Bu satırlar yazılırken Türkiye bir kez daha Kürt sorunuyla ilgili bir “cinnet”e sürükleniyordu. Henüz sokak gösterileri, linç girişimleri patlak vermiş değil. Ortada ürünleri boykot edilecek Batılı ülke de yok. Bu tür momentleri anlatmak için tercih ettiğim ve önerdiğim sözcük kesinlikle cinnet değil. Hem içinde bulunduğumuz zamanların siyaset dışı açıklama arayışlarının sık başvurduğu psikoloji alanına girmekten...
Amacı polemik olmayan dergi yazılarına sola ilişkin eleştirilerle başlamak okurlara sevimsiz gelebilir. Bu yazı, Türkiye’nin mevcut durumu ve uluslararası konumlanışından hareketle “anti-emperyalist mücadele” ve “yurtsever cephe” kavramları üzerinden yürüyen kimi tartışmalara katkıda bulunma amacını taşıyor. Denecektir ki, “böyle bir yazıya sola yönelik eleştirilerle başlamak zorunlu mu?” Kanımca zorunlu. Üstelik, “ne yazık ki zorunlu” da demiyorum;...
Şubat 2005’te TKP Merkez Komitesi’nin yayınladığı çağrının ardından oluşmaya başlayan Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe’nin pratiğine ve siyasi anlamına dair çeşitli yayınlarda yeterince yazıldı. Yazılmaya da devam edecek kuşkusuz. Mesafe kat edildiği ölçüde pratiğin yönlendirilme gereksinimi, sorunları ve dersleri değişim gösterecek. Siyaset üretimi bununla yarışacak. Örneğin 9 Temmuz 2006 tarihinde toplanacak olan Yurtseverler Kurultayı bu tür...
Bu satırların yazıldığı sırada, “piyasalardaki dalgalanmalar”ın ciddi bir krize evrilip evrilmeyeceği kesinlik kazanmamıştı. Ama yıllar öncesinde kesinleşmiş olan bazı şeyler var. Birincisi, 1989’dan bu yana, Türkiye hep aynı kısır döngünün içinde. İkincisi, bu kısır döngünün görece kısa aralıklarla ciddi krizlere yol açmaması mümkün değil. Üçüncüsü, döngünün kısır olması “yapısal” bazı değişimlere yol açmadığı anlamına gelmiyor;...
“Çürüme”, uzunca bir süredir, sağcısıyla solcusuyla, her meşrepten yazarın ve siyasetçinin, hatta neredeyse orada burada “memleket meseleleri”ni konuşmaya meraklı yurttaşların bol bol kullandığı bir sözcük oldu. Üstelik, insanlık kalmadı, ahlak çöktü, bu memleket adam olmaz türünden her yana çekilebilir konuşmaların konusu olmanın ötesinde, bizim burada doğrusu budur diye öne çıkaracağımız anlamına çok da uzak sayılmayacak...
Her yıl düzenlenen Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı’nın 2005 ayağı 18-20 Kasım tarihleri arasında “Kapitalist sistemin güncel eğilimleri: Sosyal, iktisadi ve siyasi sonuçlar. Komünistlerin alternatifi” başlığıyla Atina’da düzenlendi. Bu toplantıya Türkiye Komünist Partisi’ni temsilen katılan Genel Sekreter Kemal Okuyan’ın konuşmasının çevirisini okurlarımızla paylaşıyoruz. Sevgili Yoldaşlar, Bir komünist partisi olarak, hakiki bir enternasyonalist partiye, sadece...
Marksizm açısından verimli ve hızlı bir zaman diliminde bulunduğumuzu herhalde söyleyemeyiz. Kaçınılmaz biçimde sosyalist hareketin gerilediği ve buna paralel olarak burjuva ideolojisinin bilimsel düşünce üzerinde ağır baskı kurduğu bir dönemde hayatın marksizm için farklı olmasını beklemek gerçekçi değildir. Kuşkusuz marksizmin anlamlı bir canlılık sergilemesi için ille de siyasetin yönünün ezilenlerden, emekçilerden yana dönmesi gerekmez. Sınıflar...
Milliyetçilik bağlamlı tartışmaların önde gelen referans isimlerinden birisi olan Gellner, Milliyetçiliğe Bakmak adlı eserini “ne sınıflar ne de uluslar tarihin daimi malzemeleridir (…) bu iki mite daha fazla ihtiyacımız yok” diye bitiriyor. Evet, marksistler için de bu iki olgu, yani sınıf ve ulus daimi değildir. Ancak, yine marksistler için sınıf ve ulus sadece “tarihin malzemeleri”...
Tarihi yorumlamak her kişinin harcı değil. Dünü ve bugünü okurken dikkatli olmalıyız. Özellikle söz konusu olan tarih, ideologlar tarafından yazılan ve amaçlı olarak saptırılan bir tarih ise daha da dikkatli olunmalı. Modern kapitalizmin kitleler nezdinde meşrulaşmasında, safsatalar ve hurafelerle dolu sapkın tarih yazımının rolünü küçümsemek mümkün görünmüyor. Tarih yazarının yerini uzun zaman önce ideolog, ‘roman’...
Dört yılda bir arpa boyu 11 Eylül 2001 New York ile 7 Temmuz 2005 Londra arasında dikkati çeken bir farklılık bombaların ardından oluşan kamuoylarına ilişkin. Dört yıl önce Batının kapitalist toplumlarında egemen güçlerce körüklenen ve fiilen oluşan ortalama psikoloji, saldırının hesabının sorulması yönündeydi. Oysa bugün başta İngiltere olmak üzere aynı toplumlarda emperyalizmin yeniden dizginlerinden boşanmasına...