Komünist Hareketin İki Sorunu Bu yılki uluslararası toplantıya konan başlığın karmaşıklığından yararlanıp tüm dünyada komünist hareketin yüz yüze geldiği kimi sorunlara yoğunlaşmak ve bu sorunlarla ilgili olarak Türkiye Komünist Partisi’nin görüşlerini paylaşmak istiyorum. Sözünü edeceğim sorunlar ve sonuçları “Türkiyeli” veya bizim bölgemize özgüymüş gibi bir izlenim verebilir; ancak kanımca bunlar evrensel karakter taşıyan sorunlar. Referans...
Türkiye burjuvazisinin onyıllar boyu hem bir sendromu hem de demagojisi oldu “bölünmek”. 12 Eylül sonrasında sadece kamuoyunu biçimlendirmek üzere televizyonda yayınlamamışlardı parçalanmış ülke haritasını; üniversitelerde hocaları toplayıp brifingler vermişlerdi. Hayali sınır Karadeniz’den başlayıp güneye doğru iniyordu. Solun Karadeniz’e neden önem verdiği de bu sayede deşifre edilmişti. Kıyıya Sovyet çıkarması yapılacaktı çünkü! Bölücülükle adı özdeşleştirilen taraf...
Hatırlayacaksınız, Gelenek’in Eylül 2006 tarihli 89. sayısında yer verdiğimiz “Emperyalizm Kendini Dizginleyebilir mi?” başlıklı kolektif çalışma, kapitalist sistemin içsel reform dinamiklerine sahip olmadığını hem genel düzeyde, hem de bugünkü dünyada kaydedilen somut gelişmelerden hareketle saptıyordu. Bu tartışmayı biraz sürdüreceğiz. Sürdürülmeyi hak ediyor, çünkü aynı yazıda mücadele dinamiklerine ilişkin olarak yapılan şu saptama, reformist beklentilerin psikolojik...
Reel sosyalizmin çözülüş günlerinde kopan yaygaranın unutulması mümkün mü? “Yeni dünya düzeni” ve “tarihin sonu” deyimleri, zaten asla unutulamasınlar diye uydurulmuş olabilirdi yalnızca. Sosyalizm ve işçi sınıfı faktörünün her cephede, sosyal devlette,uluslararası hukukta, toplumsal örgütlülükte, Marksizmin bilimler üzerindeki, işçi sınıfı kimliğinin toplumsal ideolojilerdeki ağırlığında vb. yenilgiye uğraması ile, dünyamızın gerçekten de yeni bir düzene yelken...
Engels diyor ki, Fransa’ da Sınıf Mücadeleleri için yazmış olduğu tartışmalı Önsöz’ de, “devrim hakkı, tek gerçek tarihsel haktır”. Devrimci mücadele üzerine bir araba dolusu söz söylemek olanaklıdır ancak pek azı Engels’ inki kadar özlü, onunki kadar ufuk açıcıdır. Bugün verdiğimiz mücadele, biraz da işçi sınıfının bu hakkı kullanmaya rıza göstermesi için değil midir? İstemekle...
Başta yapımcıları olmak üzere kimsenin entelektüel düzeyiyle ilgili herhangi bir iddiaya sahip olmadığı Kurtlar Vadisi Irak filminde, işgalci güçlerin ABD’li “sivil” lideri, “çuval olayı”nın intikamını almak isteyen “kahramanımız” Polat Alemdar’a şunları söylüyordu: “Bütün kırmızı çizgilerinizi sildik… Irak’ta biz istemeden bir şey olmaz diyordunuz, oldu… 50 yıldır yardım ediyoruz… Donunuzun lastiğini bile bize borçlusunuz… Para isteyip...
Evet. Ve hayır. Emperyalizme karşı mücadelenin seyrine bağlı olarak “hayır” yanıtı verilebilecek. Şu soruyu da sorabiliriz: Emperyalist sistem, sosyalist sistem karşısında bir “zafer” mi kazanmıştı? Evet. Ve hayır. “Evet” yanıtının net olarak verilememesinin nedeni, sosyalist sistemin intihar etmiş olmasıdır. Savaş-yıkım-yağma-işbirlikçilik-devlet terörüyle bezenmiş, demokrasi-insan hakları-terör-işbirliği-yeniden inşa gibi kavramlarla süslenmiş yeni bir emperyalist saldırganlık dönemi yaşıyoruz. Militarist...
Türkiye’de bir ABD karşıtlığıdır gidiyor. Anketlere göre Türkiye dünyada Amerikan karşıtlığı şampiyonu. Halkın yüzde 88’i ABD’ye karşı olumlu duygular beslemiyor. Tabii ki bu anketin nasıl yapıldığını ve gerçeği ne kadar yansıttığını bilmiyoruz. Ancak etrafına bakan herkes ABD’ye karşı olumsuzluğu hissedebiliyor. ABD yetkilileri bu durumdan şikayetçi; bir yandan bu durumun düzeltilmesini, diğer yandan da halkın eğilimlerine...
Yurtseverlik konusunda polemik yapmak zor iş. Zor iş çünkü sol içinde yurtseverlik konulu yazıların pek çoğu sınır olarak çizilebilecek bir dürüstlük ve samimiyet çizgisinin altında kalıyor. Dürüstlük ve samimiyet ortadan kalktığında da polemiğin pek bir anlamı kalmıyor. Tabii şayet, polemik bir tür itişme veya birbirine çamur atma olarak değil de teorik ve siyasi bir geliştirme...
Uzun yıllardır haftada bir yazdığınız Cumhuriyet gazetesi, Tüpraş’ın özelleştirilmesiyle ilgili bir yazınızı basmadığı için, bu gazetede yazmaya son verdiniz. Bildiğimiz kadarıyla, gerekçe olarak, “konuyla ilgili hukuki sürecin sona ermemiş olması” gösterilmişti. Oysa aynı günlerde, Cumhuriyet’in ekonomi sayfalarında “Tüpraş ulusal sermayenin elinde” başlıklı haberlere yer verilirken, bu kuruluşun Koç grubuna devredilmesini savunan yazılar yayımlanmıştı. Cumhuriyet’in bu...