Engin Solakoğlu Kurtuluş Savaşı dönemi Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin aslında neredeyse iki yüzyıl süren çöküşüne nokta koymuştu. Çöküş süreci boyunca Osmanlı Devleti’ni yönetenlerin aradıkları çıkış yolları bir zamanlar bulunduğu bölgenin ve hatta ötesinin yazgısına etki yapabilecek güce erişmiş olan imparatorluğun sonunu engellemedi ama gelecekte olacaklar bakımından hiç kuşkusuz belirleyici oldu. Milliyetçilik bunlardan biriydi. Osmanlı’nın...
Ekim Devrimi sonrasında Bolşeviklerin dış politika yaklaşımı ve “Sosyalist Türkiye” için bir çerçeve
Devrime hazırlanmak, devrimi gerçekleştirmek kadar önemlidir. Devrim öncesi iyi bir hazırlık, devrim sonrası sosyalist iktidarı güçlü tutar. Bununla birlikte devrimin ne zaman gerçekleşeceği belli değildir. Lenin, 22 Ocak 1917’de, Zürih’teki bir toplantıda “biz yaşlı kuşaklar yaklaşan devrimin kesin savaşını görebilecek kadar hayatta kalmayabiliriz” demişti.[1] Ama göremeyeceğini tahmin ettiği devrim, aynı yıl Kasım ayında onun liderliğinde...
Birinci Dünya Savaşı’nın bir diğer adı da Birinci Paylaşım Savaşı’dır. Burada ifade edilen paylaşım, petrolün, Akdeniz’in, Süveyş’in, ticaret yollarının anahtarını elinde tutan Osmanlı’nın paylaşımıdır. … maalesef Misak-ı Milli sınırlarımızdan daha azına razı olmak zorunda kaldık. … Maalesef, kimi çevreler, Misak-ı Milli’yi tersinden okumuş, uzun süre Türkiye’nin ve Türk milletinin ufkunu, gönül sınırlarını bu çerçevenin içine...
Anti-komünizm Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren iktidarın sınıf karakterinin doğal bir sonucu olsa da, iki nedenle 1940’lara kadar günlük siyasi söylemin ve propagandanın sürekli bir unsuru olmaktan nispeten uzaktı. Birinci neden, Sovyetler Birliği ile Millî Mücadele sırasında kurulan olumlu ilişkilerin 1930’lara kadar sürdürülmüş olmasıdır. İkincisi ise, anti-komünizmin iktidarın tek elde toplandığı, halkın siyasete katılım kanallarının kapalı...
Şaşırtıcı olan, 1991 sonrasının dünyasında Türkiye kapitalizminin ABD’nin ittifak sisteminde eskisi gibi “uysal” ve de “uyumlu” bir biçimde devam etmesi olurdu. 1991, Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı tarihtir ve o andan itibaren ABD liderliğindeki emperyalist sistemin iç çelişkilerini kontrol etmeyi zorlaştıran bir tablo ortaya çıkmıştır. Sovyetler Birliği’nin çözülmeden önceki barış takıntılı ve devrimci bir perspektiften uzaklaşan dış...
YÖNTEME İLİŞKİN 2001’de AKP’nin kurulmasından ve 2002’de hükümet olmasından bu yana 15 yıla yakın zaman geçti. 1950’den sonra tek bir partinin iktidarda olduğu bu en uzun dönem boyunca Recep Tayyip Erdoğan’ın tuhaf ve son derece rahatsız eden mizacı ve siyasi tarzı ile uğraşmak zorunda kaldık. Erdoğan kurulan yeni rejimin aynı zamanda zayıf karnı olduğu için...
İlkel toplumlardan başlayarak, bulundukları toprakları/toplumları terk ederek, başka ve büyük sorunlar pahasına yeni topraklar/toplumlar aramak zorunda kalan insanları, “göç insanları” olarak nitelendireceğiz. Neden göç insanı oldular? Kaçmayı yeğlediler mi, kaçmaya zorlandılar mı? Zayıf ve güçsüzlükleri mi, karınlarını doyuramamaları mı, barınamamaları mı, üretimden karşılık alamamaları mı, mekanlarını bırakıp, bilmedikleri diyarlara göçmelerine neden oldu? Hangi tarih dilimi...
Türkiye kapitalizminin “muz cumhuriyeti” olmadığını; iç ve dış dinamikler arasında çift yönlü belirlenim ilişkisi olduğunu defalarca yazdık. Ancak 2015 yılını geride bırakmaya hazırlandığımız şu günlerde, işçi sınıfının bağımsız siyaseti Türkiye sınıflar mücadelesinde etkin bir konum elde edemediği durumda, ülkemizde nazar-ı itibara alınması gerekecek bir “iç” dinamikten bahsetmenin mümkün ol(a)mayacağı görülüyor. 13 yıldır çeşitli “dönüşüm” kurgularını...
Mustafa Akıncı’nın Kuzey Kıbrıs’ın başına geçmesiyle, Kıbrıs’ta yeni bir dönem başladı. Kıbrıs Devlet Başkanı Nikos Anastasiadis ve Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı arasındaki görüşmelerde hızla yol alındığı söyleniyor. Bir yandan görüşmelere gizlilik hâkimken, diğer yandan da bölgeye dair yapılan kimi açıklamalar bize neler olduğunu açıklayabilecek kimi ipuçları veriyor. 2008-2010 yıllarında Mehmet Ali Talat ve Dimitris...
Suriye halkına karşı işlenen savaş suçlarının bir hukuksal girişime konu olmak üzere raporlanması, ilk kez 27 Nisan 2013’de İstanbul’da “Halklar Barış İstiyor” başlığıyla toplanan uluslararası barış konferansında gündeme geldi ve bu konferansın sonuçları arasında kayda geçirildi. Konu Dünya Barış Konseyi’nin bundan yaklaşık bir ay sonra Lizbon’da yapılan Sekretarya ve Avrupa Bölge toplantılarında, daha sonra Eylül’de...