1997 Eylülü’nde haber bültenlerinin sonunda “dış haberlerden kısa kısa” bölümlerinde geçen Endonezya-Güney Kore-Tayland haberlerinden başlayarak, aşama aşama Türkiye’nin günlük hayatını kuşatan dünya ekonomik krizinin kirli bir sahnesi oldu 1998 yılı… Sonuçta en iyimser tahminle, 4-5 trilyon doların borsalarda buharlaştığı yüzmilyarlarca dolarlık kredinin battığı yüzlerce sanayi işletmesinin yüzbinlerce işsiz bırakarak kapandığı bir kabus yaşandı, yaşanıyor ....
Sonuçlarının düzen açısından pek umut verici olduğu söylenemez, ama ekonomi alanında gerek meclisten çıkan reform kanunlarının sayısı, gerek bürokratların ciddiyeti, gerekse egemen sınıfın organik temsilcileriyle yürütülen tartışmalar anlamında 28 Şubat’tan bu yana belirgin bir ilerleme göze çarpıyor. Hükümetin ekonomiden sorumlu üyelerinin çapsızlığı dikkate alındığında “ciddi” ekonomi basını, “kazanımları” genellikle bürokrasinin hanesine yazıyor. Çiller ve RefahYol...
Asya ekonomik krizi 1997 yılının Temmuz ayından beri yayılarak ve büyüyerek devam ediyor. Krizin görünürdeki başlatıcısı Tayland giderek önemini kaybetti ya da kriz her geçen gün büyüyen ve çeşitli kaynakları olan bir yangına dönüştü diyebiliriz. Tayland, 2 Temmuz 1998’de para birimi baht’ın değerini koruma çabasında başarısız olduğunu kabul ederek, yaklaşık yüzde 15-20 oranında devalüasyon yapmış...
Yeni Dünya Düzeni’nde Türkiye’nin yeri ne olacak? Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin dağılması, Türkiye için yeni bir umut kapısı açacak mı? Bunların son on yılın Türkiye gündemine en fazla giren sorular olduğunu söylersek yanlış yapmış olmayız. 1991 yılında eski Sovyetler’e bağlı Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu yeni devletlerin, daha Sovyetler dağılmadan girilen kapitalistleşme...
Kapitalizm her zaman teknolojik icatlara ihtiyaç duymuş ve bunları üretmiştir. En iyi bilinen ve genel olarak kapitalist ekonomiyi de dönüşüme uğratan örnekler buharlı makinalar, demiryolları, elektrik ve otomobildir. Bütün bu teknolojik gelişmelerin kapitalist ülkelerin sosyal ve kültürel hayatları üzerinde önemli etkileri olmasına karşın, teknolojik ilerleme, değişim için temel belirleyici güç değildir. Değişim serbest pazar ekonomisi...
Nemit Yoldaş, öğrenme aşkını yaşatacağız… Türkiye kapitalizminin egemen güçler açısından altından kalkılamaz boyutlara ulaşan krizine “restorasyon süreci” ile Asparti öncülüğünde çözüm bulma arayışları sürüyor. Restorasyon adını verdiğimiz siyasi müdahale, “soyut” olarak bir programa sahip -sermaye düzeninin bekasını sağlama genelliğinde-, ancak “somut” olarak düzenin yıpranan unsurlarına “yeter artık!” demek dışında elinde bir program yok. Kuşkusuz bu...
Zonguldak Taşkömürü Havzası, 1848’li yıllardan bu yana ülke madenciliğinin kalbini oluşturmuştur. Taşkömürünün stratejik öneme sahip olması, ülke sanayisinin lokomotif sektörleri arasında yer alan demir-çelik ile enerjinin temel girdisi olmasından kaynaklanıyor. Demir-çelik sektöründe çalışan 1 kişi bu sektörle etkileşim içindeki diğer sektörlerde 20 kişinin istihdamını sağlamaktadır. 1 ton çelik üretimi için 0.5 ton kok kullanılmaktadır ve...
Restorasyonun esas kaygısının ekonomik krizden çıkışa ideolojik bir paravan yaratmak olduğu ortaya çıkıyor. Siyasal alanındaki restorasyon girişimleri, ekonomik alandaki kısmi iyileşmelerle desteklenmediği sürece burjuva demokrasisinin istenen yönde çalışmayacağı biliniyor. Yurtdışında para dilenen aciz hükümet, içeride seferberlik havalarının, yani sınıfa yeni bir saldırının hazırlıklarını sürdürüyor. Yaz durgunluğunda yapılan yüksek oranlı KİT zamlarının bir yoklama olarak değerlendirilmesi...
Kapitalist düzenin egemen sınıfı olan burjuvazi, kapitalist devlet ile olan ilişkilerini değişik biçimlerde kurar. Bütün bu ilişki biçimleri burjuvazinin doğrudan müdahaleleri tarafından belirlenir. Ancak öyle bir ilişki tarzı vardır ki, görünürde doğrudan olmamasına özen gösterilir; o da, burjuvazinin devletle, bazı özel örgütlenmeler aracılığıyla kurduğu ilişkidir. Burjuvazi, devlet ile bu özel örgütlenmeler aracılığıyla kurduğu ilişkinin, görünürde...
Gelenek 54. sayıda yayınlanan, arkadaşımız Süha Noyan’ın “Kollektif Emek Kapsamında Hizmet Sektörü” başlıklı çalışmasına ilişkin olarak İlker Belek dostumuz kısa bir açıklamasını bize ulaştırdı. Aşağıda bu açıklamayı sunuyoruz. Sevgili Süha Noyan, Gelenek’in 54. sayısında yer alan ve benim bundan önceki iki kitabımdaki konuyla ilgili düşüncelerimi de değerlendiren özgün yazınız için hızla yazıyorum. Yanlış anlama olarak...