Ne Türkiye solu ne de burjuva düşünce dünyası içinde Türk dış politikasının doğasını kavramaya, onun tarihindeki süreklilik ve kırılma noktalarını incelemeye dönük derinlemesine bir teorik çalışmaya rastlamak pek mümkün olmuyor. Marksist devlet kuramı çerçevesindeki genel ihtilaflara ek olarak, Türkiye’deki devlet-sınıf ilişkilerinin tarihine dönük teorik bir zenginliğin olmadığı göz önüne alındığında, Türkiye solundaki bu eksikliğin yapısal...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından Demokrat Parti iktidarına kadar geçen süre, Türk dış politikasının yönelimleri konusunda belki de en tartışmalı dönemlerden biridir. Dönemin dış politikası kimilerine göre “anti-emperyalist”, kimilerine göre ise “göreli özerk” olarak nitelenmeyi hak etmektedir. Bu tür yorumların dayandırıldığı birkaç temel iddia vardır ve yazının bir amacı da bu iddiaların gerçekle ne kadar örtüştüğünü sınamak...
Kıbrıs adasında yaşayan Türkler uzaktan da olsa ünlü Türk şairi Nazım Hikmet’in şiirlerini okuyup takdir etmişler, onun siyasal mücadelesini izleyip desteklemişlerdi. Örneğin Lefkoşa’da 1945 ile 1947 yılları arasında 15 sayısı yayımlanan aylık fikir ve sanat dergisi “Dünya“nın Kasım 1945 tarihli 5. sayısında çıkan ve Lefkoşa Türk Lisesi’nin edebiyatçı öğretmenlerinden Nazif Süleyman Ebeoğlu tarafından kaleme alınan...
BAĞIMSIZ ve BİRLEŞİK BİR KIBRIS İÇİN Sosyalist İktidar Partisi, 1974 yılında Ada’nın emperyalist planlar doğrultusunda bölünmesine neden olan gelişmelerin yıldönümünde aşağıdaki açıklamayı Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve uluslararası kamuoyunun dikkatine sunmayı kararlaştırmıştır. 1. Bugün Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve bütünlüğünü tehdit eden hatta fiilen ortadan kaldıran gelişmeler, bütünüyle ABD öncülüğünde hazırlanan emperyalist planların ürünüdür. 15 Temmuz 1974...
“Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar.” “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı”nın önsözündeki bu...
Kapitalist Türkiye çok mu önemli? Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden yıllardaki Türk dış politika pratiğine genel bir bakış amacını taşıyan bu yazıya yukarıdaki soruyla başlamak özellikle gerekiyor. Ama sorunun yanıtından önce, bir kontr-tavır geliştirmek ve yazıyla doğrudan ilgisi olmasa da, kestirip atmak arzusunu gemleyemiyorum: Sosyalist Türkiye çok önemli olacak… Gelelim ilk sorumuzun nereden çıktığına… Emperyalist...
Bir zamanlar dünyayı anlamak kolaydı. Bir tarafta tanrının desteklediği iyiler, diğer tarafta şeytanla ittifak halindeki kötüler vardı. Gerçi bu iki cepheyi birbirinden ayırmak her zaman çok kolay olmazdı. Kötüleri tehlikeli yapan, iyilerin arasına sızmaları, onları yoldan çıkarmaya çalışmalarıydı. Sözgelimi, tanrının yeryüzündeki gölgesi olan padişah ya da kralın çevresinde her zaman onun aklını çelmeye ve onu...
II. Dünya Savaşı burjuva tarihçilerine göre kimi rastlantıların talihsiz bir biçimde biraraya gelmesinin ürünü oldu. 20. yüzyılın en berbat kesitinin sorumluluğu kapitalizmin üzerinden alınarak çokça Hitler’e, biraz komünistlerin dik kafalılığına, biraz da kadere bağlandı. Silah tekelleri ABD ve İngiliz emperyalizmlerinin savaşçı gelişimi, uluslararası gericiliğin anti-Sovyet hezeyanları sürekli olarak sumen altı edildi. Oysa, yalnızca bugünden bakanlar...
“Reel sosyalizm”in çözülüşünün “keyfini çıkarma” dönemi olacağı umulan Yeni Dünya Düzeni ilginç bir şekilde, kimseyi rahata erdiremedi. Ortaya çıkan durum, düzenden çok, düzensizlik ve belirsizlik sözcükleriyle anlatılabilir. Bu pek de öyle sürpriz bir sonuç değil. Yeni Dünya Düzeni, kapitalizmin yaşadığı başlangıcı 1970’lere uzatılabilecek en uzun kriz dalgasının içine doğdu. Ve kazanılan siyasal zafer kapitalizmin üzerine...
Gelenek Kitap Dizisinin 28. sayısındaki “Türkiye Kapitalizminin Sorunları: Dün – Yarın” başlıklı yazımda, kaynak ve pazar sorunlarını Türkiye ekonomisinin bunalım dinamiklerini açıklamada iki ana eksen olarak almıştım. Yazı, “daha önce (1960’lı ve 70’li yıllarda) tek sorunu kaynak bulmak olan Türkiye kapitalizminin geleceğinde, bu sorunun yanı sıra pazar ve birikim sorunları da olacaktır” saptaması ile bitiyordu....