Adalet Ağaoğlu’nun son romanı “Hayır” diğer romanlarından “Ölmeye Yatmak” ve “Bir Düğün Gecesi” ile birlikte “nehir roman” bütünlüğüne kavuşuyor. Yazar romanın sonlarına doğru “Bu çalışma… Bir sanatçının, geçmişinde yalnızca hayata bağlılığı, coşku ve direnişi terennüm etmiş bir sanatçının intihar tasarımı üzeri(nde)” (s. 309) temellendiğini vurguluyor. Ve devam ediyor: “Romanı kurmak, en ince ayrıntılarına dek tasarlanmış...
“Şair”e değil, sanki bir kuşağa, 68 kuşağına ya da 47’lilere adanmış bir film Su Da Yanar. Film, bir sinemacının bireysel hesaplaşması ile sınırlı kalmayarak, bir kuşağın toplumsal dökümü olmak savıyla lanse edildi. Bireysel başkaldırılarını ilerici siyasal harekete bağlayan, tüm toplumun sorunlarıyla yakın ilgilerini korumaya çalışan 47’liler… Şafakla yollara dökülen, karanlıkları aydınlatmaya sıvanan işçiler, yakılan, yasaklanan...
“Karanlıkta yol alan hikaye karanlıkta son bulur.” Jorge Luis Borges Oğuz Atay’ın “tutunamayan” tipleri üzerine neler söylenmedi ki… Yayınlanmasının üzerinden on beş yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, nereye yatırım yapacağını her halde iyi bilen İletişim Yayınları tarafından Bütün Eserleri adı altında yayınlanan ilk romanı, Tutunamayanlar oldu. Daha sonra, ikinci romanı,...
Beceriksizlik, çıkarcılık, dirençsizlik, eylemsizlik, gevşeklik, gerilik, hafiflik, ikiyüzlülük işbirlikçilik, inançsızlık, kuru gürültücülük, korkaklık, kariyerizm, kültürsüzlük, sahte pehlivanlık, sahtekarlık, sorumsuzluk, sefillik, uşaklık, ukalâlık… Ve daha nicesi. Bunlar PKK’nın bir bütün olarak Türk solunu tanımlamak için kullandığı sıfatlardan yalnızca bir bölümü. Toplumsal Kurtuluş dergisinin 3. sayısında yer verilen üç sayfalık bir yazıda, bu ve benzeri sıfatlarla Türk...
Okuru kadın, sevgi ve cinsellik olguları üzerinde uzun uzun düşündüren bir kitap daha yayınlandı. Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok adlı eseri, yayınlanır yayınlanmaz liste başına yerleşen, ilk baskısı bir haftada tükenen ve şu ana dek ona yakın baskı yapacak denli tutulan bir kitap oldu. Başlarken aktaracağım ve kitabın arka yüzünde yazılı şu sözler, kanımca, Duygu...
Geçtiğimiz iki yıl içinde Türk sinemasında çok da doğru sayılmayacak şekilde “12 Eylül filmleri” diye adlandırılan dört film yapıldı. Geniş yankı uyandırdıkları söylenebilir. Bu filmleri Türk solunun 1980’den bu yana ve hatta 80 öncesinde yaşadıkları ile hesaplaşma denemeleri olarak değerlendirmek gerekli. Sol kesimler dışında, 80 öncesi ile nasıl bir hesaplaşma yapıldığı hepimizce biliniyor. Ancak yine...
1. Dünya Savaşı ve uluslararası sosyalist hareketin savaşa ilişkin tavrı konusunda Türk okuru birçok bilgiye ulaşma şansına sahip bulunuyor. Bu bilgiler, önem taşıyor. II. Enternasyonal partilerinin sağ-reformist eğilimlerinin, savaşla birlikte sosyal-şovenizm ve militarizme dönüştüğü biliniyor. Bu dönüm noktasında uluslararası işçi ve sosyalist hareketinin ikiye bölündüğü, saflardan birini kuran Bolşeviklerin ulusları kendi içlerinde birleştiren savaş konjonktürünü,...
Zeki Ökten’in Ses‘i, 80 sonrası Türkiye toplumunun önemli bir gerçeğini perdeye aktarmayı deneyen ilk filmlerden birisi olma niteliğiyle, üzerinde durulması gereken bir sinema olayı. Ses‘ten başka bu sürece farklı yaklaşımları içeren Şerif Ören’in Sen Türkülerini Söyle‘si ve Sinan Çetin’in Prenses‘i ile birlikte, 80 sonrası döneme ilişkin değerlendirmelere edebiyat alanından sonra sinema da katılmış oluyor. Aslında...
Bugünlerde, günümüz ile 70’li yıllar ve daha öncesinin karşılaştırmaları daha sık olarak yapılmaya başlandı. Dört bir yandan geçmişe ilişkin sesler, anılar, belgeler, yorumlar, değerlendirmeler vb. yağıyor. 87 Türkiye’sinde gündemimiz, ağırlıklı olarak güncelden çok geçmişle yüklü. Geçmişe ilişkin bu tür yazılardan birinde, Gelenek kitap dizisinin Ocak ’87 sayısındaki “68 Kuşağı Üzerine” başlıklı yazıda şöyle diyor Metin...
Fransa’da 1982’de Sosyalist hükümet sağın diline düştü. Kültür Bakanlığı 1789 Devrimi’nin 100. yılı için planlanan geniş kültürel etkinliğin bir parçası olarak Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda’ya bir film ısmarlıyor. Film, Fransız-Polonya ortak yapımı olarak Fransız-Polonyalı çok seçkin teknik ve oyuncu kadrosu ile Fransa’da gerçekleştiriliyor, 1982’de tamamlanıyor. Sosyalistler dahil Fransız solu, kendini, 1789’da Bastille’i basan halk kalabalıklarının...