Bu yazıda, Türkiye’de yaşanmakta olan kriz sürecinde bir kriz dinamiği olarak Kürt devrimci hareketinin yerini ana hatlarıyla ele almaya çalışacağım. Ardından bazı çevrelerin bu harekete bakışma kısa bir değinme ve bu çerçevede bir eleştiri denemesi gelecek. Açıkça görüleni ifade etmekle başlanabilir. KDH, Türkiye’de yaşanmakta olan kriz ile başta siyasal, ekonomik ve ideolojik olmak üzere birçok...
Geçen yazımızda sınıf hareketinin siyasallaşma düzeyindeki nesnel geriliğin Öncü örgüte yüklediği görevleri ele almaya çalışmıştık. Yazımızı, “siyasal dayatmacılık” misyonunun ilk elden nasıl ve nereye kadar sorularına muhatap olduğu saptamasıyla bitirmiştik. Konuya bu noktadan devam etmek istiyoruz. Siyasal dayatmacılık olarak ifade ettiğimiz, sosyalist hareketin siyasal faaliyetinin sınıfın mevcut siyasallaşma düzeyini zorlaması, sınıf mücadelesinin dinamiklerinden kopuk, keyfi...
Gelenek’in bu sayısında, burjuva siyaset sahnesini konu alan çalışmalara ağırlıklı bir yer veriliyor. Bu yazıda, burjuva partileri ile ilgili daha özel çalışmaların alanlarına fazlaca girmeden, kriz koşulları ile birlikte burjuva siyasetinde açığa ya da öne çıkan kimi genel eğilimler üzerinde durulacak. Bundan önceki ve giderek bir diziye dönüşen yazılarımızın aksine, ekonomik gelişmelere çok daha sınırlı...
Son dönem Türkiyesi’nin siyaset sahnesine dikkatle bakan bir gözlemcinin gözünden kaçmayacaktır: Oyunun sonu gelmiş; ancak perde bir türlü inmek bilmemektedir. Ve işi içinden çıkılmaz bir vodvile dönüştüren şey: mimiklerle repliklerin uyumsuzluğu! Özellikle döviz şoku ile kendini açığa vuran kriz ve bunun çevresinde uygulanan politikalar çoktandır yapay malzemelerle ayakta tutulmaya çalışılan siyaset dünyasına canlılık ve renk...
A. DÜNYA KAPİTALİZMİ KRİZ DEVRİMCİ OLANAKLAR: 1.Emperyalizmin yeni dünya düzeni başlıklı saldırısıyla elde ettiği başarının geçici bir üstünlük olduğu, kapitalist sistemin bunalım ve iç çatışmalarıyla açığa çıkmıştır. Kapitalist merkezler arasındaki çelişki,  ABD hegemonyasının tartışılmasını odak almamaktadır. Ancak, ABD aynı zamanda iktisadi krizin de en yoğun yaşandığı odaktır. ABD, Batı Avrupa ve Uzak Doğu öbekleri arasında,...
GELENEK: Son dönemde, SİP yayınlarında, “kriz” bağlamlı çok sayıda yazı çıktı. Bu “yoğunlaşma”nın rasyonalitesi nedir? Halil HACIALİOĞLU: Son dönemde, herkes “kriz” üzerine bir şeyler yazıyor ve söylüyor. Biz bir kriz nesnelliğinin oluştuğunu söyleyerek bir erken teşhiste bulunduk. Ama, -amerikan aptallığına özgü bir deyim kullanacağım için kusura bakmayın- “bu malı artık yalnızca biz satmıyoruz”. Kriz kavramlaştırması,...
Bundan önceki iki sayıda, Türkiye ekonomisinin 1980 sonrasını ve 1994 yılında girilen krizin çeşitli boyutlarını ele almaya çalıştık. Ancak, ekonomik krizin kendi başına ele alınmasının, Türkiye kapitalizminin içinde bulunduğu krizin boyutlarını kavramak açısından yeterli bir temel oluşturmaktan uzak olduğunu kabul etmek gerekiyor. Nitekim, aynı sayılardaki ilgili diğer yazılar ağırlıklı olarak krizin siyasal boyutları üzerinde yoğunlaştı....
Türkiye insanı, son aylarda kriz sözüyle yatıp kriz sözüyle kalkıyor. Sözcükler çok tekrarlandıklarında anlamlarını yitirirler. Buna bir de, krizi burjuva iktisadının kavramlarıyla tartışmayı ekleyin, ortaya anlamsızlaşmış ve yanlış bir tahliller yığını çıkma tehlikesi artıyor. Aslında kriz dönemleri, bir bulanıklıktan çok, netleşme ve ayrışmalarla tanımlanması gereken dönemlerdir. Sınıfsal misyonunu iktidar perspektifiyle bütünleyebilen sosyalistler açısından kriz en...
12 Eylül’den bu yana, sınıf mücadelelerinin sosyalistleri bugünkü netlikte davet ettiği herhangi bir dönemden geçmedik. Üstelik, bu davet, icabet etmememiz halinde türünün son örneği olmaya da adaydır. Son onbeş yılda, sosyalizmin prestiji, solun güncel etkinliğini aşan bir parametre olmaktan giderek uzaklaşmıştır. Gerek solun 1980 iflası ve sonrasındaki zayıflığı, gerekse reel sosyalizmin çözülüşü, sosyalizmin reel bir...
Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşundan beri görülen en büyük krizin içinde, hatta bir bakıma başlangıcındadır. Sömürülen sınıfların gözü aydın… Tespit bize ait değil; burjuvazinin kendisinindir. Göz aydın bizim… Bu “göz aydın” hiç de, bir katastroftan medet uman sota devrimcisinin sevinç çığlığı değil. Ne de, krizin bütün yükünü omuzlarında hisseden işçilerin akın akın sosyalistlerin yanına koşacağını bekleyen bir...