Toplumsal formasyonu oluşturan üç ana düzey ekonomi, siyaset ve ideolojidir. En genel tanımıyla ekonomik pratik, toplumsal ilişkiler içerisinde doğanın dönüştürülmesi; politik pratik, bu toplumsal ilişkilerin dönüştürülmesi; ideolojik pratik ise ekonomik ve politik varoluş koşullarının insan (veya toplum) tarafından kavranış biçiminin dönüştürülmesi, ya da yeniden üretilmesidir. Sınıflar mücadelesinde, ekonomik ve siyasal boyutların yanında ideolojik mücadele boyutu...
Garbaçov 1985’de henüz görevine başlamış iken, kendisinden önceki iki lider ile kıyaslandığında oldukça farklı bir görüntü vermişti. Üstelik, bakın şu işe, bu adam düpedüz gülebiliyordu da! Ama batılılar gülümseme ile görünen dişlerin analizini (eski Sovyet Dışişleri Bakanı Gromiko’nun benzetmesini kullanarak) yapmakta gecikmediler: “Gülüyor ama gördüğümüz çelik dişler…” Bunu nereden çıkarmışlardı? 1980’de Reagan döneminde başlayan yeni...
Tünelin ucundaki ışık… Sovyet deneyimini, insanlığın sosyalizme doğru uzanan serüvenindeki öncü kolu bu şekilde nitelemek pek yanlış olmaz. Bu deneyim ,bugün tüm parıltısıyla hem önümüzde hem de ardımızda. Bir yönüyle işçi sınıfının bundan sonraki mücadelelerinde yol gösterecek bir sınanmışlık başarı örneği var. Bu başarının sosyalist hareketin şu ana kadarki bu en önemli kazanımının henüz aşılmadığını...
Önceki yazıda faşist hareketle ilgili genel bir değerlendirme yapılmış ve 80’den bu yana faşist partinin durumu ele alınmıştı. Bu yazıda MHP’nin yükselişi ve üstlendiği misyonlar kriz dönemi bağlamında ele alınacak ve faşist hareket karşısında sosyalist politikanın genel bir çerçevesi çizilecek. Faşist partiyle ilgili özel bir değerlendirmeye gidilmesinin temel nedeni bu partinin burjuva iktidarın korunması yolunda...
İçinde bulunduğumuz dönem, ekonomik krizin derinleştiği, buna bağlı olarak siyasal ve ideolojik dengelerin hassaslaştiğı, bu anlamda burjuva siyasetçilerinin ne yapıp edip aşma çabasında olduğu bir dönemeç niteliğinde. Bu dönemeçte, biri iktidarda (DYP), diğeri muhalefette (ANAP) iki parti, türlü senaryolarla birlikte (ANAYOL ARAYOL gibi) burjuva siyasetinde vazgeçilmez aktörler olarak yerlerini alıyorlar. Türkiye siyasetinde ANAP ve DYP...
İslami hareketin son yıllardaki “yükseliş”i, sol içinde, bu hareketin yeterince derinlikli bir çözümlemesinin yapılmadığı, geliştirilen politikaların da sistemli bir bakışın ürünü olamadığı yönündeki eleştiri ve değerlendirmelere yoğunluk kazandırdı. Ancak, saptanan boşluğu doldurmaya soyunanların sayısı oldukça sınırlı kalırken “başkaları”ndaki eksiklerin vurgusu, temel olarak, aynı eksiklere sahip olanların “kendi” politikalarını dile getirmeden önce yaptıkları girizgahlara yerleştirildi. İslami...
Tarihsel süreç içinde faşist hareketlerin yükseldiği ve faşizmin ya da faşizan diktatörlüklerin iktidara geldiği nesnellikler, benzer yönlerinin yanında, belirgin kimi farklılıklar da göstermiştir. Örneğin, Avrupa’daki faşizm deneyimleri, emperyalizmin bugünkü oturmuşluğuna sahip olmadığı, diğer yandan sosyalist hareketin mücadele içerisindeki işçi sınıfını iktidara taşıma şansını kullanamadığı ve yenilgiye uğradığı dönemlerde yaşandı. Bu iktidarlarda milliyetçi-korporatist bir ton hakimdi....
1 Kasım seçimleri tek bir partiyi sevindirdi: RP. Refah Partisi’nin sürekli bir yükseliş gösteren oy grafiği uzunca bir süredir “korkuyla” izleniyor, ancak her seçim sonrasında kimi “açıklama”lar bulunarak, dost ve düşman Türkiye’nin bir Cezayir olamayacağına inandırılmaya çalışılıyordu. Son seçimler de kuşkusuz bir şekilde açıklanacak. Ancak RP’nin başarılarının küçümsenmesi artık kolay değil. Diğer yandan, RP’nin “patlama”sının...
Faşizm tartışmaları son 20-25 yıldır Türkiye’nin gündeminden düşmedi. Türkiye, daha farklı boyutlarıyla, faşizmin yeniden tartışılmasına malzeme vermeye devam ediyor. Bir yandan seçimle iktidara gelmiş bir koalisyonun doğrudan ve dozu gittikçe artan bir şiddet uyguluyor olması, diğer yandan faşist hareketin kimi kesimlerinin yaşadıkları kimlik arayışı, faşizm kavramını yeniden gözden geçirmeye zorluyor. Bu yazıda faşizm kavramı ve...
Türk milliyetçiliğinin kişiliksiz yapısına sevinmek mi gerek? Faşist hareketin “kan kusturup” karşılığında “kan kustuğu” dönemlerdeki eğreti “milliyetçi kabarma”yı bir kenara bırakırsak, 60’lar sonrasında yaşanan tüm gündemlerde milliyetçilik bu ülkede korkak, entrikacı ve kaypak olmuştur. Milliyetçiliğin devlet eliyle beslenip kontrol edildiği onlarca ülke vardır. Ama devletin milliyetçilik tansiyonunu gün gün, saat saat belirlediği ve onu tam...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×