bu sayımızı ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Bir sonraki sayımız, büyük ölçüde Türkiye solu değerlendirmelerine ayrılacak. Değişik geleneklerden sol hareketlerin dünü ve bugününe ışık tutacak...
Gelenek’in bir önceki 50. sayısının yayınlanışından sonra oldukça uzun bir süre geçti. Türkiye gibi ülkelerde, siyasi dengelerin günden güne değişebildiği, toplumsal dinamiklerin kısa sürede hızlanıp dalgalanabildiği biliniyor. Bu nedenle, Gelenek’in çıkmadığı aylara ilişkin kapsayıcı bir siyasi değerlendirme yapmak demek, aslında başlıbaşına bir kitabı, bu değerlendirmeye ayırmak demek. Ancak başka yayınlarımız, özellikle haftalık Sosyalist İktidar’ın varlığı...
Ölüm döşeğindeyken duyduğum son siyasi değerlendirmesi, “Blok ile seçimlerde çok iyi bir politika izledik” olan İdris yoldaşın anısına… 24 Aralık seçimlerinde, en azından sol siyasete, Emek, Barış, Özgürlük Bloku damga vurdu. Sosyalist İktidar Partisi’nin konuyla ilgili ve yalnızca seçimlerle sınırlı olmayan politik açılımları partinin açıklamaları ve yayın organından izleniyor. Gelenek, bu açılımların arka planında nasıl...
Türkiye solunun gümrük birliği konusunda bugüne kadar sergilediği performans hiç iç açıcı değil. Bu konuda fikir beyan eden sosyalistlerin büyük çoğunluğunun, gümrük birliği anlaşmasının içeriği hakkında bile doğru dürüst bilgi sahibi olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Gümrük birliğini toptan reddetmenin yanlış bir tavır olacağını düşünen, daha “diyalektik” bir tavır geliştirmek gerektiğini savunan sosyalistler, ne uluslararası düzeydeki güncel...
Lenin, birçok yerde, Ekim sosyalist devriminin, 1905’teki kitlesel ayaklanma pratiğinin derslerine çok şey borçlu olduğunu yazar. Kuşku yok, ilk Rus devrimi, gerek siyasal perspektif, gerekse mücadele teknikleri konusunda çok şey devretti Rus devrimci hareketine ve özel olarak bolşeviklere. Lenin ve arkadaşlarının egemen sınıflara “biz bu işi yaptık mı tam yaparız” mesajını verdirdikleri ünlü Krasnaya Presnya...
Sosyalizm uzun süredir dünya ölçeğinde bir çıkışsızlık yaşıyor. Buna paralel olarak hemen tüm komünist partileri (sadece komünist partiler değil; sosyalist, işçi ve sosyal demokrat partiler, devrimci demokrat ve ulusal kurtuluş hareketleri de) bu çıkışsızlıktan daha da vahim ve şiddetli bir krizle karşı karşıya. Tıkanmanın nedenleri, boyutları, tarihsel arka planı tartışılırken genellikle iki ana yöntem, özde...
Garbaçov 1985’de henüz görevine başlamış iken, kendisinden önceki iki lider ile kıyaslandığında oldukça farklı bir görüntü vermişti. Üstelik, bakın şu işe, bu adam düpedüz gülebiliyordu da! Ama batılılar gülümseme ile görünen dişlerin analizini (eski Sovyet Dışişleri Bakanı Gromiko’nun benzetmesini kullanarak) yapmakta gecikmediler: “Gülüyor ama gördüğümüz çelik dişler…” Bunu nereden çıkarmışlardı? 1980’de Reagan döneminde başlayan yeni...
Toplumsal formasyonu oluşturan üç ana düzey ekonomi, siyaset ve ideolojidir. En genel tanımıyla ekonomik pratik, toplumsal ilişkiler içerisinde doğanın dönüştürülmesi; politik pratik, bu toplumsal ilişkilerin dönüştürülmesi; ideolojik pratik ise ekonomik ve politik varoluş koşullarının insan (veya toplum) tarafından kavranış biçiminin dönüştürülmesi, ya da yeniden üretilmesidir. Sınıflar mücadelesinde, ekonomik ve siyasal boyutların yanında ideolojik mücadele boyutu...
Kamu emekçileri hareketi nereye gidiyor, hareketin içinde bulunduğu tıkanıklığı aşması için yapılması gerekenler nelerdir sorularına yanıt ararken, yanıtın kamu emekçileri hareketinde sınıf tavrının ne olması gerektiğinde gizli olduğunu düşünüyorum. “Memurlar” onyılların geleneğini yıkmış ve yeni bir mücadele tarzı yaratmışlardır. Onlar artık kendilerini “memur” olarak değil, “kamu emekçileri” olarak tanımlamaktadır. Ve kamu emekçileri 1989’dan 1995’e kadar...
Emperyalist-kapitalist ülkelerde yaygın olan paralı eğitim, diğer bir anlatımla eğitimin özelleştirilmesi, ülkemizde de 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren burjuva iktidarlar tarafından hızla yaygınlaştırılmaya başlanmıştır. Kısaca, emekçi çocuklarının paraları kadar okuyabileceği veya paralı burjuva çocuklarının “iyi bir öğrenim” yapabileceği anlamına gelen eğitimde özelleştirme, emekçi çocuklarının geleceğini karartmaya yönelik ciddi bir tehdittir. Bu memleket bizlerin, yani emekçilerin...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×