Dünyada “iki kutupluluk”un sona ermesi ve sonrasında uluslararası dengelerde ciddi belirsizliklere yol açan gelişmeler, Türkiye burjuvazisi açısından her zaman önemli ağırlığa sahip olmuş olan dış politika alanında da yeni tartışmaları gündeme getirdi. Yeni dünya treninde bu kez iyi bir yer kapmak kaygısıyla, Türk burjuva siyasetçileri bu gündemi birincil sıraya yerleştirdiler. Türkiye kapitalizminin birikmiş sorunları, uluslararası...
Türkiye’de burjuva cephesinde kullanılagelen çok çeşitli ideolojik motiflerden soyut ve saf haliyle bir model olarak, “ideolojik hegemonya” türetmek pek mümkün olmamıştır. Milliyetçilikten laisizme, ılımlı ve avam bir İslamcılığa, batıcı-modernist bir hattan “asker millet” söylemine kadar değişik ideolojiler Türkiye’de düzenin ideolojik örtüsünün yan yana getirilmiş yamalarıdır. Yamalar sağladıkları çeşitlilik yönüyle işlevseldir, ama ne toplumsal ayıpların üzerilerini...
Şöyle bir bakıldığında ilginç bulmamak mümkün değil: Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, Irak, İran ile Sovyetler Birliği Türkiye’nin komşuları ve Türkiye’nin hepsiyle sorunu var. Kara parçaları dışında ülkeyi çevreleyen denizlere baktığımızda, kirlenen suları ve tükenen balık nesilleriyle bunların bile Türkiye’ye dost oldukları herhalde söylenemez. Türkiye’nin ezeli ve edebi düşmanlarla kuşatılmış bir ülke olduğu tezi egemen söylemde öteden...
Türkiye solunda ve aslında dünya solunun büyük bir bölümünde, kapitalizmin güncel dinamikleri ve muhtemel yönelişlerinden söz açıldığında tekrarlanıveren birkaç cümle var. “Bunalım derinleşiyor, çelişkiler had safhada, kapitalizm çöküyor…” İster 60’ların, ister 70’lerin, isterseniz bugünlerin siyasi yayınlarını açın, belli nicel farklılıklar dışında bu tür ifadelere rastlamak mümkün. Teori alanında ise bir, bu söylemin arka planını örme...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×